02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Dursun YILDIZ USİAD Genel Başkan Danışmanı umhuriyetimizin kuruluşundan sonraki yıllarda elektrik enerjisi üretimimiz planlı bir şekilde merkezi bir yapıyla ele alınıp geliştirilmeye çalışılmış ancak daha sonra plansız ve çok parçalı sıkıntılı dönemler yaşamıştır. Bu plansızlık ülkede ilk olarak 1973 yılında programlı elektrik kesintilerinin başlamasına yol açmıştır. "Elektriksiz kalacağız" açıklamalarının sık sık duyulduğu ve kısmi kesintilerin yaşandığı bu dönemlerde ulusal bir enerji politikası oluşturmak yerine küresel reçeteler doğrultusunda elektrik enerjisi sektöründe yapısal düzenlemelere gidilmiştir. Bu kapsamda son dönemde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kurulmuş ve lisans alma usulü olarak getirilen yeni model için yasa ve yönetmelikler çıkartılmıştır. Daha sonra 2005 yılında çıkartılan "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretim Maksatlı Kullanımına İlişkin Kanun" ile yenilenebilir enerji kaynaklarından özel sektör tarafından elektrik enerjisi üretimi teşvik edilmiştir. Ancak bu modelin sağlıklı bir şekilde ilerlemesinin önünde halen ekonomik, bürokratik ve teknik sorunlar enerji fiyatlarının artış riski ve yabancı sermaye kontrolü gibi sorunlar bulunmaktadır. C Üretim yabancılaşıyor, taşeronlaşma ve fiyatların yüksekliği Türkiye’yi zorluyor… C S TRATEJİ Uluslararası şirketlerin sermayeleri ile birlikte ülkemizdeki enerji piyasasına güçlü uluslararası firmaları taşıması ve bu alandaki ulusal firmalarımızın taşeron veya ikincil konuma düşmesi olasılığı da çok yüksektir. YABANCI SERMAYE AĞIRLIĞI Enerji Piyasası Kanunu’nun 14. Maddesinde "yabancı gerçek ve tüzel kişiler elektrik üretim, iletim ve dağıtım sektörlerinde, sektörel bazda kontrol oluşturacak şekilde pay sahibi olamazlar" hükmü ile Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 17. maddesinde "Herhangi bir özel sektör üretim şirketinin iştirakleri ile birlikte işletmekte olduğu üretim tesisleri yoluyla piyasada sahip olacağı toplam pay, bir önceki yıla ait olarak TEİAŞ tarafından yayımlanmış Türkiye toplam elektrik enerjisi kurulu gücünün yüzde yirmisini geçemez" hükmü yer almaktadır. Ancak uluslararası sermayenin yoğun ilgi gösterdiği bu alanda yukarıda belirtilen yasa ve Türkiye’nin enerjideki bağımlılığı giderek yükseliyor. Yabancı yatırımcıların bu sektörde ağırlık kazanması, ulusal sektörün taşeronlaşması sonucunu doğuruyor. Gelecekte, yabancıların ürettiği pahalı enerjiyle rekabet etmenin olanaksızlığı Türkiye’nin karşısına çıkabilir. yönetmeliklerin uygulanabilmesi ve sektörün ağırlık merkezinin uluslararası şirketlerin yönetimine doğru kaymaması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle enerji sektörü üretim ve dağıtım piyasası dikkatli bir şekilde takip edilmelidir. Bunun yanı sıra yıllardır desteklenmeyen ve Hizmet Ticareti Serbestleştirilmesi Anlaşmaları süreciyle uluslararası firmalarla haksız rekabet ortamına itilen ulusal mühendislik ve müşavirlik şirketlerimiz de risk altında bulunmaktadır. Sanayiye elektrik freni YÜKSEK FİYAT BASKISI Türkiye, Avrupa’dan önce rafinerilerini özelleştirdi... Sanayi alanında enerji fiyatlarının yüksek olması üretim ve işletme maliyetini önemli ölçüde etkilemektedir. Diğer taraftan elektrik enerjisi fiyatlarındaki sürekli artış eğilimi ve piyasanın dengeye ulaşmamış olması, yapılacak sanayi yatırımlarını da olumsuz etkilemektedir. Çünkü sanayi mallarının üretim maliyetleri enerji fiyatındaki değişikliklere çok hassas olup bu fiyatlara endeksli olarak değişmektedir. Bu nedenle ulusal sanayimizin gelişebilmesi ve uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün artabilmesinin en önde gelen şartlarından birinin endüstriye verilen elektriğin birim fiyatının düşürülmesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun için de öncelikle yerli ve yenilenebilir kaynakları geliştirerek uzun vadeli stratejik kaynak çeşitliliğine giden ulusal bir enerji politikasının oluşturulması büyük önem ve öncelik taşımaktadır. Elektrik enerjisi’nin ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasında ve ulusal sanayimizin ilerlemesindeki büyük rolünü dikkate alan USİAD 2004 yılında yayınladığı "Elektrik Enerjisinde Ulusal Politika İhtiyacımız" adlı raporunda bugün yaşanan sorunların bazılarına dikkat çekmiştir. Gümrük Birliği anlaşması nedeniyle üçüncü ülkelere karşı korunamayan sanayi sektörümüz bunun yanı sıra yüksek faizin ve sürekli artış eğiliminde olan elektrik enerjisi fiyatlarının baskısını yaşamaktadır. Yapılan yeni zamlarla 2003 yılından bu yana elektriğin sanayiciye dolar cinsinden maliyeti yaklaşık yüzde 40 civarında artmış olacaktır. Temel girdilerin döviz cinsinden fiyatı sanayici açısından önem taşımaktadır. Bu önem enerji fiyatındaki dolar cinsinden artışı da dikkate değer kılmaktadır. Bunun yanı sıra son üç yılda doğalgaza yüzde 77.8, kurşunsuz benzine yüzde 37.4, motorine yüzde 43, 6 no'lu fuel oil’e yüzde 100, LPG'ye yüzde 33, kömüre yüzde 35 oranında zam yapılmıştır. Sanayimizin içinde bulunduğu bu koşullara rağmen elektrik enerjisine zam yapılması ve bu zamların 2008 yılından itibaren "otomatik fiyatlandırma" modeline bağlanması ulusal sanayimizin rekabet gücü açısından çok önemli bir engel oluşturacaktır. Enerji planlamamızın öngörülerindeki aksamalar, ulusal kaynaklarımızın istenilen hızda geliştirilememesi ve otomatik artışa bağlanan elektrik enerjisi fiyatları önümüzdeki dönemin sanayicimiz ve ülkemiz açısından çok daha zor geçeceğini ortaya koymaktadır. YERLİ KAYNAĞA YÖNELMELİYİZ Yapılan incelemeler ülkemizin enerji ihtiyacının her yıl yaklaşık yüzde 8 oranında büyüyeceğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde gerek talebin belirlenenden daha yüksek gerçekleşme ihtimalinin ortaya çıkmasından gerekse HES ve diğer santrallerin yapımındaki gecikmelerden kaynaklanabilecek arz açığının nasıl kapatılacağı önemli bir soru olarak ortadadır. Bu arz açığının kapatılmasına yönelik ilave kapasite
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle