01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 NEVŞEHİR Yaz ortasında Kapadokya Yazı ve fotoğraflar Feyzi Açıkalın apadokya, kısaca İç Anadolu, jeolojik yapısı gereK ğince yeryüzünün en özgün kara parçalarından birisi olarak tanınıyor. Rüzgar ve suyun, bölgeyi oluşturan volkanik yapıyı binlerce yıl süren aşındırması sonucu oluşan bu muhteşem doğa parçası, bugün UNESCO’nun dünya mirası olarak koruması altında. Kapadokya sadece fiziki yapısıyla değil, insanlık tarihinin en eski yerleşim birimlerine, uygarlıklarına ve dinlerine ev sahipliği yapmasıyla da ünlü. Kapadokya, Pers dilinde “güzel atlar ülkesi” diye adlandırılmış. Adı geçen o güzel atlar, kuraklığın henüz görülmediği binlerce yıl öncesinde kalmış. Şimdilerde sadece eşekler var, onlar da ünlü inatlarıyla ancak varlıklarını sürdürüyor olmalılar. İç Anadolu o kadar kurak ki, gelincikler (tarla fareleri) bile bölgeyi terk etmişler; eski yıllardaki gibi birden yandaki tarladan yolunuza atlayıp, iki ayaklarının üstlerine dikilerek etrafı kolaçan etmiyorlar.Yol boyunca görülen buğdayın rengi yine altın sarısı ama kuraklık yüzünden sanki bu yıl boyları biraz daha kısa gibi. Anadolu’nun tahıl ambarı sayılan İç Anadolu’da şimdilerde hasat zamanı. Köylüler, traktörlerine kallavi bir “kayış atarak” sağladıkları düzenekle buğdayı başaktan ayırıyorlar yani “patoz çıkarıyorlar”. Karayolları ekipleri yol tamirat ve çizgilerini belirginleştirme işini yoğunlaştırmışlar. Son haftalardaki trafik işaretlemelerine bağlı kazalar onları böyle bir önlem almaya itmiş olmalı. Konya il sınırları içinde yine ilginç köylerden geçiyoruz. Torosların tepesinde, yol kenarlarına tezgah kurmuş “en hakiki balcılar” bana kış aylarındaki saf bal arama uğraşımı anımsattı. Günlerce Alanya pazarında bal aramış, bu nun sonucunda da iyi balı bulamamakla kalmayıp, aziz Türk köylüsünün bal üretimi sırasında ne denli düzenbazlıklar yaptığını hayretle öğrenmiştim. Bu deneyimim balcıların yanından tam gaz geçmemi sağladı. Yanlış girdiğim bir yoldan çıkışı sorarken kaderine razı olan Anadolu insanı ile tanışıyorum. Bir benzin istasyo nunda pompacı olarak çalışan bölge insanı ben hayıflandıkça, “Hiç sıkma canını, her şeyde bir hayır vardır; sen bu yola yanlış girecekmişsiiin, bana yol soracakmışsıııın, bu olay tanışmamıza vesile olacakmıııış, gel otur bi çayımızı iç” diyor benim işini Allah’a havale etmiş tasasız İç Anadolulum. Onun gösterdiği kestirmeden yol alıyorum. Dar ama harika bir parkur. Derken köyler beliriyor. Direk ve telleri yok edin, sanki 3000 yıllık geç Hitit dönemi yerleşkesindesiniz. Toz renginde, önlerinde tezek yığılmış penceresiz evler. Kimsecikler yok. Benzin aldığım bir istasyonda trafik radarının nerde olabileceğini soruyorum. Pompacı safça, trafik polislerinin özellikle gurbetçiler için pusu attıklarını söylüyor. Pusu kelimesini o kadar doğallıkla kullanıyor ki. Yolun devamında o pusulara çokça tanık oluyorum. İtiraf etmeliyim, çok ta üzülmüyorum. Nihayet Ürgüp’teyim. Alanya’nın gürültülü ve vıcık vıcık temmuz sıcağından kaçıp gelmişim. Tek isteğim sakinlik ve yorgan altında bir uyku. İlerleyen günlerde isteklerime kavuşuyorum. Hem yıldızlar filan da görünüyor Ürgüp gecelerinde; o, uzun yıllardır Alanya’dan görmeye hasret kaldığımız parlak gök cisimleri. Geceler sessiz sakin, ya gündüzler? Göreme’de yapılmakta olan Avrupa dağ bisikleti şampiyonası sayesinde Türkiye’miz çok gereksinim duyduğu tanıtıma bir parça olsun kavuşuyor. Turizmdeki gerileme Ürgüp ve Göreme’yi de vurmuş. Sezonun tam ortası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle