02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 20 Ekim 2008/225 AB’den Türkiye’ye bakış AB Komisyonu’nun Türkiye’ye ilişkin 2008 ilerleme raporunda eleştiriler, olumlu yaklaşımlar ve öneriler yer alıyor. Türkiye’den anayasa değişikliği istenirken, bölgesel sorunlara ilişkin girişimleri takdir ediliyor. 2008 yılı ilerleme raporunun taslağı hazırlandı… B Komisyonu, Türkiye’nin son bir yılda kaydettiği gelişmelerin fotoğrafının çekildiği İlerleme Raporu’nu Kasım ayında yayınlamaya hazırlanıyor. AB ilerleme raporları, bir aday ülkenin son bir yıldaki fotoğrafını çekip o ülkenin önüne koyuyor. Yani, hangi konularda ilerleme sağlanmış, hangi alanlarda reformlara ihtiyaç var, uygulamada hangi eksiklikler var gibi konu başlıklarını geçen bir yılın ardından tekrar gündeme getiriyor. Bu açıdan ilerleme raporları aday ülkenin eksiklerini görmesi açısından da oldukça etkili. Bu kapsamda Türkiye raporu Kasım ayının ilk haftasında açıklanacak. Şu an itibariyle taslak halinde bulunan rapor, diğer yıllarda yayınlanan raporlar gibi zaman zaman Türkiye’nin AB yolunda aldığı mesafeyi eleştiren zaman zaman öven zaman zaman da reformlara devam edilmesi yolunda teşviklerde bulunur nitelikte. 2008 yılı ilerleme raporu ile birlikte AB Komisyonu tarafından Türkiye için hazırlanan ilerleme raporları sayısı da böylece on bire ulaşmış oluyor. Türkiye’nin ilk ilerleme raporu AB’nin Cardiff Zirvesi’nin ardından 1998 yılında hazırlanmıştı. 2008 AB ilerleme raporunun taslak halinde ilk göze batan konu Türkiye'ye reformlar konusunda elini çabuk tutması çağrısında bulunulmasıdır. Raporda AB tarafından, Türkiye'den ifade ve düşünce özgürlüğü ile ilgili reformlara hız vermesi de isteniyor. Şu an itibariyle taslak olan raporda Türkiye'deki siyasi krizlerin engellenmesi ve AB üyeliğinin önünün açılması için Türkiye'den Anayasa reformu yapılmalı görüşü de dile getiriliyor. Taslak raporda Anayasa mahkemesinin AKP kapatma davası sürecine geniş yer verilerek Türkiye'nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı olduğunun altı çiziliyor. Kapatma davasının enerjinin tümünü tükettiği ve dikkatleri reformları takip etme ihtiyacından başka yöne çevirdiğine vurgu yapılıyor. Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinin değiştirilmiş olmasının olumlu olduğu ayrıca kötü muamele hakkındaki şikayetlerin artmış olmasına rağmen gözaltında şiddet vakalarında devamlı bir azalma kaydedildiğine işaret ediliyor. Raporda dinsel azınlıklara daha fazla haklar verilmesi, yeni bir siyasi partiler yasası çıkarılması, azınlık haklarının geliştirilmesi gibi önemli konularda Ankara'nın daha fazla ilerleme kaydetmesi gerektiği de ifade ediliyor. A Erhan AKDEMİR Ankara Üniversitesi ATAUM AB Uzmanı RAPORDAKİ ELEŞTİRİLER Raporda, Türkiye’nin son dönemde maruz kaldığı terör saldırılarına yer verilecek. Raporun dış ilişkiler bölümünde ise Türkiye'nin, İsrailFilistin görüşmelerinde arabulucu rolü, Kafkasya'daki (RusGürcü savaşı) son gelişmeler çerçevesinde izlediği siyaset ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan ziyaretine raporda yer veriliyor. Bu gelişmeler bağlamında Türkiye'nin izlediği olumlu diplomasiden övgüyle söz ediliyor. Buna ilaveten Türkiye'nin Avrupa'ya alternatif enerji sağlanmasındaki konumuna da dikkat çekiliyor. Taslak raporun Kıbrıs bölümü 2007 yılı ilerleme raporu ile kıyaslandığında arada çok büyük farkın olmadığı gözlemleniyor. Rapor Türkiye'nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne limanlarını henüz açmadığına dikkat çekerek, Türkiye’nin Ek Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini özellikle vurguluyor. Bunun yanında Kıbrıs'ta iki lider tarafından başlatılan müzakerelerden duyulan memnuniyet dile getirilerek tarafların istemesi durumunda AB'nin sürece katkı vermeye hazır olduğuna da vurgu yapılıyor. AB açısından Türkiye’den beklentiler hiç şüphesiz reform sürecinin tekrardan hız kazanması, raporda dile getirilen eksikliklerin giderilmesi ve bu çerçevede yeni uyum paketlerinin yürürlüğe girmesidir. Türkiye açısından ise en büyük beklenti müzakere sürecinin hızlı bir şekilde tam üyelik perspektifiyle yürütülmesidir. Tabii, burada Türkiye açısından reform çalışmalarının başarılı ve kamuoyu destekli bir şekilde yürütülebilmesi ve mevcut siyasi iradenin de AB konusuna gönülden sahip çıkabilip çıkamayacağı da oldukça önemlidir. Eğer Türkiye reform sürecini gerçek anlamda benimseyip uygulamaya da dökebilirse bu noktadan sonra top AB’nin kucağında olacaktır. Ve eğer AB bu noktadan sonra, Türkiye’ye katlım tarihi verebilirse Türkiye’de AB’ye duyulan hissiyatta da olumlu yönde değişiklikler olabilecektir. Bununla birlikte AB, özellikle son yıllarda Türkiye’de AB’nin Türkiye’ye karşı samimi olmadığı, Türkiye’nin AB tarafından sürekli olarak oyalandığı gibi tartışmaları da sonlandırmak istiyorsa bunu Türkiye’ye tam üyelik tarihi vererek aşabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye’de atacağı reform adımlarıyla bu tarihi hak edecek konuma gelmelidir. Son olarak Türkiye açısından bir diğer önemli beklentiyi de yansıtmak gerekiyor. O da sürecinin işleyişinde, teknik hazırlıkları tamamlanan tüm fasılların açılmasına konuyla ilgisi olmayan siyasi gerekçeler öne sürülerek engellerin getirilmemesi beklentisidir. Zerdari Pakistan’a ağır bedel ABD, Taliban ve El Kaide’yi bu ülkede arıyor… A Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] İlerleme raporu, önümüzdeki ay açıklanıyor... BD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen’in ve Afganistan’daki İngiliz Birlikleri Komutanı General Mark CarletonSmith’in dediği gibi Amerika’nın Afganistan’daki savaşı kazandığı veya kazanmak üzere olduğunu söylemek olası değil. ABD’li siyasilerin aksine askerlerin konuyu ortaya daha net koymalarındaki en önemli etken Kabil’e kadar yaklaşmış olan Taliban’ın etkisinin dalga dalga yayılıyor olması. Askeri başarıdan oldukça uzak olan Amerikan gücünün, çaresizlik içinde savaşı Afganistan dışına taşı(r)ma gayreti içerisinde olduğu da gözlerden kaçmıyor. Amerikan ve Pakistan güçleri 15 Eylül 2008’de Pakistan topraklarında çatışmaya girdi. Bölgedeki yerel kaynaklara göre Taliban’ın yoğun olarak kontrol altında tuttuğu Kuzey Batı Aşiretler Bölgesindeki Güney Veziristan’a, Pakistan’ın izni olmadan Bush’un onayıyla geçtikleri söylenen ABD askerleri Pakistan sınır birlikleri ile bir süre çatıştıktan sonra çekilmek zorunda kalmışlardı. 3 Eylül 2008’de de, yine Güney Veziristan’daki Cela Kel köyüne Amerikan komandolarının havadan yaptıkları saldırı ile ElKaide militanlarının öldürüldüğü söyleniyor. Bilahare bu saldırı sonucunda ölenlerin sivil olduğu iddiaları üzerine Devlet Başkanı Pervez Müşerref ve Genelkurmay Başkanı Eşfak Kayani saldırıyı kınayıp Pakistan topraklarını dışarıdan gelecek her türlü müdahaleye karşı koruyacaklarını kararlı bir şekilde açıklamıştı. Bu açıklamanın arkasındaki itici güç, Pakistan halkının yüzde sekseninin, Amerika’nın kendi topraklarında ElKaide’ye saldırıda bulunmasına kesinlikle karşı olması. PAKİSTAN’IN MÜCADELESİ Pakistan, stratejik konumundan dolayı yıllardır çetrefilli sorunlar yaşıyor. Daha doğrusu yaşatılmaya mecbur kılınıyor. Çünkü Pakistan, Orta Asya’ya açılan yollar üzerindeki Afganistan’ın Hint Okyanusu’na açılan kapısı. Afganistan’ın tarih boyunca yürürlüğe konulmuş İngiliz, Rus ve nihayet Amerikan siyaseti açısından da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle