17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Rusya, Çin, Hindistan, Kanada, Japonya ve ABD’nin arayışları… C S TRATEJİ Dünya nüfusunun küresel ısınma felaketleri sonucu 2100’lü yıllarda 1,5 milyara düşeceği ve dünyada iklim değişiklikleri nedeniyle felaketler yaşanacağı gerçeğinin Stephen Hawking gibi fizik âlimlerince dile getirilmiş olması, bütün risklerine karşın nükleer enerjinin, geleceğin karbondioksit ve kükürt dioksit salınımlarını sıfıra indirebilecek tek kökten çözüm olarak ele alınmasına neden olmuştur (Ali Külebi, "Türkiye’nin Enerji Sorunları ve Nükleer Gereklilik", Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007). Artık küresel ısınmaya karşı marjinal ölçülerde de olsa hızlı önlem ve çözümün dünyadaki bilim çevrelerinde bundan böyle bütün ağırlığı nükleer santrallere vermek olacağı anlaşılmaktadır. Bu konuda enerji ve elektrik açlığını sürekli hissedeceğini bilen Çin Halk Cumhuriyeti yöneticileri de gerçekçi bir yaklaşımla nükleer santraller konusundaki atılımlarını durmaksızın yürütmektedirler. Çin artan nükleer santral gereksinimini karşılamak için, Framatoma, AECL, Mitsubishi ve Westinghouse gibi yabancı firmalarla iş yapmış ve halen de bunu devam ettirmektedir. Ancak Çin yeni nükleer çağa ayak uydurabilmek ve çok daha ucuz, daha kısa sürede seri üretimle faaliyete geçirilebilecek ve 100 Megawatt’lık nükleer reaktörleri de bugünkü gibi 4–7 milyar dolara değil, bir milyar dolar düzeyine indirecek şekilde bilimsel geliştirme faaliyetlerine başlamıştır. Gelecek 5 yıl içinde bir kısmı geleneksel fosil kaynaklarına ciddi ölçülerde sahip olan Kanada, İran, Pakistan, bazı Avrupa ülkeleri, Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkelerin 20’nin üzerinde nükleer santral inşa edecekleri bilinmektedir. Bu konuda dünyadaki artan çevresel kirlilik ve küresel ısınmanın yanı sıra enerji ham maddelerinin tedarikindeki güvensizlik ve dar boğazlar önemli unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle kömüre dayanan tesislerin radyoaktif maddeler dâhil her türlü zehirli maddeyi atmosfere salmaları sağlığına ve çevreye önem veren toplumlar açısından dayanılmaz olmuştur. Nitekim hidroelektrik ve fosil yakıtlar açısından dünyanın en zengin birkaç ülkesinden biri olan Kanada’da, Huron Gölü’nün doğu sahillerinde bulunup 10 yıldır çalıştırılmayan 2 nükleer santralin yenilenip devreye sokulması ile Ontario eyaletinde çalışmakta olan kömüre dayalı termik santral devreden çıkarılacak. 12 yeni nükleer tesisin kurulmasının Ontario Elektrik Şirketi tarafından planlandığı ve önerildiği bilinmektedir. Depremler ülkesi Japonya’nın da enerji bağımlılığından kurtulmak amacıyla depreme daha dayanıklı 5 yeni tesis planladığı ve öteki Asya Kaplanı Hindistan’ın kendi yakıtını kendi üretecek bir tesis de olmak üzere halen inşasını sürdürdüğü 7, planladığı 4 ve düşündüğü 20’ye yakın tesisi yakında devreye sokacağı bilinmektedir. ABD’de de yeni enerji kanunlarının öngördüğü yatırım indirimleri ve kredilerle 6 nükleer santral işleticisi şirketin gelecek 5 yılda gerçekleşecek yatırımlar için ruhsat başvurularında bulunmaları, NuStart adlı ve 9 nükleer enerji şirketinden oluşan konsorsiyumun Part Gibson (Missisipi) ve Scottsboro’da (Alabama) iki tesis planlamaları ve Duke Energy şirketince 2 AP–1000 tipi reaktörün Carolinas’ta kurulmasının planlanmasının yanı sıra benzeri birçok projenin yolda olması ABD’nin de enerji sorununu çözmede nükleer teknolojiye yeniden döndüğünün işaretidir. Yeni kurulması planlanan reaktörlerin D ünyanın en büyük fosil yakıt kaynaklarına sahip Rusya Federasyonu geçenlerde elektrik üretimi için aralarında yüzen nükleer tesislerin de bulunduğu 26 yeni nükleer tesisin kurulması kararını aldı. Bu şekilde Rusya’da atom enerjisinin elektrik üretimindeki payı iki katına ve nükleer santral sayısı da 57’ye çıkacak. Ayrıca Rusya’nın yurt dışında da 60 kadar nükleer enerji tesisi kuracağı söyleniyor. Putin’in bu konudaki "Nükleer enerji Rusya’yı büyük bir güç haline getirecek olan öncelikli bir alandır" şeklindeki sözleri de büyük ülke olmayı hedefleyen ülkelerin ellerinde halen dünyayı besleyecek fosil yakıtlar olmasına karşın geleceğe hazırlık açısından nükleer teknolojiye verdikleri önemi gösterir. Bu bakış açısına ABD de dâhildir ve 2010 yılından itibaren 30 kadar yeni nükleer santralin ABD’de devreye girmesi planlanmıştır. Çünkü özellikle AB ülkelerinde kapanan sanayi tesislerine ve azalan nüfusa rağmen insanların bazı yeni alışkanlıkları elektrik tüketimini arttıracak vesileler yaratmaktadır. Bir bilim adamı, İngiltere’de ailelerin yarısının plazma ekranlı televizyon satın alması durumunda artacak enerji gereksinimini karşılamak için şimdiki elektrik üretimine ek olarak iki nükleer santralin daha inşasının gerektiğini söylemiştir. Aynı olgu ABD ve öteki dünya ülkeleri için geçerlidir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin elindeki mevcut ve inşa halinde olan 15 nükleer santrali varken 2050 yılına kadar bu santrallerin sayısını 200’e çıkaracağı ve 2020’ye kadar 30 yeni santralin inşasını tamamlamayı planladığı bilinmektedir. Çünkü büyük nüfusunun ve sanayisinin kalkınma hızına da paralel olarak daha çok elektrik gereksinimi olacağı bilinen Çin’in bunu bilinen fosil yakıt ve öteki yenilenebilir kaynaklarla karşılamasına imkân yoktur. Kaldı ki özellikle elindeki kömüre dayalı termik santraller ve öteki sanayi tesislerinin saldığı karbon emisyonları küresel ısınmayı hızlandırdıkları gibi dünyanın havası en kirli 20 şehrinden 16’sının Çin’de oluşmasına neden olmuştur. Geçen yıl ortalama 3 günde bir olmak üzere toplam 117 kömüre dayalı termik elektrik santrali kuran Çin mevcut santrallerine ek olarak gelecek 8 yılda 562 yeni kömüre dayalı elektrik santrali kuracaktır. 2012’ye kadar, Kyoto protokolünü kabul etmeyen Çin, Hindistan ve ABD gibi üç kilit ülkenin bugünküne ek olarak 2,7 milyar ton daha çok karbondioksit gazını sanayi ve elektrik üretim tesisleriyle dünya atmosferine salacağı ve buna karşı Kyoto ülkelerinin karbondioksit gazı salınımlarını 483 milyon ton azaltacakları gerçeği dünya ülkelerinin bu üç devleti atmosferimizi kirletmekten kaçınmaları konusunda giderek daha fazla baskı altına almalarını gerektiriyor. Bu nedenle bu ülkelerin artık kendi halklarından da gelecek kaçınılmaz baskılarla fosil yakıtlar kullanımında sınırlamalara gidecekleri ağır ağır ufukta gözükmektedir. Fosil yakıtların özellikle elektrik üretiminde sağladıkları büyük üretim kapasitesinin şimdilik güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklardan ani bir atılımla karşılanması olanaksız gibi gözükmektedir. Ne var ki nükleer tesislerin 4–5 yılda ciddi üretim kapasitesi yaratabileceği gerçeği de Rusya gibi ülkeleri hem enerji üretiminde hem de atmosferimizin kirlenmesine önlem alınmasında şimdiden duyarlı bir yaklaşımla harekete geçirmiştir. Dünya nükleere dönüyor Küresel ısınma, fosil yataklardan elde edilen enerji maliyetinin yükselmesi büyük ülkeleri yeniden nükleer enerjiye çevirmiş durumda. Rusya bu yöndeki kararını açıkladı. Çin, yeni 200 santral hedefliyor. Kanada termik santral yerine nükleere yöneliyor. Rusyadaki petrol tesislerinden... NÜKLEERDE YENİLİKLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle