Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 MAYIS 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Balkonlar sokak aralarına sıralanmışlar Sanki yarışma halindeler birbirleriyle Her biri ayrı bir renk ayrı bir ses Gülümserler görebilen gözlere.. Bazıları da yalnızlığa direnir sessizce Belli etmek istemezler biriken acılarını Gözyaşları akar gider Çatlamış tuz kokan yüzlerinden. BENGİ BAYDAR Saha kenarındaki yeleklilerin sergisi Fatih Erdoğdu Cumhuriyet Gazetesi Servisi’nde yıllardır foto muharbirliği yapıyor. Kendisini gazete binasında yakalamak bir hayli zordur. Çünkü Fatih benle konuşmayı kabul etmedi. Belki de mutlaka ya İstanbul’un bir kendisine hak vermek gerekiyor. Veya devamlı yerinde ya da şehir dışında birilerini fotoğraflamak için uğraşan insanların aynı haber kovalıyordur. Asıl DENİZ pozisyona düşmek mesaisiyse akşam ÜLKÜTEKİN saatlerinde başlar. Stadlarda, istemeyeceğini düşünebilir. Veya spor salonlarında onu herkes başka bir sebep. Yine tanır çünkü haftanın üç ya da dört günü bir maçtan de konuşmayı kabul kareler yakalamak için oralardadır. eden biri vardı. Ayten Beyoğlu’ndaki Fotoğraf Evi’nde açılan “Spor Kaya, Zaman Fotoğrafları Sergisi” Fatih gibi birçok spor Gazetesi Spor fotoğrafçısının çalışmalarını sergiledikleri bir alan. Servisi’nde üç yıldır İçlerinde öyle fotoğraflar var ki sırf “emek” foto muhabiri olarak üzerinden değerlendirilemeyecek kadar ilginç. çalışıyor. Bu işi yapan Haber amaçlı görüntü tabiki olmazsa olmaz; ender kadınlardan Beşiktaş Kulübü yöneticilerinin Bursa’da şeref biri. Kendisi için en tribününe girmeyi reddedip, kale arkasından maçı büyük zorluklardan izlemeleri, Galatasaray’ın “Engelsiz Aslanları” birinin malzelerini tekerlekli basketbol takımının dünya şampiyonu taşımak olduğunu olduktann sonra yurda dönüşü, hepsi spor tarihimizdeki kilometre taşları. Bir de isimsiz hikayeler var. Tek bir kareyle anlatılan ve sporla biraz haşır neşirseniz, altında bir kitap dolusu öykü bulabileceğiniz. Avrasya Maratonu’nda İstanbul sabahını ıslatan yağmur altındaki koşucular, futbol tarihimize “sulu derbi” olarak geçen bir Galatasaray – Fenerbahçe maçında Ali Sami Yen “Cehennemi”nin kendini yakışı. Yukarıda saydığım olaylar sırasında, Fatih hep oradaydı. Hani o üstlerindeki sarı yeleklerle saha kenarında sırtı size ya da ekrana dönük duranlardan biriydi. Ertesi gün gazeteyi açtığınızda gördüğünüz kareler ona ve diğerlerine aitti. Diğerleri mi? Belki sıkılacaksınız ama hepsinin isimlerini yazacağım. Abdullah Eğilmez, Adem Kabayel, Ahmet Dumanlı, Ali Özlüer, Ayten Kaya, Bahadır Beyarslan, Bülent Kılıç, Emre Oktay,Ercan Arslan, Erhan Sevenler, Hüseyin Çağlar, Kerem Ökten, Mahmut Burkuk, Mehmet Topaloğlu, Metin Pala, Oktay Çilesiz, Salih Fazıloğlu. Hepsi aynı dertleri paylaşıyorlar. Çoğu zaman kış aylarına denk gelen maçlarda hem kendilerini hem makinalarını soğuktan, kardan, yağmurdan korumaya çalışıyorlar. Kimi gün akreditasyon sorunları karşılarına çıkıyor. Ancak dediğim gibi bu sergi onların harcadıkları Erhan Sevenler emeklerin çok ötesinde. Spor servisinde bir kadın söylüyor. Haksız sayılmaz, çünkü kendisi 43 kilo, malzemelerinin ağırlığı ise bazen 15 kiloyu bile aşabiliyor. Bir de özellikle Şükrü Saraçoğlu Stadı’na girişlerde yaşanan kargaşada çok zorlanıyormuş. Ancak tahmin edebileceğinizin aksine “erkeklerin dünyası” olarak görülen stadlarda ve salonlarda kendini kabul ettirmesi o kadar da zor olmamış. Gerçi başlarda “bir rüzgar eser, bir yağmur yağar, bir daha gelmez” sözlerine ve kendisine takılan “küçük kız” lakabına kulak misafiri olmuş ama Ayten Kaya şimdi gitmediği maçlardan sonra meslektaşları arayıp “nerelerdeydin” sorularıyla karşılaşıyormuş. Bu işi sevdiği kesin. Diyor ki; “işin çok heyecanlı bir atmosferi var, bazen zamana karşı yarışıyoruz. Bence bunları yaşamak güzel.” Belki de işin tek sıkıntı verici yanı onca koşuşturmanın ardından çektiğiniz fotoğrafın yayınlanmaması. Ayten Kaya bu sıkıntıyı pek yaşamamış ama birkaç defa içinde burukluk olduğunu da itiraf ediyor. Spor denilince insanın aklına çok ulvi kelimeler de geliyor tam tersi de. Azim, rekabet, tutku ya da şike, şiddet ve korku. Hepsini birarada görebilmek için 4 Haziran’a kadar vaktiniz var... Espirisentır Argodan al haberi TİRİŞKO: Yalan, uydurma haber ÜÇ AS’ LA MAHKUM OLMAK: Birinin palavrasını dinlemeye mecbur olmak.. Şöhretin bedeli Tanıdım tanıdım siz herhangi birisiniz!... Pardon ama ben sizi çıkaramadım.. Sahibinin sesi ? Tavukla tartışan solucan yanılır.. ? Tüyden ördek eti olmaz.. ? Horoz olmasa da gün doğar.. Haberler 47 milyon yıllık kayıp halka bulunmuş!... Halkalı mı?.. Bilmem..sadece haberin başlığını okudum.. Kesin odur..Küçükçekmece olamaz.. Pet şop Ahmet Dumanlı Doktorunuz diyor ki ..Doğru besleniyosun.. Egzersiz yapıyosun.. Sigara içmiyosun.. Alkol kullanmıyosun.. Stres yapmıyosun!.. Ben şimdi bunu aynen doooru Cumartesi Şairi’ ne yolluyorum.. Küs.. İlham perisini yakalayan defterler İyi bir yol arkadaşı Kültür, düş gücü, yolculuklar, bellek ve kişiye özel kimlik… Yaratıcılıkta sınır tanımayan ünlü sanatçıların; tasarımcı, mimar, müzisyen, yazar ve hatta gezginlerin adeta bir tutkuyla bağlı oldukları Moleskine defterleri neredeyse 200 yıllık bir geçmişe sahip. Hikâyesi Paris’te küçük bir kırtasiye dükkanında başlayan ve rivayete göre ilham perisini kaçırmak istemeyen Fransız şairler için tasarlanan Moleskine defterlerinin ilk tutkunları arasında Pablo Picasso, Ernest Hemingway, Oscar Wilde, Van Gogh ve Henry Mattise var. Doğduğu günden itibaren sanatçıların akıl defteri haline gelen Moleskine adını yeniden keşfedildiği 1997’de aldı. Moleskine bugün farklı tasarımdaki defterleri, ajandaları ve şehir rehberleriyle çok geniş bir ürün yelpazesine sahip. Moleskine defterler, geçmişten bugüne iyi bir yol arkadaşı olmanın ötesinde; geleceğin trendlerine, ünlü olacak resimlerine, bir çizgi filmin eskizlerine, bir bestenin notalarına, bir romanın ilk sayfalarına titizlikle ev sahipliği yapmıştır. Bugün adeta bir fenomene dönüşmüş olan Moleskine, hala yaratıcı çalışmalara ve eşsiz düş gücüne eşlik etmeyi sürdürüyor. “Her Moleskine’in anlatılacak bir hikâyesi vardır” diyen ve çağdaş gezginliğin simgesi haline gelen Moleskine’in tutkunları ise internette onun adına siteler açıyor, blog toplulukları yaratarak, kendi defterlerini paylaşıyorlar. Çağdaş düş gücünün göçebe, dolambaçlı ve şaşırtıcı güzergahına adanmış gezici ve karma bir sergi; Detour. Londra, New York, Paris ve Berlin’den sonra İstanbul’a gelen ve 21 Mayıs21 Haziran tarihleri arasında Santral İstanbul’da yer alan Detour sergisi; dünyaca ünlü çağdaş sanatçıların, kendi tasarımlarıyla kişiselleştirdikleri Moleskine defterleri ile eşsiz bir koleksiyon sunuyor. Dünyanın her yerinden ünlü tasarımcı ve sanatçılar kendilerine ait Moleskine defterleri üzerine yansıttıkları tasarımlarını ve yaratım süreçlerini bu sergide sanat tutkunlarıyla paylaşıyor. Detour, dünyaca ünlü sanatçıların hareket halindeki düş güçlerini; Moleskine yaprakları üzerindeki eskiz, çizim, yazı, not, nota, fotoğraf ya da tasarımlarını sanatseverlerin dokunabilecekleri, hissedebilecekleri yeni bir sanat deneyimine dönüştürüyor. Sürekli yer değiştiren Detour uğradığı kentlerle yakın ilişkide olan yerel yaratıcı sanatçıları da kendine çekerek yolculuğunu sürdürüyor. Ziyaretçiler bu sergide; aralarında Ross Lovegrove, Karim Rashid, Ron Arad gibi dünyaca ünlü 50 yazar, ressam, film yönetmeni, tasarımcı, mimar, illüstratör, tasarımcı ve mimarın Moleskine defterlerinin sayfalarını inceleme, yaratım süreçlerine tanıklık etme olanağı bulacak. Sergi ziyaretçileri, çağdaş tasarım anlayışını temsil eden çalışmaların yanı sıra, daha doğaçlama çizgilere sahip, radikalce kişisel ya da kendisi bir sanat objesi haline dönüşen defterlerle farklı bir deneyim yaşayacak. Genç yeteneklerin MyDetour buluşması Ünlü sanatçıların defterleriyle devam ettiği yolculuğunda Detour’a sürekli olarak eşlik eden ikinci bir etkinlik ise MyDetour. Bu sergi, gittiği her kente özel olarak yeniden yaratılıyor. Moleskine Detour rotası üzerinde yer alan her şehirde rsim ve çizim yapmayı, fotoğraf çekmeyi, yazmayı, özgürce yaratmayı seven herkese adanmış olan MyDetour sergisinde ise, gelecek vaadeden genç yeteneklerin, sanatçı adaylarının ve ya Moleskine tutkunlarının yarışmayla ile seçilen defterleri sergileniyor. İstanbul’daki MyDetour sergisinde Bilgi Üniversitesi ve Domus Academy öğrencileriyle, Berlin’de seçilmiş genç yeteneklerin yaklaşık 30 defteri yer alıyor. Domus Academy Milano’dan 10 defter, Domus Academy Roma’dan 5 defter, Bilgi Üniversitesi İstanbul’dan 5 defter, myDetour Berlin’den 10 defter. Çağdaş sanat yapıtlarına ev sahipliği yapan Santral İstanbul’da yer alan Detour ve MyDetour sergilerini; İstanbul Bilgi Üniversitesi, İtalya’nın ünlü tasarım ve moda okulu Domus Academy ile İtalyan Kültür Merkezi destekliyor. Küratörlüğünü Rafaella Guidobono’nun yaptğı sergi, İstanbul’dan sonra Tokyo’ya gidecek. Misafir Çizer Erdoğan Başol Üç soruda işşizlik 1.Seni işsiz bırakanı televizyonda görsen tanır mısın? 2.Hangisi senin için daha önemli.. makarna mı.. iş mi?.. 3.Kayıp Trilyon’u yolda bulsan n’aparsın? kamilmasaraci?gmail.com İstanbul Modern’den iki sergi İstanbul Modern, kuruluşunun 5. yılını kutlarken 26 Mayıs’ta iki sergiye birden ev sahipliği yapacak. Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu’nun yaptığı “Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar” sergisi ile Türkiye’deki modern ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne geçirdiği süreci, en önemli sanatçılar ve onların çalışmaları üzerinden izleyiciye sunuyor. Resimden heykele, entalasyondan videoya uzanan bir çeşitlilik içerisinde zenginleşerek çağdaş bir kimliğe bürünen İstanbul Modern Koleksiyonu, 20. Yüzyıl’da Türkiye’de yaşanan sanatın tarihsel dönüşümüne işaret ediyor. İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi ise yeni sergisinde Danimarkalı fotoğraf sanatçısı Annette Merrild’in 9 ülkede 9 büyük kentten görüntülediği yaşam alanlarını “Oda Projesi” adıyla sunuyor. Anne Merrild, çoğumuzun zihninde yer alan stereotiplere mercek tutarak, fotoğraf makinesiyle evlerin içlerini farklı bir bakış açısından görüntülemiş. Avrupa’nın bir ucundan diğerine yaptığı yolculukla hazırlanan ve toplumdan farklı görüntülerle oluşturulan “Oda Projesi” sergisinde 118 fotoğraf yer alıyor. Sergiler 30 Ağustos’a dek görülebilir. C MY B C MY B