Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KASTAMONU 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr BİLMELİ... Şöyle bir düşündüm de, gezdiğim, gördüğüm kentlerin, kasabaların, köylerin, göllerin, dağların, denizlerin ve kıyıların birçoğuna, “öylesine” gitmişim ilk kez. Adressiz yolculukların da ayrı bir yeri var, ama söz konusu olan özellikle bir kültür gezisiyse, hazırlanmak, okumak, araştırmak gerekiyor. Çünkü aynı yere ikinci, üçüncü yolculuk ve keşifler daha farklı oluyor. Bilgi, en değerli hazine bugün. Düşünsenize, güzergahınızda olsa da bilinmediğinden atlanılan, ıskalanan ne güzellikler, ne değerler var. İnternet bu konuda önemli bir kaynak. Ne yazık ki kullanımı sınırlı. (İnternet bağlantı ücretlerinde dünyanın en pahalı ülkesi olduğumuzu anımsatırım bu arada) Daha özel ve derin bilgilerin, araştırmaların yer aldığı yazılı kaynaklar, kitaplar da önemli. Ne yazık ki bunlar da sınırlı, ya da ulaşılması güç. Oysa ne kadar önemli. Bir kentin, kasabanın, ilçenin, beldenin yerel ve merkezi yöneticilerinin ilk işi, yörelerini tanımak ve tanıtmak olmalı oysa. Kitabıyla, yazılı ve görsel araçlarıyla “laf olsun, iş olsun” diye değil, yörelerini baştan sona tanıtmalılar. Yurttaşlık ve kentlilik bilinci yüksek eski Amasya Valisi Hüseyin Poroy, üç dört yıl önce kentiyle ilgili harika bir kitap göndermişti, “Tacın Gizemli Şehri” adıyla. Not almışım bir kenara o zaman, sunuş bölümünde diyor ki: “Pek çok uygarlığı yıkılmaz köprülerle birbirine bağlayan ve günümüze taşıyan bu açık müze kent, kabul etmek gerekir ki, ülkemiz insanı tarafından bile yeterince tanınmamaktadır. Tarih, kültür, sağlık ve doğa turizminin en prestijli kentlerinden biri olan Amasya, bir dünya kültür mirası olarak, dün bağrında bin bir çile ve ıstırapla yeşertip, filizlendirdiği uygarlık ve kültürlerin, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan torunlarının da bugün kendisine aynı duyarlılıkla sahip çıkmasını beklemektedir...” Ortaokul döneminde iki yaz geçirdiğim Amasya’yı bu kitapla daha farklı tanımış, algılamıştım. Mahalle arkadaşlarımla bazen oyun alanımız bazen de sığınma mekanlarımız Kral Kaya Mezarları’nın geçmişiyle tanıştım. Balık tuttuğum Yeşilırmak boyunda, o eşsiz güzellikteki ahşap evlerin Vali Poroy tarafından restore ettirildiğini öğrenmek, “Tacın Gizemli Şehri”ne yeniden gitme isteği uyandırmıştı bende. Bu arada öncelikli görev, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na düşüyor. Bakanlığın internet sitesi, eh işte, öylesine. Kültür müdürlerinin bu konudaki çabalarına da, en azından, İzmir açısından pek tanıklığım yok. Kadroları imamlaştırma çabalarının ötesinde tanıtım adına yaptıkları varsa da benim haberim yok. Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar ne yapıp edip, öncelikle iğneden ipliğe yörenizi tanıtın. Azdavay Belediye Başkanı Osman Nuri Civelek bayram elbiselerini giymiş olarak karşımıza çıkıveriyor. Birbirinden farklı rengarenk giysiler normal bir yaşamın parçası ve yörede yaşayan insanların öz kültürü olduğunu anlıyorsunuz. Yürüdüğümüz yolun sağında solunda yol boyunca uzanan ıhlamur ağaçları mis gibi kokularıyla karşılarken, İstanbul Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprüsünün adeta bir kopyası olan ve İstanbul’dan gelenlere hiç yabancı lık çektirmeyen Aşıklar köprüsü gözümüze ilişiyor. Yazın soluğunu kestiği ilçenin yanından usulca şırıl şırıl akan, kış aylarının hırçın çocuğu Devrekani çayı karşımızda. Kastamonu’ya 76 kilometre mesafedeki bu ıhlamur kasabasına bir gün yolunuz düşerse, kendinizi bir çiçek tarlasının ortasında sanırsınız. Sarılar, morlar, allar, renk renk çiçekler değil, bunlar Azdavaylı kadınların, genç kızların günlük giydikleri geleneksel kıyafetleridir. Çarşıda, pazarda, tarlada, bahçede çapa yaparken giydiklerine tanık olursunuz. Bu köylerde yaşayan kadınların genç kızların üzerinde, çiçekli bir elbise, boncuklu bir yelek, belle