Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AKSARAY 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr UNUTTURAN GÜZEL! Eşsiz güzelliğiyle yeryüzünün benzersiz ülkesi Anadolu’ya bugünlerde “çile çektiren” yönetim üstüne konuşuyorduk yolda. Toprakların yabancılara satıldığından söz edip, “Ne olacak bu memleketin hali” başlığında birbirinden karanlık tablolar çiziyorduk ki, olağanüstü manzarasıyla solukları kesen Balıkaşıran, sohbeti de bitirdi. Efsanelerde olduğu gibi sağ kolumuzu uzattık 400 metre, burası Ege. Sol kolumuzu uzaktık aynı mesafe, burası Akdeniz... Öyle bir coğrafya ki, bir yanı başka sevda, diğeri başka... Ne yana gideceğini, ne yana bakacağını, hangisini yeğleyeceğini bilmez insan, şaşırır kalır. Tarihinde de başka bir şaşkınlık var. Pers ordusunun yaklaştığını haber alan Knidoslular, Balıkaşıran’a koşmuşlar. Ege’yle Akdeniz’i ayıran 800 metrelik kara parçasına bir kanal açmak için kolları sıvamışlar. Ama olmamış, kazma kürek geri tepiyor, yüzleri gözleri kan içinde. Şaşırmışlar... Denizleri buluşturma, Datça Yarımadası’nı anakaradan ayırma girişimi sonuç vermemiş; Demişler ki sonunda; “İsteseydi iki denizi, Zeus birleştirirdi...” Balıkaşıran’dan Datça’ya, sağ taraf eşsiz seyir, Gökova... Bu bahar, erken vurdu Ege’yi. Datça’ya hepten erken olmuş. Dağ taş çiçek. Papatyalar, gelincikler... Astronomiden tıbba, mimariden matematiğe kadar tarihin bu öncü ve aydınlık toprakları, eczacılığın da merkezi. Adı sanı duyulmayan bin bir şifalı ot... İlçenin en çirkin binası öğretmen evinin altındaki tarım kooperatifinden biz de keçiboynuzu pekmezi, yörenin enfes balı ile zeytinyağını aldık, şifa niyetine. En çok iki katlı taş evleriyle aydınlığın dans ettiği Eski Datça’nın dar sokaklarında dolaştık. Rutubetsiz, oksijeni çarpan havası, akşam saatleri meyhanede gündeme geldi ki, “İstediğin kadar, gönlünce iç, bir şey olmaz” dedi, Hüsnü’nün yerinde Taner Taşyerli. Çalışkanlığını ve becerisini zaten önceden bildiğimiz Belediye Başkanı Erol Karakullukçu hakkında çevre ve altyapı sorunlarının giderilmesiyle ilgili övgüler aldık. Özellikle de kültür etkinlikleri alanında Datça’yı aydınlatmış başkan... “Datça’yı bozmasın” çabasıyla memleketine güzel bir turistik işletme kazandıran Fora’nın sahibi Şener Tokcan’ın duyarlılığına tanık olduk. TRT günlerinden, şiire, edebiyata ve bu coğrafyaya çeşitlemeler yaptık. Sabah huzurla uyandım. O gün, bir yıl daha yaşlandığım hiç aklıma gelmedi. Delikanlı coşkusuyla, deniz kenarında huzurla dolaştım. kiliseler, mağaralar ve bıçak gibi keskin kayalar görkemli yapısıyla bölgede daha önce gördüklerinizi unutturacak nitelikte. On dört kilometre uzunluğundaki Ihlara Vadisi’nin dört kilometresi gezilebiliyor. Göreme ve yörede görüştüğüm turizmciler Ihlara’yı, kar, kış nedeniyle tur programları dışında bıraktıklarını söylediklerinde gerçekten üzülmüştüm. Bu güzelliklerin karlı hali nasıl gizlenebilir ki turizmden? Vadiye tepeden baktığımda kuşlar ve derenin sesini dinliyorum. Gökyüzünü son yıllarda bu kadar mavi görmemiştim. Kuşlar ve tavşanların ayak izleri önümde. Sanki doğa, karla kaplayarak en köklü dostu tarihi korumak istercesine kucaklamış, sarmış sarmalamış Ihlara’yı. Adım başı mağara, kilise, tarih. Melendiz Çayı’nda ötücü kuşların sesi su sesine karışıyor ve verdikleri konser, geziniz boyunca size eşlik ediyor. İbibik, yabani, güvercin, bıldırcın ise vadinin diğer konukları sizi yalnız bırakmıyor. Çayda alabalık, karabalık ve sazan da var. Köyün gençleri bu mevsimde vadiye gelen keklik ve tilkiler için ava