27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ 7 Erkekler bu ülkede özgür değil Hizmette sınır yok: Kiralık arkadaş Japonya bir ilke daha imza attı. Bir dizi teknolojik yeniliğin yanı sıra çağdaş sendikacılık, yoğun çalışma saatleri gibi bir dizi alanda “öncü” konumunu kabul ettirmiş olan Japon kapitalizmi şimdi de servis sektöründe yeni bir sayfa açtı: Düğünler için arkadaş, iş arkadaşı ve akraba kiralanıyor! İnsan ilişkilerinde birşeylerin samimiyetini yitirdiğinden, sahteleştiğinden mi yakınıyordunuz. Merak etmeyin, artık o evreyi geride bıraktık. Çünkü sahte arkadaş, sahte iş arkadaşı, sahte GAMZE akraba artık parayla kiralanıyor. Piyasanın metalaştırıcı gücü, toplumsal ilişkiler ERBİL zemininde de kendisine öyle iş alanları yaratıyor ki... Çürüme mi dersiniz, bozulma mı, yozlaşma mı... Tartışmalı başlıklar bunlar. İyisi mi “piyasalaşma” deyip geçmek. Evet, pisaya söz konusu olunca Japonya’nın öncülüğünü ihmal etmek olmaz. Japonya’da arkadaşlar da kiralanır hale geldi. Pek çok alanda kapitalizmin “ileri”lerini temsil etme iddiasındaki bu ülke, toplumsal ilişkiler alanında paranın girmediği yer bırakmayacak “öncü” bir hamleyle gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerde REUTERS üzerinden medyaya yayılan bir habere göre, Tokyo merkezli Office Agents isimli bir şirket düğünler için arkadaş, iş arkadaşı ve akraba kiralama hizmeti sunuyor. Japonya’da “evlilik sezonu”nun başlamasıyla birlikte haber olan şirketin hizmetleri aslında daha geniş bir alana yayılıyor. Şirket yöneticisi Hiroshi Mizutani, cenaze törenlerinden eğitim seminerlerine dek pekçok alanda “insan kiralama hizmeti” verdiklerini anlatıyor. Tabii güncel olan düğünler için birilerinin kiralanması... Şirket yıllık ortalama 100 düğün için bu servisi veriyor. Düğünler ve diğer başka organizasyonlar için yıllık kiralanan kişi sayısı 1000’i buluyor. Bu tablo karşısında ilk şaşkınlığı attıktan sonra tabii kolay atılmıyor ama akla gelen soru “Kaç para?” şeklinde oluyor. Bir “kiralık arkadaş” 320 lira. Kiralık davetli, düğünde şarkı söyleyip dans ederse 80 lira fazladan para alıyor. Bir de Japonlarda adet olduğu üzere düğünde konuşma yapma “iş”i var ki, onu da yaparsa 160 lira daha ödeniyor. Hatice Gökçe moda tasarımcısı. Uzmanlık alanı erkek giyimi. Erkeklerin giyinmeyi sevdiğini, modayı takip ettiğini ancak bunu saklamak zorunda kaldıklarını söylüyor. Çünkü toplumun erkek üzerindeki baskısı da yoğun. Onlara biçilen rollerin katı sınırları var. İşte bu noktada da iş ona düşüyor. Yaptığı işin erkeklerin özgürleşmesi için onları kışkırtmak olduğunu düşünüyor. Hatice Gökçe erkeklerin sıkça kullandığı dövmenin bir modadan ziyade ruhsal bir ihtiyaç olarak görülmesi gerektiğini söylüyor: “Ama kim bunun ne kadar farkında bilemiyorum. Teninizde taşığıdınız bir simge, resim, Müşterinizin beğendiği ama sizin hiç içinize sinmediği bir ürün isim size pek olduğunda ne yapıyorsunuz? çok şeyi Üzerinde taşıyamacağını düşündüğümde uyarımı yapıyorum. Yani satış için her hatırlatıyor.” şey meşru olamaz, olmamalı. Ben de müdahale ediyorum ve fikrini değiştiriyorum, Satış için her şey meşru olmamalı Hatice Gökçe‘ye göre dünya erkek modasının gözü Türkiye’de. Çünkü bu coğrafyanın ruh iklimini çözümlemek “Erkekler ne giymek ister?” sorusuna yanıt verebilir. Gökçe, ALİ DENİZ Türkiye’nin modadaki fason konumundan da tasarım ülkesi USLU durumuna geçtiğini anlatıyor. Türkiye’nin tekstil tecrübesi de bu anlamda en büyük artısı. Burada bireysel çıkışların önemi ise çok büyük. Türkiye’deki moda anlayışına bir de eleştirisi var; “Bugüne kadar kadın modası üzerinden erkekler feminenleştirildi. Maskülen tavır ise şimdi kadınları etkiliyor. Kadınlığın da bu durumdan kurtulması gerekli, çünkü fazla erkekleştirildiler. İkisi de bedenleriyle barışıp özgürleşmeli.” Hatice Gökçe Moda Tasarım Firması’nın kurucusu Hatice Gökçe, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu. 1998 yılında kendi adıyla tasarım atölyesini kurdu. Erkek giyiminde Türkiye’de ilk isim olan Gökçe, avantgarde tasarımları, defileleri ve sıra dışı etkinlikleri ile Türkiye’de ve yurtdışında pek çok başarıya imza attı. 1999 yılında Japonya’da düzenlenen yarışmada Unique Design, 1998 yılında Türkiye’de katıldığı yarışmada erkekler için hazırladığı koleksiyonu ile de En İyi Tasarım ödülü ve pek çok mansiyon aldı. Deneysel çalışmayı benimseyen ve özellikle yenilikçi kumaş tasarımlarına da imza atan Gökçe, aynı zamanda tekstil şirketlerinde moda tasarım danışmanlığı görevlerini üstleniyor. Hatice Gökçe, Moda Tasarımcıları Derneği’nin (MTD) kurucusu ve yönetim kurulu üyesi. Biz de kendisiyle erkek modasının ne menem bir şey olduğunu konuştuk. Erkek giyimi bakir bir alan Erkek modası dediğimiz şey nedir, nasıl anlaşılmalı? On yıldır erkek giyimi üzerine çalışıyorum ama bu sürenin beş yılı yalnızca bekleme ile geçti. Hareketliliğin başlaması zaman aldı. Şu an bile dünyadaki on defileden sekizi kadın, ikisi erkek. Ama önümüzdeki on yıl içinde bu dengelenecek. Bu bakir ve terk edilmiş bir alan. Yeni yeni keşfediliyor. Çünkü erkek de tüketmek istiyor. Modayı ciddiye almıyor gibi görünseler de öyle değil. Türkiye’de erkek giyimindeki rekabet ortamı da yeni hareketleniyor. Erkek modası dediğimizde hep bir önyargı var. Bunun nedeni nedir? Bu güne kadar kadın modası üzerinden erkekler feminenleştirildi. Maskülen tavır ise şimdi kadınları etkiliyor. Kadınlığın da bu durumdan kurtulması gerekti çünkü erkekleştirildiler. Şimdi ise her iki cins kendine dönme ve kendiyle barışma çabasında. Korunmak istiyorlar, moda da bundan bağımsız değil. Bu ülkenin koşulları, anlayışı farklı. Zira erkek egemen bir toplumuz, geleneklerine bağlı olmak tutuculuk yaratıyor. Bu yüzden dünya modasının çok yakından takip ettiği bir sosyal durumumuz var. Çünkü bu coğrafyayı çözümlemek erkek modasında anahtar rol oynuyor. Erkekler giyinmek, kendileriyle daha çok ilgilenmek istiyor. Ama çekiniyorlar. İmkanı olanlar bunu yurt dışında yapıyor. “Erkek adam simgesi” çok yorucu bir öğreti. Zaten erkekler bu ülkede özgür değil, ciddi baskı altındalar. Geleneksel ve sosyal tavır onları kilitliyor. Nasıl bir ihtiyaç? Peki bu “hizmet” nasıl ortaya çıkmış, nereden ihtiyaç hasıl olmuş? Kimileri bunu, örtük ırkçı bir yaklaşımla “Japonların değişik kültürüne” yoruyor. Genelde Japonların 12 arkadaşı olurmuş da, Batılılara özenmişler de, vs. Japonların değişik kültürüne ilişkin bilinen en genel doğru ile başlayarak bunun da sistemle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Evet, o değişik kültürde insanlar çok yoğun çalışıyorlar ve yurtpansiyon tarzı barınaklarda yalnızca uyuma zamanına sahip olarak, çekmece yataklarda uyuyup çalışmaya devam ediyorlar. Bu durumda o “değişik” kültürün arkadaşlık ilişkisi üretmesi elbette mümkün değil. Tümüyle kurgusal bu varsayım ve değerlendirmeleri bir yana bırakalım ve şirketin bu servisi “icat ettiğini” düşünelim. Böylesi bir girişimciliğin de Japonya’dan filiz vermesi yine anlaşılır olacaktır. Özetle “piyasa herşeyi metalaştırıyor” önermesi bu defa toplumsal ilişkiler alanında ve dahası “arkadaşlık, akrabalık” müesseselerinede de geçerlilik kazanıyor. Böyle bakınca Japonya’nın “değişik kültürü” o kadar da kendine özgü görülmemeli. Nitekim, düğünlerine “arkadaş, iş arkadaşı, arkaba” kiralamak isteyenlerin hangi saiklerle bunu yaptığına ilişkin değerlendirmelere bakınca bunun hemen yanıbaşımızda da “çok mümkün” olduğunu gözleyebiliriz. Öncelikle müstakbel hayat arkadaşları, karşı aileden kişileri, hatta kimi örneklerde birbirlerini etkilemek için bu yola başvuruyorlarmış. “Ne geniş çevrem var” gösterisi için yani. Sadece sayı önemli değil, iş arkadaşları ve mümkünse patron kiraladığınızda yine kız/erkek tarafını kariyerinizin gücü konusunda etkileyebiliyorsunuz. onun görmediği bir şeyi gösteriyorum. Ya müşteri profili? Tiyatrocular, ressemlar, şirket sahipleri... Genelde meslek gruplarında öncü kişiler bunlar. Giyinmeyi seven erkekler artıyor. Yurtdışından da talep var. Oscar Wilde “Moda olan demodedir” diyordu. Şimdi moda ne? Kişiye özel ilaçlar olduğu gibi kişiye özel kumaşlar, renkler ve takılar moda. Renkler ise gri ve tonlarında. Desenlerdeki optik oyunlar, teknolojiye gönderme yapan renk ve doku geçişleri de buna dahil. Ayrıca yalnızca görüntü değil, kullanışlı ve ikinci bir faydası olan ürünlerin seçilmesi de artıyor. Türkiye bir “moda ülkesi” değil, fason üretimin merkezi. Ama değişim de başladı. Bunu ne tetikledi? Son yıl 1015 yıldır Türkiye fason ülke konumundan tasarım ülkesi olmaya doğru gidiyor. Geride bıraktığımız beş yıl içinde atılan adımlar bu işi epey hızlandırdı. Bireysel çıkışlar bunda önemli rol oynadı. Yurtdışındaki teşviklerden yararlanıp, dünya fuarlarında kendimize yer edindik. Ama yine de tek başına hareket etmek anlamsız. İtalya’da ya da Fransa’da bir tasarımcı yaptığında bu anlaşılır. Çünkü ülke bir markadır. Türkiye elbette bu konuda çok geride. Fason olma durumu ise Türkiye’yi eğitti. Çünkü aşamaları ve yapımı çok iyi biliyoruz. Şimdi sıra yaratmada. Amacım ezberleri bozmak Siz bu noktada neler yapıyorsunuz, anahtarı bulabildiniz mi? Ben burada provokatörlük yapıyorum. Karşılaştığım en büyük sorun da belki de erkek giyim arşivimizin olmaması. Benim derdim sınırları kaldırmak, soru işaretleri yaratmak, ezberleri bozmak. Elbette bir erkeği anlamak onun gibi düşünmek zor. En basitinden kadınlar bir şeyi alırken dener. Erkek denemez, bedenini söyler ve alır. Uzun vadeli giyebilecekleri ürünlere yatırım yaparlar. Kadın ise şimdiyi düşünür. Erkekleri anlamak kolay değil. Peki erkekler ne ister? Söylemeleri gerekir, onları değiştiremezsiniz. Ben erkekleri anlamaya çalışıyorum ama yaptığım hayal dünyamda yarattıklarımdan onlara öneri vermek, seçmeleri için örnekler göstermek. Hayalimi seçmelerini bekliyorum. Bazen de öyle parçalar seçiyorlar ki beni de şaşırtıyorlar. Erkekler bedenlerini yeni yeni keşfetmeye başlıyor. Bedenleri ile barışık değiller. Ona güveniyorlar ama onu tanımıyorlar. Elbette seçenekleri de az. Türkiye’deki büyük markalar da günü kurtarmak için iş yapıyor. Kriz talebi arttırmış Yine krizle birlikte bu hizmetin popülerliğinin arttığı söyleniyor. İşsizlik artar, geçici işlerde çalışanların sayısı yükselirken bu konuda “güvenilirliğini” yitirmemek isteyen damat ya da gelinin böyle bir düzmece gösteriye başvurması anlaşılır hale geliyor. OfficeAgents’ın yöneticisi Mizutani, sahte konuklar için şirkete başvuranlar arasında yakın zamanda işini kaybetmiş ancak itibarlı imajını sürdürmek isteyenlerin fazla olduğunu söylüyor. Yine bir başka açıklayıcı not için, Office Agents’ın diğer insan kiralama hizmetlerine göz atmak gerekiyor. “Escort” olarak bilinen refakatçilerden başlayan kiralık insan hizmetleri aşık/sevgili kiralamaya kadar varıyor. Sahte aşık/sevgili, aile ile tanıştırmak içinmiş; evrimleşmiş bir aile ilişkisi! Kendinizi önemli göstermek için sekreter kiralıyorsunuz: Sahte sekreterle “önem” kazanıyorsunuz. İşte piyasanın önemi! Parayı bastırıyorsunuz ve şu üç günlük dünyada işinize bakıyorsunuz. Birileri hâlâ samimiyetsizlikten, sahtelikten yakınıyor... oysa sahtesi para ediyor! İki erkeğin kavgası Bu sezonki koleksiyonunuz “Invincible” da yenilmezlik mitinden yola çıkıyorsunuz. Anlatır mısınız nedir derdi? 2009 ilkbahar yaz sezonu için erkeğin yenilmez olma mitinden yola çıkarak hazırladığım ‘Invincible’ koleksiyonu daha önceki koleksiyonlarla kıyaslandığında daha renkli bir görüntüye sahip. ‘Invincible’ koleksiyonu 45 parçadan oluşuyor. Sarı, açık pembe, fıstık yeşili, gri ve mavi gibi canlı renkleri ağırlıklı kullandığımız bir koleksiyon olan ‘Invıncible’da, “İnsana pötikare yarı parlak ve optik oyunlu kumaşlar kullandım. Özellikle yatırım optik oyunlu kumaşların yapısını bozmak adına, çeşitli dikiş sektörde teknikleri kullandım, onları biraz daha yoğurdum aslında. uzun süre Invincible koleksiyonumda tamamen iki erkeğin kavgasını konu pas geçildi. aldım. Aslında bu iki erkek hiçbir şey için savaşmıyor, daha Bu ülkenin özgür olabilmek adına kendileri için savaşıyordu. Defile ve sermayesinin fotoğraf çekimini de bu yönde yaptık. Erkeğin insan olduğu görmezden gelindi. özgürlüğünü elde etmesi gerekiyor, çünkü hep bir Makine parkuruna dayatma var. O dayatmaları kırıp, gerçekten yatırım yapıldı. Zihinsel istedikleri şeyi tercih ediyor olmaları sermaye hep geri planda gerekiyor. tutuldu. Şimdilerde düşünen ve inanan sanayiciler var. Artık korkmuyorlar.” FOTOĞRAF: MEHMET TURGUT C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle