02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 29 Eylül 2008/222 ST R A T E J İ c 7 sonuçlanan soykırımdan sorumlu tutulan Fransa ile ilgili ortaya konulanlar sadece reddetmekle nasıl geçiştirilicektir? Raporda; Fransa'nın soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı, soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağladığı, öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunduğu ve silah temin ettiği gibi ağır ithamlar var. Financial Times’daki 6 Ağustos 2008 tarihli, ABD'yi, İngiltere'yi de suçlayan konuya ilişkin yazı (Rwanda points a finger at Paris) Fransa’nın 1915 olayları nedeniyle Türkiye’ye karşı tutumu eleştirirken önemli bir tespit yapıyor: ‘Fransa beklenebileceği gibi hemen iddiaların kabul edilemez olduğunu söyledi. Fransızların bilerek ve isteyerek soykırımın planlanmasına katıldıkları iddiası belki kanıtlanamaz, ama Fransa’nın savaş suçları işlenmeye başladıktan sonra bile, yakın olduğu bir rejimi desteklemek suretiyle, soykırım için uygun koşulları hazırladığı iddiası hiç de temelsiz değil.’ Fransa, suçlamalardan kurtulsa da artık bu onur kırıcı yaftayla yaşayacak. Rapora, iddialara, suçlamalara verilecek yanıtlar, karşı deliller nedir hep birlikte göreceğiz, ancak konumuzla ilgili bir itham önemli: Fransa 2002'de, Bosna’daki savaş sırasında Sırplara bilgi sızdırmakla da suçlanmıştı. Ötesi, Almanya’da yayımlanan Hamburger Abendblatt gazetesine açıklama yapan Kosova’daki Amerikalı gözlemci heyetinin başkanı Shaun Byrnes tarafından, Radovan Karaciç’i yakalamak için başlatılan operasyonun bu nedenle başarısız olduğu iddia edildi. Tabii ki NATO bu suçlamayı reddetti. Bu arada Karaciç'in, barış görüşmelerini yürüten ABD'li diplomat Richard Holbrooke'un kendisine 'mahkemeye çıkmayacaksın' sözü verdiğini, Holbrooke inkar etse de Sırp Bliç gazetesine konuşan bir ABD’li diplomatın, Karaciç’in 2000 yılına kadar CIA tarafından korunduğunu, anlaşmanın, Karaciç’in siyaset yaptığının anlaşılması üzerine sona erdirildiğini yazdığını, Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin eski Dışişleri Bakanı Aleksa Buha'nın anlaşmaya tanıklık ettiğini açıkladığını da hatırlamakta yarar var. Üzücü olan; AB'ye rasyonal bakabilmenin ötesinde Karaciç'in yargı önüne çıkarılmış olmasını AB süreci ile ilişkilendirip arınıp temizlenmeye delalet olarak görenlerin kıyaslamaları ve çağrıları. Bu sığ anlayış kimi yanlışların, kokuşmuşlukların hesabını; dünya gözlüğüyle bakıldığında, sağduyulu değerlendirmelerin asla mahkum etmeyeceği bir ulustan, devletten sormaya indirgeyebilmektedir. Çözüm arayışlarını; sistemin kendi içinde oluşturduğu habis urlarla, siyasetin ürettiği marazi sonuçlarla yüzleşerek sorgulamak yerine AB'den medet ummaya kadar götürenler ve bilhassa AB, bizim vicdanımızın temiz olduğunu da unutmamalıdır. Sırbistan'ın AB süreci mi? Tabii ki bizden önce girecekler.. soykırım kastıyla davrandıklarına Bosna’daki savaşta madur ilişkin somut ve kuvvetli olan kadın ve çocuklar... delillerin olması gerektiğinin, bu durumda Sırbistan'ın, devlet olarak bütün bu olaylardan sorumlu tutulamayacağının gözetildiği anlaşılmaktadır. Yine de Mahkemenin, Sırbistan’ın bu soykırımın yapılmasını önleyememekten sorumlu olduğuna karar vermiş olması önemlidir. Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi ise 'Jelisic Davası' kararında suçun maddi unsurunun; Statü’de belirtilen, sayılan fiiller, manevi unsurun ise; ulusal, ırksal, etnik ya da dinsel bir grubu bu haliyle tamamen ya da kısmen yok etme kastı olduğu belirtilmiştir. Mahkemeye göre, soykırım suçuna özelliğini veren ve onu adi suçlardan olduğu gibi, uluslararası insani hukuka karşı diğer suçlardan da ayıran manevi unsurdur. Bu özel kastın iki ögesi vardır: İlk olarak, mağdurların belirli bir grubun üyesi olması gerekir. Diğer bir deyişle fail, mağdurları, yok etmek istediği bir grubun üyesi oldukları için seçer. Bu tür bir grup, pozitif bir yaklaşımla, yani failin, bir grubu; ulusal, ırksal ya da dinsel bir gruba özgü olduğunu düşündüğü karakteristiklerle ayırmak biçiminde olabileceği gibi, negatif bir yaklaşımla, yani failin üyesi olduğu bir gruptan olmama biçiminde de belirlenebilir. Anılan eylemlerin ilgili grubun tümüne ya da bir kesimine yönelik olarak uygulanması bu eylemlerin soykırım niteliğini değiştirmemektedir. Yine, bu eylemlerin barış ya da savaş zamanında gerçekleştirilmiş nedeniyle malüldür. Karaciç’in yakalanmasına olması soykırım niteliğini etkilememektedir. ilişkin başlıklardan da örnekler yazalım: 'Sırplar Yukarıda belirtilen nitelikteki eylemlerin; birini Karaciç'i AB kozu yapacak', 'Yolun yarısı', 'AB'ye bizzat gerçekleştiren, gerçekleştirilmesi için giriş bileti', 'AB üyesi olma yönünde önemli bir anlaşan, doğrudan ve kamuya yönelik olarak bu tür adım', 'Avrupa BirliğiSırbistan ilişkileri hızla eylemleri özendiren, bu tür eylemlere niyet eden ya düzelme yolunda'. Üyelik sürecinin devamı da suça katılan herkesin ister yönetici, isterse resmi açısından Karaciç'in yakalanmasını önemli sayan görevli ya da görevli olmayan bir kişi olsun, AB yaşananlardaki sorumluluğunu unutup cezalandırılması gerekmektedir. yargılamanın sağlanmış olmasıyla kendilerini de Bütün bunlara bakıldığında, zaten süregelen aklamış mı olacaktır? Anlaşılması güç anlayış yargılama sürecinde sorumlu denebilecek, budur. Soykırımın işlendiği Srebrenitza, 1995'in gözönündeki insanlar utançlarıyla birlikte mahkum başlarında General Mladiç'e bağlı Sırp güçleri edilmişlerdir. 01 Ağustos 2008'de Mahkeme önüne tarafından sarılmıştı. Kentteki Müslüman liderler, çıkan Karaciç; başta soykırım olmak üzere, uluslararası topluluğa yardım için mesaj üstüne soykırıma iştirak, toplu imha, zulüm, cinayet, göçe mesaj gönderiyordu. Yani katliamın geleceği zorlama gibi 11 ayrı suçla itham ediliyor. Miloseviç belliydi. O sırada Srebrenitza'da BM'ye bağlı 600 davası göz önüne alındığında yargılamanın uzun Hollandalı asker görevliydi. Sırp güçleri kente girip sürebileceği düşünülse de öyle görünüyor ki soykırıma giriştiklerinde, bu askerler seyirci Karaciç'in vicdanlarda aldığı mahkumiyet kaldılar veya ortadan kayboldular. 29 Mart 2002'de, mahkemece de kararlaştırılacak, mağdur insanlar Hollanda Çevre Bakanı Jan Pronk, katıldığı bir açısından suçlulardan biri daha cezasını görmüş televizyon programında, Hollanda birliği koruma olacaktır. görevini yerine getirseydi, Boşnakların katliamdan kurtulmuş olacaklarını söyledi. Arkasından da, 16 Nisan 2002'de Hollanda Haber Ajansı, Başbakan B KOZU KARACİÇ Wim Kok başkanlığındaki koalisyon hükümetinin, Bizce asıl önemli olan AB'nin, bu bağlamda Srebrenitsa katliamının durdurulamamasını kınayan Fransa'nın, Hollanda'nın durumu ve tavrıdır. resmi raporla ilgili olarak istifa ettiğini duyurdu. AB’den dünya barışına bir katkı gibi sunulan bakış Bugünlerde Ruanda'da hazırlanan 500 sayfalık açısı Avrupa ruhu (!) açısından değil ama üyeliğe raporla, 1994 yılının Haziran Ağustos döneminde indirgenmiş bir biçimde algılama/algılanma 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'nun ölümüyle Avrupa, Bosna’da yaşanan insanlık dramını Sırbistan’ın AB’ye üyeliği ile gündeme getiriyor. Avrupa’nın vicdanı Bosnalı Müslümanların çektiği acılarla değil, AB’nin genişlemesiyle ilgileniyor. Uzun süre korunduğu ortaya çıkan katliamcılar ise bu pazarlığın unsurları... A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle