17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. Nuraniye HİDAYET EKREM TUSAM Uzak Doğu Pasifik Araştırmaları Masası [email protected] Ekonomik ilişkilerin yanında Kıbrıs ve PKK konusularında destek bekleniyor C S TRATEJİ 15 tüketimi hızla artmaktadır. Çin petrol tüketiminin %40’ını ithalat yoluyla temin etmektedir. Petrol ithalatının %60’ı Ortadoğu bölgesinden, %20’si Orta Asya ve Hazar’ın doğu kıyısındandır. Çin, bu iki bölgedeki enerji çıkarlarını sağlayabilmek için bölgedeki bir güç ile işbirliği yapmak zorundadır. Bu bölgenin enerji güvenliğini sağlayabilecek en uygun ülke ise Türkiye’dir. 3. Sınır bölge güvenliği: Çin’in, Doğu Türkistan’daki ayrılıkçı faaliyetleri ortadan kaldırması ve ülke güvenliğini sağlaması için Türkiye’nin desteğine ihtiyacı vardır. Doğu Türkistanlılar Müslüman Türk halkı olmasıyla birlikte, siyasî idare dışında diğer bütün beşeri alanlarda Orta Asya ve Türkiye halkı ile bir bütündür. Bu nedenle Doğu Türkistan, Çin’i bu bölgelerden ayıran ve aynı zamanda bu bölgeleri birbirine bağlayan bir bölge olarak, yerüstü ve yeraltı zenginlikleriyle stratejik önem kazanmaktadır. Doğu Türkistan sekiz devlet ile huduttur. Ayrıca siyasî güvenliği de söz konusudur. Doğu Türkistan kuzey, batı ve güneyden yüksek dağlarla kuşatılmıştır, bu da askerî savunma konusunda önemli bir konumda olduğunu göstermektedir. Yani tarihte olduğu gibi güçlenen Çin, Doğu Türkistan’ın bu stratejik özelliğinden istifade ederek her zaman Orta Asya bölgelerine yönelik stratejik derinlik politikasını uygulayabilecektir. Ancak Çin için stratejik öneme sahip olan bu bölge, rakibi için de aynı önemi ifade etmektedir. Ancak Çin, Türkiye’den endişelidir. Türkiye’nin tarihi geçmişi, Türkiye’nin menfaat bölgesinde (Balkan, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya) potansiyel bir güç olması, Batı ile entegre olması ve NATO üyesi olması gibi özellikleri Çin’in Türkiye’ye olan güvenini zayıflatmaktadır. Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütü’nden uzak tutması da bu endişenin bir yansımasıdır. Türkiye Paris Büyükelçisi Hasan Esat Işık ile Çin Halk Cumhuriyeti Paris Büyükelçisi HuangChen arasında 4 Ağustos 1971’de imzalanan bir protokolle iki ülke arasındaki diplomatik ilişki tesis edilmişti. Bu protokole göre, "Bağımsızlık, egemenlik, iç işlerine karışmama, hak eşitliği, toprak bütünlüğünü ve karşılıklı çıkarları koruma prensibi çerçevesinde, bugünden itibaren diplomatik ilişkinin kurulmasına karar verilmiştir." Bu diplomasi belgesinin 35 yıl önce imzalanmasıyla Türkiye’de siyasî çevreler arasında tartışmalar yaşanmıştı. Bu tartışmalar, Çin Halk Cumhuriyeti ile kurulan diplomatik ilişkinin Türkiye’ye ne getirip Türkiye’den ne götüreceği meselesi yani milli çıkarlar üzerineydi. Ancak, tartışma neticesinde Çin ile diplomatik ilişkinin tesis edilme sebebi gizli kalmıştı. ABD ordusunun Vietnam’da saplanması ve Sovyetler Birliği’nin giderek güç kazanması ile Washington siyasî alanda zor günler yaşamaya başlamıştı. Bu olumsuz durumun değiştirilmesi için Richard Nixon hükümeti ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger’in tavsiyesi ile Vietnam’dan çıkma ve Sovyetlere karşı Çin’i stratejik ortak olarak seçme politikası benimsenmişti. Washington’un yeni Çin politikası, birçok ülkenin Pekin’i tanımasına neden olmuştu. Bu uluslararası konjonktürel değişim üzerine Ankara da Çin ile diplomatik ilişki tesis edilmesine karar vermiş ve Kissinger’in tarihi Çin ziyaretinden hemen sonra 4 Ağustos 1971’de iki taraf karşılıklı imza atarak bu ilişkiyi hayata geçirmişti. Soğuk Savaş’tan sonra 1995’te 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Çin’i ziyaret ederek ikili ilişkileri değişik bir boyuta götürmüştü. Siyasî ilişkiler yalnızca ikili çerçevede kalmayıp bölgesel ve küresel konularda fikir alışverişinde de bulunulmuştu. Ticari ilişkilerde kayda değer bir artış olmasa da Türkiye lehine gelişen ikili ticaret ilişkileri vardı. Bu durum 1990’lı yıllardan sonra değişmeye başlamıştır. Bugün Çin’in lehine gelişen ikili ticaret ilişkileri mevcuttur. Savunmaaskerî boyutlu ilişkiler de 90’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlamış ve 1996 yılında doruk noktasına ulaşmıştır. TürkÇin ilişkilerinin gelişmesiyle bazı problemler de ortaya çıkmaya başlamıştı. İki ülkenin ulusal çıkarları aynı olmasına rağmen, ulusal hedefleri farklıydı. Birçok alanda ortak çıkarları vardı ancak dış politika öncelikleri birbiriyle örtüşmüyordu. Ekonomikticari ilişkiler ise Türkiye’nin aleyhine gelişmektedir. 1980’li yıllarda ikili ticaret ilişkilerini arttırmak için belirlenen hedefe ulaşılamamıştı, hatta birlikte üçüncü bir ülke ve bölgeye yönelme stratejisi de gerçekleştirilememişti. Ancak askerî ilişkiler giderek artmaya başlamıştı. Bu gelişmelerle birlikte Türkiye’nin pek hazır olmadığı Doğu Türkistan sorunu da ikili ilişkileri yokuşa itmektedir. Mayıs 1998’de dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in gerçekleştirdiği Çin ziyaretinden itibaren, ilişkilerde daha çok ticaret ve Doğu Türkistan sorunları yer almaya başlamıştır. Çin’in bu hassasiyetini dikkate alarak Aralık 1998’de hükümet, Türkiye’deki Doğu Türkistan ayrılıkçı faaliyetlerini kısıtlayan 36 No’lu gizli genelgeyi yayınlamıştı. Ankara, yükselmeye başlamış olan Çin’e, Türkiye’nin AsyaPasifik bölge politikasının gerçekleşmesinin güvenilir partneri olarak bakmaktaydı. 1999’da Çin Halk Kongresi Başkanı Li Peng ve 2000’de Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’in Türkiye ziyareti sırasında, Doğu Türkistan faaliyetlerine karşı tedbirlerin alındığı ve Türkiye’de Çin’i bölme faaliyetlerine izin verilmeyeceği konusunda güvence verilmişti. Hatta Çin’in talebi üzerine 2000’de hükümet, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ı Çin’e Türkiye Çin ile ortak payda arıyor Türkiye, 2000’lerin ikinci çeyreğinin başından itiraben dünyanın yeni süper gücü olmaya ilerleyen Çin ile ittifakını artırmak isterken Kıbrıs ve PKK konularında destek alamıyor. göndererek suçluların iade edilmesine ilişkin bir anlaşmaya imza atmıştı. İki ülke cumhurbaşkanları Süleyman DemirelJiang Zemin arasında terörizme karşı ortak deklarasyon yayınlamıştı. DSP, ANAP ve MHP’nin oluşturduğu hükümet ise çalışma programına "Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin çok yönlü olarak geliştirilmesine özen gösterilecektir" şeklinde özel bir ibare de konulmuştu. Fakat bütün bu çabalara rağmen Türkiye’nin çıkarları karşılanamamıştır. TÜRKİİYE’NİN ÇIKARLARI 1. Çin’in uluslararası arenadaki etkisi: Türkiye, Çin’in BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olacağını, giderek yükselmeye başlayan hatta 20302050 yıllarında ABD’yi geride bırakarak dünyanın süper gücü olabileceğini dikkate almaktadır. Çin ile ilişkilerini geliştirerek Türkiye’nin uluslararası çıkarlarının korunması amaçlanmaktadır. 2. Ticari çıkarlar: Bugün Çin dünyanın üçüncü büyük ticaret ülkesi ve dünyanın altıncı büyük ekonomik gücüdür. Dünya nüfusunun 1/5’ini oluştururken, dünyanın en büyük pazarına sahiptir. Türkiye, Çin pazarındaki pastadan payını almak niyetindedir. 3. PKK ve Kuzey Kıbrıs sorunu: Türkiye’nin güvenliği ve Kuzey Kıbrıs’taki menfaatlerini korumak için uluslararası platformunda Çin’in desteğinin alınması hedeflenmiştir. 4. Füze ve füze teknolojisi alanında işbirliği: Türkiye dünyanın en istikrarsız bölgelerinin tam ortasında olup füze sahibi komşu ülkeler tarafından kuşatılmıştır. Caydırıcı özelliği olan bu tür stratejik silahlara sahip olması Türkiye’nin güvenliği için fevkalade önem arz etmektedir. Bu alanda 1996’da iki ülke arasında işbirliği anlaşmaları yapılmıştır. YENİ DÖNEMDE YENİ İLİŞKİLER Çin’in yükselişi 21. yüzyılın en büyük olaylarından biridir. Batı’nın siyasal ve toplumsal değerleri ile farklı olan Çin’in yükselişi, sadece Asya’nın siyasî ve ekonomik dengelerini değiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana oluşturulmuş uluslararası sistemde de etkisini gösterecektir. Yükselen bir Çin Türkiye için ne kadar önemliyse, ABD ve diğer güçleri de endişeye sokmaktadır. Türkiye’nin milli çıkarlarının büyük bir kısmı Batı’dadır. Ancak bu statik durum değildir, zaman ve mekâna göre bazı güçler Türkiye için daha önemli olabilir. ÇİN’İN ÇIKARLARI 1. Türkiye’nin özel stratejik konumu: Jeostratejik konumu olan Türkiye’yi kazanmanın, Çin’in büyük ülke olma rüyasının gerçekleşmesi için fevkalade önemi vardır. Türkiye’yi kullanarak jeopolitik anlamda rakiplerinin (ABD, AB, Rusya ve Hindistan) Çin’e tehdit oluşturmasını engellemiş olacaktır. Türkiye ile olan iyi ilişkileri Çin’in Avrasya’daki etkinliğini daha da arttıracaktır. 2. Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinde enerji işbirliği: Çin’in ekonomik kalkınması ile enerji Hu Cintao
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle