Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 KÜLTÜR Burmalı kadınların geleneksel makyajı rı yok. Onlar, yüzyıllardır ‘‘tanaka’’ kullanıyorlar. Yeryüzündeki en gelişmişinden en ilkeline kadar bir çok etnik topluluğun kadınları, güzellik, sağlık ya da başka amaçlar için makyaj ve yüz boyamaları yaparlar. Bu konuda en güzel örnekler olarak Arap Yarımadası, Ortadoğu, Hindistan, Pakistan ve Doğu Afrika kıyılarındaki Müslüman yerleşimlerinde el ve ayakların kına ile süslenmesi (henna), Kızılderililer, Polinezyalılar, Afrika kabileleri verilebilir. Ama 21. yüzyıla girmiş bir dünyada, geleneksel yüz boyama geleneğinin de bir çok yerde ortadan kalkmaya başladığını, bu işlemin sadece turistler için yapılan ticari gösterilerde ve özel dini törenlerde uygulanmaya devam ettiğini görüyoruz. Fakat Burma’da oldukça farklı bir durum, neredeyse ülkenin en çarpıcı gerçeği olarak karşımıza çıkar. Yüzleri sarı renkte boyanmış kadınlara, küçük çocuklara ülkenin her yerinde rastlamak mümkün. Tanaka olarak adlandırılan bu farklı geleneğin amacı, cildi güneşten korumak, cildi serinletmek, yenilemek ve güzelleşmektir. Tanaka, hem ‘‘yüzü güzelleştirmek için kullanılan bir kozmetik’’, hem de ‘‘temizleyici’’ görevini görür. Tanaka, yüzyıllardan beri değişmeyen, oldukça basit bir yöntemle üretilir. Tanaka ağacının kökleri ve kabukları ayıklanır, suda bekletilir, oluşan bu parfümlü macun havanda öğütülür. Daha sonra bu sarı madde yüze uygulanır. Çoğu Burmalı kadın, yüzünü sadece banyodan sonra boyamayı tercih eder. Batılı kadınların kullandığı yüz pudralarının aksine, ‘‘tanaka’’ kalıcıdır ve kokusunu uzunca bir süre muhafaza eder. TANAKA Yazı ve fotoğraflar Faruk Budak angkok Havayollarının B tarifeli uçağıyla Bangkok’tan Myanmar’ın (Burma) başkenti Yangon’a uçarken gözlerim ister istemez yemek servisi yapan güzel Tai hostese takılıyor. Bir batılı kadından hiç farkı olmayan bir makyajı var. Açık mavi elbisesi ile son derece uyumlu, mavi renk ağırlıklı, güzel ve alımlı bir makyaj. Ama gittiğim ülkedeki kadınların bu kadar bolca makyaj malzemesi kullanabilme imkanla ADIM ADIM İSTANBUL ÇUBUKLU ünyanın en güzel köşelerinden İstanbul Boğazı’nın ortaD sında, yeşilliklere boğulmuş ayrıcalıklı bir semttir Çubuklu. Son 50 yıldan bu yana, kimi ‘‘terminatörler’’ tarafından mahvedilip beton yığınına dönüştürülmüş İstanbul Boğazı uzantısının içinde, nadir yeşil alanlardan biri olarak kalmıştır bu ‘‘cennet mekan’’. Çubuklu’da; erguvan, ıhlamur, kızılcık, çınar ağaçlarının yanı sıra, son Mısır Hıdivi’nin yaptırdığı kasrın bahçeleri için Fas’tan gemilerle getirilen Atlas sedirleri de vardır. Çubuklu yerleşiminin tarihi oldukça eskilere dayanır gider. Tarihçiler, Bizans döneminde burada Akametoi adında, hiç durmaksızın gece gündüz nöbetleşe İncil okuyan rahiplere ait bir manastırdan söz eder. Semtin Osmanlı’dan günümüze dek zikredilen adı her ne kadar buradaki çubuk (eski dönemlerin piposu) lüleleri imaline dayandırılsa da, Sultan II. Beyazıt ile oğlu Selim (sonradan Yavuz Sultan Selim) arasında geçen bir öyküden çıktığı da öne sürülür. II. Beyazıt, Selim’e Turgay Tuna multihobby?atiktuk.com sekiz kızılcık çubuğu vermiş ve ‘‘bunları toprağa dik, bekle sekiz yıl sonra bunların meyvesini yiyeceksin’’ demiş; Selim de çubukları Boğazın bu güzel yeşil köşesine dikmiş; sekiz yılda çubuklar yeşermiş ve meyve vermiş. Çubuklu Korusu’nda bugünkü ünlü kızılcık ağaçlarının menşei bu olsa gerek. Çubuklu en renkli, en şatafatlı dönemini III. Ahmet’in saltanatında yaşamış, burada sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa havuzla bir çeşme yaptırılmış, dere boyunca çınar ağaçları dikilmiş; bu dönemden sonra Çubuklu ‘‘Feyzabad’’ adıyla Anadolu yakasının en gözde mesire alanlarından biri olmuş. 1700’lü yılların sonlarına doğru ‘‘hasbahçe’’ kaldırılmış, Çubuklu kıyıda balıkçı ve kayıkçıların oturduğu, içlerde ve tepelerde de tarımla uğraşan insanların yerleşik olduğu sessiz sakin bir köy olarak varlığını sürdürmeye devam etmiş. Ta ki 1900’lerin başlarında Mısır’ın son Hıdivi II. Abbas Hilmi, tepede satın aldığı arazide, 150 bin altın liraya saray yavrusu gibi görkemli bir malikane yaptırana dek. Çubuklu Kasrı, İstanbul Boğazı uzantısı içindeki en önemli arnuvo yapılardan biri olduğu gibi içindeki