Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Alkolün küresel sağlık yükü CEM SUNGUR Geçen haftanın gündeminde yer alan konulardan birisi alkollü içkilerin reklamı konusunda getirilen kısıtlamalardı. Alkollü içecek reklamlarıyla ilgili yeni kurallar daha ayrıntılı şekilde tanımlanmış oldu. Konu farklı boyutları ile tartışılmaya devam ediyor ama alkollü içkilere bağlı küresel sağlık sorunları konusundaki bilgiler bu tartışmalarda yer almıyor. 27 Haziran 2009’da yayınlanan The Lancet dergisinde bu konudaki çarpıcı bilgiler ayrıntılarıyla paylaşıldı. Dünya toplumlarının büyük bir bölümü alkol tüketmiyor. Bu hem toplum sağlığı açısından hem de pazarını genişletmek isteyen endüstri açısından iyi haber. Öte yandan alkolün küresel sağlık yüküyle ilgili veriler şimdiden ürkütüyor. Alkol dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 4’ünden sorumlu. Bu oran tütün tüketimi nedeniyle hayatını kaybedenlerin yarısı kadar. Sağlıksız alkol tüketimi geliri düşük ülke ve toplumlarda çok önemli bir sağlık yükü oluşturuyor, sağlık harcamalarının artmasına neden oluyor ve henüz ölçümlenememiş toplumsal yükler oluşturuyor. Alkolün bir sağlıklı yaşam ürünü olarak tanıtımı doğru değil. Gelişmiş ülkelerde, orta ve ileri yaş grubunu oluşturan bireylerde kalp damar hastalıklarından korunmak için ölçülü miktardaki alkol tüketiminin kanıtlanmış yararı dışında sağlık açısından mutlak olumlu bir etkisi yok. Alkol ilişkili sağlık sorunlarının en fazla yük oluşturduğu toplumların başında Rusya geliyor. Günümüzde bazı sanayi şehirlerinde yaşayan Rus işçiler neredeyse her gün bir şişe votka tüketiyorlar. David Zaridze ve arkadaşlarının yaptığı araştırmaya göre, 1990 – 2001 yılları arasında Rusya’daki üç şehirde 15 – 54 yaş arasında hayatını kaybeden erkeklerin yarısının ölüm nedeni alkol tüketimi. Günümüzde Rus erkekleri için ortalama yaşam süresi 59 yıl. Ülkemiz de dahil olmak üzere bir çok ülkede ortalama yaşam süresi yetmiş yaşı aşmış durumda. Rusya’da alkollü içkilerden vergi alınması ilk kez Korkunç İvan döneminde, 1550’de uygulandı. İkinci önemli reform ise 1985’de Mihail Gorbaçov tarafından, doktor olan kızı İrina’nın katkısıyla gerçekleştirildi. Üretimi ve satışı kısıtlayan bu yaklaşımın 1 milyon kişinin hayatını kurtardığı ve ortalama yaşam süresini 2 yıl uzattığı öngörülüyor. 1991’deki ekonomik çöküşten sonra ise bu süreç tersine döndü, alkole bağlı hastalık ve ölümler tekrar arttı. 2005 yılında Başkan Putin her yıl 40 bin kişinin alkol “zehirlenmesinden” hayatını kaybettiğini açıkladı. Gerçek sayının ise yılda 600 bin ölüm olduğu sanılıyor. Derginin bir sayfası toplumların alkol sorunlarının üstesinden gelmesi konusunda çalışmalar yapan Sally Casswel’e ayrılmış. Casswell özellikle toplumsal ve küresel düzeyde sivil toplum örgütlerinin yürüteceği programların çok etkili olabileceğine inanıyor. Yeni Zelanda’da Maori yerlilerinin alkol bağımlılıklarından kurtarılması konusunda gerçekleştirdikleri de görüşlerini kanıtlıyor. Araştırmalarını alkolün pazarlanması konusunda yoğunlaştıran Casswell, günümüzde pazarlama bütçelerinin yüzde 50’sinin internet ve yerel radyolara kaydırıldığını belirtiyor. Günümüzde toplumları, özellikle de gençleri alkolün olumsuz etkilerinden korumak için benimsenen genel önlemler üzerinde uzlaşma sağlanıldı. Pazarlama araçlarının denetlenmesi bunlardan birisi. Sadece alkol bağımlılığı değil, sağlık açısından risk oluşturan tüm davranışların zararlı alışkanlıklara dönüşümünde görsel pazarlama araçlarının etkileri üzerinde dikkatle durulması ve etkilerinin bilim insanları tarafından araştırılması gerekiyor. cem.sungur@anadolusaglik.org figenatalay?yahoo.com 4 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ 5 Sınır koymadan olmaz Olumsuzu değil olumluyu vurgulayın Çocuğunuzun kişiliğini eleştirmek yerine, onun gerçekleştirmesini istediğiniz davranışını vurgulamak kişilik gelişimi ve özgüveni için oldukça önemlidir. “Sen nasıl bir çocuksun, hiç güzel davranmıyorsun!” yerine “Bu davranış şeklin pek hoşuma gitmedi, senin daha iyisini yapabileceğini biliyorum” demeniz olumsuzu değil, olumluyu vurgulamanızı sağlar. “........ yaptıktan sonra, .......... yapabilirsin” kuralını uygulayın: Bu kuralı uygularken isteğinizi bir tehdit olarak değil, bir koşul olarak öne sürmek önemlidir. Örneğin; Olumsuz: “Odanı toplamadan parka gidemezsin” “Yemeğini bitirmeden o kurabiyeyi yiyemezsin.” “Pijamalarını giymeden hikâye okuyamayız.” Olumlu: “Odanı topladıktan sonra parka gidebiliriz.” “Yemeğini bitirdikten sonra, o kurabiyeyi yiyebilirsin.” “Pijamalarını giydikten sonra hikâyemizi okuyabiliriz.” Çocuğa sınır koymak, sanıldığının aksine çocuğun belli bir çerçeve içinde hareket etmesini sağlar, ona alternatifler sunarak seçim şansı bırakır. Çocuklara sınır koymak zor iş. Herşeye “evet” dememek ama çok da katı olmamak gerek. Galiba işin sırrı, harhangi bir isteğe “evet” ya da “hayır” demeden önce iyice düşünmek ve “hayır” dedikten FİGEN sonra da taviz vermemekte. Bir de tabii yalvarmalara, hele de ATALAY ağlamalara, tehditlere asla boyun eğmemek gerekiyor. Özel ALEV Anaokulu rehberlik servisi öğretmenleri, “sınırları” belirleme konusunda annebabalara yol gösterici şu önerilerde bulundular: Çocuklar, annebabalarının ikna edilip edilemeyeceğini çok çabuk öğrenirler ve bunu çok iyi kullanırlar. Bu nedenle, çocuğunuzun bir talebine “Evet” ya da “Hayır” demeden önce iyice düşünmek, sağlam bir karara dayanmak sizin için daha güvenli olacaktır. Cevabınızı hemen vermek yerine, üzerinde biraz düşünmeniz gerektiğini söyleyebilirsiniz. Ancak, çocuğunuzun size açıklama yapmasına mutlaka izin verin. Eğer anlatımı sizi ikna ettiyse, “Bu, bence de olabilir ancak şu anda değil yarın, hafta sonu vs. mümkün olabilir” gibi o anda söylediğiniz “Hayır”ı unutturmadan başka bir sefer için ikna olduğunuzu belirtebilirsiniz. İsteklerinizi açık ve anlaşılır olarak ifede edin: Çocuklar ve annebabalar aynı sözcüklere oldukça farklı anlamlar yükleyebilirler. Örneğin “Odanı temizle” dediğiniz zaman siz “Oyuncaklarını topla, elbiselerini kaldır, yatağını düzelt” demek istersiniz. Çocuğunuz ise “Her şeyi dolabın içine ya da yatağın altına tık” anlamını çıkarabilir. Özellikle küçük yaştaki çocuklarla konuşurken belirsiz ifadelerden kaçınmak gerekir. Örneğin; ? Kararlı Olun: ? SÖYLEDİĞİNİZ Hikâyeleriyle burs kazandılar TNT Ekspres’in Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Zeytinburnu Şubesi ile birlikte düzenlediği “TNT Ekspres Bilgi ve Kültür Taşıyor” kitap toplama kampanyası çerçevesinde çocukları kendilerine ulaştırılan kitapları okumaya teşvik etmek amacıyla düzenlenen “İşte Benim Öyküm” adlı öykü yarışmasında kazanan öğrenciler belli oldu. 130’a yakın öykünün katıldığı yarışmada 710 yaş grubunda, Kars Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’ndan Elif Uluer “Buğday Tarlası” hikâyesi ile birinci, Ş.Urfa Çağdaş Yaşam Hasan Orhan İlköğretim Okulu’ndan Evindar Çakar “Huysuz Kaplumbağa” ile ikinci ve yine Kars Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’ndan İlayda Çona “Ormandaki Meşe Ağacı” hikâyesi ile üçüncü oldu. 1114 yaş grubunda ise, Batman Gökçepınar İlköğretim Okulu’ndan Şükran Özcan “Hayallerinin Peşinde Olan Feride” hikâyesi ile birinciliği, Siirt Konakpınar 23 Nisan İlköğretim Okulu’ndan Eda Kul “Yaman Kahramanlık Peşinde” hikâyesi ile ikinciliği, yine Batman Gökçepınar İlköğretim Okulu’ndan Gülistan Yıldırım “Küçük Köyden Doğan Güneş” hikayesi ile üçüncülüğü kazandılar. Jüri özel ödüllerini ise “Doğa Sevgisi” hikâyesi ile Sivas Kurultay İlköğretim Okulu’ndan Zeynep Sert ve “Söğüt Ağacı ile Elma Ağacı” hikâyesi ile İbrahim Güler kazandı. TNT Ekspres Türkiye tarafından ödüllendirilen tüm öğrencilere lise bitimine kadar eğitim bursu, birinci olan öğrencilerin okullarına da bilgisayar verildi. “Güzel dur, iyi davran.” “Odanı temizle.” “Aranızda paylaşın.” “Gitme zamanı!” “Sandalyede sessizce oturur musun?” “Kitaplarını rafa, oyuncaklarını kutusuna, kıyafetlerini dolabına koy.” “Kavga etmeden sırayla yapın.” “Ayakkabılarını ve paltonu giyip arabaya biner misin?” ? SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİZ Evinizdeki kuralları ve sorumlulukları birlikte belirleyin İyi düşünülmüş kurallar, devamlı tekrarlanan günlük davranışlar ve belli becerilerin kullanılması, annebabanın çocuğu ile olan iletişiminde tutarlı olmasını sağlar. Evde yapılacak bir aile toplantısıyla evinizin kurallarını ve her bireyin uyması gereken sorumlulukları belirleyebilirsiniz. Sonrasında sık sık bunu vurgulamak ve takdir etmek (sadece çocuğu değil mesela çocuğun yanında babayı da) davranışların kalıcılığını destekler. Ege, ‘otizm’ için yüzdü 14 yaşındaki otizmli Ege Çetin, Yunanistan’ın Meis Adası ile Antalya’nın Kaş ilçesi arasında düzenlenen yüzme yarışında 7 kilometrelik mesafeyi, yaklaşık 5 saatte “otizm” adına yüzdü. 12. Uluslararası LikyaKaş Kültür ve Sanat Festivali kapsamında Yunanistan’dan Türkiye’ye barış kulaçları atıldı. Yüzme yarışında genel klasmanda birinciliği Ozan Bayram alırken kanoda DiarmuidDean ikilisi ipi göğüsledi. 14 yaşındaki otizmli Ege Çetin, annesi Nazan Koçak ile Türkiye’de otizmin bilinirliğinin artması, otizmli bireylerin topluma kazandırılması için toplumsal duyarlılığın kazanılması ve “Uluslararası Otizmliler Yaşam Köyü” projesine destek olmak için bu yarışa katıldı. Nazan Koçak, yarıştan sonra “Uluslararası Otizm Yaşam Köyü için yüzdük. Biz Ege ile üstümüze düşeni yaptık. Zarar verenlerin olmayacağı, engellilerin koşup oynanabilecekleri bir yaşam köyü istiyoruz. Bir ara çok zorlandık. Ege ‘bitti’ deseydi çıkacaktık. Ama hiçbir zaman ‘bitti’ demedi. Yolda bir ara canı patates istedi. 7 kilometreyi patates için yüzdü” dedi. Kaş Belediye Başkanı Abdullah Gültekin azminden dolayı otizmli Ege Çetin’e Başarı Madalyası ve çeyrek altın verdi. Yarışa, 22’si kadın toplam 113 yüzücü ile 3 kadın, 15 erkekten oluşan kanocular katıldı. Mutlaka iki seçenek sunun: ? Dayatma: “Bu sütü içmelisin!” “Çok boş zamanın var. Kendine bir faaliyet bul.” “Hemen odanı topla.” “10 dakika sonra televizyon kapanıyor.” “Süt mü içmek istersin, meyve suyu mu?” “Kitap okumak mı istersin, yapboz yapmak mı?” “Hangisini önce yapmak istersin? Odanı toplamak mı, çiçekleri sulamak mı?” “Televizyonu 10 dakika daha seyretmek mi istersin ya da yarın devam etmek mi?” ? Seçenek sunma: Cinsel istismarda anne desteği önemli Türkiye’de ensest sorunu ile ilgili rapor hazırlandı. Rapora göre, istismar en çok babakız, babaoğul arasında yaşanıyor, erken yaşta yaşanan taciz veya tecavüz çocuğun babayla, ağabeyle, dedeyle normalde yaşanan ilişkinin böyle olduğunu sanmasına bile yol açabiliyor. “Türkiye’de Ensest Sorununu Anlama” raporuna göre istismar en çok babakız, babaoğul arasında yaşanıyor. Raporda, çocuğun; erken yaşta yaşadığı taciz veya tecavüz nedeniyle baba, ağabey ve dede gibi erkek akrabalarla herkesin böyle ilişki kurduğunu sanmasına bile yol açtığına dikkat çekiliyor. Nüfus Bilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), hem Türkiye’de hem de dünyada toplumsal bir yara haline gelen “ensest” konusunu ele alan “Türkiye’de Ensest Sorununu Anlama” adlı bir rapor hazırladı. Aralarında adli tıp uzmanı, doktor, öğretmen, psikolog gibi aile için cinsel istismara maruz kalan kişilerin ulaştığı 98 uzmanla yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan çalışma ile Türkiye’de ensestin görünürlüğünü arttırmak ve ensestle mücadele için hazırlanan mevcut uygulamaların aksayan yönlerini ortaya çıkarmak hedefleniyor. Raporda ensest vakalarının genel özellikleri, ensestin nasıl açığa çıktığı, ensesti ortaya çıkarmaya çalışırken yaşanan sorunlar ve mağdurların yaşadığı sorunlar ele alınıyor. Türkiye’de aile içi cinsel istismar konusunun işlendiği raporun pek çok çarpıcı sonucu bulunuyor. Rapora göre ensest vakalarının doğrudan ve dolaylı olarak mutlaka bilgi verdiği ancak bu bilginin olayı açığa çıkarmaya neden olması, ortamın koşulları, bu ortamdaki kişilerin dikkatleri, bilgi düzeyleri ve çocuğu gözlemleme fırsatlarının yeterli olup olmaması gibi durumlarlar nedeniyle anlaşılamadığına dikkat çekiliyor. Raporda ensest vakalarının; mağdurun hamile kalması, doğum yapması, istismarın boşanma nedeni olarak ifade edilmesi, ensest ilişkiyi saklamak ve cezalandırmak için işlenen cinayetler ve intiharlar gibi yol açtığı sorunlar nedeniyle ortaya çıktığı belirtiliyor. ALO 183 hattı Cinsel istismarın çocuğun en güvendiği ortamda evinde meydana gelmesinin mağduru ensesti ifade etmesini zorlaştırdığının vurgulandığı raporda, çocuğun yaşadığı şeylerden rahatsız olmasına karşın yaşadıklarınınn yanlışlığını bilememesi ve bunu ifade edemeyecek kadar küçük olmasının da ayrı bir sorun oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Raporda, “Ensestin açığa çıkmasını güçleştiren diğer bir durumun ise aile fertlerinin mağdura gereken desteği vermemesi” deniliyor. Vakalarını ortaya çıkarılabilmesi için dikkat edin: Çocuk özellikle annenin desteğine ihtiyaç duyuyor. Ebeveynlerin bu konuda donanımlarının arttırılması için okullar, halk eğitim merkezleri ve sivil toplum kuruluşlarının eğitim vermesi gerekiyor. Çocukların mağdur olmaması için yargı sürecinin saglıklı işlemesi gerekiyor. “ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma” hattının çok iyi tanınması gerekiyor. arasında kız çocuklarının olduğu olaylara daha sık rastlanıyor, aynı evde birden fazla kız ve erkek çocuğu aynı ya da farklı zamanlarda istismar ediliyor ve istismar en sok “babakız” ve “babaoğul” arasında yaşanıyor. “Saldırgannın kendisinin de daha önce taciz edilmiş olmasının sık karşılaşılan bir durum” olduğunun ifade edildiği raporda, “Uzmanların aktarımlarına göre saldırganlar istismar ettikleri kişileri nesneleştiriyor ve istimarı normalleştirerek bir suç bir kötülük olarak kabul etmiyor ve tüm kanıtlara karşın istismarı reddediyor” değerlendirmesi yapılıyor. Araştırmada, çocukların cinsel istismarla ilgili C MY B C MY B