Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 TAYLAND TAYLAND 9 Ko Saumui Adası’nın renkli suları Gülçin Erşen Fotoğraflar: Mustafa Andıç angkok’tan Ko Samui Adası’na B uçuşum 40 dakika sürdü. Yolculuğum sonrasında Ko Samui’nin, üzeri bambu ve sazlarla örtülü, kenarları açık yapılar topluluğundan oluşan, bence dünyanın en şirin havaalanındaydım. Adanın batısında Laguna plajı bölümündeki otelde kaldım. Dört gün boyunca güneşlenip, denize girmek yerine dalış yapmayı tercih ettim. Happy Divers dalış okulunu aradım. Dalış merkezinin yetkilisi, otelin lobisinde belirdi. Dalış programı, seçenekler, benim dalış deneyimim, ekipman, yemekler ve ücret konularında konuşup anlaştık. Zaman kaybetmeden, kendimi denize attım. Su fazla soğuk ve tuzlu değildi. Kıyıdaki beyaz kumlar, denizde de ayaklarımın altında tatlı bir yumuşaklıkla uzanıyordu. “Jet ski” ve hız motorları yüzünden açılmaya korktum. Kıyıdan 3040 metre uzaklaştıktan sonra, kıyıya paralel yüzdüm. Çıktığımda, plajdaki palmiyelerin altında masaj yaptıranlar dikkatimi çekti. Bangkok’taki kadın masajcı kadar usta olmasa da, bir saatlik masajın sonunda, yorgunluk, stres, klimalar ve üşütmeden kaynaklanan tüm ağrılarım geçmişti. Bir saatlik “tai” masajı için 200 baht ödedim. Resepsiyondaki görevlilerin önerisiyle yakındaki bir lokantaya gittim. Yemeklerin lezzeti, temizliği ve sunumundan çok hoşnut kaldım. Yeşil köri, Hindistan cevizi sütüyle hazırlanmış sosun içinde yüzen bergamut, karnabahar, minik kırmızı yuvarlak biberler, ince doğranmış tavuk parçalarından oluşan son derece acı çorbayı gözlerimden yaşlar akarken, büyük bir zevkle yedim. Yemekten sonra, dükkanları geze geze yürümeye başladım. Lokanta ve barlarda yabancı turistlerin yanı sıra, özellikle yüksek sesli müziklerin yayıldığı barların girişinde travestilerin ve onlarla birlikte olan batılı erkeklerin çokluğu dikkatimi çekti. Sıcak ve sivrisinek olmadığından, çok rahat ve deliksiz uyumuşum. Sivrisineklerin azlığı hatta yokluğu beni ne kadar şaşırttıysa, otelin duvarlarında, merdivenlerinde dekor gibi duran bizim yusufçuk ya da süleymancık dediğimiz minik kertenkeleleri de o kadar doğal karşıladım. Dalış merkezinin cipi, saat yedi buçuk sularında beni otelden aldı. Dalış teknesinde; Alman, İsveç, Hollandalı, Kanadalı, İspanyol, Rus ve Taylandlılardan oluşan 15 kişiyle yola koyulduk. Kahvaltı, yağda pişmiş peynirli yumurta, domuz salamı, kahve, çay, avokado, karpuz, meyve suyu ve ekmekten oluşuyordu. Ben yumurta, meyve ve meyve suyuyla yetindim. Bir saat sonra dalış yapacağımız yerdeydik. Çapkın çöpçü balığı Öncelikle, Vietnam’daki kasırga nedeniyle suyun bulanık olduğunu ve görüşün 78 metreyle sınırlı olduğunu belirtmeliyim. Bu durum, akvaryumda görmeye alışkın olduğum, rengarenk balıkların dev boyutta olan yüzlercesini görmeme engel değildi. Ancak, son derece rahatsızlık veren bir durum vardı; açıkta kalan vücudumu, müthiş bir yanma ve kaşıntı hissi kaplamıştı. Dikenlerinin uzunluğu 2025 santimetreye ulaşan, tepelerinde nazar boncuğuna benzer göz gibi bir organ ve dört beş mavibeyaz fosforlu noktalar bulunan iğne dikenli deniz kestanelerinin dikenlerinin ucunun azıcık değdiği yerler bile acı ve kaşıntı veriyordu. Bacaklarımdaki çizik ve yaraları sıkıp, siyahımsı sıvıyı akıtmadan da acı ve yanma hissi geçmiyordu. Bu nedenle, olabildiğince zemine yakın yüzmemeye çabalıyordum. Değişik renklerde dev boyutta süngerlerden başka, dev bir marula ya da lahanaya benzeyen ve üzerinde açılıp kapanan bir göz bulunan tuhaf bir canlı da gördüm. Ayrıca, fotoğraf çekimi yapan bir Alman dalgıcın gösterdiği dahil, bütün deniz tavşanları siyah beyazdı. Dalıştan sonra, keyifli, biraz yorgun ve acıkmış bir haldeydik. İkinci dalışta, liderimiz dahil ekipteki tüm dalgıçlar beni işaret edip, bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve gülüyorlardı. Dalış boyunca benimle olan, özellikle bacaklarımın şort dışında kalan çıplak kısımlarına yapışarak yüzmeye çalışan, iri bir çöpçü balığını fark ettim. Bu “çapkın” balık, dalış sonrasında da espri konusu oldu.