Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr 18 KÜLTÜR HAÇLI ORDUSU... Bizans,13 Nisan 1204’te IV. Haçlı Orduları tarafından fethedilir. Beklenmedik fetihtir bu. Çünkü, Müslüman ordularına karşı hazırlanmış “Avrupa Birliği” ordusu, bir başka Hıristiyan ülkenin topraklarını işgal eder, ancak yine de her iki tarafta birbirlerine karşı bir ayrıcalık ve husumet vardır. Bizans Ortodoks’tur, Haçlılar ise Katolik. Haçlı orduları donanmasına ait gemiler önce, Yeşilköy’ün bulunduğu yerdeki Ayios Stefanos balıkçı köyü önlerinde demirlerler. Kumandanlar, Bizans surlarına yönelmeden önce, karaya çıkmış, her ne kadar bir Ortodoks kilisesi olsa da, Ayios Stefanos kilisesinde ölmüşlerinin ruhuna “Te Deum” adı verilen büyük bir ayin yapmışlardır. Kumandanların başında yer alan ak saçları sakalına karışmış, bir gözü siyah bantla kapalı baş kumandan Venedik ve Dalmaçya Dük’ü Henricus Dandolo’dur. Dualardan sonra, askerler gemilere biner, Bizans surlarının önüne gelirler.Yorgun, bezgin Haçlı askerlerinin dinlenmeleri ve iyi bir şekilde beslenmeleri gerekmektedir. Bütün bunların hepsi surların arkasındaki zengin Bizans başkenti Konstantinopolis’te mevcuttur. Tabii ki, Bizans’ın göz kamaştıran zenginliği öteden beri Dandolo gibi, öteki Haçlı kumandanlarının da ilgisini çekmektedir. Buraya kadar gelmişken neden olmasın diye söz birlikteliği etmişçesine Bizans’ı kuşatıp Haliç’i kapatan büyük zincirleri kırar ve kente girmeyi başarırlar. İstanbul’u üç gün boyunca altını üstüne getirip yağma eden Haçlılar, 1204 yılından 1261 yılına dek 57 yıl boyunca İstanbul’da kalıp, bu kentin nimetlerinden fazlasıyla yararlanırlar. Daha doğrusu, kenti soyup soğana çevirirler. Ne kiliselerdeki kutsal emanetler kalır, ne de imparatorluk sarayının hazinesindeki altınlar. Fetihten ziyade büyük bir soygundur bu. Hatta ve hatta, Hipodrom Meydanı’nda Mısır dikilitaşının yanı başında yükselen Bizans dikilitaşının üzerindeki, kimi aziz ve azizelere adanmış gümüş plakalar yerlerinden sökülüp İtalya’ya gönderilir. Bu soygunda, İstanbul’dan İtalya’ya kaçırılan kimi değerli objeleri bugün Venedik’te San Makro Müzesi ile Vatikan Müzesi’nin hazine bölümünde görmek mümkündür. Fetihten kısa bir süre sonra, tek gözlü Venedik Dük’ü “yaşlı kurt” Dandolo ebediyete göçer. Haçlılar büyük kumandalarının naşını alıp, Ayasofya’nın üst katında, güney galerisinde bir köşeye, zemindeki mermer kaplamaların altına hazırladıkları lahide yerleştirirler. Kapağın üzerine de adını kazırlar. Dandolo’nun naşı, burada Haçlıların Bizans‘ı terk edişlerine dek korunur. 1261 yılında, işgal kuvvetleri İstanbul’u terk ederlerken, Dandolo’nun da kemiklerini alıp vatanına götürürler. Ama, lahit öylece o günlerden bugünlere hiçbir değişiklik görmeden kalır, Ayasofya’yı gezen ziyaretçiler de, lahit kapağı üzerindeki Henricus Dandolo yazısını dikkatle okuyup, merakla bakar ve aslında bu lahdin boş bir mezar olduğunu bilmezler. Kör Dandolo’nun kemikleri, bugün Venedik’teki bir kilisenin kriptasında yer alan aile mezarlığındadır. Amasra Müzesi Şengül Aydıngün lektronik mektup kutuma E Eczacı Ali Ünsal Keskiner tarafından gönderilen mesajda, Amasra Müzesi’nin de kısa zamanda tanıtılması talep ediliyordu. Müzeyi yakın zamanda ziyaret etmemiştim. Amasra’nın taş yapılı şirin müzesini gayet iyi hatırlamama rağmen, en son ziyaretimden beri bayağı zaman geçmişti. Elimde de fotoğrafları yoktu. Dergimizde yakın zamanda çekilen müze fotoğrafları bulunuyormuş. Bu habere sevinerek yazıya başladım. Yazının başına oturduğumda televizyonda Amasra şarkısı çalıyordu: Toprak kokan şehir, deniz kokan / Şehir, sevda kokan şehir. Ve Barış Akarsu. Amasralı bu genç sanatçının geçirdiği üzücü kaza haberlerini dinlerken, Amasra Müzesi’ni yazmaya başlamak hüzün verdi. Amasra, harika coğrafyası, balığı, salatasından çok çok öte görgülü insan yapısıyla hiç aklımdan çıkmaz. Bir dönem oldukça sık gitmiştim Amasra’ya. Kentin oldukça eski geçmişine ait her türlü izleri toplayan, Amasra Müzesi, tarihi Cenevizlilere uzanan kalesinden sonra, en eski yapılardan biri. Eski Bahriye binası olarak planlanan