10 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Armağan KULOĞLU E. Tümgeneral Cumhuriyetçilik, demokratlık tartışmaları üzerine… C S TRATEJİ yığınlarının oylarını almak için popülizm yapmışlardır. Sisteme tedrici bir şekilde dincilik, Osmanlıcılık şırınga edilmeye çalışılmış, laik eğitimden ödünler verilmiştir. 1946’dan itibaren Demokrat Parti’nin bu kesimin oylarını alabilmek için dini istismar ettiğini, bir noktada dini siyasette kullandığını söylemek her halde yanlış olmayacaktır. Daha sonraki yıllarda, hatta günümüzde de halen bu yaklaşımın oy almak için kullanıldığı ve Siyasi İslam’ın bu nedenle gündeme geldiği ve sürekli olarak da gündemde tutulduğu bilinmektedir. Ne ilginçtir ki, Türkiye’yi kuruluş temellerinden saptırma, geriye döndürme mücadelesinde "demokrasi", "demokratlık" kavramları kalkan olarak kullanılmıştır. S on birkaç yıldır ülkemizde cumhuriyetçilik, laiklik ve demokratlık kavramları üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, biri diğerinin alternatifi veya karşıtı olarak gösterilmek suretiyle vatandaşların zihninde karışıklık yaratılmaya çalışılıyor. Cumhuriyet ile demokrasiyi ülkemiz açısından farklı kavramlar olarak kabul etmek yanlıştır. Ülkemizde, arzu edilen düzeyde olmasa dahi demokrasiyi getiren rejim laik Cumhuriyet rejimi olmuştur. Laik Cumhuriyet yok edildiği takdirde demokrasi de, belki de bir daha gelmemek üzere gidecektir. Türk halkı, 20. yüzyılın başlarındaki büyük savaşta topraklarını işgal eden, kendinden oldukça güçlü, emperyalist Batı’ya karşı bir mucizeyi gerçekleştirerek zafer kazanmıştır. Osmanlı’nın küllerinden genç bir cumhuriyet doğmuş, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran değişik etnik kökenlerden halka "Türk Ulusu" denmiştir. Genç Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren yönünü Batı’ya çevirmiştir. Çünkü verilen savaş Batı’nın emperyalizmine karşı olup, Batı’da olgunlaşan demokrasi, laiklik, bilim, pozitif hukuk gibi "çağdaş uygarlık değerleri" insanlığın ortak değerleri olarak algılanmıştır. Anadolu topraklarında yaşanan bu toplumsalsiyasal dönüşüm gerçek anlamda bir devrimdir. Bir aydınlanma sürecidir. Laiklik demokrasinin temel taşı Son yıllarda Türk demokrasisinin temelini oluşturan laiklik kavramı tartışma konusu yapılıyor. Bu tartışma Türkiye’nin her alandaki bakış açısını etkilemiş durumda. Ülkenin dış politikası bile laiklik ilkesinden sapma gösteriyor. ülkenin bir taraftan modern dünya ile ilişkilendirilmesi, diğer taraftan da ülkeye getirilmesi düşünülen demokrasinin alt yapısını teşkil edecek olan laikliğin oluşturulması ve yerleştirilmesi maksadıyla yapıldığı bir gerçektir. Bu zaman içinde devrimler konusunda büyük bir mesafe kat edilmesine rağmen, sonucunun tam olarak alındığını söylemek oldukça güçtür. Savaş yıllarında emperyalistlerle iş birliği yapan saltanatçı, hilafetçi, şeriatçı güçler, Cumhuriyet tarihi boyunca da boş durmamış, sinsi bir karşı devrim süreci başlatmıştır. Daha 1940’lı yıllarda etkili olmaya başlayan irticaî hareketler, çok partili sisteme geçişle birlikte yeni araçlar, olanaklar elde etmiş, siyasal iktidarlar, aydınlanmadan nasibini alamayan geniş halk DEMOKRASİNİN EVRİMİ ATATÜRK DEVRİMLERİ... Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulmuş, 1946’da çok partili sisteme geçmiştir. Bu tarihe kadar çeşitli zamanlarda çok partili sisteme geçiş denemeleri yapıldıysa da başarılı olmamıştır. 1923 ile 1946 yılları arasında, "Atatürk Devrimleri" olarak ifade edilen, din işleriyle devlet işlerini birbirinden ayıran, modernizasyona ve medeni yaşantıya ilişkin bir seri yenilik yapılmış ve bunların uygulaması takip edilmiş ve bunlar yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bilindiği üzere bu devrimler toplumdan, diğer bir ifadeyle tabandan gelmemiş, üstten yapılmış (jakoben) ve devrimlerin yerleşmesi zamana bırakılmıştır. Bu devrimlerin, Cumhuriyet mitinglerinden... Bugün yapılan bir kısım değerlendirmelerde, Türkiye’nin tam demokrasiye geçiş zamanlamasında biraz erken davrandığını ifade etmek mümkündür. Ayrıca Türkiye’de demokrasinin, ülkeye yerleşmesinde bir süreç geçirdiği, 1960 askeri müdahalesi, 1971 muhtırası, 1980 askeri müdahalesi, 1997 Milli Güvenlik Kurulu kararları ve 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında yaşananlar ve yapılan Cumhuriyet mitingleri gibi olaylarla evrim yaşadığı bir gerçektir. Bu evrim sürecinde, üstten gerçekleştirilen devrimlerin, halktan gelen Cumhuriyete ve devrimlere sahip çıkma talep ve tepkileriyle birleştiği görülmektedir. Bütün bu gelişmeler demokrasinin yerleşmesi için bir evrim sürecine ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu süreçte demokrasinin kendi hasletleri olan insan hakları, özgürlük ve çoğulculuk ile kendini yok etmesine imkân verilmemesi gerektiğini göstermektedir. Diğer taraftan BOP çerçevesinde seçilen ülkelere demokrasinin, diğer bir ülke tarafından güç kullanılarak, ülkeleri işgal edilerek getirilmeye çalışılmasının ne kadar hatalı olacağı bütün ülkeler ve herkes tarafından çok iyi değerlendirilmelidir. İslam’ın sadece dini hayatı değil, bunun yanında hukuku, sosyal hayatı ve ticareti de düzenlediği bir gerçektir. İslam ülkelerinde tam bir demokrasinin olması için, mutlaka laikliğin kabul edilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu konunun ABD ve Avrupalılar tarafından yeterince anlaşıldığını söylemek oldukça zordur. Aslında bu konunun sadece İslam için değil, diğer dinler ve özellikle Hıristiyanlık için de geçerli olduğunu söylemekte yarar görülmektedir. Ancak Hıristiyan toplumların, laikliği ve demokrasiyi oldukça uzun bir süreç sonucunda, toplum düzeninde hayata geçirdikleri ve bu nedenle içinde yaşadıkları laik düzeni doğal bir yaşam alanıymış (lebensraum) gibi gördükleri, dolayısıyla laikliğin önemini
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle