Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Siz evinize gidin, doktor birazdan gelecek CEM SUNGUR Kronik hastalıklar can alıyor ve almaya devam edecek. Hem de azımsanmayacak miktarda. Yapılan araştırmalar sadece 2005 yılında 35 milyon insanın kronik hastalıklar nedeniyle yaşamlarını yitirdiklerini gösteriyor. Sanılanın aksine bu ölümlerin sadece yüzde 20’si gelişmiş ülkelerde, yüzde 80’i ise gelişmekte olan ülkelerde izlendi. Üstelik önlenebilir nitelikteki bu hastalıklar nedeniyle oluşan ölümler büyük çoğunluğu 3069 yaş arasında yer alan insanları, kadınerkek farkı gözetmeksizin vurdu. Gelişmekte olan ülkeler iki kez darbe yemiş oldular; hem kronik hastalıkların maliyetlerinin ağır faturasını ödemeye çalıştılar, hem de meslek yaşantılarının en verimli döneminde olan iş güçlerini yitirdiler. 2006 yılında koyulan hedeflere göre, bulaşıcı nitelikte olmayan bu kronik sağlık sorunları nedeniyle kaybedilen yaşamlarda her yıl yüzde 2’lik bir azalma sağlanacak olursa, 2015 yılına ulaşıldığında 36 milyon kişinin hayatı kurtarılmış, bu insanların hayatlarına 500 milyon yaşam yılı eklenmiş olacak. Kronik sağlık sorunlarının başında kalp ve damar hastalıkları, kanserler, diyabet, kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları, kronik böbrek hastalıkları ve akıl sağlığı bozuklukları geliyor. Bu sağlık sorunlarına neden olan riskler de belli ve çoğunluğu yaşam biçimimizle ilişkili. Fazla kilolar, yüksek kolesterol, hareket azlığı, yüksek kan basıncı (hipertansiyon) ve sigara tüketimi. Bu sağlık sorunları neden oldukları yüksek maliyetler nedeniyle sağlık sistemlerini çökme noktasına getirebiliyor ve ülke ekonomilerini olumsuz etkiliyorlar. Bu nedenle istisnasız olarak bütün ülkeler, sağlık ekonomilerini ve sağlık sistemlerini yeniden yapılandırıyorlar. Geliştirilen çözümlerden birisi “kronik hastalık yönetim programları” adını taşıyor. Kronik sağlık sorunu olan bireylerle sürekli iletişim halinde olarak, sorunun gidişatına göre uygun girişimlerde bulunarak ve hastaları kendi bakım ve tedavileri konusunda bilgilendirip yetkilendirerek sunulan sağlık hizmetleri. Bu programların başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için klasik doktorhasta ilişkisinden çok daha farklı bir takım yaklaşımına gereksinim var. Ayrıca bu programlar için geliştirilmiş bir bilgi işletim sistemine ve yazılımlara gereksinim var. Bu programlar bakım ve tedavinin bütün yönlerinin ölçümlenmesini amaçlıyorlar. Risk faktörlerindeki değişiklikler, hastalıklarla ilgili sonuçlar, hastaların memnuniyetleri ve sunulan programların maliyetleri sürekli iyileştirilmeye çalışılıyor. Şu anda ABD ve Avrupa’daki ilgi toplayan konulardan birisi olan “hasta odaklı kapsamlı tıp evi” de sağlık sisteminde yavaş yavaş şekillenen değişimlerden bir başkası. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerini yeniden yapılandıracak. Hasta odaklı bu sistem “kronik hastalık yönetimi” programları için gerekli altyapıyı sağlayacak. Hasta güvenliği, tedavi ve bakım süreçlerinin eşgüdümü ve erişimin sürekliliği bu “evin” en önemli özellikleri. Kısacası bambaşka bir bakış açısı, yetişmiş sağlık çalışanları ve yeterli bir altyapı gerektiriyor. Kronik sağlık sorunlarının çözümlenmesi için hastalık yönetimi programlarının geliştirilmesi konusunda öncülük yapmış son derece seçkin konuklar düzenlenecek bir sempozyum için ülkemize gelecekler. 1 Ekim 2009’da Anadolu Sağlık Merkezi’nde düzenlenecek toplantıda bilgi ve deneyimlerini bizlerle paylaşacaklar. Sağlık sisteminde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan değişimleri bütün yönleriyle gözden geçirmek ve gelecek yıllardaki gelişmeleri izlemek heyecan verici olacak. cem.sungur@anadolusaglik.org 26 EYLÜL 2009 CUMARTESİ 5 ABD’deki çocukların tasarım yeteneklerini görüp Türkiye’dekilerin becerilerini merak eden Tınaz Titiz bu amaçla bir proje hazırlıyor. Titiz çocuklardan tasarımlar bekliyor. Her birinin içinde ABD’de 514 yaş arasındaki çocuklardan dokuz konuda birer tasarım geliştirmeleri istenmiş. Çocukların bir bölümünün düşüncelerini FİGEN yazıyla ifade ATALAY edemeyecek kadar küçük olmaları nedeniyle, tasarımlar daha çok çizimle yapılmış. Sonuç inanılmaz olmuş. Çocukların hepsi de birbirinden yaratıcı sorun çözme becerileri sergilemişler. Örneğin, tasarım konularından biri bir filin nasıl tartılacağı imiş. Beş yaşındaki Michael, buna çok basit ve çok akıllıca bir çözüm bulmuş. Fil, bildiğimiz ev ölçekleriyle tartılamayacak kadar iri olduğu için her ayağının altına birer tartı yerleştirmiş. Böylece, dört ağırlığın toplanmasıyla fili tartmak mümkün olabilecekmiş. Bu tasarımlar, Edward De Bono’nun “Children Solve Problems” (Çocuklar Sorun Çözüyor) başlıklı kitabında yer alıyor. Beyaz Nokta Gelişim Vakfı Başkanı Tınaz Titiz, Türk çocuklarının da yaratıcı sorun çözme becerilerine sahip olduğunu düşünerek bu fikri Türkiye’ye uyarlamaya karar vermiş. Çocuklardan, büyüklere örnek olabilecek tasarımlar gelip gelmeyeceğini merak eden Tınaz Titiz, şimdi tüm çocuklardan tasarım bekliyor. bir tasarımcı var Ana okulu seçerken bunlara dikkat Küçük çocuğunuza okul öncesi bir kurum arıyorsanız, öncelikle bu işe çok zaman ayırmalısınız. “En iyi okul eve en yakın okuldur” deyişindeki doğruluk payını unutmayarak önce evinize en yakın kurumları araştırmalısınız. Bu kurumlarda önce kendiniz, eğer beğendiyseniz sonrasında çocuğunuzla birlikte epeyce zaman geçirmelisiniz. Pozitif Gelişim Özel Eğitim Ve Danışmanlık Merkezi’nden, çocuk gelişim uzmanı Şenay Yılmaz, anaokulu seçiminde annebabalara şu önerilerde bulunuyor: ? Anaokulunun fiziksel özellikleri çocukların hem sosyal hem de fiziksel gelişimleri için önemlidir. Sınıfların çocukların rahatlıkla oynayabilecekleri genişlikte olmasına, çocukların sağlıklarını tehlikeye atacak fiziksel düzenlemelerden kaçınılmış olmasına dikkat edilmelidir. ? Seçilen oyuncakların, eğitim malzemelerinin, çalışan personelin ve en önemlisi gıdaların temiz olup olmadığının gözden geçirilmesi gereklidir. Oyuncak seçimleri önemlidir. Oyuncakların çocukların yaşlarına uygun olup olmadığına, eğitici özellik taşıyıp taşımadığına ve özellikle seçilen kitapların çocukların zihinsel, dil ve akademik öncesi becerilerini destekleyici nitelikte olup olmadığına bakılmalıdır. ? Aileler gruplardaki çocuk sayılarını mutlaka öğrenmelidirler. Çok kalabalık bir grupta eğitim kalitesinin düşeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Anaokulunda 56 yaş grubundaki ideal çocuk sayısı 10 ile 15 kişi aralığıdır. ? Öğretmenlerin çocuğa yaklaşımı, çocuklara karşı sevecen anlayışlı ve olumlu bir tutum sergilemeleri önemlidir. Anaokulunda çocuğa öğretmenlerin yanlış yaklaşımda bulunmaları çocukların okul fobisi geliştirmelerine neden olabilmektedir. Öğretmenlerin alanında uzman kişiler olup olmadığına dikkat edilmelidir. Gruplardaki öğretmen sayılarının kaç olduğu, kaç çocuk ile kaç öğretmenin ilgileneceği, çalışan öğretmenlerin branşları ve mezun oldukları okullar sorgulanmalıdır. Çocuk anaokuluna başladığında nasıl bir ön değerlendirmeden geçirileceği, değerlendirme ve gelişimlerin uzman kişiler tarafından takip edilip edilmediği araştırılmalıdır. ? Bu organizasyon 512 yaş arasındaki çocuklara açıktır. Büyüklerince yapıldığı izlenimi güçlü olan veya yasal sorunlar doğurabilecek tasarımlar başkaca neden gösterilmeden elenecektir. (daha bu yaşlarda bu işlere girişmelerini özendirmemek için ) ? İstenilen tasarım konuları şunlar olup mutlaka her birisi için birer tasarım yapma zorunluğu yoktur; bir tane bile yeterlidir: 1. Sizin bir bireysel sorununuzu çözebilecek bir tasarım yapın, 2. Oturmakta olduğunuz ev, apartman veya siteye ait bir sorunun çözümü için bir tasarım yapın, 3. Yaşadığınız kentin bir sorununun çözümü için bir tasarım yapın, 4. Ülkemizin bir sorununun çözümü için bir tasarım yapın, ? Yapılacak tasarımlar bir adet A4 kağıdı üzerinde olacak ve bir tarayıcı ile taranarak jpg formatında bir epostaya eklenerek yollanacak, ? Her tasarım kağıdının üst orta kısmına, tasarımı yapan kişinin adı ve soyadı, bitirmiş olduğu yaşı ve halen yaşadığı il adı gerekirse büyüklerince yazılacak, ? Tasarımlar siyahbeyaz ya da renkli olabilir; herhangi bir çeşit kalem kullanılabilir, ? Yazı yazma konusunda henüz yeterli beceriyi edinememiş çocuklar için dezavantaj olmaması için tüm tasarımlar çizim şeklinde olacak, çizimlere sadece çok kısa açıklalamalar yerleştirilebilecek, ? Tasarımlar tinaz@tinaztitiz.com adresine yollanacak, ? Gönderilecek tasarımların epostada görülecek olan son tarihi 30 Ekim 2009, ? Gönderilen tasarımlar özlerine dokunulmadan tasarımcının adı ile www.tinaztitiz.com ve www.beyaznokta.org.tr sitelerindeki birer klasörde yayımlanacaktır. Organizasyon koşulları Çöpten çıkan şiirler Katı atık toplayan işçilere mutlaka siz de rastlamışsınızdır. Onlar şimdi dernekleşme çabasında. Bir de yazdıkları şiirlerden oluşan albüm çıkardılar. En büyük yakınmaları ise karnını çöpten doyurmayı tercih etmelerinin erdeminin anlaşılmaması. Katık işçileri ya da atık işçileri; hangisini kullanırsanız kullanın. Geç saatte evinize dönerken yolun bir köşesinde çöplerin arasında DENİZ gördüğünüz, ne bir anlam ÜLKÜTEKİN yaptıklarına veremediğiniz oysa orada sabaha kadar sürecek mesaisini tüketmekte olan insanlar. Yıllarca atık sektörünün ülke ekonomisine getirileri hakkında çarpıcı haberler okumuşuzdur. Genel tablo getirisi hiç de azımsanmayacak bir sektörle karşı karşıya olduğumuz şeklindedir. Fakat sektörün çalışanları, işleyiş şekli genelde göz ardı edilir. Katık işçileri, birkaç yıldır dernekleşme çabası içinde. Bu çaba bilinen bilinmeyen bir sürü engellerle karşılaşıyor. En bilinen örnek yazın Beyoğlu Belediyesi’nin atık toplama ihalesini özel bir firmaya vermesinin ardından zabıtaların bölgede çalışan atık işçilerine yaptığı baskılardı. Firma yetkilisi Sema Kale de yıllardır bu işle geçimini sağlayan insanlar için “onlar benim gözümde hırsız” demekte sakınca görmedi. “Belediye baskıları, enfeksiyon, eklem rahatsızlığı ve yaralanmalar gibi sık görülen hastalıklar barındığımız alanların sağlıksızlığı en önemlisi toplumun bize karşı edindiği ön yargı. Çöple yaşayanlar potansiyel tehdit olarak görülüyor. Ancak kimse insanların kolay yoldan para kazanmaya tenezzül etmeyip karnını çöpten doyurmayı tercih etmesinin ne büyük bir erdem olduğunu anlamıyor.” Eyüp Şahin ve Ziya Şimşek iki atık kâğıt işçisi. 17 Mayıs 2007’de Ankara Konya yolu üzerindeki Metropolitan Oteli’nin önünde ikisine de araba çarptı. Şimşek hastaneye götürülürken Şahin’in cansız cesedi topladığı gazetelerle örtüldü... Birlikte hareket etmeliyiz Ancak iş şiir albümü çıkarmakla hallolacak gibi değil. Mendillioğlu ve meslektaşı da bunu biliyor. Bu yüzden yaklaşık yedi yıldır dernek kurmaktan eylem yapmaya kadar bir çok girişimleri olmuş. Çöp alanında 2004’le birlikte girilen yeniden yapılanma sürecinde neredeyse mesleklerini yapamaz hale gelmişler. Sektörün özelleşmeye başlaması hayatlarında çok şeyi değiştirmiş. O zamana kadar kendilerini çok zorlamayan belediye müdahaleleri sistematik hale gelmeye başlamış. “Binlerce el arabasına yasadışı şekilde el konuldu, onlarca arkadaşımız darp edildi, kimileri ağır yaralandı” diyor Mendillioğlu. Bu baskıları yapan firma yetkilileri öte yandan depoları dolaşarak katık işçilerinin topladıkları malzemeleri kendilerine vermeleri durumunda belediyenin baskılarının son bulacağı konusunda güvence bile veriyorlarmış. Ancak katı atık işçileri dernekleşerek tüm kamusal ve toplumsal alanlarda mücadeleyi seçmişler. Mendillioğlu geri dönüşüm sektörünün topladıkları atıkları sattıkları yerlerde çalışanları da kapsadığını bu yüzden birlikte mücadele etmeleri gerektiğini söylüyor. Çünkü çalışma alanları farklı olsa da sorunlar aynı. Çoğunun sigortası ya da iş güvencesi yok. “Birlikte hareket etmeden yaptırım gücü oluşturamayız” diyerek bitiriyor sözlerini Mendillioğlu. Saat 24.00 Konya yolu Ziya Sürükler düşlerini el arabasında yol boyu. Kim bilir ne düşünür? Nerden bileceksin Yatılmaz ki düşüne düşenin. Ziya, Zulada gizli sevda Sofrada ekmek. Gurbetten gelen haber. herkes için bir şey. Ziya Zayi olmuş yaşam. Ziya kendinden başka herkes. Karşı Metropolitan Otel adını bilir Ziya, bir de çöpünü. Ambalaj türlü zibil. Aliminyumu, peti, plastiği, Hepsi janjanlı, gavurca etiketli. İçindekinin tadını bilmez amma, Ziya bilir ki boşu zulada gizli sevdadır sofrada ekmek. Aha Ziya karşı Metropolitan Otel. Yürü rızkına Ekmeğine yürü Ziya Sürükle el arabanı düşlerin gibi karşıya Karşı Metropolitan Otel Karşı saltanat Senin devletinse ekmeğin İki devlet arasındaki sınır Şimdi Konya yoludur Nereye gitsek sınırlar Nereye gitsek kaçak Nereye gitsek kaçakçı Kato’dan, kızılgedikten öte Kaçağa giderdik Çaya cigaraya Geldik Ankara’ya Bu sefer adımızı koydular Kaçak çöp avcısı Dinine yanam Vazgeçmiyormuş essahtan huylu huyundan Ya bizde var bir arıza Ya bu töresi batası dünya .... Önyargıları kıracak Hrsız mı? Belki de hırsızlık yapsalar çok daha iyi yaşam ve çalışma koşullarına sahip olurlardı. Katık sektörü işçileri için zorlukları fazla getirisi az bir alan. Ancak görünen o ki hikayesi de bol. “Katık Şiirleri” katık işçilerinin bizzat kendi yazdıkları şiirlerin biraraya geldiği bir albüm. Atık Kağıt İşçileri Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu şiir albümü yayınlamaya tüm maddi sıkıntılara karşın düzenli olarak çıkarmaya çalıştıkları “Katık” isimli dergiye gelen şiirleri gördükten sonra karar verdiklerini söylüyor. On şiirden oluşan albümde şiirleri seslendirmeci Gökhan Ulusan ve kağıtçı Şanlıbeş Alabay yapmışlar. Mendillioğlu’na göre albümün katık işçilerine karşı varolan ön yargının kırılmasına katkısı olacak: Ali Mendillioğlu C MY B C MY B