02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Armağan KULOĞLU Emekli Tümgeneral Teröre yönelik iç ve dış önlemler C S TRATEJİ dayatılan, Barzani yönetimi tarafından korunan, PKK tarafından icra edilen, iç siyaset tarafından da yürütülen dış destekli etnik esaslı bölücülük/Kürtçülük tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Asıl tehdidin bölücülük olduğu görmezlikten gelinmekte, terörde elde edilebilecek göreceli azalmayla, konunun üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Ekim 2007’de terörün artması, şehitlerin çoğalması sonucunda kamuoyunun tepkisi yükselmiş, ABD tarafından Türkiye’nin üç yıldır sınır ötesi operasyon yapmasını engellemek için ortaya atılan oyalama taktikleri sonuç vermez olmuştur. Yönetim, TSK’nin sınır dışında harekât yapmasına olanak veren yetkiyi TBMM’den almak mecburiyetinde kalmış, ancak bu inisiyatifini kullanmak istememiş, konuyu diplomatik temaslarla çözmeyi tercih etmiştir. 5 Kasım 2007’de ABD’de yapılan BushErdoğan görüşmesinde terörle mücadele amacıyla anlık istihbarat paylaşımı ve üst seviyede askeri koordinasyon mekanizması ön plana çıkmıştır. Bu yeni süreçte Hükümet de sınır ötesi operasyon konusunda TSK’ye yetki vermiştir. ABD Türkiye’ye istihbarat desteği vermeye başlamış, Irak hava sahasını TSK’ye açmıştır. Operasyonlar gerek sınır ötesinde, gerekse sınırlarımızın içinde büyük bir kararlılık ve başarıyla sürdürülmektedir. PKK terör örgütü beklemediği bir mevsimde ve şartlarda büyük darbeler almakta, TSK karşısında başarı ümitlerini kaybetmektedir. TSK da, elindeki üstün teknolojiyi çok iyi kullanabilme imkân, kabiliyet ve eğitimine sahip olduğunu göstermektedir. Bu operasyonlar, PKK terör örgütünü etkisiz hale getirmenin yanında, Türkiye üzerinde kötü niyeti olanlar için de korku yaratmakta, caydırıcılık etkisi göstermektedir. Bu süreç taviz verilmeden sürdürülmelidir. T ürkiye’ye yönelik tehditler, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de yer almakta, bölücülük ve irtica, bu tehditlerin başında gelmektedir. Ülkenin varlığını, bütünlüğünü, üniter yapısını, bu kapsamda demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışını koruyabilmesi için kendisini tehditlere karşı savunması gerekir. Halen bölücülük ve irtica, ülkeyi dönüştürmek için adeta birbiriyle yarışırcasına etkinliğini sürdürmektedir. Her iki düşünce de, kendi siyasi çıkarları doğrultusunda dış güçlerce desteklenmektedir. ‘Bağımlı güvenlik’ düşünülemez ETNİK KÜRTÇÜLÜK Türkiye’de bölücülük hareketi, etnik esaslı Kürtçülük faaliyeti olarak hem siyasi alanda hem de terör alanında sürdürülmektedir. Ancak terör sansasyon yarattığı, acı verdiği için gündemin birinci sırasını işgal etmekte, siyaset alanında yapılan bölücülük ve ülkeyi İslami yaşam tarzına dönüştürme faaliyetleri ön planda yer almamakta, terörden dolayı olarak algılanması, terörün de 19992004 arasında kamufle olmaktadır. Bu durum, siyaset yoluyla etkin olmaması, ülkeyi bölücülük ve terör açısından bölücülük yapanlar ve dincilerce, fırsat olarak rehavet içine sokmuş, bu nedenle gerekli önlemler değerlendirilmektedir. alınmamıştır. Terör/bölücülük/Kürtçülük konusundaki Her terör örgütü gibi, PKK terör örgütünün de bir tehdide karşı önlem alınmamasının yanında, tehdidin siyasi amacı vardır. O da Türkiye üzerinde bir Kürt yanlış tespit edilmesinden dolayı, iç siyasette sorunun devleti kurmaktır. Bu nedenle terör, etnik esaslı çözümü adı altında yapılan hatalar da, Kürtçülük ve bölücülük hareketinin, yani Kürtçülük politikasının bunun aracı olan terörün yeniden ortam bulmasına bir aracıdır. Türkiye’de bir Kürt sorunu yoktur. imkân yaratmıştır. Terör örgütü, 1990’larda yaptığı Türkiye’deki sorun Kürtçülüktür, etnik ayırımcılık gibi sadece silahlı mücadeleyle başarı yapmak suretiyle bölücülüktür. sağlayamayacağı hususunda edindiği tecrübe, bölücü Kürtçülük hareketleri, Türkiye’de cumhuriyetin başının tecrit edilmesinin ortaya çıkarttığı yeni durum ilanından sonra, dış güçlerin de kışkırtması ve bazen ve Türkiye’nin yeni bir döneme girmesinin yarattığı de din kisvesi altında seri isyanlar olarak ortaya ortamı değerlendirerek stratejisinde değişiklik çıkmış, her seferinde bastırılmıştır. PKK terör örgütü yapmıştır. Bu değişiklik, 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal de, 1984’ten itibaren başlattığı terör eylemleriyle ülke etmesi, bu müdahalede Türkiye’nin ABD tarafından, gündemine girmiştir. Başlangıçta ne olduğu fazla isteklerine cevap vermediği gerekçesiyle Irak’ın anlaşılamayan ve önemsenmeyen örgütün ciddiyeti, yeniden yapılandırılması sürecinden ve Irak’ın eylemlerin artmasıyla belirginleşmiş, özellikle kuzeyinde oluşturmayı düşündüğü düzenden 1990’ların başından itibaren örgütle kararlı bir tamamen uzak tutulmasıyla daha da güçlenmiştir. mücadele dönemi başlatılmıştır. 19901995 ABD’nin Irak’ta gerçekleştirdiği harekâtta, Irak’ın arasındaki mücadele son derece çetin geçmiş, kuzeyini tamamen yerel Kürt gruplarına bırakması, 1995’ten itibaren örgütün gücü kırılmaya başlanmış, kuzeyde bir boşluk oluşturmuş, bu durum, terörün 1999’a gelindiğinde örgüt askeri olarak mağlup bölgede uygun ortam bulmasına imkân yaratmıştır. edilerek, asgari seviyeye getirilmiştir. Bölücü başının Türkiye; ABD tarafından desteklenen, AB tarafından yakalanmasıyla örgütte bir müddet belirsizlik ortamı Bölücü örgüt taraftarları... hâkim olmuş, sonra da yeni bir döneme girilmeye başlanmıştır. Bu dönemde Türkiye, Avrupa Birliği’ne (AB) aday ülke olmuş, 2002’den itibaren AB’den müzakere tarihi alabilmek için, her türlü ödünü vermeye hazır ülke konumunda görünmüştür. AB, Lozan Antlaşması kapsamı dışında Türkiye’den, her etnik yapının bir azınlık olarak kabul edilmesini, bunlara kolektif haklar verilmesini istemiş, konu giderek, özellikle uluslararası ortamda siyasi platforma doğru taşınmıştır. Avrupa’nın Türkiye’deki bölücü hareketlere çeşitli yollarla destek vermesi, iç siyaset açısından da konunun sadece terör Bölücü örgütün kuruluşunda ve gelişmesinde önemli katkısı bulunan dış unsurların günümüzde tavırları değişmiş gibi görünüyor. Alınacak iç ve dış önlemlerle Türkiye’nin ulusal yapısından ödün verilmemeli. AB’DE DEĞİŞİM AB ve diğer Avrupa ülkelerinin PKK konusundaki düşüncelerinde de hızlı bir değişim gözlenmiştir. Bugüne kadar PKK konusunda Türkiye’yi haklı bulmayan Avrupa’nın, gelişen bu durumu değerlendirerek Türkiye’yi haklı bulan ifadelerine rastlamak mümkündür. Hatta Türkiye’yi bugüne kadarki sabrından dolayı kutlayanlar bile olmuştur. Şiddeti terk ederek etnik esaslı bölücülük olan Kürtçülüğün, siyasi olarak yapılmasına imkân sağlayacak tedbirlerin demokrasi adı altında alınmasının yolları aranmaktadır. Bu konuda yönetim tarafından, başta sivil anayasa adı altında çok kültürlülük anlayışını da içerecek şekilde yeniden hazırlanan anayasa olmak üzere, bazı uygulamaların yapılabileceği konusunda emarelere rastlanmaktadır. Özellikle yeni Anayasa’nın Kemalizm’i, Atatürk Milliyetçiliğini, dolayısıyla Ulusdevlet anlayışını zayıflatması, ayrıca dinin siyasete alet edilmesi ve dış güçler tarafından Türkiye üzerinde uygulanması arzu edilen "Ilımlı İslam"a ortam yaratması hususlarında kuşkular bulunmaktadır. Dağda terör yerine siyaset yoluyla sözde hak aramanın önünün açılacağına dair ifadelere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle