17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 USİAD Ekonomi Politikaları Çalışma Grubu ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 8 Aralık 2008/232 Sınır oluşturan ve sınır aşan sular… u potansiyeli ile ilgili yapılan teknik çalışmalarda Türkiye 26 adet hidrolojik havzaya bölünmüştür. Bu 26 havzanın, 15 adedi nehir havzası, 7 adedi irili ufaklı akarsulardan oluşan müteferrik havza, 4 adedi ise, denize boşalımı olmayan kapalı havzalardan meydana gelmiştir. Ülkemizdeki 26 Akarsu havzasının tümünden bir yılda akışa geçen ortalama su miktarı 186 milyar metreküp olarak hesaplanmıştır. Bu havzalar içindeki en büyük pay Türkiye’nin yıllık toplam ortalama akışına yüzde 17’lik oranla katkıda bulunun Fırat havzasına aittir. Bunu yüzde 11,5’lik oranla Dicle nehri havzası, yüzde 8’lik oranla Doğu Karadeniz havzası, yüzde 6’lık oranla Doğu Akdeniz havzası, yüzde 5,9’luk oranla Antalya Havzası izlemektedir. Diğer havzaların yıllık toplam ortalama su potansiyeline katkıları ise yüzde 5,3’ten başlayarak yüzde 0,3’e kadar inmektedir. Katkısı en az olan iki havzamız ise Burdur Göller havzası ve Akarçay havzası’dır. Bu su havzalarımızdan altısı sınıraşan sularımızın yer aldığı havzalardır. Bunun yanı sıra bugün pek bilinmemesine karşın, toplam kara sınırlarımızın yaklaşık yüzde 22’sini sular oluşturmaktadır. S Türkiye’nin sınırlarının 615 kilometresi aynı zamanda ‘sudan sınır’ durumunda bulunuyor. Sınır aşan suların yanı sıra, sınır oluşturan sular konusunda da bütün ülkelerin kabul ettiği bir hukuki zemin bulunmuyor. sınırların sabitleştirilmesine ilişkin teknik tedbirlerin dışında bu suların ortak kullanımını öngören çeşitli anlaşmalara da imza koymuştur. Ancak yine de Türkiye, sınıraşan sular kapsamında değerlendirilen sorunlu ve birden fazla akarsuya sahip bir ülkedir. Gündemde daha çok yer alan Fırat ve Dicle nehirlerinin dışında Tablo 2’de verilen diğer sularla ilgili olarak (Meriç, Asi, Çoruh, Aras ve Arpaçay) halen küçük ölçekte yaşanan bazı sorunlar mevcuttur. Dünyanın ‘tanımsız’ alanları HUKUKSUZLUK SORUNU 20. yüzyıl başlarından bu yana su konusundaki uyuşmazlıkları giderebilecek ve uzlaşma ortamı yaratabilecek özelliklere sahip bir hukuk oluşturulması için çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çalışmalar ile bugüne değin anlaşmalar, teamül hukuku ve genel hukuk ilkeleri bağlamında evrensel düzeyde tüm ülkeleri bağlayıcı nitelikte kesin hükümler içeren bir kurallar sistemi oluşturulamamıştır. Bugüne kadar ülkeler arasında sınıraşan ve sınır oluşturan sular konusunda 300’e yakın, su kaynaklarının korunması konusunda da yaklaşık 2000 adet anlaşma imzalanmasına rağmen bu konular henüz tüm ülkeler tarafından kabul gören kesin kurallara bağlanamamıştır.(4) Yunanistan ile sınırı oluşturan Meriç Nehri... SINIR OLUŞTURAN SULAR Ülkemizin sınır oluşturan suları içerisinde en önemlileri Meriç ve Arpaçay nehirleridir. Bunların yanı sıra Bulgaristan ile sınır oluşturan Mutlu Dere ve Irak ile sınır oluşturan Hezil çayı gibi kısa mesafeli ve Tablo 2: Türkiye’nin Su ve Kara Sınırları [2] küçük su potansiyelli Komşu Ülkeler Türkiye İle Sınır Teşkil Kara su kaynakları da Olan Sınır Eden Nehir Sınırına mevcuttur.(1) Uzunluğu Uzunluğu Olan Oranı Sınıraşan ve sınır oluşturan yüzeysel su Suriye 877 76 9 kaynaklarımız Tablo Ermenistan 1.’de verilmiştir. Bu Azerbaycan (Nahç.) 610 243 40 Tablo’da verilen ve Gürcistan Türkiye’nin tam bir İran 454 20 4 kaynak planlama ve Irak 331 38 11 kullanabilme Bulgaristan 269 50 19 serbestisi Yunanistan 212 188 89 bulunmayan sınıraşan ve sınır oluşturan su Toplam 2753 615 22 kaynaklarının toplam potansiyeli 66,4 milyar metreküp olup bunun toplam su potansiyelimiz içerisindeki payı yüzde 36’yı bulmaktadır(1). Türkiye’nin kara sınırlarının yüzde 22’si de nehirlerden oluşmaktadır.(Tablo 2) Sınır oluşturan ve sınıraşan su kaynaklarımızla ilgili durumumuz Türkiye’nin bu alanda çoklu disiplinsel, kapsamlı ve sürekli çalışmalara zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. 615 kilometrelik bir su sınırına sahip olan ülke olarak, aynı akarsuya kıyıdaş olan devletlerin bu akarsudan faydalanmalarının optimum ve sorunsuz olarak gerçekleştirilmesi ve birbirlerine yapacakları olumsuz etkilerin en aza indirgenmesi konuları ülkemiz için de önem taşımaktadır. Türkiye, sınırlarının yüzde 22’sini nehirlerin oluşturması nedeni ile Bu alanda halen, yalnızca taraf ülkeleri bağlayan ikili ya da çok taraflı anlaşmalar mevcuttur. Uygulamada bu alanda tüm ülkeler tarafından kabul edilen uluslarüstü bir otoritenin oluşturulamamış olması her ülkenin karşılıklı güvensizlik içerisinde kendi su stratejilerini geliştirmesine sebep olmaktadır. Bu bağlamda uluslararası hukuk prensiplerinin devletler arasındaki sürtüşmeleri düzenleyerek ve yatıştırarak bir çözüm üretmesi oldukça zordur. Aslında uluslararası hukukta söz konusu suların kesin bir tanımı dahi bulunmamaktadır. Akarsu sistemlerini her ülke, kendi çıkarları doğrultusunda tanımlamaktadır. Söz konusu ülkeler yine kendi tanımları doğrultusunda hareket etmektedir. Bu belirsizlik sonucu ortaya çıkan kavram kargaşası, sorunun daha en başından algılanmasında farklılıklar ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Dünyada iki ya da daha fazla ülke sınırlarından geçen 261 adet nehir bulunmaktadır.(5) Bu sular ile ilgili toplantılarda tanımlar konusunda bile anlaşma sağlayabilmek zor olmaktadır. Bu nedenle birden çok ülkeyi ilgilendiren sular konusunda ülkelerin ortak bir tanımda buluşabilmesi amacıyla "uluslararası su" (international waters) yerine önerilen tanımlar arasında "sınır aşan sular" (transboundary waters) da yer almıştır.(3) Ülkemizin Dicle ve Fırat havzası sularını ve diğer sınır ötesine akan sularımızı “uluslararası su” kılan bir düzenleme olmadığına göre bu sular için, “sınır aşan su” sınır yapan nehirlerimiz için ise “sınır oluşturan su” terimlerini kullanmak mümkündür. TÜRKİYE’NİN ZORUNLULUĞU Dünyada ve özellikle ülkemizin de içinde bulunduğu Orta Doğu’da kısıtlı su kaynaklarının gittikçe artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap verememesi, konu ile ilgili tartışmaların Türkiye için önemini her geçen gün arttırmaktadır. Jeostratejik konumu nedeniyle, su konusunda uluslararası forumlarda siyasi baskılara maruz kalmakta olan ülkemizin bu konularda dinamik bir hidropolitikaya olan ihtiyacı artmaktadır. Bu dinamik hidropolitika Türkiye’nin bugüne kadar uyguladığı anlaşmaya yönelik tavrını ve suyu daha verimli kullanma politikalarını tüm dünyaya daha farklı yöntemlerle açıklamalıdır. Bunun yanı sıra su tahsisinde doğal hidrolojik koşulların değişkenliği prensibinin uygulanmadığı Dicle ve Fırat Havzasında son iki yılda yaşanan yağışlarda azalma ve sıcaklıklardaki artışın oluşturduğu olumsuzluklara rağmen 1987 TürkiyeSuriye İşbirliği Protokolünde yer alan 500 m3/sn.lik su bırakma taahhüdüne uyulmasının ortaya çıkardığı sorunlardan da söz edilmelidir. ”Hidropolitik”: Havzası birden fazla ülkenin sınırları içerisinde bulunan yer altı ve yerüstü, suni ya da doğal su kaynaklarının yarattığı siyasi ve hukuki sorunları teknik yönleri ile birlikte inceleyen ve bu sorunlara hukuksal çerçevede çözümler arayan disiplinlerarası yeni bir bilim dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sınır oluşturan ve sınırdan aşan suların Türkiye’nin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle