17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kin duygusunu İslam’a karşı kullanarak çeşitli etnik ve dini azınlık grupların bir bütün olarak Hindistan’ı oluşturmalarını sağlayabilmektedir. Aynı baskı ve sindirme yöntemi yine güçlü ve Hindistan’dan kopmaya namzet Sikh ve Dalit’ler için de geçerlidir. Yani yeri geldiğinde ve özellikle Keşmir ve Assam gibi bölgelerde halk kitleleri Müslümanlara veya Sikh’lere karşı kışkırtılmakta ve hatta soykırım benzeri tedhiş hareketlerine bile göz kırpılmaktadır. Geçmişte çeşitli yerlerde Sikh’lere girişilen ve hala Müslümanlara karşı Keşmir’in Hindistan’a ait bölümünde süregelen katliamlar bunun örneklerindendir. Bu anlamda, Hindistan’da Hindutva’ya yani merkeziyetçi, şovenist bir milliyetçilik olarak ortaya çıkan yeni Hint emperyalizmine muhalif olan herkes tehdit altındadır. Halkın yaşam hakkı ve yasalar önündeki korunması Hint Brahmanizminin izin verdiği ölçüdedir. Kast sisteminden dolayı düşük sınıfa mensup olarak doğanlar da sistemin bu vahşiliğinden öncelikle nasibini almaktadır. Hindistan’ın hiçbir zaman tam ve gerçek millet olmadığı, değişik etnik kökenlerden gelen kitlelerin süreç içinde dışarıdan gelen istilacılarla bir arada yapay bir şekilde tutulmuş olduğu ve bu sistemin şimdi Hinduizmce sürdürüldüğü olgusu da bu noktada önemlidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da, bilinenin aksine Hinduizm’in bir din bile olmayıp esasen sadece bir sosyal düzen olduğudur. Bu sosyal düzenin Müslümanlığın yarımadaya gelene kadar sürdürüldüğü ve İngiliz koloniyalizminin Hindistan’a yerleşmesiyle, sosyal düzenin sürdürülmesi amacıyla İngilizler tarafından bir din gibi kabul gördüğü de değinilmesi gereken bir husustur. C S TRATEJİ Hinduların, Ganj nehrindeki ayinlerinden... 11 bastırılmış olması ve 100 bin kadar Sikh’in bu süreçte hayatını kaybetmesi de hatırlardadır. Her şeye karşın ve gerektiğinde kuvvet de kullanarak milli bütünlüğünü korumak yolunda çaba gösteren Hindistan’ın içerde bağımsızlık anlamında kötü örnek olabilecek ve yok edilmesi gereken bir Pakistan’la ilgili Hint girişimleri 194849, 1965 ve 1971 savaşlarıyla sürdü. Özellikle, Pakistan’ı ortadan kaldırmak için Doğu parçasını, Bengaldeş’i 1971’de işgal eden Hindistan, bunda Bengaldeş halkının ve ordusunun kararlı bir şekilde karşı koymasıyla başarısız oldu. Bengaldeş Güney Asya’da, Hindistan’ın Doğusunda ayrı bir Müslüman devlet olarak ortaya çıktı. Bu girişiminde de başarısız olan Hindistan’ı bugün büyük ekonomik atılım gayretlerine karşın içindeki çözümlenmemiş siyasi sorunlar nedeniyle sıkıntılı günler beklediğini söylemek bu bağlamda bir kehanet olmayacaktır. Hindistan’da çeşitli halk gruplarının oluşmasındaki en önemli unsurlardan biri din olarak karşımıza çıkarken, Hint emperyalizmi başta Müslümanlar olmak üzere çeşitli etnik grupları büyük baskı altında tutuyor. Hindistan’daki siyasi partiler de bu durumu kullanıyor. Muhammed Ali Cinnah bu direnişin çizgisini "Güney Asya Müslümanları bir millettir" diyerek ve Müslümanlığın evrensel yönünü de vurgulayarak dile getirmişlerdir. Bu gelişme, Hint emperyalizmine tersti ve diğer etnik ve dini grupları da tetikleyebilirdi. Bu nedenle Pakistan da güçsüz düşürülmeli, hatta ortadan kaldırılmalıydı ve Güney Asya Hint emperyalizmin yörüngesine girmeliydi. Bu vesile ile Hindistan’ın yerli halkına da Pakistan gibi bir milli oluşumun başarısız olacağı kanıtlanmalı ve Pakistan’ın izinde, bağımsızlık arayışlarına girmelerinin yanlış bir yol olacağı gösterilmeliydi. Çünkü Pakistan gibi Hint yarımadasında oluşmuş bir milli devletin oluşumu bütün Hint yarımadası halklarını bağımsızlık arayışına yönlendirilebilecekti. Bu noktada Hint emperyalizminin elindeki bir diğer önemli araç da halk kitlelerinin içinde bulundukları ve özellikle manevi açıdan istismar edilebilecek durumdu. Hint Müslümanlarının 1947’de Doğu ve Batı Pakistan olarak bağımsız bir devlet kurmaları başarılı bir şekilde sonuçlanırken, Hint yarımadasının bir başka önemli dini grubu olan ve 1799’dan 1849’a kadar bağımsızlıklarını sürdürebilmiş olan Sikh’ler bunu başaramadılar. İngiltere’den ayrıldıktan sonra bağımsızlık yolunda Müslümanlarla aynı hedefe kilitlenen Sikh’ler, özellikle Kongre Partisinin önlerine sürmüş olduğu kandırıcı tekliflere dayanamayarak, ayrı bir devlet kurma şansını kaçırdılar. Burada Hint yönetiminin değişik etnik ve dini grupları bir arada tutabilmek için, tutmadıkları vaatlerde bulunmayı bir taktik olarak sıklıkla kullandıklarını ve grupları kandırmada başarılı olduklarını belirtmekte yarar vardır. Bedeli de halen özellikle Keşmir’de vaat edildiği halde tutulmayan selfdeterminasyon hakkı örneğinde olduğu üzere Keşmir halkınca ağır bir şekilde hala ödenmektedir. Yine 1984’de, benzeri şekilde Sikh’lerin kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulmaması nedeniyle kanlı bir şekilde İndra Gandi hükümetince HİNDİSTAN’IN POTANSİYEL PATLAMA NOKTALARI Özellikle, Keşmir’de süregelen çatışmalar ve Cammu ile Keşmir’de özgürlük için selfdeterminasyon hakkı isteyen Müslüman Keşmirliler, Hint ordusunun baskılarına bugüne kadar 90.000 civarında kayıp vermiş olmalarına rağmen direnme kararlılığındadırlar. Yine Gujrat, Maharaştra, Madya Pradeş ve Utar Pradeş’teki Müslümanların bugüne dek uğradıkları baskı ve katliamlar kanayan bir yaranın devam eden sorunlarını birlikte getirmektedir. Yaklaşık 150 milyonluk Müslüman bir kütle bugün Hindistan’daki acımasız ayırımcılıktan nasibini almaktadır. Pencap’da halen çoğunlukta olan ve ciddi ayrımcılığa uğrayan Sikhler’in heran baş kaldırmaya hazır bir durumda olduğunu ve hatta bir gün bağımsız bir Kalistan’ı kurmaya yelteneceklerini de belirtmek gerekir. Hint yönetiminin şiddetinden geçmişte nasibini almış olan Assam halkı da tepki içinde olup, patlamaya hazırdır. Emperyalist bir devlet anlayışında olan Hindistan’ın nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını oluşturan çeşitli dini ve etnik gruba mensup kitleleri bugüne kadar kast sisteminin üst tabakası olan yüzde 15’lik kadar bir azınlıkla yönetmeyi başarması baskı, kandırma, boş vaatler ve hatta katliamlarla yapay bir şekilde sürdürülmüştür. Hint kast sistemindeki en üst sınıf olan Brahman yönetiminin özellikle dünyadaki en belirgin ve katı ayırımcılık örneği olan kast sistemi üzerine kurmuş olduğu devlet anlayışının, bu yapay inşa üzerinde daha ne kadar süreceği merak edilen bir husustur. Bütün bu çelişkili toplum yapısına karşın Hindutva çizgisindeki bir Hint emperyalist yönetiminin gereği olarak yayılma ve hatta Orta Asya’ya uzanma amaçları taşıyan Hindistan bu noktada kendini engelleyebilecek ve Orta Asya’ya el atmasını önleyebilecek bir Pakistan’ı her koşulda dikkate alma gereğini duyacaktır. HİNT EMPERYALİZMİNE KARŞI DURAN PAKİSTAN Bütün bunlara karşı, Hint yarımadasında sürekli gelişen Müslümanlık başlangıçta dine dayalı bir devlet kurma anlayışından ziyade, yukarıda değinilen bir şekilde ve bir anlamda yapay olarak ortaya çıkmış, Hinduizm egemenliğinde bir millet anlayışına karşı direnmeye başlamıştı. Daha sonra özellikle Muhammed Ali Cinnah ve Dr. Allama Muhammed İkbal’in de önderliğinde İslam dini etrafında milli bir dayanışma oluşturuldu. Mustafa Kemal'den sonra Cumhuriyet yönetiminin Doğu'da özgürlüklerini kazanan uluslar için bir zorunluluk olduğunu her vesile ile vurgulamış olan Dr. Muhammed İkbal ve Pakistan’ın kurucusu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle