Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YENİ ZELANDA 7 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr yürüyerek gidin ŞEREFLİKOÇHİSAR DENİZLERİ! Hani şair, Gemlik’i anlatırken, denizi göreceksin sakın şaşırma diyor ya... Orta Anadolu yolculuğunun en güzel sürprizlerinden biri de, Ankara’dan çıkıp Şereflikoçhisar, Aksaray yönüne giderken sağda Bozdağ’ı solda da Paşadağı’nı geçince, karşısına çıkan manzaradır... Bilseniz de bekleseniz de görünce şaşırırsınız: Karşınızda Tuz Gölü... Tuz Gölü kıyısından genellikle gün doğumlarında geçiyorum. Öğle vakti Adana, Mersin, Gaziantep, İskenderun ya da Antakya’da olmam gerekirse, Ankara’yı tan yerinde bırakıp yola çıkıyorum... Kimi gündoğumlarında gölün kıyısında usulcacık bekleyip ışıkların göldeki ressamlığını izlemeden edemem... Yaz aylarında Tuz Gölü’nün sadece kıyısı değil, içi de serttir. Dakikalarca yürüyebilirsiniz. Hani, suyun üstünde yürüdüm deseniz, yalan olmaz. Önceki hafta Şereflikoçhisar’da dostum Şahin Yıldız’ın öncülüğünü yaptığı konferansa, Prof. Yakup Kepenek, Prof. Alpaslan Işıklı ve Doğan Cansızlar’la birlikte katıldık. Paneli Şereflikoçhisar’ın gözükulağı Çengel gazetesinin sahibi Mustafa Yücel yönetti. Bu kez gölün kıyısından öğle vakti geçtim... Gördüm ki, sabahları daha güzelmiş. Konferans sonrasında da Şereflikoçhisar’ın öteki denizine, Hirfanlı Barajı’na gittik. Tatlı kıvrımlı yollardan, alın teri kokan tarlaların arasından, toprak duvarlı köylerin içinden geçtik. Birkaç tepevadi aştık ve karşımızda Hirfanlı Barajı’nın gölü... Az ötemizde tekneler... Biri göle balığa çıkıyor, öteki dönüyor... Saatlerce konuşmuş olmanın da getirdiği açlıkla, tekneler bize sazan balığı gibi görünüyor!Göl kıyısındaki güzel tesislerden biri Muammer’in Yeri... Bahçede baharın tüm renkleri... Hirfanlı’da bir grup irfanlıyla birlikte birkaç saat geçirdik. Su her şeye damgasını vuruyor. Doğanın en güzel yaratıcısı... Şereflikoçhisar’ın, karşıda Kaman’ın iklimini de günlük yaşamını da etkilemiş. Hani Ankara’da sürekli görevinin götürdüğü yere git demekten arada bir yüreğinin götürdüğü yere de git demeye fırsat bulunca, uğranabilecek güzel mekanlardan biri. Sofradaysa ot gibiydim desem yeridir. Yörenin aromalı otlarından tabak tabak otlandık. Sağ olasın Kızılırmak... Çevrene yaşam kata kata Orta Anadolu’yu ortalayıp Karadeniz’e varıyorsun... Eee, sazanın tadını da sormayın... Ona da siz bakın! Gezekalın... Auckland’ta vaziyet iyice abartılmış durumda. Bazı yerlerde sadece yürüyerek, vahşi Tazmanya Denizi’nden, adıyla çelişkili çılgın fırtınalara ev sahipliği yapan Pasifik Okyanusu’na ulaşabiliyorsunuz. Deniz, adalar, plajlar, ormanlar, 48 volkanik tepe, 500 kilometrelik yürüyüş parkurları kolay kolay her şehre nasip olamayacak nimetler. Yaklaşık 1.3 milyon nüfuslu bu şehrin zenginliği sadece tabiat bakımından değil. Polinezya, Asya, Avrupalılardan oluşan karışım, kültürel yaşama, çoğu haftanın yedi günü açık mağazalarla sayısız restoran ve barlarla renklendirilmiş gece hayatına yansımış durumda. Kentteki Türklerin işlettikleri “kebap restoranları” dikkat çekici. Tüm diğer Yeni Zelandalılar gibi Aucklandlılar da spora bağımlı durumda. Şehrin içinde sürü halinde koşuculara, bisikletçilere rastlayabilirsiniz. Su sporları, özellikle yatçılık zaten milli sporları. Evet, Auckland her ne kadar uzun zamandan beri Yeni Zelanda’nın resmi başkenti değilse de, bizdeki Ankara’ya karşılık İstanbul gibi bu görevi fazlasıyla üstleniyor. Ülkenin adeta giriş kapısı. İlk gözlemler önemlidir. Aynen bir eve girerken elde edilen ilk fikirler gibi “kapısından girilen” Auckland’ın cazibesi Yeni Zelanda’nın güzelliği, gezmeye değerliği konusunda önemli ipuçlarını veriyor.