02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Pakistan’da son yaşanan gelişmeler… C S TRATEJİ Taliban ve ElKaide militanlarının rahatlıkla mevcudiyetini sürdürebilme imkânı sağlaması ve ayrıca Afganistan’daki terörün bu nedenle de önlenemediği şikayetleri son yıllarda ABD tarafından sürekli gündeme getirilmekte ve hatta Pakistan’a karşı tehdit unsuru olarak kullanılmakta. Terörle ilgili olarak bu bağlamda ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage’ın "Terörü engellemediği takdirde Pakistan’ı taş devrine döndürürüz" şeklindeki tehdidi bir süre önce basında yer almış ve Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref de bu tehdide karşı, "Biz de mukabele ederiz" diye sert bir şekilde Amerikan CBS televizyonunda yanıt vermişti. T ürkiye için en önemli ülkeler arasında olan ve hatta stratejik müttefik kavramını kullanabileceğimiz ender ülkelerin başında gelmeyi hak eden Pakistan 2007 yılını kaos, terör ve suikastlarla geçirdi. Bu kaosun 2008 yılında dinmesi ise şimdilik çok zor görünüyor. 2007’nin son günlerinde menfur bir suikaste kurban giden eski başbakanlardan ve Pakistan Halk Partisi lideri Benazir Butto’nun katledilmesi sonucu 18 Şubat 2008’e ertelenen genel seçimlerin de geleceği şimdilik çok net değil. Güney Asya’nın 164 milyon nüfuslu Müslüman ülkesi Pakistan, birçok bakımdan Türkiye gibi sıkıntılar içinde. Sıkıntıların büyük kısmı, Türkiye’nin sıkıntılarıyla köken olarak örtüşüyor. Zira Pakistan da Türkiye gibi terörle uğraşıyor ve temelde dış kaynaklı olduğunu söyleyebileceğimiz terör dinsel ve etnik boyutlar içeriyor. Etnik terör ülkenin Batısındaki Belucistan ile ilgili. Pakistan’ın da Türkiye’nin Kıbrıs sorunu gibi yıllardır batılılarca çifte standartlı bir tutumla sonuçlandırılmasına izin verilmeyen Keşmir sorunu var. Yine Türkiye gibi Pakistan da ABD’ye komşu. Yani Türkiye’nin komşusu Irak ABD tarafından işgal edilmiş, Pakistan’ın komşusu Afganistan’da aynı şekilde Amerikalılarca işgal edilmiş durumda. Ve yine aynı şekilde bu iki işgal edilmiş ülke Pakistan ve reaktörlerden elde edeceği Plutonyum ile atom Türkiye’yi terörize etmiş ve yabancı müdahalesine başlıklarının sayısını arttırabileceği basından açık bir duruma sokmuş. Her iki ülke de ABD’li öğrenilen haberler arasında. stratejistlerce emekli Yrb. Ralph Peters’in "Armed Pakistan’ın bir atom gücü olmasının yanı sıra Forces Journal" dergisindeki makalesi gibi bunları sevk edeceği balistik füze ve Cruise füzelerine küçültülmek istendiklerini gösteren haritalarda yer sahip olma olgusu da önemli. Elindeki Şahin balistik almışlar. Her iki ülke de değişen niceliklerle radikal ve Babür Cruise füzeleriyle geniş bir menzile erişme dinci grupların etkisine açık durumda. Her iki ülke de olanağı olan Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin aynı çok stratejik konumda. Her iki ülkenin de zamanda elindeki silahların konuşlandırılması ve komşularının hemen hepsi tehdit edici stratejiler kapasitesiyle ilgili olarak "İkincil Vuruş Seçeneği"ne uyguluyor. Her iki ülke de Hindistan ve Yunanistan de sahip olması, yani ilk darbe düşmandan gelse bile gibi komşular nedeniyle sürekli tetikte durmak mukabele edebilecek güç ve zamana sahip olması da durumunda. Pakistan da Türkiye gibi işte böyle çok Pakistan’ı hesaba katılması gereken bir güç olarak söz çeşitli sorunlara sahip ve olası sorunlara gebe bir ülke konusu ediyor. Kaldı ki ezeli düşmanı Hindistan da Özellikle son aylarda batı basınında Pakistan’ın Pakistan’ın nükleer güç olmasından sonra, geliştirdiği zaman zaman Irak ve hatta İran’dan bile fazla bir caydırıcılık esasına dayanan nükleer doktrin şekilde yer almaya başlaması da üzerinde dikkatle nedeniyle bu ülkeyle yeniden savaşmayı artık göze durulması gereken bir konu. Pakistan’a verilen bu alamamaktadır. önem jeopolitiğine bağlansa da belki de bundan daha önemlisi Pakistan’ın dünyadaki tek nükleer güce sahip Müslüman ülke olması. Bu güce Batı ERÖR SORUNU dünyasının ve özellikle ABD’nin muhalefetine karşın Pakistan’ın terör konusunu halledememiş olması, üstün özverilerle sahip olmuş olan Pakistan’ın bugün ülkenin Kuzey Batı’sındaki Kabileler Bölgesi’nin ve erişmiş olduğu nükleer potansiyeli ABD’nin hala özellikle Afganistan’dan kabul edememiş gibi gözükmesi de gelecekte sızan Pakistan’a ek sorunlar çıkartabilecektir. Pakistan, 6070 kadar olduğu söylenen nükleer başlığın çoğunu uranyumu zenginleştirerek, bir kısmını da Plutonyum’dan üretmiş. Yani nükleer teknolojiyi çok boyutlu açıdan kullanıyor. Elindeki 4 adet nükleer tesise ek olarak 2 adet daha nükleer reaktör inşa edeceği ve bu Pakistan’ın ŞahinII balistik füzeleri... Nükleer güvenliğin önemi Benazir Butto’ya düzenlenen suikastın ardından yaşanan karışıklıklarla Pakistan dünya gündeminin ilk sırasına yerleşti. ABD’de Pakistan’a ilişkin çeşitli senaryolar başkan adaylarınca da gündeme getiriliyor. PAKİSTAN’IN ÖNEMİ ARTIYOR T ABD dış politikası ve basın organlarının son aylarda Pakistan’ı her gün ön plana çıkarmaları ve Pakistan’ın elindeki nükleer silahların özellikle radikal dinci unsurların eline geçebileceği hususunu vurgulamaları dikkat çekicidir. Pakistan’ın ABD nazarında negatif bir yaklaşımla giderek artan önemi "ABD İran’ı ikinci plana mı atıyor?" sorusunu da akla getirmiyor değil. Çünkü Başkan Bush’un kısa bir süre önce İsrail’i de hayal kırıklığına uğratacak şekilde, CIA istihbaratına dayanarak İran’ın nükleer bomba üretmeye yönelik çalışmalarını durdurduğunu açıklamış olması da anlamlıdır. Bu gelişme aynı zamanda "ABD Pakistan’da sistemin ve nükleer bombaların teröristlerin eline geçebileceği kaygısıyla İran’ı şimdilik bir kenara koydu, Pakistan’a yöneldi" yorumlarına neden olmaktadır. Hatta Pakistan’ın nükleer gücünün ABD’de yarattığı kaygı o boyuttadır ki belki de ABD, Pakistan’ın bu gücünü bir şekilde pasifize etmeyi hedeflemektedir yorumu bile söz konusu olmaktadır. Nitekim kısa bir süre önce ABD Başkan adaylarından Senatör Hillary Clinton, Pakistan’ın nükleer gücünü ABD ile müştereken kontrol edebilme hususunun ele alınabileceğinden bahsederek ciddi bir gaf da yapmıştır. Ancak bu bir gaf da olsa, Amerikalıların bilinçaltındaki tereddüt ve tasavvurları açığa çıkarmaktadır. Buna da birçok Pakistanlı yetkilinin sert tavır koyması ve ABD’de Başkanlığa heves eden politikacıların deneyimsiz, gerçeklerden uzak oldukları ve tribünlere oynadıkları şeklinde değerlendirmeleri gündeme getirmektedir. Ne var ki, esasen dünyayı ve dünya sorunlarını az tanıyan Amerikan halkının yanı sıra önemli görevlere talip olan Amerikan politikacılarının böyle gaf yapmaları ve sorumsuzca beyanlar vermeleri insanlık açısından tehlikeli bir işarettir. Çünkü ola ki dünyadaki küresel gücün başkanlık koltuğuna oturacak böyle bir zihniyetin, dünyayı atabileceği tehlikelerin boyutları insanlık açısından kaygı vericidir. Nitekim böyle sorumsuz davranışların örnekleri G.W. Bush ve Dick Cheney tarafından Afganistan ve Irak’ın işgallerinde de kendini göstermiştir. AYNI HİKAYE Bugün Pakistan’ın gelmiş olduğu kaotik ortamda herkes özellikle de ABD faili arıyor. Acaba Pakistan’ın içine düştüğü bu durumda ABD’nin hiç mi suçu yok? Afganistan’da ElKaide ve Taliban’ı kim yaratmıştır? Pakistan’ı laik çizgiden uzaklaştıran ve bugünkü sorunların belli ölçülerde temelini atan General Ziya Ül Hak Amerikalılar tarafından desteklenip iş başına getirilmemiş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle