02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 20 Ekim 2008/225 ST R A T E J İ c 5 Şehitlerin cenaze törenlerinden.. olduğunu göstermesi açısından oldukça manidardır. grubundan Andrew Duff; “PKK sadece Irak’tan değil, aynı zamanda Suriye’den dış destek aldığını gösteriyor. Ama saldırının yapıldığı yerde Türk Ordusunun savunma kapasitesinin de sorgulanması gerekiyor. YORUM OYUNLARI Türkiye’yi bölünük bir ülke göstermekle ‘karmaşık etnik yapı’ demek, ‘PKK terörünü geri dönüşü olmayan toplumsal hareket’ göstermekle, ‘çözümü askerin sınır ötesi harekât yapmasında değil, siyasi alanda aramak gerekir’ demek arasında hiçbir bir fark yoktur. Batılı merkezi devletlerin terör ya da ekonomik kriz yaşadığında radikal kararlar alması ve devletçi tedbirler geliştirmesi liberal demokrasiye aykırı değil. Fakat Türkiye içine düştüğü terör olayını aşmak için ne zaman kararlı bir tavır almaya yeltense bütün misyon şefleri ayağa kalkıyor. Gerek iç ve gerekse dış mahfiller ‘insan hakları sınırlandırılacak’ diye güvenlik kuvvetlerini baskı altına almaya çalışıyorlar. Sanki karşıdaki terör örgütü değil de, bir sivil toplum kuruluşu. Böyle bir yaklaşım, PKK taşeronluğu eşliğinde egemen devletlerin politik, bürokratik ve stratejik alan genişletmesine katkı sağlamak değilse, nedir? ÜÇ: Aralık 2004’ten itibaren AB’ye uyum adına çıkarılan ve daha sonra kısmen değiştirilen yasaları bütünlük içerisinde değerlendirdiğimizde bu yasalarla güvenlik kuvvetlerinin bırakın dağlarda teröristlerle mücadele etmesi, şehir merkezlerinde bile bunu gerçekleştirmesi ve etkin olması mümkün değildir. Bir kurumun terörle yaptığı mücadelede elini kolunu bağlayan yasaların değiştirilmesini talep etmesi neden olağan dışı rejim arzusu olarak tanımlanmaktadır? Eğer aynı mantıktan hareket edilirse anılan kanunu çıkartmanın adı nedir? DÖRT: Yetki aşımını gerekçe göstererek terörün önünü açacak yasalar çıkarana kadar denetim mekanizmalarını geliştirirsin. Demokrasinin gereği budur. Şahsi hataları gerekçe göstererek terör üzerinden güvenlik güçlerini yıpratmak, bunu yaparken de olayın bir parçasını öne çıkartarak aşırı yorumlarda bulunmak zihin ve dil anarşisidir. Çıkarım yapılan önermelerin gerekçesini göstermemek, ‘zihninin arkasında gizlediğini’ meşrulaştırmak için söz arayışına çıkmaktır ve ilmin anlamına, yapısına ve işleyişine aykırıdır. BEŞ: “Ortada yanlış, sorumsuzluk varsa hesap sorma devri başlasın.” Evet, hemen başlasın! Özelleştirmelerden, ihalelerden, Allah adına para toplayıp şirket kurmalardan… Hesabı sırasına göre sormak daha adil değil mi? İÇ BASIN AB uyum yasalarına bağlı olarak çıkarılan Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun güvenlik kuvvetlerinin elini kolunu bağladığı gerekçesiyle bunların değiştirilmesini talep eden Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a verilen cevaplardan başlayalım; ? Kanunlarda hiç kimsenin elini kolunu bağlayan bir yasa bulunmamaktadır. Sorumluluğu kanunda aramak saptırmadır. ? Bu talepler olağandışı rejim arzularının uzantısıdır. ? Terörle etkin mücadele, ancak demokratik ortamla mümkündür. ? Asker daha fazla yetki istiyor. (Bu) temel hak ve özgürlükleri sınırlamak, yargıdan bazı yetkileri devralma niyetidir. TERÖRÜN BESLENDİĞİ KAYNAK Bu Düşüncede Olanların Terör Konusunda Yaptıkları Tespitler ve Öneriler Nelerdir? ? PKK temel hedeflerinin hiç birisine ulaşmadı hırçınlaşmasının nedeni bu. ? Türkiye’de sanki iki devlet var, bu iki devletin de kolluk kuvvetleri bulunuyor. Terörle mücadele askerlerin tekelinden alınmalı, bütünüyle polis gücüne bırakılmalı. Jandarma da aynı otoriteye bağlanmalıdır. ? Ortada yanlış, sorumsuzluk, görevi ihmal varsa, bu ülkede biraz olsun demokrasi bulunuyorsa hesap sorma devri başlasın. Şimdi yukarıdaki iki tabloyu karşılaştıralım: Zihin aynı, dil aynı, hedef aynı. İşte terör bu ‘ortak zihnin, ortak dilin, ortak hedefin’ arkasında beslenmektedir. Bu ittifak; her şeyi çarpıtmakta ve gerçeklerin üzerini örtmektedir. BİR: Anılan ittifak “terördemokrasi’ gibi yan yana kullanılması mümkün olmayan iki farklı durumu eşitlemektedir. Oysa bunların birinin bulunduğu yerde diğeri olmaz. İki farklı durumu eşitlemenin götüreceği sonuç şudur: Terör, demokratik hak olduğu için onunla mücadele de demokratik kurallara bağlı olmalıdır. Bu mantığa göre demokratik sistemde teröristin güvenlik kuvvetlerinden ve sivil halktan daha fazla hakkı var. Bu hakların ihlal edilmesi AB ve ABD’yle ilişkileri zedeler. Oysa ‘sınır ötesi harekât’ güç politikalarına dayalı olarak geliştirilen iki aşamalı oluşumun politikstratejik kodlarını bozmaya yöneliktir. Birinci Aşama: Barzani’nin liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi ile Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği 19901991 Körfez Savaş’ından sonra 36. paralelin kuzeyinde oluşturulan uçuşa yasak bölgeye hâkim oldular. İkinci Aşama: Irak’ın işgalinden sonra bu bölgenin doğrudan sorumlusu olan Kürt liderler, ‘PKK teröründen rahatsızız’ sözünü zoraki söylemenin ötesinde terörü önleme konusunda hiçbir girişimde bulunmadılar. Zaten PKK’nın bu bölgede barındığı, korunduğu, gıda yardımı ve sağlık imkânları aldığı tespit edilmiştir. PKK terörünün Barzanileştiği de ileri sürülmektedir. Bir terör örgütünü barındırmak, lojistik destek sunmak Teröre karşı önlem arayışları ‘insan hakları’ gerekçesiyle önleniyor. Bu, teröre koruma sağlıyor. Burada hedef demokrasiyi korumak değil, büyük devletlerin stratejik alan genişletme çabasıdır… uluslararası hukuka göre suç ise Türk Ordusu’nun sınır ötesi harekatı neden AB ve ABD’yle olan ilişkileri zedelemektedir? İşte PKK’nın ne olduğu, bu soruya verilecek geçerli cevabın arkasında saklıdır. Irak’ın kuzeyinde hâkimiyetin genişlemesi ve derinleşmesinin ardında ABD ve bazı AB ülkelerinin yer aldığı bir gerçektir. Türk siyasetinin uzun süre bu duruma alan açtığı, Çekiç Güç’ün kalması için meclisten kararlar çıkarttığı, iktidarların ise iki liderle diplomatik ‘golf oynadığı’ bilinmektedir. Muhalefette her siyasi liderin karşı çıktığı, ancak iktidar olunca ilk işinin çekiç gücün kalması için her şeyi yaptığı da meclis kayıtlarındadır. Irak’ın işgali sonrasında ise ekonomik nedenler gerekçe gösterilerek iki liderle buluşmanın zeminleri oluşturulmuş ve ‘kardeş’ edebiyatı yapılmıştır. Türkiye üzerinden mali kaynakların aktarılmasından tutun, şirketler bazında burada bazı işler kotarıldığı da bilinmektedir. Eğer bu politik tutum, bir stratejinin gereği olarak yapılıyorsa, sonuçta PKK terörünün beslenmesine, korunmasına ve ülkemize karşı kullanılmasına neden oluyorsa bunun sorumlusu siyasi iktidardır. İKİ: “PKK terörünün nedeni, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi ve ordudur. Eğer TSK bu işten elini çeker, bütün yetkilerini devrederse terör bitecek.” Aşağıdaki iki alıntı anılan görüşün kaynağını ve amacını göstermek için yeterlidir: ? G. Fuller şöyle der: “Türkiye’nin tarihi olarak geri dönüşü mümkün olmayacak bir eğilimi durdurmaya çalışması halinde yaşanacak karmaşa ve maliyet çok yüksek olacaktır. Bu tür bir teşebbüs sadece Türkiye’nin büyük bir toprak kaybetmesine yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda Kürt nüfusunun neredeyse yarısının Güneydoğu’daki etnik bölgeden diğer bölgelere yayılmış olması nedeniyle tüm Türkiye çapında etnik ilişkilerin bozulmasına kaçınılmaz olarak yol açacaktır. Dolayısıyla Kürt konusu Türkiye’nin istikrarını ve geleceğini, bölgedeki rolünün niteliğini, AB ve ABD ile ilişkilerini büyük ölçüde etkileyecektir.” Burada Kürt sorunu olarak sunulmak istenen şey PKK ve terör örgütünün faaliyetleridir. Bu anlayışa göre PKK terör örgütü ve onun talepleri geri dönüşü mümkün olmayan toplumsal bir harekettir. Türk Cumhuriyeti Devleti bu talepleri karşılamak durumundadır. Eğer söz konusu talepler karşılanmazsa ülkenin her tarafına yayılmış ve karışmış etnik unsurlar arasında çatışma kaçınılmazdır. Irak’ın kuzeyinde yaşanan hadiseler ve terörist faaliyetlerin arkasında yer alan ve bunları destekleyen aktörlerin neyi planladıkları hem alıntıladığımız metinde hem de politik pratiklerde oldukça açıktır. ? Barnett ise şu analizi yapar: “Türkiye, küreselleşmenin uyum sağlayamamış boşluğu tanımının ya da küresel ekonomiye en az bağlantılı ve bu yüzden de kitlesel şiddet ve çatışma riskine en açık ülkelerin içinde yer almaktadır.” Meseleleri, merkezboşluk ayrımına dayalı olarak ürettiği stratejik model üzerinden yorumlayan Barnett çok açık ve net olarak Türkiye’nin merkez ile boşluk arasında yer alan ülke olduğunu söylüyor. Türkiye’nin küresel müdahaleye açık olmasını ekonomik yetersizliğe bağlamanın geçerliliği bir yana, kitlesel şiddet ve çatışma riskine açık bir ülke tanımı, küresel haritada Türkiye’ye biçilen yerin ne Güvenlik güçleri, teröre karşı yoğun önlemler alıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle