03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 TEMMUZ 2007 CUMA bilim/vaziyet İnsan nasıl insan oldu? Yeni bir öneri AFRİKA RİFT BÖLGESİ Oktay KAYNAK u yazıda insan sözcüğü ile akıllı canlı olan çağdaş modern insan kastedilmektedir. İnsanın akıllı canlı oluşu ile ayağa kalkma arasında bir ilişki olduğu antropoloji bilimi tarafından öngörülmüştür. (Kitap 1, 5, 9, 10, 11) Fakat ayağa kalkma olgusunun nasıl ve ne şekilde işlev gördüğü halen tartışılmaktadır. Ayağa kalktığı için elleri boş kalmış ve ellerini kullanarak beynini geliştirmiştir tezi vardır (Kitap 7, 8, 10, 13). Ama şu andaki şempanzelerin ellerini kullanma süreleri, süre/gün olarak modern insanın ellerini kullanma sürelerinden fazladır. Birbirlerinin parazitlerini temizlerler, meyve yerler, çekirdek kırarlar, yaprak ve kabuk yerler, termit avlarlar; bunların hepsi elle yapılır. Kaldıki aynı türden eşzamanlı ayrıldığımız öngörülüyor; biz ellerimizi kullanarak akıllı canlı olduk da onlar neden ellerini kullanarak akıllı canlı olamadılar? Yağmur Ekim C Utanmaz tescil davasının 20 yılı doldurmadığı için reddedileceğini bilmiyorlar. Ama bunlara göre hukukun rakamlarla ilgili bu kısmı ‘idare et abi’ye dayanıyor; “Ne olmuş yani 367 oy çıkmadıysa” demeye utanmıyorlar! Bunlara göre azınlık, çoğunluğa hükmeder olmuş! Demek istiyorlar ki; çoğunluk, sayı, her ne tür düzenleme engeli olursa olsun, buldozer gibi azınlığı ezip geçmelidir! Ezip geçmelerine Anayasa Mahkemesi de karışmasın istiyorlar, “mahkeme burnunu sokmasın” diyorlar. O yüce mahkeme bu gibi işler için değil sanki kira, boşanma, tahliye davaları gibi işlere baksın diye kurulmuş! Özetle, galiba artık şu gerçeği anlamamız lazım: Bu kafalar siyaset alanını işgal 17 ABD Kandil’e silah taşımış. Eskiden yalancının mumu vardı, şimdi kandili! B ÜÇ TEZ Bu konuda üç tez var. Birincisi, tropik yağmur ormanlarında yaşayan şempanzeyle ortak atamız olan bir primat tropik ormanları yağmalayıp bitirdiğinde savana açık alanlarında kaldığı için avcılarını kollamak ve kendini savunmak üzere ayağa kalktığı görüşüdür (Kitap 1, 13, 14). Bu çok zayıf bir iddiadır. Benzer fiziksel yapıdaki başka canlılar da ayağa kalkmalıydı, neden kalkmadı? Yazının ilerleyen bölümlerinde anlatılacağı gibi, insanın geliştiği primat çok özel bir dönemeçten geçmiş ve o nedenle ayağa kalkmak zorunda kalmıştır. Ayrıca neden sadece o yöredeki yağmur ormanları yağmalanmış, Afrika Ekvator bölgesindeki diğer yağmur ormanları yağmalanmamıştır? Bu soru da yanıtlanacak. İkincisi, Afrika'nın sıcak güneşinden vücudunu korumak üzere ayağa kalktığı. Bu sayede vücuduna gelen güneş ışınlarının dik değil de eğik gelmesini sağladığı ve bunun sonunda kızgın Afrika güneşinden korunduğu savıdır (İnternet: 1, 8, 14, 22). Eğer böyle olsaydı filler ayağa kalkardı, kanguru şimdi modern insan gibi dimdik yürüyordu. Üçüncüsü, ayağa kalkma sonucu kafasının yerden yükseldiği, bunun sonucu olarak Afrika meltemi sayesinde beynini soğuttuğu iddiası vardır (İnternet: 7, 8, 9). Ayağa kalkınca kafanın yerden yüksekliği en fazla 4050 cm. fark eder. Bunun sonucunda Afrika melteminin beynin ısısını düşüreceği savı pek güçlü bir sav değildir. PEKİ NEDEN AYAĞA KALKTI? Günümüzden 810 milyon yıl önce dünyanın önemli çöküntü vadilerinden biri olan Doğu Afrika'daki Rift vadisinin, üstündeki yağmur ormanları, hayvan ve bitki örtüleriyle birlikte çöktüğü bilinmektedir (İnternet: 10, 13). Bu çöküntünün öyle kritik bir yeri olmalı ki, belki Olduvai boğazı, belki başka bir yer, bu yerdeki ağaçlar üstünde yaşayan ortak atamız primat bir anlamda mahsur kalmış olmalı. Rift vadisinin özelliğinden dolayı, yağmur sularının tahliye olamadığı söylenebilir. Bu arada çökmeden dolayı yeraltı sularının da yer yüzüne çıktığı düşünülürse, çöküntünün içinde uzun süreli ve kalıcı bir su varlığından bahsedebiliriz. Şu görüşü ileri sürüyorum: Aslında insanın, insan olma özelliği kazanma sürecinin de (evriminin) kendine has olması gerekir. Australopithecusların geliştiği primatın, olağanüstü bir doğa olayından, koşullardan geçmiş olması gerekiyor. İnsanın öncülü, doğal seçilimle, evrimleşerek değil, olağanüstü bir zorlamayla, bir devrim yaparak insana dönüşmüş olmalıdır. Ağaçta yaşayan bir canlı olan öncülümüz, belirli bir süre ormandaki yiyecek stokunu bitirinceye kadar bu duruma direnmiş olmalı. Su içmek için de aşağıya inmesi zaten gereklidir. Belirli bir direnç noktasından sonra ormandaki yaşam stokları azalınca, yüz binlerce yıl içinde, aşağıya inme zorunluluğu doğmuş olmalı. İnsansı maymun fosillerinin bulunduğu katmanların sualtı çökeltileri olmasını (İnternet: 4, 7, 10), canlıların su içinde kaldığının göstergesi olarak kabul edebiliriz. Ağaç üzerinde yaşamayan, boyu kısa veya sürüngen canlıların suda boğulmuş olmalı. Bu sayede bu sular, özellikle balıklar için çok zengin bir besi ortamı oluşturmuştur. Öncülümüz balıkla beslenerek protein rejimine girmiştir. Darwin de, bu protein rejiminden bahseder (Kitap 10). Göğsüne kadar derinlikteki bir suda yürümek için ayağa kalkmak zorunluluğu vardır. Günümüzde şempanze ve orangutanların su içinde, karaya kıyasla daha dik durduklarını ve yürüdüklerini görürüz. Bu arada günümüzden 45 milyon yıl önceye gelindiğinde belden yukarıEtiyopya rifti sı ağaçta yaşamaya uygun primat, belden aşağısı; pelvis kemiği, bacak kemikleri, diz kapağı açısı ve ayakları insansı olan Australopithicus afarensisin (İnternet: 7, 24) Doğu kolu Batı kolu anlaşılması kolaylaşıyor. Australopithecus afarensisin ataları gündüzleri yerde su içinde dik yürüyerek, geceleri ağaçta yaşamışlardır. Australopithecus afarensisin romatoit artirit olması suda yaşamanın sonucudur. Bu şekilde yaşanan 45 milyon yıl Malawi rifti içinde, bu primatların belden aşağısı insansı hale gelmiştir. Luana rifti İki ayaklılık oturunca belden yukarısının iki ayaklı yürüyüşe uyarlanması için ağırlık merkezinin pelvis kemiğinin ve diz kapağının dışına taşmaması gerekmektedir. Bütün bunların gereği yı karın bölgesinin daralmış olması, iç orolarak belden yukarısının insanlaşması, ganlara, rahime ve dolayısı ile fetüse az yer konik olan göğüs kafesinin daralmaya başkalmasıdır. İnsanın gebelik süresinin azlılayıp modern insandaki silindirik biçimi ğını düşünelim. İnsan yavrusu diğer bütün alması gerekmiştir (İnternet: 14, 15). Austmemelilerde olduğu gibi gelişimini taralopithicusun çömlek karınlılığı ve bele mamlayıp doğmuyor. Çünkü insan karın yakın kaburga çapı da daralmak zorundaboşluğu dardır, insan yavrusu gelişimini dır. Australopithecusun göğüs kafesi kotamamlamadan dışarı atılmaktadır. niktir ve karın bölgesinde çömlek karınlıİnsan rahminin bu kendine özgülüğülığın oluşmasını sağlamaktadır (İ: 20). nün biricik ve tek oluşunun bir kanıtı, yavGövde her 510 derece dikleştiğinde, runun sırtı anneye dönük doğmasıdır (18). doğan yavrunun kafatası şekli ve beyin sıMemeli balıklar ve kanguru hariç diğer ğası değişir. Eğer 45milyon yıldan bu yatüm memeliler yüzleri anneye dönük dona doğan bütün Australopithecusların foğar (İ: 18, 20). Kanguru iki ayaklı da olsa silleri bulunmuş olsa, hem gövde dikliği bu üreme biçimiyle akıllı canlı olamaz. İnhem göğüs kafesi daralması (silindirikleşsan rahmine emplante ettiğimiz şempanmesi) ve kafatası hacmindeki büyüme çok ze de insan yavrusu gibi sırtı taşıyıcı annenet olarak görülürdü. Bulunan fosillerin ye dönük doğacak, insan yavrusu gibi tasayılarının çok az olmasına rağmen beyin mamiyle aciz olacak, bıngıldağı olacaktır. sığalarının 350400, 450500 . . . 600700. Bütün bunların sebebi insan rahminin . . 10001300 cc'ye derece derece yükselmekanizmaları ve işleyiş biçimidir. İnsandiği görülmektedir (5). dan başka hiçbir memeli kafatası kemikleri birleşmemiş, yani insan gibi bıngıldakİR DENEY DÜŞÜNELİM lı doğmaz. Aslında insanın da böyle doğmaması gerekir. Bunun nedeni ayağa kalkBunun kanıtlanabilirliği açısından bir madır, yavrunun rahimde yerleşme ve oludeney önermek gerekirse; döllenmiş bir şum sırasındaki biçimleridir. A. Afaensis İnsan dışında memeli yavruları kafaları doğum kanalına yakın, gövdeleri rahmin geniş tarafına yerleşiktir. İnsanda ise yavrunun kafası rahmin geniş tarafında gövdesi dar tarafında yani doğum kanalına yakın tarafındadır. Doğuma iki ay kala insan yavrusu ters döner ve başı doğum kanalına yaklaşır. Ausralopithicus'laşempanze yumurtasını insan rahmine rın yüzlerinin annelerinin bacağına dönük emplante etsek ve doğum sağlasak, buradoğdukları paleoantropologlar tarafından dan doğan şempanzenin yumurta veya söylenmektedir. Bu olgu primattan insana spermini tekrar dölleyip gene insan rahdoğru yürüyüşün doğum sürecindeki ara minde üretsek, insan rahminden doğmuş aşama olduğunun ifadesidir. Hatta paledişi ve erkek şempanzelerin yumurta ve oantropoloji bilimi australopithicus'ların spermlerini birleştirip tekrar insan rahmidoğum sırasında birbirlerinden yardım ne emplante etsek ve bu işlemi sonsuz kealıp almadıklarını sorgulamaktadır (İ: 18). re tekrarlasak, hızlandırılmış bir Ausralopithicus'tan Homo sapiens'e bir gidiş haKayrnaklar: Kitaplar (K); li izleriz. İnsan rahmi son şeklini aldığı için 1Göl İnsanları Richard LEAKEYRoger LE45milyon yıl önce olduğu gibi 350 cc'den WIN; 2Çıplak Maymun Desmond MORRIS; 3Hayvanların Sessiz Dünyası Marian Stamp birkaç cc fazla ikinci doğumda ondan birDAWKINS; 4İnsan Üstüne Bir Deneme Ernst kaç cc fazla gibi yavaş bir seyir izlemeyiz. CASSIER; 5İnsan Türünün Kökeni Ve GelişiÇünkü 45 milyon yıl önce rahimde mi V. P ALEKSEYEV; 6Genetik Prof. Dr. Emikendisini dik duruşa uyarlıyordu ve Austne BİLGE; 7İnsanın Ataları L. S. B LEAKEY; ralopithecus'la modern insan arası bir yer8Doğanın İnsanlaşması Serol TEBER; 9İnsan deydi, hatta yolun başlangıcındaydı. nasıl İnsan Oldu M. İLİNE. SEGAL; 10Türİnsan rahminde fetüsün kafasının yulerin Kökeni Charles DARWIN; 11Davranışlarımız Kökeni Serol TEBER; 12Aklın Tarih Önvarlaklaşması doğrultusunda bir baskı cesi Steven MITHEN; 13Modern İnsanın Kövardır. Bu anlamda çene geri itilmekte, çekeni Roger LEWIN; 14Tarih Öncesi İnsan Rone geri itildiği için burun öne çıkmakta, bert J. BRAIDWOOD çeneler dikdörtgen şeklinden ovalliğe İNTERNET KAYNAKLARI (İ) dönmektedir. İngilizcesi chin olan bizim 1 Biology Human Evolution in The Yahoo; alt çene dediğimiz çenemiz ortaya çıkmak2Anthropological links; 3Ucla&Beyond; 4Human Evolution The fossil Evidence in 3D; 5Hotadır. Bunun insan canlısına hiçbir faydaminid Species; 6The Hunterian Museum and sı yoktur. Yani bu doğal seçilim yoluyla elArt Gallery; 7Long ForegroundSpecies Timede edilmiş bir özellik değildir. Sadece yülineAustralopithecus afarensis; 8Hominid Evozün önden geriye doğru itilmesi sonucu lution Survey; 9Wiley InterScience Journal oluşuyor. Muhtemelen insan rahminden Abstract; 10Re of Canyons Grand and Imagıdoğan şempanze yavrusunun da bu annary; 11Science Daily Modern Humans; 12L'Habitat Du Chimpanze; 13Higbeam Encyclamda çenesi ileri çıkık olacak, burun kelopediaSearch Results for Rift valley; 14Homimiği ortaya çıkacak, diş dizilimi dikdörtnid Evolution and Development; 15Natural genlikten oval şekle dönecektir. MALTEPE Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin eski dekanı, yılların hukukçusu Prof. Dr. Aydın Aybay’ın bir çift sözü var: “Türkiye’de unvanları gereği Anayasa’dan anladığı varsayılan hukukçuları sıraya koysan 367. sırayı bile tutturamayacakların, Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili kararının gerekçesi açıklanınca ‘bitleri’ kanlandı! Söyledikleri hukuksal gerekçeler filan değil; âdetleri gereği ‘siyaset mugalatası’ yapıyorlar. Sayıların, hukuk uygulamasındaki etkisini ve rolünü hiç anlamıyorlar. Örneğin 10 bin oy kullanılan seçimde bir adayın, kazananla arasında sadece iki oy fark olursa, milletvekili seçimini yitireceğini; 9.99 oranını tutturan bir partinin yüzde 10’u elde edemediği için kazandığı milyonlarca oyun heba olacağını; 19 yıl 10 ay süreyle taşınmazı malik gibi kullanan kişinin açtığı edip ahkam kestikçe, Türkiye’ye bir türlü doğru dürüst gelemeyen demokrasi büsbütün uğramaz olacak.” Bu arada, aynı anayasa ile Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in, Ahmet Necdet Sezer’in seçildiğini ama Abdullah Gül’ün seçilemediğini seçim meydanlarında söyleyip halkı kandırıyorlar. Yalan söylüyorlar; çünkü Sezer 550 sandalyeli Meclis’te 533 milletvekilinin katılımı ile, Demirel 450 sandalyeli Meclis’te 431 milletvekilinin katılımı ile seçildi. Özal ise 450 milletvekilinden 285’in katılımı ile seçildi ve üçte iki katılım çoğunluğunu bulamadı; ama dönemin Meclis İçtüzüğü buna engel değildi. 1996’da Meclis İçtüzüğünün 121. maddesinde yapılan değişiklik bugünkü hukuki sonucu yarattı. Ama bunların utanma duyguları tükenmiş; sadece yalana sığınıyorlar! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İktidara karşı devekuşu olan medyanın başına devlet kuşu konuyor! Kanatlı Suat Özbilgi: “Seçim gezilerini devletin uçak ve helikopterleriyle yapıyormuş. Karınca ölmeye yakın kanatlanırmış; bırakın uçsun!” Uyanmak BİR kadro var; bir de bu kadronun kadrolu elemanları. Tek dertleri Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini yıpratmak, çökertmek, yok etmek... Prof. Dr. Özer Ozankaya bu konuya dikkati çekiyor: “Bu kadronun önde gelenleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve hukuk devleti düzenini, ulusal sınırlarını benimsemiş değildir! Bunların birçoğu laikliği küfür, Türk ulusçuluğunu bir etnik kimlik sayan, ülke bütünlüğü yerine ‘eyalet sistemi’ türünden dağılmaya açık gevşek bir yapıyı yeğleyen görüş sahibidirler. Bunu için ‘Biz değiştik, artık ulusal egemenliği, yani demokrasiyi küfür saymıyoruz’ diyerek kendilerine yol açtılar. Ama ulusal egemenlik, yani demokrasi kavramının içini boşaltarak bunu yaptılar! ABD ve AB ile onların güdümündeki kitle iletişim araçlarının ‘Demokraside siyasal yasak olmaz’ gibi aldatıcı propagandası ile kadronun ‘değiştik’ beyanına inanıldı ve demokrasi düşmanlığından hüküm giyenlerinin suçları bağışlandı! Dikkat edilirse sömürgeciliği ayıp saymayan ABD ve AB’nin önde gelen devletleri de Türkiye Cumhuriyeti’nin laik devlet ve B hukuk düzenini, Lozan’a dayalı yurt tanımını ve demokratik Türk ulusluğunu ve kuşkusuz bütün bunların baş mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk’ü saldırı hedefi yaptı. Atatürk’ün ‘siyaset Batısı’ diye adlandırdığı bu devletler, Yeni Dünya Düzeni aldatmacası altında, 19. yüzyıl vahşiliği ile ülkeleri bölüp sömürgeciliklerini daha kolay yürütmek istemektedir. Bu amaçla destekledikleri kadro ile ortak bir ajanda oluşturmuşçasına, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak üzere işbirliği içindedirler. Ülkenin ordusunu bile güç durumlara düşürmeyi içine sindirebilen bu kadro, 500 yıllık güzel Türk yurdu Rumeli’yi Balkan Savaşı’nda bir aydan kısa bir süre içinde yitirmemize yol açan İtilafçıİttihatçı kavgasının benzerini Cumhuriyet ordusunun içine sokamamış olmanın hırçınlığı içindedir. Türk ulusunun başında böyle karabasanlar bulunmasına ne hukuk, ne demokrasi, ne insan hakları ilkeleri, ne de insanlık onuru izin verir. Oysa ne yazık ki 22 Temmuz seçimleri, ‘demokrasi mi, şeriat mı’ gibi oylanması bile gayrı meşru bir referanduma dönüştürülmek istenmektedir. Dileğimiz, Türk ulusunun ve yurdunun, 23 Temmuz sabahında, Türk bağımsızlığına ve cumhuriyetine yönelmiş bu saldırıların sona ereceği bir ortama uyanmasıdır.” Bıçaksız Mustafa Yılmaz: “Üsteğmeni yumruklayanın bir de kör bağ bıçağı olsaydı!” Rehavet Anıl Öçal: “Cumhuriyet mitinglerine güvenilerek girilen rehavetin farkında mısınız?” Patrik Işık İşgüden: “Ilımlı İslam’ı demokrasi ve laiklik için tehlike görmeyen Patrik efendi niye Yunanistan için ılımlı Ortodoksluğu düşünmüyor!” Görevli Akif Kökçe: “Bazıları için Türk askerine saldırmak günlük işlerinin bir parçası oldu. Bu gidişle ‘Askerlik görevinizi nasıl yaptınız’ diye sorulsa, ‘Askere saldırarak’ diye yanıtlayacaklar!” Teminat Nami Tepe: “Yaptıkları yapacaklarının teminatıymış. Yapamadıkları da yapamayacaklarının teminatıdır.” İşçi Gülhan Elmas: “AKP’de hiç işçi milletvekili adayı yokmuş. Bunların derdi emekle değil yemekle...” KISA HABERLER... Karınca lavları ihtiyaca göre gelişiyor Tropikal bölgelerde yetişen karıncalar, kolonilerinde yavru bakımı mı yoksa daha ağır işler için mi işçi gerektiğini hissedebiliyor ve bu işlere uygun olarak gelişebiliyorlar. Leeds Üniversitesi araştırmacısı William Hughes, genlerin ihtiyaca göre farklı etkileştiğini söylüyor Proceedings B dergisinde. Ancak gen etkinliğinin ne şekilde ayarlandığı henüz bilinmemekte. Bilim adamları yemin, sıcaklığın veyahut da feromonların etkili olduğunu düşünüyor. Araştırma çerçevesinde Acromyrmex türü karıncalar incelenmiş. Bu karıncaların kolonilerinde yuva yapımından ve üremeden sorumlu çok iri ve kuvvetli işçiler ve larvalara bakan ve mantar üreten küçük işçiler bulunur. İşçiler dişidir, erkek karıncalar sadece kraliçeyi döllüyorlar. Biyolog bir koloniden bazı büyük kolonileri ayırınca ilginç bir şekilde larvalardan, eksik olan işçi grubu gelişmiş. Röntgen flaşında moleküller Bilim insanları yakında kimyasal reaksiyonları atomik ölçekte izleyebilecek. Alman Araştırma Bakanlığı Avrupa röntgen lazer tesisi XFEL'in kurulması için onay verdi. Masrafların %75'ini Almanya, geri kalanını Fransa, İngiltere ve Çin karşılayacak. Tesisin 2013 yılında kullanıma hazır olması bekleniyor. XFEL, “serbest elektron lazer röntgeni”nin kısaltılmışı. 3.4 km uzunluğundaki tesiste biyomoleküllerin hareketleri ve kimyasal reaksiyonlar görüntülenebilecek. Ayrıca bilgisayar çipleri gibi nano ölçekteki malzemelerin geliştirilmesi de mümkün olacak. XFEL proje yöneticisi Massimo Altarelli, malzeme araştırmalarında, plazma fiziğinde, biyotıp ve ilaç üretiminde köklü değişimlerin yaşanacağına inanıyor. NSAN YAVRUSUNUN ÖZELLİĞİ İnsan yavrusu hiçbir canlı ya da hiçbir memelide olmadığı gibi tamamıyla çaresiz doğuyor. Kafasını taşıyamıyor. Bütün bunların nedeni, ayağa kalkmaktan dola İ History Magazine; 16Project MUSE; 17Uterine Anomalies; 18Evolution of Human Birth; 19BBCScience&Nature Animals; 20Chimp Fetus; 21The cave of ChauvetPontd'Arc; 22Becaming Human Paleantropology, Evolution and Human Origins; 23Secrets of The Dead; 24Lunatics, lucy and a little book for the school library; 25BBC NEWS ScienceNature Upright walking 'began in trees Etiyopya Rift vadisinden bir görünüm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle