Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TRABZON 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr ASOS’TA BİR GECE İda’yı geçtik. Kıyılarımızın belki de en bakir bölgesinde, Küçükkuyu’dan Behramkale’ye doğru bir bahar yolculuğu. Bir yanımız zeytin deryası, bir yanımız deniz. Bu coğrafyadan sarhoş gibi her yanımız... İçimizden yükselen bir ses: “Ey bu toprakların şanslı çocuğu... Düşlerimiz, kim bilir?” Tarihin göbeğindeyiz şimdi. Yaklaşık 2 bin 600 yıl önce, çok sert ve dayanıklı bazalt Assos taşıyla örülmüş, dört kilometrelik surlarla çevrili zirvedeyiz. Marmara ve Ege’nin en hakim noktasında...İsterim ki, bir gün yıkıntıları ayağa kaldırılır, Athena Tapınağı geride kalan sütunlarıyla yalnızlığa direniyor. Felsefe tartışmalarının derinliği binlerce yıl geriden kopup, geliyor. Kadınlar orkestrasının şarkıları da... İlk tunç çağından başlayan yerleşimin zengin mirası, mimarisi, gelenekleri, yaşam biçimi, tüm kültürüyle, biz emanetçiler için övünç kaynağıdır kuşkusuz. Karşısı Midilli, onun ucunda benim için yeryüzünün en güzel yerleşimlerinden, yaptığım ya da yapamadığım bütün yolculuklarıyla Molivas... Aşağıda liman. Çok severdim, ama biraz kasvetli geldi bu kez nedense. Taşların karanlığı üstüme geliyor. İçimdeki akşamdan mı, yoksa güneş ışığının azlığından mı ne? Doğru dürüst taze balık da yok ama, gece gidecek başka yer de. Serine aldırmadan sokakta bir Ege gecesini karşılamaya kararlıyız. Giysilerimizin yakalarını kaldırmak, biraz da büzülmek yetecek anlaşılan. Müzik de yok, hay aksi! Olur mu hiç? Ama çare var. Dostumuz Faruk Tuzcuoğlu’nun armağanı Ege şarkıları yanımızda. Şarkılar hem Türkçe, hem Rumca... Sohbet derinleşirken memleket meseleleri, sonra sevda ve şiir üstüne, bir kadehle hayata yeniden “merhabalaştık” tabi ki. Elinde Edip Cansever’le Ozan durur mu: Sayfa 49. “Bak Ağabey “ dedi ve ekledi: “Gitmek! yazmışım defterimi çoktan./ Rıhtımlar, güz halatları, daha bir sürü şey./ Şuramda darmadağınık…/ Doğasın sen doğasın, yarat beni yeniden./ Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık.” Geçen “Fuar” yazısında “ bir eksiklik var buralarda, aşk yok çünkü” demiştik. Haberler geldi bazı, “ Zaten aşk hiçbir yerde kalmadı” diye. Ama, var işte. Arka masada bir çift. Usulca başlamışlardı konuşmaya, sonra sesleri yükseldi diğer masalara aldırmadan. Kadın “ pişmanım” diyor, “ seni tanıdığıma”. Adam, bundan önceki buluşmayı anlatıyor belli: “Hiç böyle söylemiyordun yıldızlara bakarken geçen hafta. Ama seni anladım...” Zaman, tartışmalarla akıp gidiyor “ pişmanlık” üstüne. Kadın yalvarıyor adeta; “Söyle, ne olursa olsun söyle, bitse de, beni sevdiğini söyle…” Adamda derin bir suskunluk… Bir Edip Cansever mısrası daha düşüyor bizim masaya: “Öyle ya, kim sevişirdi acıları olmasa… / Kim ne derse desin ben bugünü yakıyorum./ Yeniden doğmak için çıkardığım yangından” Gece bitiyor, Assos da... ri açıp haçapura ekmeğinden bir dilim keser uzatırlar size. Merak edenlere, haçapura; mısırunu ile soya unundan yapılan ve 20 litrelik tenekelerde odun fırınında 18 saat boyunca pişirilen mısır ekmeği. Tadına doyamazsınız. Pazar yerleri salt ürünlerin satıldığı bir yer değildir. Eşin dostun bir araya geldiği, sohbet ettiği, hasretliklerin giderildiği yerdir aynı zamanda. Keşan Trabzon’unun Vakfıkebir ilçesinde üretilen Espiye, Tirebolu, Görele ilçelerinde de kadınların kullandığı bir örtü. “Oy keşanum keşanum/ Keşanum perişanum/ Teyyarelan gelecek / İstanbul’dan nişanlum/ Keşanı tokuyanlar/ Hayır görmesun olar / Alur başuna kızlar / Görmez delikanlılar / Oy kırmızı Keşanlı/ Nişanlisun nişanlı / Kırmızı keşanına/ Yandi bu delikanlı.” Son yıllarda bu keşan kumaşından; gömlek, kravat, şapka, elbise gibi giysiler de üretiliyor. Yorulduysanız alışverişten, fotoğraf çekmekten ve acıkmışsanız; mutlaka pazar yerindeki caminin arkasındaki veya anayolu geçerek deniz kenarındaki pideciye gidin. Yuvarlak, incecik, Sürmene peyniri ve tereyağıyla yapılan pidenin tadına bakın.