17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Batı’nın Rus iç politikasını yönlendirme, Ya Putin ya da Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası [email protected] R usya parlamentosunun alt kanadı, Devlet Duması’nın seçimleri, 2 Aralık 2007 tarihinde yapıldı. Yüzde 7’lik barajı aşan dört parti oldu. Bugünkü Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bir numaralı aday olduğu Birleşik Rusya Partisi oyların yüzde 64,3’ünü, Rusya Federasyonu Komünist Partisi oyların yüzde 11,57’sini, Vladimir Jirinovsky’nin partisi olan Rusya Liberal Demokrat Partisi yüzde 8,14’ünü ve Adil Rusya Partisi yüzde 7,74’ünü aldı. Duma seçimleri, Rusya’da başlayan iktidar devri, daha doğrusu iktidarın devamlılığının sağlanması sürecinin önemli parçalarından birisidir. Zira bugün Rusya iç politikası açısından başlıca sorun, karizmatik, popüler ve otoriter bir devlet başkanı olan Putin’in Rus Anayasası’na göre üç kez üst üste seçilme hakkına sahip olmamasıdır. Uzun tartışma ve yorumların ardından Rusya’da Duma seçimleri yapıldı. Yöntemi üzerine tartışmaların sürüyor olmasına karşın, Putin’in iktidarı elinde tutacağı ya da "yeni bir Putin’in devlet başkanı olacağı"na kesin gözüyle bakılıyor. Önümüzdeki süreçte olasılıkların hangisinin gerçekleşeceği uygulama alanına yansıyacak. sisini dağıtamadı. Zira Rus mevzuatına göre, parlamento seçimlerinde verilen oylar, değişik partiler adına yarışan adaylara değil, partilerin kendilerine verilmiş oluyor. Dolayısıyla Birleşik Rusya Partisi’nden kimin milletvekili olacağı halen belirsizdir. Yani Putin’in milletvekili olup olmayacağı bile kesin değildir. Bugün Rusya’da iktidar devamlılığının sağlanması açısından üç seçeneğin gerçekleşmesi mümkündür. Bunlardan birisi, Putin’in ya başbakan ya güvenlik konseyi başkanı gibi bir görevde bulunarak ya da hiçbir resmi görevde bulunmadan Rusya’nın fiili lideri olmaya devam edeceği üzerine kuruludur. Bu durum zayıf devlet başkanını gerektirdiği gibi netice itibariyle anayasal reformu da beraberinde getirebilir ve Rusya’nın başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş yapmasıyla bile sonuçlanabilir. İkincisi ise, Putin’in işaret edeceği kişinin yeni devlet başkanı olarak seçilmesi ve bir süre sonra istifa etmesinden sonra Putin’in tekrar devlet başkanı olarak seçilmesidir. Üçüncü ise, Putin’in gerçekten de büyük siyasetten çekilmesi ve yerine seçilecek olan yeni devlet başkanının ikinci Putin haline gelmesidir. Medvedev’in Putin tarafından aday olarak gösterilmesi, belirsizliği biraz olsun dağıttı. Muhtemel halefler arasında genç yaşıyla göze çarpan Medvedev’in bağımsız bir siyasi kişiliğe sahip olmadığı ve Putin’in etkisinde olacağından bahsediliyor. Ne var ki, zamanında aynı betimlemelerin Putin için de kullanıldığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla halen de yukarıdaki üç seçenek geçerliğini koruyor. Asıl söylenmesi gereken, önümüzdeki dönemde söz konusu iktidar devri sorunundan dolayı Rus dış politikasında değişikliklerin meydana gelmesi beklenmiyor. Ayrıca Rusya’daki seçim süreciyle ilgili olarak Batı’da yapılan şiddetli eleştirilere rağmen, bugün ne ABD’nin ne de diğer Batı ülkelerinin Rusya’nın iç politikasının seyrini değiştirebilecek herhangi bir ciddi güce sahip olmadığı da ortadadır. BATI VE RUS DEMOKRASİSİ Son dönemde özellikle AKKA’nın askıya alınması ve ABD’nin füze kalkanı projesine karşı çıkması dolayısıyla Batı basınında gündeme gelen Putin, kendisine has bir üslupla "birilerinin sümüklü burunlarını kapımızdan içeri sokamayacak" durumda olmaları için Rusya’nın güvenliğini artırdığını belirtmişti. Aslında Rusya’daki demokrasinin durumuyla ilgili olarak Batı’dan gelen eleştiri ve demokrasiyi güçlendirme faaliyetlerine Putin’in takındığı tutum da bu kelimelerle ifade edilebilir. Rus yönetimine göre, eski Sovyet coğrafyasındaki "renkli devrimler" veya iktidar değişiklikleri ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin etkisiyle meydana geldi. Buna göre özellikle ABD’nin yürüttüğü demokrasi destekleme faaliyetlerinin demokrasiyle hiçbir alakası yoktur. Dolayısıyla esas amaç, çevre ülkelerinin ve en önemlisi ise Rusya’nın Batı’nın etkisi altına alınmasıdır. Demokrasi yayma faaliyetlerine "içişlerine karışma" olarak bakan Putin, sık sık her halkın kendi gelişme yolunun bulunduğunu belirtiyor. Buna karşılık Batı kamuoyu, demokrasi ve insan hakları gibi değerlerin evrensel hale geldiğini, Rus demokrasisinin durumunun ise Rusya’nın iç işi değil, uluslararası öneme sahip bir mesele olduğu kanısında. Bu görüşe göre, ancak demokratik bir Rusya güvenilir bir partner olabilir. Putin’in işbaşına gelmesinden bu yana gerçekleştirdiği siyasi düzenlemeler Batı’da eleştiri oklarını çekmektedir. Özellikle son seçim süreci, devlet düzeyinde ABDRusya tartışmasının konusu oldu. Son seçimle alakalı olarak ABD ve çoğu Avrupa ülkesi, Putin’i kutlamaktan imtina ettiği gibi, hem devlet düzeyinde hem de AGİT, NATO ve AB gibi çok taraflı düzeyde Rusya’daki seçimlerin adil ve özgür olduğu konusundaki endişelerini de dile getirmişlerdi. Seçimde büyük çaplı usulsüzlüklerin, muhalefete ve bağımsız yayın organlarına ise büyük baskının yapıldığı iddia edildi. Devlet görevlileri tarafından "doğru yönde" oy kullanmaları için halka telkinlerin yapıldığı haber konusu oldu. Eski Sovyet alanında seçimleri gözlemekle uğraşan AGİT ile Rusya arasında patlak veren skandal ise seçim sürecine damgasını vurmuştu. Önce Rusya, AGİT gözlemcilerinin sınırlı sayıda olması gerektiğini AGİT İnsan Hakları ve Demokratik Kurumlar Bürosu’na (İHDKB) bildirmişti. Ardından İHDKB’nin Rusya’ya hiç gözlemci göndermeyeceğini açıklaması, Rusya’da şiddetli tepkilerle karşılanmıştı. Putin, kararın ABD’nin baskısıyla alındığını iddia etti. AGİT ise kararını vize sorunlarıyla açıklarken, ABD yetkilileri AGİT’in kararlarına karışmanın söz konusu olmadığını belirtti. Sonuç olarak Duma seçimlerinde AGİT İHDKB gözlemcilerinin bulunmaması, Rusya’nın prestijine ve Batı kamuoyu nazarında Duma seçimlerinin meşruiyetine zarar getirdi. Ne var ki Rusya, ne bu konuya ne de seçimlerin ardından İKTİDARIN DEVRİ Putin’in karar verme tarzına bakılırsa, genellikle birkaç seçenek üzerinde çalışması dikkat çekmektedir. Eski Savunma Bakanı Sergey İvanov ve eski devlet başkanlık ofisi başkanı Dmitriy Medvedev Başbakan Birinci Yardımcılığı’na yükseltildikten ve medya aracılığıyla popülarize edilmeye başlandıktan sonra, esas yarışın bu iki muhtemel halef arasında gerçekleşeceği yönünde yorumlar yapılmıştı. Arkasından Putin üç sürpriz kararı daha hayata geçirdi. Birincisi, daha önce pek kimsenin tanımadığı Viktor Zubkov’un başbakanlığa getirilmesidir. İkincisi ise Putin’in "iktidarın partisi" Birleşik Rusya Partisi’nden bir numaralı aday olmasıdır. Üçüncü olarak, Putin’in kendi ifadesiyle "17 yıldır yakından tanıdığı" Medvedev’in Birleşik Rusya başta olmak üzere dört partinin devlet başkanı adayı olarak halka sunulmasıdır. Bu kararlar sonucunda, Putin’in şu ya da bu şekilde Rusya’nın "milli şefi" kalacağı konusundaki görüş güçlendi. Ne var ki, bunun ne şekilde gerçekleşeceği konusu halen açıklığa kavuşmuş değil. Parlamento seçimlerinde Putin’in aday olması bile, belirsizlik Oy kullanan Rus seçmenler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle