17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Dr. Burak ÇINAR Kuzey Irak’a harekatın olası sonuçları… C S TRATEJİ HÜKÜMET DİRENÇLİ OLMALI Kuzey Irak’a düzenlenecek genel bir harekâtın başarı şansı öncelikle hükümet tarafından belirlenecek olan stratejik hedefe Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belirlenen süre içinde ulaşıp ulaşamamasına bağlıdır. Bunun için taktik ve harekât seviyelerinde ordunun elde edeceği başarıların kesin sonuç alıncaya kadar hükümetin uluslararası platformda karşılaşacağı tepkilere karşı oluşturacağı yoğun dirençle desteklenmesi gerekmektedir. Sonuç alındıktan sonra da, bölgede oluşturulan statükonun belli bir süre korunarak ileriye yönelik risklerin tasfiyesi gerekeceğinden hükümetin bu direncinin kamuoyunun beklediğinden daha uzun süreli olması beklenmelidir. Burada şunu belirtmekte de fayda var. Eğer TSK’nın harekâtı başarıyla devam ederken hükümet uluslararası baskılara boyun eğerek harekâtı stratejik hedeflere varmadan durdurursa TSK itibar kaybına uğrayacak, hükümet ise olayı olabildiğince kendi başarısı gibi gösterebilecektir. Bu durum son yıllarda halk desteğinin yükseldiği TSK’nın yıpranmasına yol açabileceğinden tehlikelidir. Ülkenin belkemiğini oluşturan ordunun yıpratılması ülke geleceği için bir tehdit oluşturacağından, bu konunun üstünde azami hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. S on zamanlarda terörle mücadelede artan kayıp sayısı ile gündemde ön sıraya oturan Kuzey Irak’a harekât düzenlenmesi konusu, Türkiye açısından farklı anlamlar taşımaktadır. Harekâtın PKK’yı bitireceği ve dolayısıyla sorunun çözüleceği düşünülmektedir. Ancak son zamanlarda Kuzey Irak’ta yaşanan birçok gelişme Türkiye için tuzaklarla dolu olup, vahim sonuçlar doğurabilecek bir geleceğin ipuçlarını veriyor olabilir. HAREKAT NEYİ DEĞİŞTİRİR? Harekâtın Türkiye açısından uluslararası önemli bir getirisi vardır. O da Avrupa ve Amerika’daki PKK uzantılı lobiler, Kuzey Irak’ta sağlam bir dayanak olmadan Avrupa’da Türk aleyhtarlığı yapmakta zorlanacaklardır. Başka bir deyişle böyle bir harekât gerçekleştiği ve başarıya ulaşarak PKK’yı bitirdiği takdirde sorun askerisiyasi boyuttan düşerek sadece siyasi boyuta indirgenmiş olacaktır. Bu da Güneydoğu’daki mücadelede Türkiye’ye en azından bir süre için rahat bir nefes aldırabilir. Ancak PKK’nın en önemli gelir kaynağını oluşturduğunu düşündüğümüz uyuşturucu ticaretinin olası harekât sonrasında ortadan kalkacağını düşünmek hata olur. Çünkü eğer PKK uyuşturucu patronluğunu kaybederse, uyuşturucu ticaretinden bölgedeki başka bir küçük aktör pay almaya başlayacaktır. Bu durumda kontrolü elinde bulunduran ABD için fazla bir etki olmayacağını düşünebiliriz. Türkiye bölgesel düşünmeli Bölücü terörle mücadele saldırılar nedeniyle yoğun olarak gündeme geliyor. Türkiye’nin Ortadoğu’daki Kürtçülüğe ve kendi içindeki bölücülüğe farklı yaklaşması TÜRKİYE NE YAPABİLİR? gerekiyor. Öncelikle olayı "Kürt Sorunu" ve "Güneydoğu Sorunu" olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. PKK’NIN ETKİSİZLEŞTİRİLMESİ Kürt Sorunu sosyal, ekonomik, eğitimsel ve etnik PKK’nın varlığının Türkiye’ye zararlarını tartışmaya bile gerek yoktur. Ancak Kuzey Irak’ta kurulması olası bir "Kürdistan"ın ileride Türkiye’ye kayıpları bugünkü gibi onlarla ifade edilen şehitten çok fazlası olabilecektir. Unutulmamalı ki, ABD’nin Abdullah Öcalan’ı iade etmesi Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik operasyonlarının meşruiyetinin düşmesiyle sonuçlanmış ve PKK da bunu fırsat bilerek yeniden organize olmaya girişmiştir. Dolayısıyla bugün ABD’nin PKK’nın aleyhine istihbarat paylaşımı gibi basit bir teknik faaliyette bulunmasının üstünde derin derin düşünülmelidir. ABD’nin sonuçta bölgede istediği bir Kürt devletidir ve Kuzey Irak’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapacağı bir harekât sonucu PKK’yı etkisizleştirmesi de Mesut Barzani ile Celal Talabani’ye bu konuda daha rahat bir manevra alanı sağlayabilecektir. OLAYLARIN ERMENİLEŞMESİ PKK’nın Avrupa ve ABD’de Türkiye aleyhine yıllardır yaptığı propaganda kesin sonuç vermese de Türkiye’ye en azından sosyopsikolojik baskı oluşturmaktadır. Bunun yanında bazı kazanımları PKK’nın yurtdışından Türkiye’yi rahatsız etmesine neden olmaktadır. Bunlar Ermeni diasporası gibi bir hal almadıkça Türkiye için sorun olmayabilir. Ancak Kuzey Irak’taki olası harekât sonucu yaşanması muhtemel göç dalgası yüzünden, Ermeniler’inki kadar kuvvetli olmamakla birlikte Türkiye’ye ciddi rahatsızlık verebilecek bir Kürt diasporasının oluşmasına neden olabilir. Unutulmamalı ki, bu tür Irak sınırındaki girişimler Avrupa ve Amerika’da Türk birlikleri... maddi destek bulabilmekte ve Türkiye’nin başını ağrıtabilecek siyasi gelişmelere neden olabilmektedirler. Ermeni lobisiyle mücadelesi hala dış politikasında bazı hesaplarını alt üst ederek Türkiye’nin stratejik hedeflere ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Buna Rum lobisinin destek vermeye başlaması ve bir de Kürt lobisinin eklenmesi, şu anda Türkiye etrafında coğrafi ve siyasi oluşumlara birlikte sahip olan bölgelerin batıdaki uzantıları olarak ileride Türk Dışişleri’ni daha da zorlayacaktır. Dikkat edilmesi gereken bir husus askerisiyasi çözüm gerektiren konuları sadece askeri ya da sadece siyasi çözüm gerektiren konulara göre daha karmaşık olup, dolayısıyla çözülmesi de daha zordur. kökenlere dayalı olup genel ve yaygın ekonomik ve kültürel gelişme ile bölgelerarası kalkınmışlık farkının birleşmesi sayesinde çözülebilecek bir konudur ve çözümü ancak uzun vadede mümkün olabilir. Güneydoğu Sorunu ise işin daha çok askerisiyasi yanı olup, dış aktörlerin ileride bölgeden yararlanmak istemeleri doğrultusunda tırmandırılmış çatışmaların oluşturduğu bir konudur. İleride Kuzey Irak’tan buraya olası siyasi sıçramalar göz önünde bulundurulduğunda kısa vadede çözülmesi gereken Güneydoğu Sorunu, askerin, istihbaratın ve siyasi iradenin öncelikli aktörler olduğu bir sorundur ve çatışmaların yoğunluğunun azaltılması sağlanmadan çözülme şansı yoktur. Türkiye’de siyasi ve askeri otoriteler her iki sorun arasındaki bağı stratejik ve harekât boyutlarında inceleyerek birbirinden ayırır ve ayrı çözümler bularak sorunların üzerine giderlerse asıl çözüm sürecine de girilmiş olur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli husus, çözümün Kuzey Irak ile ilişkisinin uluslararası aktörlere rağmen son derece Türkiye’ye özgün olması gereğidir. Türkiye’nin bu bölgede şimdiye kadar izlediği siyasetin dışına çıkarak beklenmeyen bir alternatif strateji geliştirmesi gerekmektedir. Bu siyaset PKK’nın Türkiye üzerine etkisini kırmak ama tamamen bitirmemek, dolayısıyla Kuzey Irak’ta Barzani ile PKK arasındaki dengeyi korumaktır. Bu durum Türkiye’nin şu ana kadar açıkça başarısız olduğu Kürdistan’ın kurulmasını engelleme girişimlerinin sonunda Türkiye lehine son bir koz sağlayabilecektir. PKK KUZEY IRAK’A HAPSEDİLMELİ Türkiye’nin Kuzey Irak’ta öncelikle yapması gereken sınırdan çok derine inmeksizin bazı stratejik noktaları işgal ederek güvenlik kuşağını yenilemek ve siyasi bir süreçle de bunun sürekliliğini
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle