17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] İşçi Partisi uçurumun kenarında C S TRATEJİ vermedi. 4 Mayıs 2006’da gerçekleştirilen yerel seçimlerde ise İşçi Partisi 1982 Falkland Savaşı’ndan beri aldığı en kötü yerel seçim sonucuyla 17 belediye başkanlığı ve 200’den fazla yerel meclis üyeliği kaybetti. Diğer taraftan Tory Partisi olarak da bilinen Muhafazakârlar bu seçimlerde, 1992’den beri aldıkları en iyi yerel seçim sonucunu elde ettiler. Yıldızı yükselen yeni parti başkanları David Cameron’un da etkisiyle Muhafazakârlar, geçen seçime oranla fazladan 15 belediye başkanlığı ve yaklaşık 250 yerel meclis üyeliği kazandı. İngiliz basınına göre, alınan oy oranlarının genel seçim sonucu olarak yansıtıldığında Muhafazakâr Parti yüzde 40 ile birinci, Liberal Demokratlar ise yüzde 27 ile ikinci çıkıyor. Bu durumda İşçi Partisi yüzde 26 ile ancak üçüncü parti olabiliyor. Durum böyleyken Blair’in son Ortadoğu krizindeki tutumunun partinin oy oranını daha da düşürdüğünü düşünmek yanlış olmayacaktır. İ srailLübnan krizi sırasında genel başkanı olduğu İşçi Partisi’nden ve İngiliz kamuoyundan yükselen seslere kulaklarını tıkayan İngiltere Başbakanı Tony Blair, bireysel bir duruş sergileyerek "ateşkesin kalıcı olmasını sağlayacak tedbirler alınmadan ateşkes istemenin boş bir jest olacağı" gerekçesi ile İsrail’e resmi olarak ateşkes çağrısı yapmadı. Kana bombardımanından sonra isyanını saklayamayan Dışişleri eski bakanı, Avam Kamarası yeni başkanı Jack Straw, İngiltere’nin İsrail karşısındaki tutumu ile ilgili endişelerini en sert biçimde dile getiren İşçi Partisi üyeleri arasında yerini alırken parti içi muhalefet de, Blair’in dokuz yıldır sürdürdüğü başbakanlık görevinden artık ayrılması gerektiğini savundu. Ortadoğu krizini öngöremeyerek daha doğrusu herhangi bir kriz olasılığını hesaba katmayarak Dışişleri Bakanlığı’na Straw yerine son derece tecrübesiz Margaret Beckett’i atamış olması ve İsrail’e yardım amaçlı askeri malzeme taşıyan ABD uçaklarına İrlanda’nın vermeyi reddettiği iniş iznini vermesi Blair’i İngiltere’de bir kere daha ağır eleştirilerin hedefi haline getirdi. İngiltere’de Blair dönemi biterken POLİTİK SKANDALLAR VE YEREL SEÇİM Kabinesindeki rüşvet skandalının ardından koltuğu sallanmaya başlayan Tony Blair’in Lübnanİsrail krizinde de “GORDON’U BEKLERKEN” İsrail üzerinde arabuluculuk kişisel duruş sergileyerek İsrail’e yönelik İngiltere’nin anlamında etkisinin aslında sıfır olduğunu ortaya koyan son gelişmelerin önümüzdeki ateşkes mesajı vermemesi, İngiltere günlerde İngiliz iç politikasında daha büyük yankı bulması bekleniyor. Avrupa’yı Başbakan’ını daha da yıprattı. Bu tutumu çapta kavuran olağanüstü sıcaklara rağmen Pazar günü aralarında Yahudi Blair’in İngiltere’deki Yahudi cemaati geçtiğimiz cemaati mensuplarının bile yer aldığı 2000 Blair’i protesto etmek için Trafalgar mensubu 2000 kişinin protestosuyla karşı kişi Meydanı’nda toplandı. Ancak Parlamento’nun anda tatilde olması nedeniyle esas anlamkarşıya kalmasını da engelleyemedi. şu daki protestoların politik hayatın yeniden görüşmelerinde, beklediği desteği İşçi Partisi yerine muhalefetteki Muhafazakâr Parti’den alması ve yasanın ancak bu şekilde kabul edilmesini sağlaması İngiliz basınında Blair için "veda çanlarının çalması" olarak yorumlandı. Arkasından gelen Kültür, Medya ve Spor Bakanı Tesa Jowell’ın kocasının karıştığı rüşvet skandalı da Blair’in eriyen güvenilirliğinin iyice dibe vurmasına neden oldu. Jowell’ın avukat olan kocasının İtalya’nın eski Başbakanı Silvio Berlusconi’den rüşvet aldığı iddiaları karşısında Blair’in, basın ve muhalefetin "BBC’nin kontratlarını böyle bir bakanın imzalamasını istemiyoruz" ve "2012 Londra Olimpiyatları’nın hazırlıklarını yapması için kendisine güvenmiyoruz" şeklindeki ısrarlarına rağmen Jowell’ın istifasını istemeyerek ona destek vermesi, sadece kendisine değil kabinesine de büyük zarar verdi. Bütün bu olumsuzlukların ardından sular henüz durulmamıştı ki, bir de "asalet unvanlarının satışı" skandalı gündeme oturdu. Buna göre Blair, partisinin saymanı Jack Dromy ve Genel Başkan Yardımcısı John Prescott’un haberi dışında, 12 milyoner işadamının İşçi Partisi’ne gizli olarak toplam 14 milyon Sterlin’lik bağış yapmasını sağlamıştı. Bu işadamlarının her yıl Lordlar Kamarası’na sunulan ve Kraliçe tarafından verilen asalet unvanlarını almaya o yıl kimlerin aday olduğunu gösteren listeye İşçi Partisi kontenjanından girmiş olduğunun ortaya çıkması ile skandal büyüyerek Parlamento gündemine taşındı ve muhalefetteki Muhafazakâr Parti olayın gündemden düşmesine uzun süre izin Aslında Blair, geçtiğimiz Mart ayından beri arka arkaya patlak veren skandallar yüzünden oldukça zor günler geçiriyor. Irak işgalinin 3. yıldönümünde, Irak’ta demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü adına mutlak bir zafer kazanamamış olmanın bedelini kamuoyu yoklamalarında aldığı düşük yüzdelerle öderken, kendi partisindeki etkinliğini de önemli ölçüde kaybetti. Örneğin, eğitim reformu ile ilgili yasa tasarısının Avam Kamarası’ndaki Blair, protestolara sinirlense de çoğuna karşılık veremiyor... hareketleneceği Ağustos sonundan itibaren yoğunlaşması bekleniyor. Asıl önemlisi, sonbaharın gelişi ile birlikte Blair’in yerine Maliye Bakanı Gordon Brown’un İşçi Partisi Genel Başkanlığı’na gelmesi ve dolayısıyla İngiltere’nin yeni başbakanı olması için kapsamlı bir kampanya başlatılması bekleniyor. 2009 yılında yapılması beklenen genel seçimlerden çok önce Brown’un başbakan olamaması İşçi Partisi’nin seçimlerde tarihî bir hezimete uğrayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle Blair’in en geç 2007 yılında başbakanlıktan ayrılması gerekiyor. Şu anda İskoçya’da "babalık iznini" kullanan Brown da sessizliğini koruyarak Ağustos sonuna hazırlanıyor. 10 Numara’nın Etkili İsmi: Rupert Murdoch Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde Blair, Brown’u üstü kapalı biçimde "kabilesel liderlik" yaptığı için eleştirirken, partisini de "değişime Muhafazakârlar kadar karşı olmakla" suçladı. Ancak bu son direnişlerine rağmen Blair’in görevlerini Brown’a teslim edeceği zaman yaklaşıyor. Bunun en büyük göstergesi olarak da Times’ta yayımlanan "Blair artık çekilsin" mesajlı makale görülüyor. Bilineceği üzere Times, ünlü medya patronu Rupert Murdoch’a ait ve Murdoch, 1997’de ilk defa başbakan seçilmesinden beri Blair’in en büyük destekçisi olarak biliniyor. 10 Numara içinde hiçbir önemli kararın Murdoch’a danışılmadan alınmadığı söylentisi göz önünde bulundurulduğunda Times’ın makalesinin ne anlama geldiği de açıklık kazanmış oluyor. Buna göre dokuz yıl önce Blair’in seçilmesini sağlayan Murdoch da artık seçimlerden önceki iki yıl boyunca Brown’un başbakan olmasını istiyor. Brown da Muhafazakârlar’ın lideri Cameron da, 2009’daki seçimlerde birinci gelebilmek için Murdoch tarafından desteklenmek gerektiğini biliyor ve buna göre hareket ediyorlar. Murdoch içinse öncelikli konular, yüksek kâr ile AngloAmerikan ittifakının devam etmesi… Bu bağlamda, destekleyeceği politikacıdan da kendisinin bu önceliklerini kollamasını bekliyor. Yani, başbakan ister Blair ister Brown veya Cameron olsun, uygulanacak politikalarda Murdoch çizgisinin dışına çıkılmayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle