16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Son Oyun (Thick as Thieves The Code) Mimi Leder’in yönettiği ve Morgan Freeman, Antonio Banderas, Radha Mitchell ile Velizar Binev’in oynadığı Son Oyun, Rus mafyasına borcunu ödeyebilmek için, genç bir hırsızın yardımıyla son defa büyük bir işe giren, usta bir soyguncunun hikayesini anlatıyor. Filmle, Freeman ve Banderas ilk defa beyazperdede bir araya geliyor. Ripley, hırsızlık kurallarına uygun olarak yaşayan bir soyguncu, Gabriel ise yakışıklı, usta bir hırsız. Acı Süt ? Marley & Ben (Marley & Me) Yönetmenliğini David Frankel’in yaptığı filmde Jennifer Aniston, Owen Wilson, Eric Dane ile Kathleen Turner rol alıyor. Karlı bir günde evlenen çift John ve Jenny Grogan Michigan’daki soğuk kış günlerini arkada bırakıp güneye, Florida’ya taşınıp yeni bir hayata başlamaya karar verirler. Birbirine rakip gazetelerde iş bulan çift kendilerine bir ev de aldıktan sonra, evliliğin zorlu yanlarını da yavaşça görmeye başlarlar. Çocuk sahibi olmakla ilgili kuşkulu olan John, bu konudaki korkularıyla ilgili arkadaşı ve meslektaşı olan Sebastian’a açılır ve o da bir öneriyle çıkagelir; John, Jenny’yi oyalamak için ona bir köpek almalıdır. Ve Marley hayatlarına girer... ? Kıymık (Splinter) Toby Wilkins’in yönettiği filmde Shea Whingam, Paulo Costanzo, Jill Wagner ile Rachel Kerbs oynuyor. Polly ve sevgilisi Seth motel aramaktayken, polisten kaçan mahkum Dennis için geniş bir arama başlamıştır. Polly ve Seth ıssız otobanda ilerlerken yolun kenarında Dennis’in kız arkadaşı Lacey’i farkederler. Kıza yardım etmek istedikleri anda Dennis ortaya çıkar ve onları kaçırır. Gece indiğinde, arabanın lastiğinin patlaması, başlarına gelecek felaketlerin başlangıcıdır. Şans eseri bir araya gelen bu iki çift, kimsenin uğramadığı ücra bir benzin istasyonunda hayal bile edemeyecekleri dehşet dolu anlar yaşayacaklardır. Selanik izlenimleri Amsterdam ve Leipzig’ten sonra Avrupa’nın en kapsamlı belgesel etkinliği 11. Selanik Uluslararası Belgesel Festivali: 21. ASLI Yüzyılın Görüntüleri’nin sayısı bu yıl 40 SELÇUK izleyici bini aştı. Türkiye ile ilgili en önemli etkinlikse dünyaca ünlü karikatüristimiz Turhan Selçuk’un ilk kez Yunanistan’da Selanik’teki Donopoulos Sanat Galerisi’nde açılan 32 karikatürünü içeren sergisiydi. Yunan halkının ve medyasının büyük ilgisini gören serginin tanıtımını sanatçının kızı Aslı Selçuk yaptı. Açılış konuşmasında Selçuk, babasının 1941’de başlayan çizim serüvenine, karikatür sanatını grafik mizah olarak tanımlamasına, Türkiye’de yazısız karikatürün öncüsü olmasına değindi. Etkinliğin sanat yönetmeni Dimitri Eipides, büyük bir sanatçı ve çağdaş bir aydın olarak tanımladığı Turhan Selçuk’un karikatürlerinin benzersizliğini, evrenselliğini vurguladı. çiğnenmesini tüm dünyaya duyurabilir. Günümüzde belgesel yapımının araçlarını artık her yerde bulmak olası” diyen Wintonick sanatın her biçeminden etkilendiğini belirtti. Yoldaş Mihri Belli Küresel ekonomik krizin giderek yükseldiği şu zor günlerde insanın sanata iyice gereksinimi olduğunu, belgeselin kişilerarası, ulusaşırı bir olgu olduğunu söyleyen sanatçı son yapıtı PilgrImage’i ilk kişisel çalışması olarak tanımladı: “Film, sinema tarihine olan tutkumu ve bu tutkuyu gelecek kuşaklara taşıyacak sinema sanatının kullanımını anlatıyor”. Sinema tarihiyle ilgili önemli kentleri gezen Wintonick, Vevey’de Charlie Chaplin’e, Rimini’de Federico Fellini’ye, Salzburg’ta The Sound of Music’i (Neşeli Günler) çeken Robert Wise’a, Paris’te Auguste ve Louis Lumière’e, Georges Méliès’e saygıda bulunuyor. Wintonick’le beraber Yunanlı belgeselci, arşivci Fotos Lamprinos’a da onur ödülü verildi. Yönetmen ödülünü 70’lerde kendisi gibi politik sürgün olan Theo Angelopoulos’un elinden aldı: “Fotos’la 1971’de Roma’da bir sinemada karşılaştım. Sürgündeki Yunanlıların hepsi bu geceyarısı seansına gelmişlerdi” diyen Angelopoulos herkesin film için değil ülke özlemlerini gidermek için toplandıklarını açıkladı. Captain Kemal: A Comrade’da (Yüzbaşı Kemal: Bir Yoldaş) Yunan Sivil Savaşı’nda partizanlara birlikte savaşan 92 yaşındaki Mihri Belli’nin portresini duygulu, mizah dolu bir anlatımla yansıtan Lamprinos, belgeselleri değişik anlamlar içeren kurgu filmler olarak tanımladı: “Belge görüntüleri kanıt olarak kullanıyorum. Yunan tarihinde gülünecek, ağlanacak çok öykü var. Tarihi değerleri ne denli önemli olurlarsa olsunlar konularıma mizahla, iğneleyici bir dille yaklaşırım, amacım izleyiciyi eğlendirmek, güldürmek elbette düşündürmek”. Dimitri Eipides Gün festival günüdür... İstanbul, bahar ve festival... Sinemaseverlerin sabırsızlıkla beklediği 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali, nihayet bugün ALPER başlıyor. 15 gün boyunca 7 TURGUT ayrı sinemada 150’yi aşkın film gösterilecek. Kimi alperturgut.blogcu.com kıyasıya yarışacak, kimileri de görücüye ilk kez çıkmanın heyecanını yaşayacak. Biz de kararsızlara yardımcı olabilmek adına, festivale dair önerilerimizi sıralayalım istedik. Öncelikle Gus Van Sant’ın yönetip Sean Penn’in Oscar’lık performansıyla sürüklediği gerçeğin kurgusu Milk’i listenizin ilk sırasına yerleştirin. Sonraki seçeneğiniz ise “Bir Terör Filmi: Der Baader Meinhof ” olsun. Baader Meinhof, sonu itibarıyla hüsrana dönüşen ve vakti zamanında “Alman Sonbaharı”nı tetikleyen radikal silahlı sol örgüt Kızıl Ordu Fraksiyonu’nu (RAF) masaya yatıran muhteşem bir seyirlik. Kapanmayan yaraları resmeden Perulu kadın yönetmen Claudia Llosa ve Berlin’de Altın Ayı’yı kucaklayan eseri “Acı Süt”... Bu şok edici filmi kaçırmayın. festivalin açılış filmi “Hoşgeldiniz”.  En iyi yabancı film Oscar’ını kazanan, festivalin kapanış filmi “Gidişler”.  Hindistan’daki kanlı din ayaklanmalarını sorgulayan “Fıraaq”.  Afganistan’dan ayağı yere sağlam basan bir seyirlik; “Afyon Savaşı”...  İşçi sınıfı, dram ve aile bağları... Fransız şairrejisör Claire Denis’den “35 Tek Rom”...  Bulgaristan’ın “Oscar” adayı, bir suç masalı ve oturaklı bir kara film; “Zift”.  İnsana ait tüm duygularla örülü gizemli ve trajik bir masal; “Ziyaretçi”.  Mayınlı Bölge’nin kaçak göçmenler sorununu dillendiren filmi; “Piçler”.  Uzakdoğu’nun sinema devi Takeshi Kitano’nun gerçeküstü özgeçmiş üçlemesinin son durağı “Akileus ve Kaplumbağa”.  Başı beladan kurtulmayan bir komedi; “Günışığı Temizleme Şirketi”.  Kader, aşk, umutsuzluk ve bol ödüllü bir “Rövanş”.  Hüzün, inziva, romantizm... Ve güzel bir yol öyküsü; “Kuzey”.  Japon yönetmen Hirokazu Koreeda’dan akılda kalıcı bir performans; “Bitmeyen Yürüyüş”.  “50 Ölü Adam”... İşgalci İngilizler, IRA ve Belfast. Gerçekten esinlenen politik bir gerilim...  Irak’ta görevli bomba imha uzmanı ABD askerlerini anlatan “Düşman Hattı”, inanılabilirlik yüzdesi düşük olsa da seyretmeye değer.  Kuvvetli bir anlatım, sessiz bir çalışma... Arzunun ve aşkın doğuşu “Göl”de gerçekleşiyor.  Kazakistan steplerinde geçen sıcacık bir güldürü; “Tulpan”... Bilgilendirici Sanat: Belgesel Uluslararası Af Örgütü’nden Irini Tsolaki, Sınır Tanımayan Doktorlar’dan Rebecca Papadopoulou, Güney Afrika Film Festivali yöneticisi Mandisa Zitha, yönetmen Kal Touré (Victims of Our Riches), yönetmen Gilbert Ndahayo (Behind this Convent), gazetecibelgeselci Yorgos Avergopoulos’un katıldığı Afrika Konferansı’nda kıtadaki iç savaşlar, soykırımlar, cinayetler, sömürgecilik, yoksulluk, sığınmacılık, salgın hastalıklar, aids, yardım örgütleri konuşuldu, bu büyük sorunlara içtenlikle çözüm arandı. Afrika bölümünden ötürü bu yıl ilk kez etkinliği CNN izledi. Belgesel Festivallerin Sosyal Rolü adlı açık oturuma Ally Derks (Amsterdam Belgesel Festivali), Dimitri Eipides, Karel Och (Karlovy Vary Festivali), Pamela Cohn (Tribeca Film Enstitüsü), Hronn Aslı Marinosdottir Selçuk (Reykjavik Film Festivali), belgeselci Peter Wintonick katıldı. Eipides, genişleyen yeni teknoloji ağına değinerek festival programını internet ve televizyonda yayınlayarak izleyici sayısını arttırdıklarını belirtti. Derks, karşılıklı etkileşimi savunarak yönetmenlerin izleyicilerle konuşmasının, düşünce Fotos alışverişinin önemini Lamprinos irdeledi. Wintonick belgesel film türünü bilgilendirici bir sanat olarak adlandırdı. Kanadalı yönetmen, yapımcı ve politik eylemci Peter Wintonick’e festival onur ödülü verdi. Wintonick, son on yılda taşınabilir video kamerasının yaygınlaşmasıyla belgesel türünde devrim yaşandığını vurguladı: “Bu sayede Afroamerikalı Rodney King’in polisce dövülmesinin görüntüleri herkese hızla ulaştı. Her eylemci kolaylıkla film yapımcısı olabilir, gördüklerini internet yoluyla aktararak insan haklarının Peter Wintonick BELGESEL ÖNERİLERİMİZ;  Yeryüzünün şu içler acısı haline itiraz edenlerin “Yes Men Dünyayı Kurtarıyor”.  “Tam Tango havasındayım” diyorsanız, adresiniz “Üstatlar Kahvesi”...  El Kaide örgütünün lideri uzun zamandır kayıp... İşte tam da bu yüzden yönetmen Morgan Spurlock, onun peşine düşüyor; “Nerede bu Usame bin Ladin?”.  Başı beladan kurtulmayan eski dünya ağır sıklet boks şampiyonu Mike Tyson’u beyazperdeye taşıyan “Tyson”.  Felsefeyi baş tacı eden bir dokümantasyon; “Sorgulanmış Yaşam”.  Savaş illetine giydiren bir yapım... “Chicago 10”, savaş karşıtlarına açılan yüz karası bir davası aktarıyor.  Katrina Kasırgası’ndan yola çıkan muhteşem bir belgesel; “Su Belası”.  “Bir çiçek dürbünü, bir kolaj ve bir fantezi”... Ve karşınızda “Agnes’in Plajları”.  İşçilerin, futbolun ve rock müziğinin kenti Liverpool’dan güzel bir esinti. “Zamana ve Şehre Dair”. Önerilerimiz bitecek gibi değil ve emin olun, hemen hiçbiri sizi pişman etmeyecek. Sıralayalım; şamata muadili “Evlilik Sınavı”, Tokyo baharına selam çakan “Kiraz Çiçekleri”, Romanya’dan “Oltanın Ucunda”, ölüm acısının yansıması “Sessiz Kaos”, en yüksek bütçeli İsveç filmi “Mamut”, Atom Egoyan’dan “Tapınma”, Claude Chabrol’dan “Bellamy”, Theo Angelopoulos’tan “Zamanın Tozu”, Genç Ustalar kuşağından “Tahoe Gölü”, Jerzy Skolimowski’nin 17 yıl sonra çektiği “Anna ile Dört Gece”, sıcacık bir dostluk filmi “Somers Town”, kaçıranlar için yeniden “V for Vendetta”... Ve klasikler: “Jan Dark’ın Tutkusu”, “Andrey Rublev”, “Viva Zapata”, “Genç Kız Pınarı”, “Vurun Kahpeye”, “Kızılırmak Karakoyun”. TÜRK FİLMLERİNİ LİSTENİZE EKLEYİN Gelelim Türk filmlerine... “Süt”, “İki Çizgi”, “Gölgesizler”, “Issız Adam”, “Vicdan”, “Pandora’nın Kutusu”, “Sonbahar”, “Üç Maymun”, “Gökten Üç Elma Düştü” ve “Hayat Var”, gösterim şansı yakalamış yapımlar. O yüzden yorum yapmayacağım. Kuşkusuz asıl merak uyandıranlar; “Uzak İhtimal”, “Mommo”, “Kara Köpekler Havlarken”, “Ali’nin Sekiz Günü”, “11’e 10 Kala” ve “Köprüdekiler”. Hep birlikte izleyip kararımızı vereceğiz. “Başka Semtin Çocukları”, “Hayatın Tuzu” ve “Dilber’in Sekiz Günü”nü ise Antalya ve Bursa film festivallerinde izlemiştim, tavsiye ederim. Kutluğ Ataman’ın “Aya Seyahat”, Kazım Öz’ün “Şavaklar” ve Çayan Demirel’in “5 No’lu Cezaevi” adlı yapıtlarını ise rahatlıkla listenize ekleyebilirsiniz. VAKTİNİZ VARSA İZLEYİN  Ekmek, toprak ve özgürlük... Bu slogan Brezilya’daki topraksız köylülere gitsin ve “Kırmızı Adamların Toprağı”, tereddütsüz çetelemize dâhil olsun.  Gülmek isteyenlere özel mönümüzde ise Antalyalı köylü kadınların “sevişmeme grevi”nden esinlenen AlmanyaAzerbaycan ortak yapımı “Absürdistan” var.  “Kanun Benim”... Aynı zamanda filmi de yöneten Kurt aktör Ed Harris’e, Viggo Mortensen, Renée Zellweger ve Jeremy Irons’ın aralarında bulunduğu muhteşem bir kadro eşlik ediyor.  Gerçekle hayalin iç içe geçtiği ırkçılık temalı bir film; “Sislerin İçinden”.  “Sazlıkta”... Polonya’dan kadınlara dair bir psikolojik drama denemesi...  Uyuşturucuyla birer canavara dönüştürülen çocuk askerleri anlatan “Kuduz Köpek Johnny”.  Kışkırtıcı “Tanrı Kent” ve kalburüstü “Özel Tim” in senaristinden “Son Durak 174”... Brezilyalı sokak çocuğu Sandro’nun iç acıtan hikâyesini, beş yıl önce de “Onibus 174” adlı belgeselde izlemiştik. Theo Angelopouos MUTLAKA SEYREDİN  42 ödüllü yenilikçi bir vampir güzellemesi “Gir Kanıma” (Låt den rätte komma in).  İtalya’dan siyaset ve yolsuzluk üzerine bir film; “Il Divo”.  Türk oyuncuları da arasına katan C MY B C MY B ? Vahşet Partisi (All The Boys Love Mandy Lane) Jonathan Levine’in yönettiği filmin başrollerini Amber Heard, Michael Welch, Whitney Able ile Edwin Hodge paylaşıyor. Güzel bir lise öğrencisi olan Mandy Lane için okuldaki erkekler yarış içerisindedir. Hatta lisenin başından itibaren 16 yaşındaki Teksas’lı Mandy ile birlikte olmaya çalışanlardan bazıları bu uğurda ölmüştü. Chloe ve Red Mandy’i, hafta sonu tatili için Red’in ailesine ait olan çiftliğe çağırırlar. Mandy de bu olayı yeni arkadaşlar edinmek için iyi bir fırsat olarak görür. Gruptaki erkekler de bu hafta sonunu Mandy’le bir gece geçirebilmek için bir şans olarak görürler. Tabii şehir merkezinden uzaklaşırken erkekler birer birer Mandy’e kur yapmaya başlar. Çiftliğe vardıklarında ise erkekler Mandy’nin ilgisini çekebilmek için çeşitli oyunlar oynamaya başlar. Fakat gece ilerledikçe bu masum oyunların yerini bir dehşet dalgası alır. Mandy’nin reddettiği biri, çiftlikteki gençleri birer birer öldürmeye başlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle