16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 4 NİSAN 2009 CUMARTESİ Kitabın Biri GÜRAY ÖZ Bizde Fouché var mı? Biliyorum “çook” diyeceksiniz. Yine de bir düşünün. Fransa’nın bu ünlü ve derin döneği ile boy ölçüşecek bir Fouché’miz var mı bizim? Rahip okulunda öğretmenlik yaparken gittikçe daha hızlı esmeye başlayan sosyal kasırgayı fark eder Joseph Fouché, Manastırın dışında olup bitenleri soğuk renk vermez yüzünde hiçbir titreme olmadan izler. O günlerde Robespierre romantik evresini henüz geride bırakmamış, Marat devrim nutukları atmak yerine romantik romanlar yazmaktan vazgeçmemiştir. Bonaparte henüz aşk acıları çeken bir teğmendir. Ama Fouché geleceği seziyor. Arkadaşlıklarında cömert. Ropespierre’le “dostluğu” o günlerde başlıyor. Kiliseden kopuşu Robespierre’in etkisiyledir. Ama kimin kimi etkilediği belli mi olur. Okulu terk ediyor Fouché. Serüven başlıyor. Fouché zengin tüccarların, daha da çok tutsak alım satımından büyük paralar kazanan tüccarların kenti Nantes’da gelen fırtınayı önceden gören kişidir. Hemen Convention Meclisi’ne “tutsak alım satımının kaldırılmasını” öngören sert bir bildiri sunar. Ama önlemlerini de almıştır. Varlıklı bir tüccarın çirkin kızıyla hızlı bir evlilik yapıverir bu arada. Burjuva olmak gereklidir ve bunun için bazı hevesler bir yana bırakılabilir. Kendisi de pek alımlı bir erkek değildir zaten Fouché’nin. Convention Meclisi’ne girmek gereklidir artık. Girer. Convention Meclisi’nde 750 üye var. Mecliste ihtilalin bütün renkleri yer alıyor. Tepede radikaller oturuyorlar. Daha doğrusu oturmuyor heyecanla devrimi kolluyorlar. İhtilal bir iniyor, bir çıkıyor. Marat, Danton, Robespierre halk önderleri, proleterin savunucusu olarak kayıtsız şartsız ve kesin bir ihtilali sonuca ulaştırmak için çabalıyorlar. Dengeciler gidip geliyor. Herkes bakıyor. Yeni meclisin üyeleri yavaş yavaş yerlerini alıyorlar. Fouché nereye oturacak? Tepeye radikallerin, “arkadaşı” Robespierre’in yanına mı? Yoksa ılımlıların arasına düzlüğe mi? Fouché hızlı bir hesap yapıyor. Çoğunluk Girondistlerde gibi görünüyor. O da gidip onların arasına oturacaktır. Başını yukarı kaldırınca eski arkadaşı Robespierre’in sert bakışlarıyla karşılaşıyor. Fouché ürperiyor ve daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyor artık. Geride kalmalı gri tonların içinde beklemeli bir süre. Onlar nasılsa birbirlerini yiyeceklerdir. İhtilalin evlatlarını yemesi an meselesidir. Bekliyor Fouché. Saf değiştireceği zaman gelecektir ve o zaman güvenli bir zaman olmalıdır. Ocak 1793; Kral 16. Louis daha yaşıyor. Temple zindanında tutsaktır. Convention karar verecek. Kral yaşasın mı yoksa ölsün mü? Ilımlılar yani Girondistler Kralın bağışlanmasından yanadırlar. 15 Ocak gecesi nasılsa bir şeyler oluyor. Radikaller Convention’a işi bırakmamak niyetindedirler. Girondistler meclisteki çoğunluğun değil, sarayın dışındaki çoğunluğun korkutucu sesini duyuyorlar. Girondistlerin her zaman sesi gür çıkan önderi Verginaud kürsüye çıkıyor ve neredeyse duyulmayacak bir fısıltıyla kararını açıklıyor “ölüm”. Öteki Girondistler önderleri kadar korkak değildirler. Üç yüz milletvekili dışarıdaki kızgın kalabalığın ürkütücü sesine rağmen kralın ölümüne ‘hayır’ diyor. Peki Fouché ne yapacak? O çoğunluğu görüyor. 750’den 300 çıkarsa geriye ne kalır? Üstelik dışarıda hesaba gelmez başka bir kalabalık daha var. Hızlı adımlarla kürsüye çıkıyor ve “ölüm” diyor. Bundan sonrasını anlatmayayım. Kanlı bir radikale dönüşür, yeniden kralcı olur, sonra değişimini, başkalaşımını hep zamanın ruhuna uygun bir şekilde sürdürür. Serüveni çarpıcıdır. Ama burada anlatmanın anlamı yok. ??? Çünkü Stefan Zweig anlattı. Onun ünlü Fouché eseri çağımızın Fouché’lerini tanımak için bir el kitabı gibidir. Zweig, bir uyarıda bulunur kitabın önsözünde. “Zamanın en güçlü ve bütün çağların en ilginç kişilerinden biri olan Joseph Fouché, çevresinde az sevildi, sonraları da çok haksızlık gördü... Doğuştan hain, zavallı bir entrikacı, aşağılığın aşağılığı, karşı yana geçmeyi meslek edinmiş bir alçak, acınacak kadar ahlaksız… Sövmek ve horgörmek için ondan hiçbir söz esirgenmez.” “Ama der Zweig, bu benzeri olmayan kişiyi kendisi de büyük olan bir tek insan küçümsemedi; Balzac. Balzac onun için ‘övücü’ sözler kullandı. ‘Karanlık, derin, olağanüstü ve az tanınan yaratık’ dedi. ‘Napoleon’un bile korkuya kapıldığı bu eşsiz deha…’ diye niteledi.” “Fouché, diyor Zweig, ömrü boyunca yaptığı gibi tarih sayfalarında da ikinci planda bir kişi olmayı iyi başarmıştı. Yüzünü ve planlarını göstermekten pek hoşlanmıyordu. Hemen hep olayların içine gizleniyor, taraflar arasında makamının kisvesine bürünüp hiç göze çarpmadan faal olmayı başarıyordu. Saatin içindeki saat makinesi gibiydi.” Otranto Dükü’nün bu yüzde yüz Makyevelistin kişiliği daha doğrusu kişiliksizliği, değişmeleri aşırılaştıkça Stefan Zweig’ın ilgisini daha çok çeker. İlginin nedeni ise, “günümüz hayatının en tehlikeli ve henüz iyice işlenmemiş tipleri olan diplomatların hâlâ bilinmeyen ama çok gerekli anatomisine ben de bir şeyler vereyim diye yalnızca ruhbilim heyecanıyla Joseph Fouché’nin hikayesini yazmak durumuna geliverdim” diye yazar Zweig. Bense bu çok ama çok önemli kitabı (Stefan Zweig, Fouché – Bir Politikacının Portresi, Burhan Arpad çevirisi ikinci basımı 1999 Yeni baskısının Gülperi Sert’in çevirisiyle çıkmış, ama ben henüz görmedim.) anlatırken, bizdeki Fouché’lere gönderme yapmak istedim. Ama sonra düşündüm de bizde Fouché’nin bir benzerinin bulunmadığına karar verdim. Bizimkiler şöhret budalası. Dönerken de dönmenin parıltısıyla kendilerine geçici ünler kazanırken, Makyevelizmin de bir derinlik gerektirdiğini hiç mi hiç akıllarına getirmiyorlar. Taşlamayla karışık teşekkür “Kalbimin hasta olduğunu öğrenince pijamamı, terliklerimi bir valize doldurup taksi çağırdım. Şoföre ‘Doğru Cleveland’a çek’ dedim. Şoför, GAMZE ‘Buyur abi?’ dedi. ‘Yok bişiy, ERBİL rüyamın etkisindeyim, tartıştık, beni ikna etti. Sen boşver Cleveland’ı, ben seni dünyanın sayılı hastanelerinden birine gönderiyorum oğlum, dedi. Sen doğru Siyami Ersek’e çek!’ dedim. Şoför hiçbir şey anlamadı. Ama tam acilin girişinde fren yaptı ve ben indim. Kafamı kaldırdım, kocaman yazıyordu. Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi. İyi ki de bu ismin kanatları altına sığınmışım...” Ahsen Unakıtan’ın eşinin rahatsızlığı için ABD’de tedavi görmesine ilişkin “Rabbim Cleveland dedi” açıklamasının gündemde olduğu sırada, tiyatrocu Rasim Öztekin de benzer bir sağlık sorunuyla Siyami Ersek Hastanesi’nde tedavi görüyordu. Ahsen Hanım’ın Cleveland “reklamlarına” nazire olarak Rasim Öztekin de Siyami Ersek Hastanesi’ne teşekkürlerini bir ilanla duyurdu. düşmüş. 2004’ten beri yaşadığı kalp sorunlarını medikal tedavilerle yoluna sokarken, son sorunla birlikte daha köklü bir kararın eşiğine gelmiş ve “kalp pili” tavsiyesini kabul etmiş. Başlangıçta kalp pili seçeneğinin kendisini tedirgin ettiğini fakat bilgisi arttıkça benimsediğini anlatıyor. içerirken Unakıtan ya da diğerlerinin bu tercihi neden yapmış olabileceğine ilişkin ne düşündüğünü soruyoruz: “Türkiye’deki tıbba, tıp dünyasına güvenmemekten kaynaklanıyor olabilir.” Türkiye’deki sağlık sisteminin sorunları ve özellikle özel hastanelerin ticarileşmesinin olumsuz sonuçları üzerinde duruyoruz. Kendisi başından beri bu konuda eşinin yönlendirmesi sayesinde doğru tercihler yaptığını ve Siyami Ersek’i seçmesinin nedeninin de bu olduğunu vurguluyor. Tecrübeli bir sağlık editörü olan Esra hanım, kalp sorunu ilk çıktığında Rasim Öztekin’in bir özel hastane faciası yaşamasını da engellemiş. Rasim Öztekin 1,5 ay hastanede kalınca, doğal olarak ortaya bir “sağlık komedisi” projesi çıkmış. Zatürre olduğu dönemde güçten düşünceye kadar oyuna gitmeye devam eden Öztekin, bu sezon dinlenecek. Ancak gelecek yıl için, hastane deneyimini değerlendireceği bir standup hazırlamayı planlıyor: “Çok tiplemeler çıktı oradan, bunlardan standup tarzı bir şey düşünüyorum. 2004’ten bu yana hastalığımı ve burada edindiğim izlenimleri, doktorlara dair gözlemlerimi anlatacağım bir standup. Gelecek yıl için olabilir.” Son olarak bu sezon askıya alınan Boşgezen ve Kalfası tekrar oynanacak mı, diye soruyoruz: “Devam eder, çünkü onu çok oynamadık. 25 30 oyun falan oynadık, seneye devam ederiz. Benim hastalığım olmasaydı sürecekti. Herhalde gelecek sezon repertuvarı içinde yer alır.” SAĞLIKÇILARA HAKSIZLIK Teşekkür ilanı ve taşlama konusuna dönüyoruz: “Siyami Ersek Hastanesi, kalp konusunda dünyada ilk ona girebilecek ve Avrupa’da da üst sıralarda olan bir hastane. Çok kıymetli doktorları, doçentleri, profesörleri var. Onların; ayrıca hemşirelerin ve sağlık personelinin o şartlar altında, devlet maaşıyla insanlara nasıl koşturduğunu, canhıraş bir şekilde görev yaptıklarını görüyorsunuz. 1,5 ay boyunca bunları gözlemledim. Orada bir insanı ölümden döndürmek için harcanan çabayı gördüm, o sınırdaki mücadeleyi. Bunlar dururken gidip Amerika’da, üstelik de son derece önemsiz hale gelmiş olan operasyonların yaptırılması bana anlaşılmaz geliyor. Hele ki ülkenin bu kadar krizde olduğu bir dönemde dışarı gidebilecek her dolar aleyhimize diye düşünüyorum. Daha önemlisi, böyle bir tercih yapıldığında bizim sağlık personelimize ayıp ediyormuşuz gibi bir duyguya kapıldım ben. Bunu onlara yapılmış bir haksızlık olarak gördüm.” Söyledikleri bu kadar tartışmasız doğrular PİLLİ BEBEK Yukarıdaki alıntı, bir gazete ilanı. Bu ilan esasen bir “teşekkür” ilanı olarak tasarlanmış. Bir teşekkür ilanının Rasim Öztekin‘cesi. Ortaoyuncular’dan Rasim Öztekin Ocak ayında başlayan kalp sorunları nedeniyle Siyami Ersek Hastanesi’nde tedavi gördü. Sonunda kendi deyimiyle “Pilli Bebek” olup çıktı hastaneden. Çıktıktan sonra da, hastane çalışanlarına teşekkür etmek için böyle bir yol izledi. Nasıl gelişti böyle bir ilan fikri? “Başlangıçta, Rasim Öztekin’in teşekkür ilanı mizahi olmalı diye düşündüm. Benim düşündüğüm mizahın içinde mutlaka taşlama olmalı. Mesaj kaygılı olması lazım benim komedimin. O dönemde kendimle paralellik kurduğum, Unakıtan’ın eşinin açıklaması gündemdeydi. Aşağı yukarı aynı dönemde hastaneye yatmıştık. Böyle bir fikir geldi aklıma.” Rasim Öztekin, Ocak ayında başlangıçta zatürreye yakalanmış ve bu nedenle kalbi zayıf Milletvekili gibi çalışacağım Beşiktaş’ta neler yapmayı planlıyorsunuz? Yerel seçimlerde bazı sanatçılar da sandıkta şansını Kendi tanıklıklarımdan da faydalanarak, kültür sanatın denedi. Daha çok belediye başkanlığı koltuğu için daha yoğun yaşandığı, kültür sanatla içiçe bir Beşiktaş yarıştılar. Ama umdukları ilgiyi olması için çalışacağım. CHP’li belediye seçen Sarıyer’le bulamadılar. Ancak içlerinde birisi birlikte Beşiktaş’ın da, İstanbul Boğazı’nda kültür sanatın vardı ki, o belediye başkanlığı değil yoğun yaşandığı ilçeler olarak öne çıkmasını istiyoruz. belediye meclis üyeliği için adaydı. Böylece Türkiye’ye de örnek olabiliriz. İstanbul Beşiktaş’ta CHP Beşiktaş belediye meclis üyeliğiniz dolayısıyla listelerinden girmişti seçime Altan tiyatroya ayırdığınız zamanı azaltmayı düşünüyor Erkekli. Önümüzdeki dönemde sanatçılığının musunuz? yanısıra yerel yönetimdeki Hayır. Tiyatro benim mesleğim. Onun başarısıyla da söz ettirecek gibi hep devam ettireceğim. Ancak ondan görünüyor. Erkekli ile seçimleri İstanbul kazandığım birikimler sayesinde de ve gelecek planlarını konuştuk. Beşiktaş’tan Beşiktaş için çalışacağım. CHP’ye girmeye nasıl belediye meclis Yerel seçimlerin mesajı ne oldu? karar verdiniz? Türk halkı artık yirmi birinci yüzyıla Türkiye bir yol ayrımında. Ya üyesi seçilen uygun, Atatürk’e yakışan, Ortadoğu’da laik ve demokratik bir yola oyuncu Altan lider, yurt içinde halkı kucaklayan girecek, ya da çağın gerisinde Erkekli, 29 Mart’ta politikalar izleyen, Güneydoğu’da Kürt kalmış bir yola girecek. Ben de bu yol ayrımında adresin ‘halkın erken seçim nüfusun mutluluğuna inanmış, demokrasiye inanan bir parti istediğini Cumhuriyetin, laikliğin isteğinin’ ortaya gösterdi. Artık barış, istikrar sağlayan, savunucusu bir parti olmasına çıktığını söylüyor. kucaklayıcı politikalara ihtiyacımız var. karar verdim. Bu yüzden de Yerel seçimlerde halk erken seçim Cumhuriyet Halk Partisi’ne istediğini gösterdi. girmeyi tercih ettim. Bundan sonra politikada ne hedefliyorsunuz? Belediye başkanlığı, milletvekilliği düşünüyor musunuz? 1955 yılında İstanbul’da doğan ünlü oyuncu Altan Erkekli Takdirler nasıl gelişir bilmiyorum. Ne kadar zaman tiyatroyla ilk kez lise hayatında ilgilenmeye başladı. 1975 ayırabilirim. Kendimi hazır görebilirsem eğer... Bakalım. yılında Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’ne Bunu zaman gösterecek. Ancak şu anda Beşiktaş’ta giren Erkekli, mezun olduktan sonra Ankara Sanat İsmail Ünal’ı bir başbakan gibi görüp, ben de onun bir Tiyatrosu’nda oyunculuğa devam etti. Bir dönem Devlet milletvekili olarak ona çeşitli projeler götürerek elimden Tiyatroları’nın Çocuk ve Gençlik Bölümü’nde çalışan Erkekli geleni yapacağım. daha sonra Beşiktaş Kültür Merkezi oyuncuları arasına katıldı. ALİ SELİM EMEÇ C MY B C MY B ? Aslında bu hafta Lawrence Durrel’in İskenderiye Dörtlüsü’nü anlatmaktı niyetim. Sürekli okuduğum eserin sayfaları kopmuş dağılmış, onu toplamam gerekiyor. Ama siz yine de Can Yayınları’na sorun. Yeni bir baskısı vardır mutlaka. ? İkincisi, Andrey Tarkovsky’nin Mühürlenmiş Zaman adlı eseri. Bu ünlü Sovyet rejisörünün kitabını da okursanız, geçmiş zamanlarla ilgili kimi önyargılarınız da bakarsınız, silinip gidiverir. Agora Kitaplığı’ndan çıktı. Ötekiler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle