Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 üresel eşitsizlik çok uzun yıllar süren bir kayıtsızlıktan sonra yeniden tartışılmaya başlanan bir konu olarak önümüze çıkıyor. Özellikle 1980’lerden beri dikkatler ekonomik büyüme üzerine yoğunlaşmış ve büyümenin yoksulluğu ortadan kaldıracağı düşünülmüştü. Fakat uygulanan neoliberal politikalar büyümeyi hızlandırmamış, yoksulluğu da beklenen düzeylerde azaltmamıştır. Küresel düzeyde zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumun derinleşmesi ve ülke içi gelir dağılımındaki bozulmalar, eşitsizliği bir kez daha ciddiye alınması gereken bir olgu olarak ortaya çıkarmıştır. Eşitsizlik hem sosyal bir sorun hem de başka sosyal sorunların kaynağı olarak dikkat çekmektedir. Eşitsizlikteki artış küreselleşme taraftarlarını savunmaya itmiştir. Bu savunmalardan birincisi küreselleşmenin doğurduğu sorunların “yan etki” olarak kabul edilmesini ve bu “geçici” sorunların çözümü için bazı ek politikaların geliştirilmesini içermiştir. Dünya Bankası gibi kurumlar da serbestleşme politikalarının güvenlik ağı (safety net) gibi populist politikalarla desteklenmesine önem vermeye başlamışlardır. Geliştirilen savunmalardan ikincisi, artan eşitsizliğin ve inatla düşmek bilmeyen küresel yoksulluğun yadsınmasıdır. Bazı yazarlar eşitsizliğin artmadığını, diğerleri de eşitsizliğin son 25 yılda azaldığını savunmuşlardır. Geliştirilen savunmalardan sonuncusu artan küresel yoksulluğun küreselleşmekte yavaş davranan ülkelerin hatası olduğudur. Bu tartışmaya göre bazı Doğu Asya ülkeleri gibi hızla küreselleşen ülkeler son derece başarılı olmuş, küreselleşme yarışında geride kalan ülkeler ise ürettikleri yanlış politikaların kurbanı olmuştur. Yoksulluğu yaratan küreselleşme değil küreselleşme sürecine katılmadaki isteksizliktir. Bu yazının amacı küresel eşitsizlikteki gelişmeleri göstermek ve yukarıdaki savunmaları eleştirel bir biçimde değerlendirmektir. K Doç. Dr. Turan SUBAŞAT Küresel eşitsizlik artıyor 2.5 milyar insanın (dünya nüfusunun yüzde 47’si) toplam yıllık gelirlerine eşittir. UNICEF’e göre günde 30 bin (on tane 11 Eylül saldırısına eşit) çocuk açlık ve ishal gibi kolayca tedavi edilebilecek hastalıklar nedeniyle sessiz sedasız ölmektedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde 15 yaşın üzerinde olup da okuma yazma bilmeyenlerin sayısı 2001 yılında 1.2 milyarın üzerindedir. Yüksek gelirli ülkeler 2001 yılında, yüzde 16’lık nüfuslarıyla dünya gelirinin yüzde 81’ine sahipken, geriye kalan yüzde 84’lük dünya nüfusu dünya tüketiminin sadece yüzde 19’u ile yetinmek Ekonomik serbestleşme yoksulluğu önlemiyor, varsılyoksul ülkeler uçurumu açılıyor… ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 29 Eylül 2008/222 Küreselleşme sürecinde uygulanan KÜRESEL EŞİTSİZLİĞİN GELİŞİMİ neoliberal politikaların dünyada Küresel eşitsizlikteki gelişmelere üç değişik açıdan bakmak mümkündür: ülkeler eşitsizliği azaltacağı yönündeki arasında eşitsizlik, ülke içinde eşitsizlik ve çapında eşitsizlik. beklentiler ve söylemler tutmadı. Veriler dünya Ülkeler arasındaki gelir dağılımı, ortalama da kişi başına düşen ulusal gelirdeki 19602000 yılları arasında küresel ya değişmelere bakarak incelenebilir. Eğer arasındaki ortalama gelirde bir eşitsizliğin azalmadığını gösteriyor. ülkeler yakınlaşma varsa eşitsizlik azalıyor demektir. durumundadır. Dünya Bankası verilerine göre 2001 yılında yaklaşık 1.1 milyar insan günde 1 doların ve 2.7 milyar insan günde 2 doların altında bir gelirle yaşıyor. Günde 2 dolar üzerinden hesaplandığında, 2001 yılında yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus 2 ülkede yüzde 90’ın, 14 ülkede yüzde 80’in, 23 ülkede yüzde 70’in, 26 ülkede yüzde 60’ın ve 35 ülkede yüzde 50’nin üzerindedir. 2003 yılında 7 ülkede ortalama yaşam beklentisi 40’ın, 31 ülkede 50’nin altındadır. Yaşam beklentisi Svaziland’da 32.5, Botsvana ve Lesotho’da 36.3’e kadar düşmüştür. 2001 yılında ortalama yaşam beklentisi 8 ülkede 1960 seviyesinin, 17 ülkede 1970 seviyesinin, 26 ülkede 1980 seviyesinin ve 33 ülkede de 1990 seviyesinin altına düşmüştür. Okuma yazma bilmeyenlerin toplam nüfusa oranı 3 ülkede yüzde 80’in, 5 ülkede yüzde 70’in, 11 ülkede yüzde 60’ın, 21 ülkede yüzde 50’nin üzerindedir. Düzenli temiz suya ulaşamayanların oranı 3 ülkede yüzde 70’in, 6 ülkede yüzde 60’ın, 16 ülkede yüzde 50’nin üzerindedir. 5 yaş altı normalden zayıf çocukların oranı 12 ülkede yüzde 40’ın, 24 ülkede yüzde 30’un, 54 ülkede yüzde 20’nin üzerindedir. KÜRESEL YOKSULLUĞUN BOYUTLARI Küresel eşitsizlikteki değişimleri değerlendirmeden önce, küresel yoksulluk ve eşitsizliğin günümüzdeki boyutlarıyla ilgili bazı verileri kısaca gözden geçirmek konunun kavranması açısından yardımcı olacaktır. 1998’de yayınlanan İnsani Gelişme Raporu küresel yoksulluk ve eşitsizliğin boyutları üzerine bazı çok çarpıcı veriler sunmuştur. Rapora göre, dünyanın azgelişmiş yerlerinde yasayan 4.4 milyar insanin yüzde 60’ı temel temizlik koşullarından, yüzde 33’ü temiz içme suyundan, yüzde 25’i içinde yaşanabilecek bir konuttan, yüzde 20’si gerekli besin kaynaklarından ve sağlık servislerinden yoksundur. Aynı rapora göre dünyanın en zengin 3 kişisinin toplam varlıkları en yoksul 48 ülkenin, dünyanın en zengin 225 kişisinin toplam varlıkları ise Bu metot ülke içindeki gelir dağılımındaki değişiklikleri ve ülkelerin nüfus açısından büyüklüklerini dikkate almaz. Çin gibi büyük bir ülke ile Lüksemburg gibi küçük bir ülkenin yapılan ölçüme olan katkısı eşittir. Bu ilk bakışta küresel gelir dağılımını ölçmede uygun olmayan bir yöntem gibi görünse de, küresel olarak uygulanan politikaların değerlendirilmesi açısından önemli bir göstergedir. Eğer çoğu zaman iddia edildiği gibi azgelişmiş ülkeler küreselleşmekten daha fazla yarar sağlıyorlarsa bu göstergenin bu savı desteklemesi beklenir. Serbestleştirme politikalarının yoğun olarak uygulandığı 1980’lerden Küresel eşitsizlik, itibaren ülkeler arasında kişi en çok Afrika’yı vuruyor... başına düşen gelir açısından bir yakınlaşma (convergence) olmadığı gibi bir uzaklaşma (divergence) yaşanmıştır. Bir başka deyişle yoksul ülkeler kişi başına düşen ulusal gelir açısından varsıl ülkelerden 19802000 yılları arasında daha yavaş büyümüşlerdir. Kişi başına düşen gelir açısından en yoksul ve en zengin on ülkenin karşılaştırılması da ilginç sonuçlar göstermektedir. Yapılan hesaplamalarla en zengin on ülkede kişi başına düşen ulusal gelir ortalaması en yoksul on ülkenin ortalamasının 1960’da 92 katiyken bu oran 1970’de 113’e, 1980’de 129’a, 1990’da 151’e ve 2000’de 203’e yükselmiştir. Dikkati çeken nokta 1990 ile 2000 arasındaki artışın diğer zaman dilimlerine oranla daha yüksek olduğudur.