14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü "Her dost, dost gibi dosdoğru dost olmuyor" "Aklın yolu birdir" unu herkes biliyor. Ama ne acıdır ki bilmesi gerekenler bilmiyor. Öyle olunca da bilmeyenlerin ‘hizaya gelmeleri’ kaçınılmaz oluyor. Talihsiz bir şekilde ülkemizin gündemine Anayasa Değişikliği ve sivil anayasa konuları geldiğinde Başbakan, "Anayasaları yapmak siyasilerin işi, bilim adamlarının değil" demişti. Yine Başbakan, ABD’den dönüşünde ise 21 Ekim’de yapılacak referandum konusunda, ''Bu Anayasa değişikliği ile 12. cumhurbaşkanını ve ondan sonrakileri seçme yetkisi aziz milletimizde olacaktır. Bu referandumda milletimizi 'evet' oyu kullanmaya davet ediyorum'' dedi. Sonra bakıldı ki bir büyük yanlış var ortada. Üstelik işler iyice arapsaçına dönecek. Hemen geri dönüş yapıldı. Meclis başkanlığına verilen önerge ile 11. cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik düzenleme paketten çıkarıldı Başbakan yapılan düzenlemeleri, kanunları ya okumuyor ya da anlamıyor. Buna rağmen her ortamda ‘fetva verecek’ ya da ‘ferman buyuracak’ bir ruh halini taşımaktan da geri kalmıyor… ABD ile ilişkiler… C S TRATEJİ Kaldı ki sıcak takip hakkı Türkiye’nin uluslararası anlaşmalarla elde ettiği bir haktır. Dolayısıyla, hükümet terör konusunda ‘Amerikanın Sesi’ yerine ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sesini’ dinlemelidir. Asker, sınır ötesi harekât istediğini hükümete söylemiştir. Şimdi hükümet de konuyu acilen TBMM’ye taşıyarak bu konuda Amerika’nın ve Avrupa’nın kapamaya çalıştığı bu yolu açmalıdır. B Amerika’da Temsilciler Meclisi’nin, Ermeni iddialarıyla ilgili tasarıyı görüşmeyi gündemine alması bile Amerika’nın Türkiye ile ‘dosdoğru dost’ olmadığının gösteriyor. Terörle mücadele konusunda yıllardır verilen sözlerin gerçekleştirilmemesi de bunu doğruluyor. telefonlaşmadan sonra, sanki ‘Başbakan’a inat’ eder gibi ‘PKK’yı kınama’ tasarıdan çıkarıldı. Varın siz karar verin, Bush’un Başbakan’ın telefonuna ne kadar önem verdiğine? Bu tasarı aslında Türkiye’yi oyalamak ve uyutmak için bir taktik. Bunu göreceğiz… Kendi kuyusunu kazan ülke… FRANSA’YA HADDİNİ BİLDİREBİLECEK MİYİZ? BUSH, YÜREKTEN Mİ YOKSA GÜLMEKTEN Mİ KATILDI? Amerika’da Temsilciler Meclisi, Ermeni iddialarıyla ilgili tasarıyı görüşmeyi gündemine aldı. Bu tasarıyı görüşmeyi gündeme almak bile Amerika’nın Türkiye ile ‘dosdoğru dost’ olmadığının göstergesidir. Temsilciler Meclisi, önce bu konudaki suçluluğunu gidermek için PKK’nın kınanmasını da ‘kerhen’ tasarıya ekledi. Bakıldı ki A.B.D Gezisi’nin " fiyasko olduğu" ortaya çıkacak, Başbakan hemen Bush’a telefon ederek, tasarı ile Türkiye’deki A.B.D düşmanlığının daha da artacağını söyleyerek geri çekilmesini istedi. ABD Başkanı Bush, Başbakan’ın söylediklerine yürekten mi katıldı yoksa gülmekten mi katıldı onu bilemiyoruz. Ama bir gerçek var ki, KAZIK YEMEKTEN USANMADIK... Amerika bize kazık atmaktan, biz Amerika’nın kazığını yemekten usanmadık… Anlaşılan usanmayacağız da… Nedense kazık yemekten zevk alıyoruz galiba… Afganistan’a özgürlük, Irak’a demokrasi diyerek saldırdığı ülkelerin haline bir bakın… Kandan, gözyaşından, vahşetten başka ne var şimdi o topraklarda? Bu Amerika mı bizim terörle mücadelede yanımızda olacak? Buna kargalar bile güler… Kim inanır Amerika’nın terörle mücadeledeki samimiyetine? Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinden akın akın gelen teröristlere dur diyemeyişinin tek sebebi; besleyip, büyüttüğü ve yetkilendirdiği iki peşmerge ile elele veren Amerika’nın, PKK’yı himayesine almasıdır. Şırnak’ta şehit olan 13 Mehmetçiğin de katili işte bu himayedir. Zaman, Türkiye Cumhuriyeti’nin 60’ıncı hükümetinin, terörle mücadele konusunda kararlı, istikrarlı ve samimi olma zamanıdır. Eğer hükümet, terörle mücadelede samimi olduğunu ortaya koymak istiyorsa, bu konuda öncelikle A.B.D. ve Avrupa Birliği’nin ‘vesayetinden’ kurtulmalıdır. Türkiye’nin terörle mücadelede önündeki tek engel, A.B.D. ve Avrupa Birliği’dir. Bakın Fransa’ya…Hangi Fransa’ya mı?.. Hani şu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğine karşı engel çıkarmaktan bıkmayan usanmayan, üstelik gerekçelerini de Türkiye’yi aşağılayarak açıklayan Fransa’ya… Hani şu Türkiye’nin iliğini sömüren terör örgütüne karşı açık açık destek vermekten kaçınmayan Fransa’ya… Hani şu AB’ye girmek isteyen ülkeler için bir zamanlar referandum yapılmasını isteyen Fransa’ya… Hani şu ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarının yasalaşması konusunda, Türkiye’nin inadına kararlar almayı marifet sayan Fransa’ya… Şimdi bu Fransa, Nato’ya girme sevdasında… Hani 1966 yılında, "Nato, ABD kontrolüne geçti " diyerek ayrıldığı Nato’ya… İşte bu Fransa, şimdi Türkiye’den, Nato üyeliği için utanmadan oy isteyecek… Sarkozy’nin şimdilerde Türkiye’ye karşı yumuşamasının ardında Fransa'nın, AB’nin en büyük enerji projelerinden biri olan,Türkmen ve Kazak doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak boru hattı projesi Nabucco'ya katılma isteği olduğu muhtemeldir. Bilindiği gibi 3 bin 300 kilometrelik Nabucco projesiyle Orta Asya gazlarının Avrupa'ya taşınması hedeflenmektedir. Ama daha önemli sebeplerden biri Fransa’nın Nato’ya üyeliği için Türkiye’nin onayına duyduğu ihtiyaçtır. Şimdi kozlar Türkiye’nin elinde…Bakalım kullanabilecek miyiz, yoksa Yunanistan örneğinde olduğu gibi kendi kozlarımızla kendi kuyumuzu mu kazacağız?.. BİR KERE DE ULUSAL ONUR GALİP GELSE... Hatırlanacak olursa Yunanistan’ın Nato’ya dönüşünde de hiçbir şart öne sürmeden Türkiye onay vermişti. Oysa Yunanistan’a, FIR Hattı, Kıta Sahanlığı, Türk Azınlık Sorunları ile ilgili isteklerimiz ve ‘AB üyeliği şartı’ koşulabilirdi. Ama biz bunu yapmadık, yapamadık.. Sonra da 1976 yılında "AB’yi yanımıza alarak Elenizm emellerimizi gerçekleştireceğiz" diyen Konstantin Karamanlis’in Yunanistan’ı tepemize çıktı… "Türkiye’nin Avrupa’da yeri yok. Çünkü Küçük Asya ülkesi" diyen Nicholas Sarkozy’nin Fransa’sının da tepemize çıkması kuvvetle muhtemel... Dedik ya, alıştık kazık yemeye… Burada önemli olan ABD’nin, AB’nin, ya da Fransa’nın takınacağı tavır değildir. Önemli olan 60’ncı hükümetin yaklaşımıdır. Bakalım Türkiye Cumhuriyeti’nin 60’ncı hükümeti, Türkiye’nin mi yoksa Fransa’nın mı isteği doğrultusunda bir karar alacaktır… Bunu hep birlikte göreceğiz… Keşke Fransa’ya taviz vermesek… Keşke Fransa’ya haddini bildirebilsek… Keşke bir kere de ulusal onur, ulusal gurur galip gelse… Ama bugüne kadar olan gelişmeler, bize bugün de hükümetin çeşitli bahaneler öne sürerek Fransa’nın Nato’ya üyeliği konusunda, Türkiye’nin elindeki kozları kullanamayacağını söylüyor. Kimseden yakınmamızın anlamı yok, çünkü kendi kuyumuzu ne yazık ki, kendimiz kazıyoruz… SICAK TAKİP VE SINIR ÖTESİ HAREKET GEREKLİ Hükümetin önceliği sınırlarımız ötesinde, Irak’ın kuzeyindeki teröristlerin kafasına balyoz gibi inecek sınır ötesi harekât olmalıdır. Sıcak Takip için de Türkiye’nin kimseden izin almasına gerek yoktur. Buna ‘uluslararası hukuk’ sığınmasıyla karşı çıkanlar, A.B.D’nin 11 Eylül’ü bahane göstererek Afganistan’a yaptığı saldırıya acaba hangi kulpu takacaktır? Bush
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle