19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 23 MAYIS 2009 CUMARTESİ Kıbrıs’ın şeftalisi, enginarı ve kerevizi Elli yıldır Türkiye’nin en çok konuşulan konularından ve en uğraştıran sorunlarından biri haline gelen Kıbrıs’a 1976’daki ilk gidişimde, büyük düşlerim vardı. Akdeniz’in bu güzel adasına bir konferansa katılacağım için, Rum kesiminden girdim ki, bu da Türkiye uyruklular için yasaktı. Ardından “Yeşil Hat”tı BM askerleri gözetiminde resmen aşarak, Ada’nın kuzeyine yani Türk kesimine (1976 yazında henüz KKTC yoktu) geçtikten sonra da, Ada’yı Ercan havaalanından bindiğim uçakla terkettim. Bu da Rum tarafının hoş görmediği bir yasağın ihlaliydi. Her neyse ihlalle girip, ihlalle çıktığım Kıbrıs’ın özellikle Rum kesiminde, güzel Rum meyhaneleri ve mezeleri bulacağımı umuyordum. Ne gezer!... Tuhaf ızgarada kızartılmış demeyeceğim, yakılıp karartılmış etlerden oluşan kebaplardan başka bir şey bulamadım. Üstelik de bunları pek de iyi olmayan konyak eşliğinde yiyorlardı. Kırmızı şarapları Othello da, (o zaman beyazının adı da her halde Desdamona olsa gerek diye düşünmüştüm) pek de öyle ahım şahım değildi. Bir tek Keo marka biralarını sevdiğimi anımsıyorum, ki üç hafta önceki gidişimde, KKTC’de bulup bir daha tattım, yanılmamışım fena bira değildi. Merhaba Kendinizi hiç kapana kısılmış hissetmiyor musunuz? Elimizden cep telefonu düşmüyor ve sürekli takip altındayız. Yakın bir tarihte sadece sesli değil, görüntülü olarak da izlenecek ve izleyeceğiz. Malum görüntülü telefonlar yolda. Laptopumuz gittiğimiz her yerde bizimle. Aman yazdıklarınıza dikkat edin. Sadece siz değil onlar da izleniyor... Arabaya atlayıp biraz dolaşsak; şöyle özgürce. Herkesten ve her şeyden uzaklaşsak, biraz nefes alsak. Trafik ışıklarında her an fotoğrafınız çekilebilir, gülümseyin... Olmadı biraz yürüyüşe ne dersiniz... Her köşe başındaki mobeseler, iş yerlerinin güvenlik kameraları size eşlik edecek ama olsun... Alışveriş merkezine mi girmek istiyorsunuz. Artık oralardaki aramalar normal sayılıyor değil mi? Ya iş yeriniz? Gününüzün en uzun zamanını geçirdiğiniz, evinizden ve ailenizden bile daha çok vakit ayırdığınız mekanlar. Ali Deniz Uslu yazdı bu hafta. Çalıştığınız şirkete girişinizden itibaren nasıl bir kontrol sistemiyle karşı karşıya kaldığınıza siz de şaşıracaksınız... Mutlaka bir manyetik kartınız vardır. Giriş, çıkışlarınızı sağlayan... Çantanızı içinden geçirdiğiniz xray aleti de... Bu kadarla kalsa keşke. Güvenlik adı altında o kadar abartılmış ki durum, yüz tanımayı geçin, damar tanıma diye bir şey bile çıkarılmış. Hani Hollywood filmlerinde izlediğimiz parmak izi ya da göz tanıma sistemleri gibi... Diyelim ki bunlardan birisi ya da birkaçı uygulanıyor çalıştığınız işyerinde. Yani kapıdan girmeyi başardınız. İyi de içeride ne yapıyorsunuz? Her dakikanızı işverinin istediği yönde mi kullanıyorsunuz. Patronun bundan emin olması gerekiyor değil mi? Çözümü kolay. Her taraf küçük kameralarla donatıldı mı iş tamamdır. Hareketlerinize dikkat edin, güvenlik personeli film seyreder gibi sizi seyrediyor. Günlük ihtiyaçlarınızı giderirken de yalnız olmayacaksınız. Yemeğinizi ne kadar sürede yediğiniz, tuvalette ne kadar kaldığınız tek tek hesaplanıyor ve hatta kısıtlanıyor. Sigara molalarınız da öyle... İşverenin belirlediği saatler dışına çıkarsanız, maaşınızın düştüğünü görüp de şaşırmayın... Mahremiyetten ve özgürlükten mi sözediyorsunuz. İyi de sizi bu konuda koruyan her hangi bir yasal düzenleme yok ki. Her şey de olduğu gibi burada da işveren özgürlüğü kendi açısından kullanıyor olacak. Türkiye’de kişisel hakların korunmasına yönelik hiçbir yasa olmasa da, Fikret İlkiz’in dediği gibi bu uygulamaların bir çoğu haklarımızı ihlal ediyor ve tümüyle insanlığa aykırı. Üstelik bu sistemi satan güvenlik şirketi bile uygulamanın insanları psikoza soktuğunu açık yüreklilikle söylüyor. Ama iş çığrından çıkmış bir kere... Yurt dışında uygulanmaya başlayan vücut çipleri yakında size de takılabilir... İyi hafta sonları... Niazi’s Rum kesiminde yaşadığım büyük düş kırıklığından sonra Türk kesimine geçtiğimde yediğim “şeftali kebabını” çok beğendim. Ondan sonra da Ada’ya her gidişimde, o tadı boşuna aradım. Bir çok kez arayıp bulamadığıma göre, o tatta ya yanılmışım, ya da gerçekten çok istisnai bir yerde tatmışım “şeftali”yi. Önce bir yanlış anlamaya meydan vermemek için belirteyim şeftali kebabının bildiğimiz meyve ile uzaktan yakından bir ilişkisi yok. Şeftali bildiğimiz cızbıza benzeyen, ama yuvarlak değil kuru köfte formunda yapılan köftelerin bumbara (diyagfram) sarılarak ızgarada pişirilmesi. Kimilerine yağlı, dolayısıyla da ağır geliyor. Hatta son gittiğimizde oranın en ünlü kebapçısı Niazi’s’de, yalnızca şeftali kebabı yiyeceğimizi söyleyince, hemen uyardılar: Biraz ağır gelir, fazla yiyemezsiniz! Girne, Magosa, Dip Karpas, Bella Pais ve Lapta’yı kapsayan üç günlük gezimiz sırasında, şeftali kebabını birkaç kez daha deneyip, o eski lezzeti nafile aradım. Siz bana bakmayın, Kıbrıs’a gittiğinizde, hiç değilse bir defa bu değişik köfteyi tadın. Hemen her yerde bulabiliyorsunuz. Yalnız uyarmanıza gerek, çok pişirmesinler, çünkü, bir arada yaşama konusunda bir türlü anlaşamayan Kıbrıs’ın güneyi de kuzeyi de bir asgari müşterekte birleşmişler, ister balık olsun ister et, ızgara üzerine ne konursa konsun, yakıncaya kadar pişiriyorlar. KKTC şeftalisi Mitolojik kahramanların çığlığı kültür varlıkları için Derinlikler Sanat Merkezi, ressam Neslihan Özgenç’in “Hera’nın Gizemi” isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. 10 Haziran’a kadar açık kalacak sergi, sanatçının Zeugma, Allianoi ve Hasankeyf için başlatılan “Üç Çığlık” kampanyasından esinlenerek resmettiği mitolojik kadın kahramanların çıplak yorumlarından oluşuyor. Türk sinemasının “prens” lakaplı sanatçısı Salih Güney’in kuratörlüğünde düzenlenen “Hera’nın Gizemi” sergisi, oyuncunun 1996 yılında Prof. Dr. Jale İnan önderliğinde başlattığı ve Herkül heykelinin belden kopuk üst parçasının Türkiye getirilmesi amacını taşıyan “Kültür Varlıkları Yerinde Güzeldir” kampanyasına destek vererek kampanyanın yeniden hayata geçirilmesini amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda Neslihan Özgenç, kampanya için yaptığı resim ve kolaj çalışmalarını da “Hera’nın Gizemi” sergisi ile sanatseverlerle buluşturuyor. “Çeşitli imgeleri, bedenlerinde taşıyan, giydirilmiş kılıflarla çırılçıplak kalan kadın, arzunun biçimlendirdiği bir direnişle oyun oynarcasına resimlerimde varlık bulmaktadır” diyen ressam Neslihan Özgenç, çalışmaları ve sergi hakkında şunları söylüyor: “Mitolojik kahramanlar, bu oyunların en belirgin karakterleridir. Eros ile Thanatos arasında yaşanan ilişki resimlerimde bedenin diriliğiyle de ölüme meydan okumaktadır. İmgesel olarak kullandığım mitolojik karakterler, bir yandan beni, uzun zamandır büyük bir yaramız olan tarihi eserlerimizin katli sorununa yöneltti. Yaşanan tarih kıyımı, çok yönlü sürdürülen kampanya ve çabalarla maalesef sessiz sessiz çığlık atmaktadır. Allionai, Zeugma, Hasankeyif ve de Hera’nın lanetinden hâlâ kurtulamamış Herakles heykeli gibi nice tarih yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tüm bu kıyıma temsilen başlatılan “Kültür Varlıkları Yerinde Güzeldir” kampanyası; savaşa devam diyen Salih Güney ile birlikte, çalıştığımız bu konsept üzerinden tekrar başlatılmıştır.” Neslihan Özgenç Kıbrıs’ın tabii kuzey kesimini kastediyorum, deniz ürünleri dışındaki klasik mönüsü ise, cacık, tahin, humus yeşillikler salata ve ızgara kebaplardan oluşuyor. Deniz ürünlerini Girne’nin iyi deniz, Dip Karpaz’ın kıyı restoranları deneyimlerime dayanarak, pek iyi bulmadığımı belirtir, illa balık yenecekse, şu anda mevsiminin sonlarına yaklaştığımız kılıcı yeğlemenizi salık verebilirim. Bütün adalar gibi Kıbrıs’ta da, ot kültürü gelişmiş, oturduğunuzda masanıza hemen yeşillikler getiriyorlar. Klasik Kıbrıs mönüsü HİLLTOP RESTAURANT ANASTASİA MANASTIRI YANI LAPTA BAŞPINAR KKTC TEL: 0542 854 23 66 0533 853 23 66 hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B Artık Rum kesiminin yeni turizm merkezi olan Limasol, Trodos bölgelerini görmedim. Ama gördüğüm yerler içinde en güzeli Beşparmak dağlarının kuzeyindeki yeşil bölge. Her gittiğimde biraz daha büyüyüp geliştiğini gördüğüm, Girne’nin burnunun dibindeki Bella Pais gibi, yine Girne’ye çok uzak olmayan Lapta da, eşsiz bir manzaraya sahip. İşte Lapta’da bu güzel manzaraya egemen Hilltop’da Ada’daki en güzel sofrayı bulduk. Kişniş, diğer yeşillikler, taze çiğ kereviz yaprağı ve sapı, çiğ enginar, cehennem topu denen bir tür tatlı turptan (herhalde Türkiye’de yetiştirilse çok tutulur) oluşan masanızda, tahin, humus, roka tere, havuçtan oluşan antreler, fevkalade bir rakı mezesi oluşturuyor. Hemen belirteyim ki, Hilltop’un Ege’den getirttiği çeşitli türdeki İdol şarapları da ki, 25 lira gibi bir fiyata servis ediliyor, bu güzel sofraya eşlik edebilir. Burada Kıbrıs mezelerinin özellikle üçünün üzerinde durmak istiyorum. Tahin, gerçekten çok kullanılan hoş bir meze. Bir de cacık var ki, gerçek cacık, süzme yoğurtla su katılmadan yapılan cacık, raki üstadı Aydın Boysan’ın tarifine uygun. Ayrıca Kıbrıs’ın spesiyalitesi olan ve ızgarada pişirilen Hellim peyniri de masanın olmazsa olmazlarından biri. Biliyorsunuz Hellim peyniri, Türkiye’de de satılıyor. Hilltop Restoran’da Kıbrıs’a özgü bütün kebapları, tabii şeftaliyi de bulabiliyorsunuz, ayrıca kelle ve ciğer de var. Ama çiğ enginar, devasa kereviz sapı ve cehennem topunu bir türlü unutamıyorum. Yolunuz Kıbrıs’a ve Girne’ye düşerse, Ada’nın en güzel yerleşim birimlerinden olan Lapta’ya kadar uzanıp Hilltop’a uğrayın derim. Ada’da çok mebzul bulunan Malta Eriği veya Yeni Dünya meyvesiyle yapılan kebabı, biz kendilerine öğrettik. İlk deneme pek başarılı olmadı, çünkü kebap yağlıydı, ama bundan sonrakilerin daha iyi olacağını sanırım. Özellikle Malta eriklerinin henüz tam olgunlaşmadıkları, yarı tatlı yarı mayhoş, yarı sarı yarı yeşil renklerini korudukları dönemde, Kıbrıs’ta nisan ayı çok iyi olacağını belirtir, giderseniz bunu da istemenizi tavsiye ederim. Ben, dostlarımla birlikte göz ve damak zevki açısından güzel bir öğleden sonra geçirdim Hilltop’ta. Lapta’da Hilltop Restoran Izİzlenim Akbank Kültür ve Sanat Merkezi tüm sanatsal programları ile birçok sanatseverin, çocuğun, gencin uğrak yeridir. Yıllarca geliştirilen programları başarı ile sürdürür. Tiyatrosu vardır, sanat galerisi vardır. Her nedense bir ara ön cepheden girişi olan iki katlı galeri sadece üst katla sınırlandırılıp küçültülmüştü. Kapısı da yan sokağa alınmıştı. Galerinin ziyaretçi sayısı azaldı. Neyse, yanlıştan geri dönüldü. İyi haber doğrusu. Aksanat sergi mekanını yeniden düzenleyip giriş kapısını caddeye taşıdı. Burada açılan sergiler yenidenmeraklılarca kolayca gezilecekler. Mekanı eski yerine dönüş yapmış haliyle gezmek doğrusu bir keyif. Hem de güzel bir sergi varken… Serginin adı: “Hep Aynı Şarkı”. Brice Dellsperger, Wang Du, Ayşe Erkmen, Leyla Gediz, Seza Paker videolar ya da karışık tekniklerle üretilmiş işleri ile bizimleler. Çağdaş sanatın paylaşımcılığını vurgulamakta olan sunumda bir videonun karşısında duraklayıp ona uyum sağlamanız pek olası. Bakın rahatça dans eden genç adam, biraz dağınık ama içten ve hoş haliyle bir hayli dinamik, dönüp duruyor. Tıpkı hepimiz gibi… Kilitleniyoruz. Gözümüz onda. Boşluktaki ? ÜMRAN BULUT umranbulut@gmail.com Akbank Sanat Galerisi ile “Yeniden” haliyle yaşamın döngüseline yoğunlaştırıyor herkesi. Karşısında kare bir resim var. Soyut. Lekesel görüntüsünü gri tonlarla sağlamış. O bir plak mış. Çalmıyor, sessiz; ama dönecek. Takılabilirsiniz. Durağan hali ile bile “hep aynı şarkıya” kapıldığınızı farkettirecek kararlılıkta. Serginin kavramsal boyutu giderek belirginleşiyor: Hepimizin bir başkasının şarkısına benzer şarkıları var, üstelik öylesine çok ki bu benzer şarkılar. Ama bir de “kendimiz” varız ve sadece kendimiziz… “Hep Aynı Şarkı” düşüncesi A. Resnais’in “On connait la chanson” filminden yola çıkılarak üretilmiş. Küratörü Ali Akay. Yaşamsal sorunları bizden ya da onlardan olmanın önemsenmediği ortamda tartışıyor. Filme öykünen sanatçılar kendilerini, biçimselliklerini mekansal ve kavramsal boyutların sınırsızlığında dolaştırmışlar. 10 Haziran’a kadar izleyebilirsiniz. Galerinin ikinci katında ise “Altın Şehir” isimli sergide Lynn MacRitchie, Alexey Moskvin, Lütfi Özden ve Denizhan Özer şehir bağlamlı işlerini sergiliyorlar. “Şehrine bir bak, inşaatıyla, çöpüyle, kalabalıkları barındıran büyüklüğüyle ve kırılmayan bütünselliği ile diğerine benzememiş mi?” der gibiler. “Evet”, bağlamında birçok kesişme noktasını bulmak mümkün bu sergide de. Şehirlerin baştacı edilmiş durumlarında benzerliklerin kıtalarda ve ülkelerde evrenselleştiğinin bir göstergesi tüm bunlar. Artık gecekondularda ya da gökdelenlerde yaşanan olumlu ve olumsuz şartlara uymanın dışına çıkmak da pek mümkün görünmüyor. Sanatçılar da tam bu noktada şehirleşmeye bakıyorlar, değişimi odak noktasından değerlendiriyorlar ve bize de “Ne çaresizliktir bu böyle” dedirtiyorlar. 6 Haziran’a kadar açık olacak sergiden hangi şehirlerin dokusunun bozulmadığını, kalabalıkların nasıl bir örgü gerektirdiğini düşünüp şehirlerin kendi biçimselliklerini korumalarını hayal ederek ayrılıyorsunuz. İşte böyle; galerinin son sergilerinde çağdaş sanatta eski ve yeni anlatım biçimlerini kullanan sanatçılarını izlediniz. Müzik de var, dans da. Resim, video, fotoğraf, yerleştirme ve karışık uygulamalar birlikte sergilenmişler, sizi de kavrayarak soruna yaklaşmanızı ve düşünmenizi sağlıyorlar. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle