02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Dr. Eren EROL TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası 79 yılında Sovyetler Birliği tarafından işgal edilen Afganistan’a yönelik ABD çok yönlü bir yardım yapılması konusunda harekete geçti. Dini temeller üzerine kurulan söz konusu yardımın ana hedefi, Müslüman Afgan halkının dini bilincini Sovyetlere karşı yönlendirmekti. Böylece komünist Sovyet ordusuna karşı bir cihat hareketinin başlatılmasını körüklemek amaçlanıyordu. Peştunlar ise daha güçlü ve bölgede etkin olmaları bakımından Afgan halkı içinden bu iş için öncelikle seçilmiş etnik gruptu. ABD idaresinin onayıyla onlarca Amerikan düşünce kuruluşunun Afganistan’da şeriatın uyandırılmasını hedefleyen binlerce broşürü yerel dilde basması ve ülkeye göndermesi sağlandı. Öte yandan, Afganistan’daki okullarda kullanılan ders kitaplarına, Rusya’ya karşı silahlı saldırıları teşvik edici cümlelerin yer alması da ABD’li sosyologlar tarafından sağlandı. Örnek vermek gerekirse matematik kitabındaki bir test sorusu "kalaşnikof namlusundan çıkan bir kurşunun hızı 100m/5 saniyedir, 150 metre uzaklıktaki bir Rus askerine ateş edildiğinde kaç saniyede kurşun kafasına ulaşacaktır" şeklindeydi. Bu gelişmeler, Afganistan’daki okulları, yani "medreseleri" direniş odağına dönüştürdü ve genç Sünni öğrenci kesimleri tarafından da cihadın cazibe merkezine geldi. Zamanla bu okullarda eğitim gören öğrenciler, yani Arapça’daki adıyla "Talibanlar", ülkedeki direniş gruplarına, gelecekte bir başka direniş grubu olmak üzere eklendi. ABD’nin yapmış olduğu bu tarz yardımları tamamlayan eksik parça, Pakistan, Suudi Arabistan ve diğer bazı Körfez ülkelerine olduğu gibi Afganistan’a da yaptığı büyük çaptaki silah yardımıydı. Bu yardım, 1989 yılında Rusya’nın Afganistan’dan çekilmesinden sonraki dönemde de devam etti. Ancak, bu silah yardımlarının büyük kısmı Sünni Peştun öğrencilere verildi. 1994 yılına gelindiğinde, bu öğrenci hareketi "Taliban Hareketi" adıyla dünya genelinde tanımlanmaya başlandı. Bu geniş çaplı öğrenci hareketine hâlihazırda yapılan silah yardımının, gelişmiş suikast silahlarını da içermesi, hareketin içerisinde bir özel örgüt yapılanmasını ortaya çıkardı. Böylece, cihat uğruna savaşmak için Afganistan’a giden militanların bazıları, ABD istihbaratçılarının kontrolünde, Pakistan ve Suudi istihbaratı tarafından seçildi ve bunlar özel eğitime tabi tutularak Afganistan’daki cihadın temelini ve tabanını, yani kaidesini oluşturdu. ABD’nin Irak politikasının sonuçları… C S TRATEJİ görüldü. Buna paralel olarak ElKaide, Irak’taki siyasi sürece katılan Sünnilere karşı da eylem başlattı. Öte yandan bu gelişme, Sünni direnişçi grupları bazı bölgelerde ElKaide’ye karşı koymaya zorladı ve kendi bölgelerini onlardan arındırmalarını sağladı. Bunun sonucu olarak, ElKaide’nin Irak’taki manevra alanı daraldı ve üst düzey kadroları da yakalandı. Ancak ABD, yakalanan bu üst düzey ElKaide elemanlarını ne denetimi altında olan Irak’taki meşhur Abu Garip’e ne de Guantanamo cezaevlerine gönderdi. Irak’ta yakalanan bu militanları Basra’ya, İngilizlerin denetimi altındaki Buka Cezaevi’ne gönderdi. Bahse konu olan cezaevi, her ne kadar İngiliz askerleri tarafından denetleniyorsa da Amerikan askeri istihbarat uzmanları da kamptaki durumu kontrol altında tutuyor. Buka Kampı’nda bulunan 100–150 ElKaide elemanı tarafından tüm tutuklular "eğitim"den geçiriliyor. Yüksek ikna kabiliyetine sahip olan bu militanlar tarafından her gün saat 15.00’te kampın içerisinde tahsis edilen büyük salonda tüm tutuklulara "beyin yıkama" niteliğinde yaklaşık iki saat ElKaide’nin cihat ilkesi ve ideolojisi ile ilgili eğitim veriliyor. Kampta bulunan ABD yetkilileri, her bir hücredeki her bir tutukluyu saat 15:00 olduğunda zorunlu olarak ders salonuna gönderiyorlar. Aynı zamanda ABD’li yetkililer tüm tutuklara günde beş kez namaz kılmalarını hatırlatıyor. Kamptaki ElKaide elemanları için potansiyel "öğrenci" kitlesi yine ABD’liler tarafından sağlanıyor. Yani Irak’ın genelinde önde gelen işgal karşıtlarından özellikle Sünni olanları "terörist" olduğu bahanesiyle tutuklayarak kampa gönderiyor. Bu kişiler 6–8 ay sonra, ElKaide’li olarak dışarıya çıkıyor. Çünkü kamptaki tutuklular için tek çıkış yolu ElKaide’li olmaktan geçiyor, aksi halde kampın dışına ancak ölü olarak çıkar. Bu gelişme, bir taraftan ElKaide’nin Irak’taki militanlarını artırırken diğer taraftan da ülkedeki SünniŞii çatışmasını körükleyen yardımcı faktörü güçlendiriyor. Bu nedenlerle de, ABD tarafından tasarlanan bu planın ana hedefi Irak’taki istikrarsızlığın uzun süre daha devam etmesini ön görüyor. Bu bağlamda ABD, Irak’ın güney ve orta kesiminde, SünniŞii çatışmasının derinleşmesinden büyük ölçüde zarar gören, ülkenin yanı sıra komşularının istikrarını da etkileyen bir bölgenin Irak’ta oluşturulmasını hedeflerken, Irak’ın kuzeyinde, istikrarlı ve güven içinde olmasına karşı yine etnik yapısından dolayı komşuları için bir tehdit ve/veya baskı unsuru yaratacak bir oluşum tesis etmeye çalışıyor. ABD, ülkenin yeraltı kaynaklarını kontrol etmek maksadıyla yer üstündeki istikrarsızlığın körüklenmesini sağlayan ElKaide aracını kullanıyor. ElKaide de bu durumu Irak’taki gücünü etkili bir şekilde arttırma hedefine ulaşmak için kullanıyor. ElKaide’nin Irak’taki hedefi, Irak’ın güney ve orta kesiminde hâkimiyetini sağladıktan sonra, şiddet dalgalarını Irak’ın kuzeyine taşıyarak kendi ifadesiyle "mürted" olarak tanımladığı yerel yönetimi düşürmektir. Dolayısıyla ABD, Irak’ta çıkar temeline dayalı tüm planlarını insan değerine dayalı projeye dönüştürüyor. Çünkü ElKaide ABD’nin kendisini kullanarak yürüttüğü bu plandan çıkar sağlama çabası içine girdi. Bu çabanın ortaya çıkardığı şiddet, Irak’taki ABD ve ElKaide başta olmak üzere tüm bölgenin çıkarlarını derinden zedeleyecek bir keşmekeş durumu yaratacaktır. 19 ElKaide’ye eğitim kampları ABD’nin Irak’taki işgali, yalnızca bölge ülkelerine değil, aynı zamanda ElKaide’nin de işine yaradı. ElKaide militanlarının tutuklu bulunduğu kamplara getirilenler keskin militan olarak dışarı çıkıyor. Bu da ülkedeki çatışmaların süreklilik kazanmasını sağlıyor. güçlerini, Irak’a diğer bölgelerden giriş yapmak isteyen silahlı savaşçıların işini kolaylaştıracak biçimde lağvetmiş oldu. Bu durum, Afganistan’da sıkışan ve işlevselliği azalan ElKaide’nin Irak’ta bir üs kurarak Irak bağlantısını güçlü tuttu. Bu gelişme, Irak’ın ElAnbar başta olmak üzere Felluce ve Diyala şehirlerini ElKaide’nin eğitimoperasyon kampına dönüştürürken, bölgeden direkt bu kamplara yeni militanların katılmasını da beraberinde getirdi. İşgalin ilk dönemlerinde, Irak’taki ElKaide ABD işgalci ordusuna karşı yaptığı bazı operasyonlarından ötürü Sünni kesimin sempatisini kazandığı gibi, operasyonlarının Sünni direnişçi grupların hedefleriyle örtüşmesi nedeniyle aralarında parti çekişmesi veya siyasi çatışma da yaşanmadı. Bu dönemde ABD, ElKaide’nin Irak’taki varlığını "Saddam’ın kitle imha silahları" gibi abartılı bir tehdit olarak ileri sürerek işgal ettiği Irak’ta gerçekleştirdiği insanlık dışı saldırılara bunu kılıf olarak kullanmak istedi. Ancak çok geçmeden ABD ordusunun ülkedeki ElKaide militanlarına karşı gerçekçi operasyonlar düzenlemediği, ülkede ortaya çıkan mezhepetnik çatışmasında ElKaide’nin oynadığı role göz yumduğu ve/veya seyirci kaldığı ABD’NİN IRAK’TAKİ PLANI ABD 11 Eylül 2001 olaylarından sorumlu tuttuğu ElKaide’ye ve ElKaide’yi teslim etmediği gerekçesiyle Taliban yönetimine karşı operasyon başlatarak Afganistan’ı işgal etti. ABD’nin işgal ettiği Afganistan’da sıkışan ElKaide’nin, bölgedeki manevra alanı daraldı ve etkisi azaldı. Ortadoğu’dan Güney Asya’ya uzanan bölgede daha etkili bir tehdit unsuru olması için ElKaide’nin başka bir ülkeye kaydırılması gerekiyordu. Buna göre ABD Irak’ı işgal ederek, aslında ülkeyi iç ve dış tehditlerden koruyan ordu, polis ve güvenlik Irak’taki tutuklular...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle