Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kamilmasaraci?gmail.com 9 MAYIS 2009 CUMARTESİ 3 Kitabın Biri GÜRAY ÖZ Espirisentır Koltuk sahibi için pratik bilgiler Yeterince uyutun.. Arkanıza kalın bişi alın.. Haftada en az iki kere rüşvet yiyin.. Malı götürürken esnek olun.. Sürekli olarak kendinizi beğenin.. Hayırlı koltuklar.. Cumartesi şairi Diyelim aybaşı yarına, Çoluk çocuğa, şuna buna, Eve öteberi, Ya şu masa, Körolası Pabuç isterim diyor, Ayaklarına. İLHAN DEMİRASLAN Her şey her şeyle... Ne büyük gizler var insanın hayatında, yaşadığı şu bilinmesi güç alemde. Alemle, evrenle, uzayla, galaksiyle, kozmosla, çık çıkabildiğin kadar yukarıya, yukarısı mıdır orası bilmiyorum, ama in inebildiğin kadar aşağıya, aşağısı mıdır orası bilmiyorum, tümüyle birden kendini ilişkilendiren insanoğlu çareyi kimi zaman her şeyi her şeye bağlayıvermekte bulur. Tıpkı Umberto Eco’nun romanındaki gibi. Foucault Sarkacı; Can yayınlarından çıktı, Şadan Karadeniz çevirdi. kaç baskı yaptı bilmem, hala okunur ve umarım hep okunacaktır. Ne anlatıyor Umberto Eco Foucault Sarkacı’nda? Her şeyin her şeyle bağlanabileceğini anlatıyor. Her şeyi her şeyle bağlamanın yanıltıcılığını ve tehlikesini anlatıyor. Ama bunu üstadı olduğu Ortaçağla ilişkilendirmeden nasıl anlatsın? İlişkilendirerek anlatıyor. İnsanların herhalde düşünmeye, düşünmeyi tehlikeli bulmaya ve birbirini yemeye başladıkları tarihten bu yana sırrın, esrarın, gizemin çekiciliği ve tehlikesi hep büyüyerek ve büyüleyerek girdi hayatımıza. Zaman geçtikçe, esrar büyüdü, derinleşti, bilinmeyen ve kolayca üzerinde gezinilebilen gizlerin koyu gölgesi ne kadar da mutlu ederdi insanoğlunu. Hayatımız, ölümle giz arasındaki verimli ve aynayla aynanın sırrı gibi birbirinin zıddı olan ve birbirini var eden ilişkidir, değil midir? İşte Foucault Sarkacı bunu anlatıyor. ??? Anlattıkları biraz da insanın bugünkü durumudur, bizim yaşadıklarımızla da bağlıdır, diyeyim de artık daha çok merak etsin romanı bugüne kadar okuma fırsatı bulamayanlar. Biz de bugün her şeyi her şeyle olur olmaz bağlamaya teşneyiz. Zevkle yapıyoruz bunu. Dolar indiyse, euro çıktıysa, bunun Obama’nın o gün sağ tarafından kalkmış olmasıyla, kriz birdenbire patlak verdiyse ya da biz öyle sandıysak, bunun cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitabı fırlatmasıyla ilişkili olduğunu “biliriz”, yalnız bilmeyiz, üstelik bildiririz. Romanımızın baş kahramanlarından birisi olan Belbo’ya ve anlatıcımız Casaubon’a Tapınak Şövalyeleri ile ilgili uzun bir söylev çeken esrarengiz albayın uzattığı “belgeler” arasında birisi öylesine ilginçtir ki, meraklı Belbo’yu artık hiç kimse durduramayacaktır. Üstelik Belbo, eline geçen ve adını Abulafia koyduğu bilgisayarından da her şeyin her şeyle bağlanabileceğini öğrenmiştir. Nasıl mı? İşte şöyle. Bilgisayara sunduğunuz verileri toplayıp çıkardıktan sonra bilgisayar, elinize şöyle bir çıktı uzatır: Hepsini yazmayayım da işin tadı kaçmasın... “Her işin içinde tapınakçılar vardır.” Peki esrarengiz albayın belgesinde ne yazıyordu? Onu artık tam olarak yazayım ki, ipin ucunu tutalım: Parantez içindekilerin albayın eklemeleri olduğunu da bileceksiniz kuşkusuz.: “Ermiş Yuhanna (gecesi) / Saman arabasından 36 (yıl sonra)/ 6 mühürlü (mesaj)/ Beyaz pelerinli (şövalyeler, tapınakçılar)/ Y(eniden inançlarına) dönen Provins şövalyeleri (öç) almak (için)/ 6 yerde 6 kez 6/ Her kez 20 Y(ıldan)120 Y(ıl eder)/ Plan şu: Birinciler kaleye gitsinler /0 sonra ikinciler ekmek (yiyen)lerle buluşsunlar/ Sonra sığınağa/ sonra ırmağın öte yakasındaki Meryem anaya/ sonra Poplikanların barınağına/ sonra taşa/ 3 kez 6 (666) büyük fahişe yortusundan önce.” Ne kadar esrarengiz ve nasıl da baştan çıkarıcı. Bunun peşine düştünüz mü neler olmaz ki. Oluyor da zaten. Neler olduğunu romanı okuyunca göreceksiniz. Ama ben size söyleyeceğimi söyleyeyim, esrarın, gizin içinde gerçeğin basit ışığının nasıl parladığını anlatayım da günah benden gitsin. Anlatıcımızın sevgilisi her şeyi her şeye bağlamayanlardan, ya da bağlarsa gün ışığına ihtiyaç duyanlardan, üstelik sevgilisinin bulaştığı bu hiç de hayırlı olmayan maceradan kaygılar duyan Lia, bu gizli belgeyi görünce gülmekten kendini alamaz. İşte onun albaydan tümüyle farklı çevirisi de şöyledir: “Saint Jean sokağında/ bir araba saman 36 sous/ Altı parça damgalı yeni kumaş/ Blacns Manteaux Sokağına / Haçlılar’a gül, Jonchee yapmak için/ aşağıdaki altı yere altı demet gül/ her biri 20 denier7den toplam 120 denier/ Aşyağadaki sıraya göre: Birincisi Kale’ye/ aynı şekilde ikincisi Porte auxPains’dekilere/aynı şekilde Eglisse de Refuge’e/ aynı şekilde ırmağın karşı yakasındaki Notre Dame Kilisesine/ aynı şekilde Katarların eski binasına/ aynı şekilde Pierre Ronde sokağına/ Altışar gülden üç demet de fahişeler sokağına” Nedir Bu? Lia söyler ışığın altındakini: “Bu bir alışveriş listesi.” ??? Ama ey okuyucu sen yine de romanı bu ortaya çıkıvermiş gerçekten ibaret sayma. Daha ne sırlar var bu romanın içinde iyice bir oku. İnsanın, dedim ya insanların herhalde düşünmeye, düşünmeyi tehlikeli bulmaya ve birbirini yemeye başladıkları tarihten bu yana sırrın, esrarın, gizemin çekiciliği ve tehlikesi hep büyüyerek ve büyüleyerek girdi hayatımıza. Şimdi de öyle değil midir? Şimdi de biz esrarla, sırla, gizle örülmüş, ta Aggartha’ya kadar giden gizlerle uğraşmıyor muyuz? Bu nedenle bulduğu ip ucuyla sanki en bilinmezi keşfediveren gazetecilerle çevrili değil miyiz? Buldukları sipariş listelerinde derin anlamlar bulan yazıcılar yok mu? Sen en iyisi bu kitabı, Foucault Sarkacı’nı oku da en azından neyin neyle nasıl birleştirilmeyeceğini öğrenir, ilişkiler için her zaman gün ışığına ihtiyaç duyulacağına inanırsın. Ders saati Patroncum en iyi bildiğin konuyu anlat..Ha canım.. Karl Marx... Argodan al haberi MAVİ KAĞIT ALMAK: Patron tarafından kovulmak MİDEYİ KURTARMAK: Açlığı gidermek ORTANIN SAĞI: Çok şekerli kahve Petşop Off the record İstanbul’ da deprem olmaz!.. Niye? Ben olmaz diyosam olmaz!. Bunu niye daha önce söylemedin?!. Sallanmaktan vakit olmuyo ki.. Misafir çizer Mert Gürkan TL ? Bilgi Yayınevi Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanını yeniden yayınladı. İspanya İç Savaşı’nı belki de hiç kimse onun gibi anlatamamıştır, anlatmış mıdır? C MY B C MY B Ötekiler