Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÜLTÜR EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr Tanaka sadece sıradan bir yerli kadın tarafından değil, Burma’nın krallıkla yönetildiği dönemlerde kraliyet ailesi ve soylular tarafından da kullanılırmış. Kral babaları tarafından ayrıcalık tanınan kimi prensesler, tanakalarına altın tozu ekletirlermiş. Ülkenin bazı yerlerinde, ‘‘gantgaw’’ adlı çiçeğin polenleri de tanaka yapımında kullanılır. Bu çiçeğin güzel parfümü, tanakanın güzel kokmasına neden olduğu için tercih edilir. Tanaka, kadınlar tarafından güzelleşmek için kullanımının dışında dini festivallere, törenlere de alınmış, kültürün bir parçası olmuştur. Ülkenin ikinci büyük şehri ve sanatsal merkezi olan Mandalay’daki Mahamuni Buda Tapınağı’nda bir grup Budist rahip, her sabah 04.00 gibi çok erken saatte Buda heykelini yıkadıktan sonra tanakalı havlularla silerler. Manevi anlamı çok büyük olan bu havlular daha sonra hatıra olarak saklanması için Budist ziyaretçilere dağıtılır. Tanaka ile ilgili diğer bir enteresan ritüel, Su Festivali’nin arifesinde, Rakhine eyaletinin başkenti olan Sittwe köyünde yapılır. Yeni yılın arifesi akşamında genç erkekler dans ederlerken, genç kadınlar da tanaka kabuklarını öğüterek özel bir krem hazırlar. Tanaka hazır olduğunda, herkes pagodalara giderek Buda heykellerini yıkar ve heykellere tanaka sürerler. Tanaka, şu yaşlı dünyamızda hala korunmakta olan geleneklerden biri ve sadece Burma dediğimiz o uzak ülkede yaşıyor. fb@farukbudak.com ALAÇATI Rüzgarlı bayır romantik çağrışımlar uçuşturmuyor mu etrafınızda? Hele sevda yelleri esiyorsa. Bundandır belki Ege’nin en romantik beldesidir Alaçatı, tam da rüzgarlı bayırdır. Yıkıp dökük eski ve şeytan uçurtmasına benzettiğim üç kanatlı yeni yel değirmenleri, avlulu taş evleri, dar sokakları, küçük dükkanları, küçük kahvehaneleri, küçük lokantaları, saksıları, antikacıları, çiçekleri, renkleri, renkleri... Varsın denizden biraz uzakta kalsın. Hiç eksik sayılmaz, üç beş kilometreden havası gelir... Şimdi, çok gözde bir belde Alaçatı. Bizim gibi romantik bulunuşundan değil elbet. Bir eğilim, akım var, yüksek perdeden. İstanbul üstünden. Diyelim ki, eskinin kasaba dokusuna özlem, Diyelim ki, bozulmaya direnmişlik. Diyelim ki, diğer sahil kasabaları kadar yozlaşmaması. Ya da, biraz acımasız ama büyük rantlar sağlaması... Varsılar bir koşuyor , bir koşuyor, görmeyin. Yıkık dökük ne kadar eski ev varsa etrafında bir fırtına. Alış veriş... Eskinin küçük köy evleri bile , dudak uçurtan rakamlara ulaştı bu yüzden, Taş taş üstüne eski dokuya uydurulmaya çalışılan evler, butik oteller dikiliyor. Taş deyip geçmemeli. Taşın ağaçla birlikteliği, özellikle de korunan evlerde delişmen bir serüven, farklı bir heyecan... Yeni taş binaların bazılarında sırıtsa da bu serüven, yine de beton kuşatmasının yananda “iyidir” diyeceğiz Açıkcası bir sosyete pazarı oluyor Alaçatı. Ama o romantikliği bozuluyor mu ne? Oysa 510 yıl öncesi kimse yüzüne bakmazdı bu kasabanın. Çeşme’nin gölgesinde, söyle uğranıp, “aman da bir şey yokmuş buralarda” derlerdi. Şimdi öyle bir değişti, öyle bir gelişti ki... Bazıları haklı olarak korkuya kapıldı, alaçatı elden gidiyor diye. Dünyanın en önemli sörf alanının bitişiğine kurulan Alaçatı Port evleri, kimi Alaçatı sevdalılarını ürkütüyor. “Böyle bir gelişme istemiyoruz” diyorlar. Kasabanın dokusunun bozulduğunu, doğal çevresinin tahrip edildiğini savunuyorlar. Tersini düşünenler de var “gelişim” adına. Biz de diyoruz ki: “Aman kasabanın romantikliğine kıymayın...” HIDİVKASRI’NIN KAPISI mermer ve ahşap zenginliği de önemli bir ayrıcalık oluşturmaktadır. 1930’lu yıllardan 1970’li yıllara dek kapalı kalan ve maalesef izbelik bir yere dönüşen bu görkemli yapı, nur içinde yatsın İstanbul aşığı, Çelik Gülersoy tarafından Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adına ihya edip turistik tesis olarak kente kazandırılmış, ancak daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurumun elinden geri alınan tesis o eski zarafet ve nezih konumunu yitirmiştir.