02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 15 Eylül 2008 / 220 Mustafa Kemal ŞEN TUSAM Ekonomi Araştırmaları Masası [email protected] Çöküşü hızlandırıyor mu? C S TRATEJİ 21 sonuçları hakkında da derinlemesine inceleme yapmak gerekir ki; bunu ne ekonomistlerden ne de iş adamlarından bekleyebiliriz, incelemeyi yapacak olan millet namına devlettir. T ürkiye’nin "yabancı sermaye stratejisi" olup olmadığı uzun zamandır tartışma konusu. Bir tarafta yabancı sermayeye tümüyle karşı çıkarak, emperyalizmin bir uzantısı olarak görenler; diğer tarafta, "ne olursan ol, yine gel" diyerek ülkenin ekonomik ve dolayısıyla siyasal ve kültürel öğelerinin yabancılaşmasını küreselleşmenin doğal uzantısı görenler; bir diğer tarafta ise yabancı sermayenin hangi tür yabancı sermaye olarak geldiğini ve ülke ekonomisine etkilerinin titizlikle incelenmesi ve ona göre bir davranış sergilenmesi gerektiğini savunanlar var. IMF’ye göre yabancı sermaye, yatırımcının kendi ülkesi dışında faaliyet gösteren bir kuruluşun işletmesinde etkin söz sahibi olmak ve sürekli bir çıkar sağlamak amacıyla yaptığı yatırımlardır. Türkiye’nin yabancı sermaye çıkmazı Yabancı sermaye yatırımları, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerden gelişmemiş ülkelere kaynak transferi olarak görülüyor. Buna karşın, yabancı sermayedar bürokraside istemediği kişilerin görevden alınmasını ya da çeşitli yasal değişiklikler yapılmasını hükümetlere dayatabiliyor. artışında bu tanım değişikliği etkili olurken analizlerin sağlıklı işlenmemesine de neden oluyor. Yatırımları yabancı sermaye olarak nitelendirilen ve yıllık yaklaşık 1 milyar dolar Türkiye’ye para getiren gurbetçiler Türkiye’yi ziyaret ettiklerinde yabancı turist olarak mı değerlendirilecek? Doğrudan yatırımlar bir ülkenin ekonomisinin emniyet sübabıdır ancak hangi sektörlere yatırım yapıldığı yabancı sermaye analizinde esas teşkil ediyor. Mali sektördeki yabancı sermaye yatırımı ile imalat veya madencilik sektöründeki yabancı sermaye yatırımı bir tutulamaz. Ekonomistler ve iş adamları her olaya pragmatik açıdan bakarlar. Ancak ülkenin nihai çıkarları ve yarınları için, yabancı sermayenin ekonomik olmayan DOĞRUDAN YABANCI SERMAYENİN SORUNLARI Üretim, doğrudan yabancı sermayede esastır. Bu da yeni yatırımlarla mümkündür. Mevcut bir tesisin satın alınmasında ek istihdam sağlanamıyor. Buna rağmen mevcut bir işletmeyi ya da bir bankayı satın alan yabancı sermaye alkışlanıyor. Bankalardaki yabancı sermaye payı neredeyse yarı yarıya. Yabancı bankalar karlarını dışarıya transfer etmekle kalmadılar, bu zamana kadar en yüksek kredi faizlerini uyguladılar. Bu zamana kadar milyonlarca dolar faiz halkın cebinden yurt dışına aktı. Doğrudan yabancı yatırımlar, bulundukları ülkede yeni bir pazar, ucuz hammadde, işgücü ve üretim araçları arayışı içine girebilirler. İşgücünün ucuz sayılmasına rağmen enerji maliyetleri hesaba katıldığında Türkiye dünyada en son yatırım yapılacak ülkeler arasındadır. Yabancı sermayeli şirketler portföy yatırımı ve satın alma yatırımı değil de doğrudan yatırım yapsalar bile ülke dışına çıkardıkları kar transferleri, üretimlerini gerçekleştirmek için yaptıkları ara ve yatırım malı ithalatı da döviz çıkışına neden olmaktadır. Bu ise ödemeler dengesinin bozulmasına ve yine borçlanmaya, faiz harcamalarına etki etmektedir. Yabancı sermaye yatırımları, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerden gelişmemiş ülkelere kaynak transferi olarak görülmesine karşın yabancı sermayedar bürokraside istemediği kişilerin görevden alınmasını ya da yapısal reformları talep edebilmektedir. HANGİ YABANCI SERMAYE Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik temelleri, 1923 Birinci İzmir İktisat Kongresi’nde atıldı. Temel olarak da Milli Ekonomi’yi benimsemiştir. Kongrenin sonucunda sunulan "Misakı İktisadi" esaslarından 9. madde şu şekildedir: Türk; dinine, ulusuna, toprağına, hayatına ve varlığına düşman olmayan uluslara hep dosttur; yabancı sermayesine karşı değildir. Ancak kendi yurduna, kendi diline ve yasasına uymayan kurum ve kuruluşlarla ilişkide bulunmaz. Türk, bilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü ilişkide fazla aracı istemez. Yabancı sermaye için "ne olursan ol yine gel" düşüncesine sahip ultra liberaller bu maddenin yalnızca "yabancı sermayesine karşı değildir" ibaresini baz alıyorlar. Halbuki burada bir şart koşulmuştur ve yabancı sermayenin dost olması yani menfaat getiren ve zarar vermeyen bir yabancı sermayenin gelebileceği öngörülmüştür. Yabancı sermayenin milliyeti elbette yoktur, bu yüzden sadece çıkar amacı güder, kazandığını olduğu gibi ülkesine götüren ve Türkiye’nin zaaflarından yararlanarak vurguncu bir amaç taşıyan sermaye ile ilişkide bulunulmaması gerekir. Yabancı sermaye sorgulanabilir olmalıdır. Devletin yatırımlarından elini çekmesi, her yıl istihdam piyasasına bir milyona yakın gencin katılması Türkiye’nin ekonomik ve sosyal bir problemi haline geldi. Bu nedenle yabancı yatırımlar "Türkiye’nin dünya ile entegrasyonunda ve iş sahalarının açılmasında can simidi" olarak kabul ediliyor. Hele ki cari açığın rekorlar kırdığı ve yabancıların cari açığı kapatmaya yardımcı olduğunun varsayıldığı bu dönemde… Önceden pasaport esası geçerli iken, yabancı sermaye yasası ile birlikte "ikamet esası" geçerli oldu. Böylelikle "yabancı yatırımlar" tanımı da değişti. Yurt dışında ikamet eden Türklerin Türkiye’de gayrimenkul edinimleri "doğrudan yabancı yatırımlar" olarak görülüyor. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu doğrudan yabancı yatırımın birden RAKAMLARLA YABANCI SERMAYE Türk Borsası İMKB’nin yüzde 71’i yabancıların elinde, borsanın çökmesi ya da coşması da böylelikle yabancılara bağlı. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre Türkiye’de uluslararası doğrudan yatırımlar 2002 yılında 1 milyar 13 milyon dolar iken, 2007 yılında 21 milyar 873 milyon dolara yükseldi. Türkiye’deki toplam 20.189 adet uluslararası sermayeli firmanın ülke gruplarına göre dağılımına bakıldığında ise AB ülkelerinin 11.703 adet ile birinci sırada yer aldığı görülmektedir. AB ülkeleri ortaklı uluslararası sermayeli şirketlerin içinde Almanya 3.432 adet firma ile birinci sırayı alırken, onu İngiltere (1.974 adet) ve Hollanda (1.580 adet) IMF yetkilileri Türkiye’yi sık sık ziyaret ediyor izlemektedir. Bu rakamlarla Türkiye yabancı sermayeli şirketlere sahip olmakta ABD ve Çin’in gerisinde fakat Batı Avrupa ülkelerinin ilerisindedir. Uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin sektörlere göre dağılımını incelediğimizde mali kuruluşlar yüzde 59,5 iken, Türkiye’nin esas ihtiyacı olan imalat sektörünün yüzde 21,9, gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri yüzde 4,7 seviyesinde yer alıyor. Bir ülkede IMF’nin bulunması demek yatırımcılar açısından o ülkede istikrarsızlığın olduğu anlamına geliyor. Hükümet ilk defa bu yıl IMF’siz bir bütçe hazırlıyor. Bakalım bundan sonraki süreçte yabancı sermayenin Türkiye algılamasında neler değişecek?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle