17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 8 Aralık 2008/232 ST R A T E J İ c 15 ile Irak ilk sırada geliyor. Daha sonra 18 bin 800 ile Rusya Federasyonu, 17 bin 100 kişi ile Çin, 15 bin 400 kişi ile Sırbistan ve 14 bin 300 kişi ile de Pakistan geliyor. Pakistanlıların sığınma talebindeki yüzde 87’lik artış oranı özellikle dikkat çekiyor. 2007 yılında Suriyelilerin sığınma talebinde yüzde 47, Somalililerin sığınma oranında ise yüzde 43 gibi önemli oranlarda artışlar yaşanmış. Sığınma başvurularının yaklaşık yarısının sadece Asya’dan yapılması ise özellikle Asya’daki ülkelerde yaşama koşulların ne durumda olduğunu bir kez daha bizlere göstermektedir. Avrupa ülkelerinden sığınma talebinde bulunanların oranı yüzde 15, Latin Amerika ve Karayiplerden sığınma talebinde bulunan insanların oranı ise yüzde 12 civarında. Özellikle Orta Asya’da yaşanan karışıklıklar insanların ülkelerinden kaçmalarına neden olmaktadır. Yaşanan çatışmalar nedeniyle ülkeleri içinde yerlerinden olan ancak resmen mülteci sayılmayanların ise 24.4 milyondan 26 milyona çıktığı belirtilirken yaklaşık 25 milyon insanın da doğal afetler nedeniyle evsiz kaldığı ve Filistinli mültecilerinin sayısı olan 4.6 milyon kişinin de bu rakamlara eklenmesiyle dünyadaki toplam mülteci sayısının neredeyse 67 milyona çıktığı belirtiliyor. ABD’nin Irak’a girmesinin ardından ölüm, işkence, kaçırılma, kötü muamele ve açlık gibi nedenlerle Irak’tan kaçan insanların çoğunluğu Suriye ve Ürdün’de hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Pek çoğu da Akdeniz üzerinden Avrupa’ya gitmek isterken ya denizde ölüyorlar ya da bilmedikleri topraklarda gözlerini açıyorlar. Tüm dünyada pek çok sorunları olan mültecilerin asıl sorunlarını da işte bu problemler oluşturuyor olsa gerek. Hukuki yollarla ülkelerinden ayrılarak başka bir ülkeye gidemeyen insanlar çareyi pasaportsuz olarak gidebilecekleri yolları aramakta buluyorlar. Bunun başında elbette ki bir takım fırsatçıların işbaşına geçtikleri kaçak yollarla ülkelere arası geçişler geliyor. Bu fırsatçılar para karşılığı insanların umuda giderken ölmelerine ya da bilmedikleri ülkelerde mahsur kalmalarına yol açıyorlar. Aslında mülteci, göçmen, sığınmacı gibi isimlerle anılan tüm bu insanların kaçış nedenleri, ekonomik, siyasal, sosyal, savaş ne olursa olsun sonuçta aynı. Hayatın sürdürülebilirliği, huzur, güven ve daha iyi bir yaşam. Unutulmamalıdır ki dünyadaki savaşlar devam ettiği sürece bu bölgelerden başka ülkelere kaçışlar da devam edecektir. Dolayısıyla mültecilerin yaşadıkları sorunlar ve karşılaştıkları sorunların devam edeceği ve bu insanların yok sayılamayacağı da unutulmamalıdır. ün geçmiyor ki Türkiye kıyılarında kaçak göçmenlerin yakalandığı haberleri olmasın. Sadece yakalanmakla kalmıyorlar çıktıkları bu hayat yolunun sonuna ulaşamadan hayatın sonuna ulaşıyorlar. Kamyon kasalarında, gemi ambarlarında ölümle tanışıyorlar. Buralarda havasızlıktan boğularak hayatlarını kaybediyorlar ya da bir yerlere, birileri tarafından cesetleri bırakılıyor. Bu insanlık dramı dünyanın pek çok yerinde aynı şekilde yaşanıyor. Dünyadaki savaşların asıl nedenler arasında olduğu kaçışlar giderek artıyor. Dolayısıyla mülteci sayısı da bununla orantılı olarak sürekli katlanıyor. Özellikle Türkiye’nin Avrupa ve Asya arasında bağlantı görevi görmesi ve Ortadoğu’nun merkezi konumunda olması dolayısıyla ülkesinden kaçan insanların tercih ettikleri geçiş yolu oluyor. Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre de Türkiye, zulümden kaçan binlerce kişi için bir sığınma yeri olarak görülüyor. G Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] Dünyanın sorunu, Türkiye’yi de zorluyor… Yaşadıkları ülkelerdeki sorunlar nedeniyle daha iyi koşullara kavuşmak için göç edenler mülteci statüsüne giriyor. Mülteciler, daha iyi koşullarda yaşam için bir de ölüm sınavı veriyor. Afrika’dan ve Asya’dan Avrupa’ya geçişlerde birçoğu denizlerde yaşamını yitiriyor. sağlanarak ya geldikleri ülkelere iadelerine çalışılmakta ya da başka bir ülkeye gönderilmeleri sağlanmaktadır. Bu durumda da uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini de tam olarak yerine getirememektedir. Türkiye’de yakalanan kaçakların sayısı son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan sorunlara paralel olarak sürekli artıyor. Özellikle Irak, Afganistan, Pakistan, Somali, Burma ve Suriye uyruklu kaçaklar Türkiye’de yakalananlar arasında çoğunluğu oluşturuyorlar. Her yıl kıyılarımızda kaçakçılar sayesinde yüzlerce insanın öldüğü haberleri geliyor. Bu insanlar ya boğularak ya deniz kazaları nedeniyle ya havasızlıktan ya da kötü koşullar nedeniyle hayatlarından oluyorlar. 2007 yılı verilerine göre Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye’de bulunan mültecilerden 2 bin 667 kişiyi dünyanın çeşitli ülkelerine yerleştirmiş. Ayrıca 2007 yılı verilerine göre Türkiye’de BMMYK’yı ilgilendiren mülteci ve sığınmacı sayısı ise 12 bin 86 kişi. Bu sayı 2008 Eylül ayında 15 bin 523’e çıkmış durumda. Mültecilerin ölüm sınavı MÜLTECİ SAYISI ARTIYOR UMUDA YOLCULĞUN SONU 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre mülteci, “Irkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” şeklinde tanımlanmaktadır. Yani kısaca uluslararası hukuk açısından savaştan, zulüm ve işkenceden kaçan insanlara “mülteci” deniyor. Bu insanların bir ülkeye ayak bastıkları andan itibaren sığınma talep ettikleri zaman ise “sığınmacı” olarak adlandırılıyorlar. Eğer insanlar ülkelerini ekonomik nedenlerle terk etmişlerse o zaman da bu insanlara “göçmen” adı veriliyor. Türkiye, 28 Temmuz 1951 tarihinde kabul edilen ve 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe giren Mültecilerin Statüsüne Dair Birleşmiş Daha iyi bir yaşam için Afrika’dan Avrupa’ya geçmeye çalışan mülteciler... Milletler Sözleşmesi’ne imza atan ülkeler arasındadır. Aynı zamanda Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü’ne taraf olan Türkiye bu sözleşmelerde sadece Avrupa’dan gelecek kişileri mülteci olarak kabul edeceğine dair bir çekince koymuştur. Dolayısıyla Türkiye Avrupa’nın haricinde Türkiye’ye gelen kişileri mülteci kabul etmemektedir. Gelenlerin geçici olarak korunmaları BMMYK 2007 yılında yabancı ülkelere göç eden veya kendi ülkesi içinde göçe maruz kalan mülteci sayısının 25,1 milyona ulaştığını açıkladı. Aslında 2001 ile 2005 yılları arasında mülteci sayısında düşüş yaşandığı biliniyor. Ne var ki özellikle 2006 yılından sonra BMMYK’nın ilgilendiği mültecilerin sayısında oldukça önemli oranlarda artış görülmüş durumda. 2006 yılında 9.9 milyon olan mülteci sayısı özellikle Irak ve Afganistan’daki çatışma ve savaş ortamları dolayısıyla 2007 yılında 11.4 milyona yükselmişti. 2007 yılında toplam 647 bin kişinin iltica talebinde bulunduğu belirtilirken son dört yıldan beri mülteci sayısında ilk kez böylesi bir artışın olduğu da vurgulanıyor. Hatta 2007 yılının dünya genelindeki mültecilerin ve zorunlu göç edenlerin sayısının büyük boyutlarda artış gösterdiği yıl olarak kayıtlara geçtiği de belirtiliyor. BMMYK’nın 2007 yılı verilerine göre sığınma başvurularında 45 bin 200
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle