10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 20 Ekim 2008/225 ST R A T E J İ c uçağı 39.000 kilogramı Irak’ta bombalı saldırı sonrası... aşan bomba taşıma kapasitesine sahip olup, o zamanın bombardıman konsepti devam ediyor olsaydı bu kapasite daha da artırılabilirdi. Dolayısıyla zamanında 510 adet B29’un yaptığı bir işi konvansiyonel bombalar kullanılarak tek bir B1’in yapması mümkündür. Avrupa’daki büyük hava bombardımanlarında kullanılan stratejik bombardıman uçaklarının sayısının savaş sonuna doğru yüzleri aşıp bine ulaştığını ve bomba türü mühimmatın da geliştirildiğini hatırladığımızda, ABD’nin envanterinde bulunan 65 B1’in tek bir harekâtta birlikte kullanılmasıyla Dresden’deki yıkıma eşdeğer bir etkiye ulaşılması mümkün olabilir. Kitlesel ölümlerin geldiği korkunç boyuta göre Birinci Dünya silahların sayıları kısıtlanmış, böylece kıtada olası bir savaşın önüne geçilmeye Savaşı en büyük savaştır. İkinci Dünya çalışılmıştır. Bu sayede bir krizin Savaşı ise “en büyük savaşın” daha çatışmadan öteye gitmemesi söz konusu büyüğüydü. Üçüncü Dünya Savaşı en olup, savaş haline göre ölümler daha az korkunç savaş olup, korkunçluğunun olacaktır. AKKA tavanı üzerinde getirdiği caydırıcılık sayesinde hiç durulması ve diğer bölgelere de yayılması çıkmamıştır. Her iki savaşın da ortak gereken bir antlaşmadır. Avrupa’daki yanları kayıplarının on milyonlardan ebedi barışın sağlanmasının iki ayağından başlamasıdır. silahlanma kısmının bu sayede kısıtlanması, Avrupa içinde bir savaşın KISITLAMA ÇABALARI Avrupa ülkeleri tarafından geniş çapta aniden patlak vermesini zorlaştırmaktadır. Ekonomik ayağını ise AB kabul gören AKKA Tavanı gibi önemli oluşturmaktadır. Ancak AB’nin bir antlaşma sayesinde taraf ülkelerin gelişmesinde hayati sorunlar yaşanmakta envanterlerinde bulundurdukları ağır 13 varacağı en son mertebenin “küresel intihar” olacağı nedeniyle 1950’lerin topyekun imhaya dayalı nükleer savaş stratejileri ertesi on yıl içinde yerini esnek mukabeleye bıraktı. Milyonlarca insanın kısa bir sürede ölümünün kimseye bir şey kazandırmayacağı ortadaydı. Bu sağduyu, nükleer bir savaşa doğru adım adım ilerlemekte olan Küba Krizi’nde çözüm olarak ortaya çıktı. Nükleer silahlar Hiroşima ve Nagazaki dışında kullanılmamışlardır. Kitlesel ölümler için geliştirilen kimyasal silahlar ise Birinci Dünya Savaşı dışında, Nazi kamplarında ve Tokyo Metrosu’na yapılan terör saldırısında kullanılmışlardı. Biyolojik silahların ise kullanılıp kullanılmadıklarını bilmek ya da anlamak çok zor olup, sadece 11 Eylül’den ABD posta servisi yoluyla içi Anthrax dolu zarfların teröristlerce sağa sola gönderilmesi sonucu yaşanan ölümler ispatlanabilmiştir. KONVANSİYONEL ETKİNLİK 1314 Şubat 1945’te Müttefikler’in Dresden’e yönelttikleri bombardımanda ölenlerin sayısı resmi olarak 135.000 olarak geçerken, şehirde açıkta bulunan Ruslardan kaçan çok sayıda mültecinin de açıkta yakalanmasıyla 200.000’i geçtiği tahmin edilmektedir. Bu sayı Savaş Tarihi’nde hala etkisini devam ettiren bir rekordur. 1.350 stratejik bombardıman uçağının 14 saat içinde şehrin yüzde 70’ini yıkarak yaptığı bu katliam, 1945’te ABD’nin elinde olan ve biri denemede olmak üzere kullandığı üç atom bombasının etki değerine eşitti. Dolayısıyla kitleleri öldürmek için nükleer silahlara gerek bile yoktur. Günümüz teknolojisindeki konvansiyonel bombalar İkinci Dünya Savaşı’ndaki gibi terör silahı olarak kullanılırsa bunun yaratacağı manzara da o derece korkunç olacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nda Pasifik’te kullanılan B29 Süperkale, 9.090 kg bomba taşıma kapasitesiyle savaşın en çok bomba taşıyan stratejik bombardıman uçaklarıydı. Bugün bir B1B Lancer stratejik bombardıman Teknolojik gelişmeler, zaman zaman ölümleri azaltsa da savaşı durdurmadı. Üretilen silahların nükleer yönüyle dünyayı yok edecek boyuta ulaşması üçüncü dünya savaşının da çıkmasını engellemiş oldu. Ancak kitlesel ölümler bu sefer Afrika’da farklı şekilde ortaya çıktı. olup, birliğin çözülmesi halinde hala kuvvetli savunma sanayisine sahip olan önde gelen Avrupa ülkelerinin hızla silahlanmaları olasıdır. Bu arada uluslararası hukuk da sıklıkla aldatılabilmektedir. 192122 yıllarındaki Washington Konferansları’nda da deniz güçlerine sınırlamalar getirilerek, gemilerin ağırlıklarından kullandıkları top ebadına ve donanmalardaki savaş gemilerinin toplam tonajına kadar önemli teknikstratejik konular sınırlamaya tabi tutulmuştu. Zaman içinde bu anlaşma delinerek uygulanabilirliğini kaybetmişti. Almanya’ya Versailles ile getirilen savaş gemilerinin 10.000 tonu aşmama yasağı, Almanya’nın muharebe gemisi üretimini engellese de, Almanlar bu antlaşmayı rafa kaldırana kadar “cep muharebe gemisi” üretimiyle durumu idare etmişlerdi. Maalesef bugün AKKA Tavanı gibi antlaşmalar da yeterli olmamaktır. Ağır silahların az sayıda olduğu bölgelerde caydırıcılık gölgelenmektedir. Özellikle ağır silahların güvenliği sağlayacak sayıdan uzak olduğu ve hafif silahların ağırlıkla kullanıldığı iç savaşlar ya da çatışmalar ile bunları izleyen katliamlar sayesinde milyona varabilen ölümler olabilmektedir. Rwanda’daki soykırım bunun özelliğini taşımaktadır. Sudan, Somali ve Çad gibi birçok Afrika ülkesinde binlerce insan hafif silahların yoğun olarak kullanıldıkları çatışmalarda hayatlarını kaybetmektedirler. Dolayısıyla belli bir bölgede kontrolü sağlama konusunda önemli bir yeri olan ağır silahların karşıt güçler arasında sayısal kısıtlamalara bağlı olarak bulundurulması önemlidir. Öte yandan hafif silahların sayısı azaltılmadıkça ölümlerin oranlarının düşmeyeceği de ortadadır. Bunun tek yolu ise hafif silah üreten firmalara yoğun denetim ve kısıtlamalar getirilmesidir. Afganistan’da gözaltına alınan insanlar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle