22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 MART 2009 CUMARTESİ 7 ‘Vaaay Dinamo Mesken geri döndü’ Bursa’da amatör bir futbol takımıydı. Ama semt solcu, lakabı da ‘Dinamo’ olunca 12 Eylül’ün yasakçı zihniyetinden kurtulamadı; kapatıldı. Otuz yıl sonra hepsi çocukluk arkadaşı olan Dinamo Meskenliler kulüplerini yeniden yaşama döndürdüler. 12 Eylül darbesi sonrasında herhangi bir gün. Üç genç, semt pazarında, semtin amatör takımının deplasmandaki maça gidebilmesi için bağış DENİZ topluyor. Polis geliyor, alıyor, askeri okula ÜLKÜTEKİN gençleri götürüyor, “bir posta dayak faslı”. Sonra kulüp kapanıyor, mahkeme vs. Benzer hikayeleri daha önce duymuştuk, 12 Eylül’ün paşaları buluttan nem kapmaktadır, dört kişinin bir araya gelmesi bile terörist ya da anarşist suçlamaları için yeterli kanıt. Herkes diken üstünde. İyi de terörist muamelesi gören Bursa’da amatör bir spor kulübü. 12 Eylül için bile biraz abartılı değil mi? Değil çünkü kapatılan kulübün ismi Ertuğrulgazi Gençlik Spor Kulübü, lakabı ise Dinamo Mesken. etmişler ama nafile. Gençlerin bağış topladığı gün, pazardan “zorla haraç alıyorlar” diye şikayet gelmiş. Karakola götürüldüklerinde “Hangi örgüt adına haraç alıyorsunuz?” suçlamalarına maruz kalmışlar. Bugün olayları anlatırken içlerinde burukluk da var, “yeniden benzer suçlamalara maruz kalır mıyız?” endişesi de. Hatta derneğin girişindeki “üye olmayan giremez” yazısı bile o günlerin hatıralarından yadigar. Ancak ne zaman anılar dile gelse, etraftan bir kahkaha ve neşe uğultusu geliyor. Çünkü bu insanları birbirine bağlayan spor ya da siyasetten önce çocukluk ve semt arkadaşlığı, iyi kötü her şeyi birlikte yaşamış olmanın güveni. Kimse bir yere kaybolmamış, uzaklara gitse de bir an gelmiş geri dönmüş. Belki Dinamo Mesken efsanesinin uykudan uyanmasının altında yatan güç de bu. Ancak siyaset de altmışlardan beri semtte önemli rol oynar. Bakın kulüpte uzun yıllar kalecilik yapan, yeni oluşumda da kurucu üyelik görevini üstlenen Vedat Vermez o günleri nasıl anlatıyor. “İlk ismi Ucuz Meskenler olan semt, devlet tarafından dar gelirli aileler ve memurları konut sahibi yapmak için kamulaştırıldı. Bizler kendimizi Uludağ’ın eteklerindeki bu yalnız sitenin arkadaşlık ve paylaşım içinde yaşayan dürüst insanları olarak bildik. Bizler, komşumuz Değirmenlikızık’tan köylülüğü öğrenirken onlara da kentliliği öğretiyorduk. 70’lere geldiğimizde semtin aşağısında kurulan Eğitim Enstitüsü’nde okuyan abilerimiz sayesinde Mesken ‘sol’la tanıştı.” Doğal olarak semtteki siyasi hava, semtin takımına da yansır. 1974’de SSCB ekolünü yeşil sahaya taşıyan futbol mühendisi Valery Lobanovski’nin Dinamo Kiev’i Kupa Galipleri Kupası maçı için Bursa’ya gelip Bursaspor’u yenince de “Dinamo” lakabı Ertuğrulgazi’nin üzerine yapıştırılır. Lakabı kulübe armağan eden isim ise o günlerin amigosu Erkan Can’dır. Hasan Gürses’in dediğine göre kulübün çok ateşli ve kalabalık bir taraftar kitlesi vardır. En gergin maçlar ise Çekirge semtiyle yaşanır. Tezahüratların arasına siyasi atışmalar da karışır. Mesken halkı çok acılar çekti Ertuğrulgazi GSK futbolda hiç Bursa 2. Amatör kümeden yukarı çıkamamış. Asıl başarılarını kulübün gayri federe olduğu yıllarda katıldıkları özel turnuvalarda göstermişler. Mesken’den çıkan başarılı futbolcu olan Bülent Merey de bu yıllarda profesyonel futbol oynamasına karşın gelip bu özel turnuvalarda top koşturuyormuş. Merey, artık doğup büyüdüğü semtin takımının teknik direktörü. “Hani, kendine has olan yerler vardır ya, Mesken de onlardan” diyor. Bugün semt artık Bursa’dan ayrılamayacak kadar genişlemiş. Gün içinde oldukça işlek bir yer. Oysa o günlerde “Bursa” tabelası bile semtin aşağısındaki yolda yer alırmış. Hızlı ve çarpık kentleşmenin yol açtığı değer yozlaşması ise bu semte hiç uğramamış. Hem Hasan Hürses hem de Bülent Merey bunu söylüyor. Onlara göre kulübün yeniden kurulması şerefine verilen yemekte toplanan kalabalık da bunun göstergesi. Kulübü yeniden hayata geçirerek semtte otuz yıldır duran spor faaliyetlerini de yeniden başlatmış oldular. Kulübün yeniden kurulması sürecinde önayak olan isimler arasında CHP Parti Meclisi üyesi Ali Nihat İrkörücü de önemli rol oynamış. Ancak Yıldırım Belediyesi’nden destek istemeye gittiklerinde AKPli başkan “işin içine siyaset karıştırdınız” diyerek mesafeli davranmış. Oysa siyaseti karıştırmakla suçlanan Irkörücü belki parti üyesidir ama arkadaşları için o hala çocukluk arkadaşları “Saatçi Ali”dir. SOLCULARIN SEMTİ Bursa’da Uludağ’ın eteğindeki Mesken semtinin tam merkezindeki kulüp binasında hemen hepsi çocukluk arkadaşı olan “Dinamo Meskenliler” otuz yıldır uykuda olan tarihi Ertuğrulgazi Meskenspor olarak yeniden harekete geçirmenin heyecanı içindeydi. Daha da geriye dönelim. Ertuğurulgazi GSK, Bursa 2. Amatör Ligi’nde mücadele etmektedir. Ancak onu diğerlerinden farklı kılan hem kapatılmasına hem de efsane olmasına sebep olan özellikleri vardır. Bir kere Mesken kentte solcuların semti olarak biliniyor. Yeşilyayla sınırdır, meydanda otobüsten inenlere kimlik kontrolü yapılır Mesken Erkan Can tarafına geçenlerin kurtuluşu yoktur. Ancak Meskenliler, o günlerde bile kulübün spor dışında bir şeye bulaşmadığı konusunda ısrarlı. Altmışlı yıllarda Mesken’e yerleşen ilk ailelerden birinin çocuğu olan şimdinin asbaşkanı Hasan Hürses, hem semt hem de takımla ilgili tarihin en yakın tanıklarından. “ 78 – 80 arası genel kaptanlık yaptım, ayrıca her zaman içerden yardımcı oluyordum” diyerek söze başlıyor, “Hentbol şubesi de vardı güreş de. Gerçek amatördük, her şeyi kendi paramızla yapıyorduk. Ben de o zaman önemsenecek düzeyde paralar verdim” diyor. O kadar ki, babasının emeklilik parasının yarısını bile kulüp için harcamış. “Kulübün her evrakı usülüne uygundu” diyerek sözlerine devam ediyor Hürses. Ancak o zamanlar derneğe kimin girip çıktığına çok fazla dikkat etmiyorlarmış. Bu da doğal olarak siyasete bulaşmış ve darbe yönetiminin kuşkulanacağı kişilerin dernekte görülmesine yol açmış. Birkaç baskından sonra yanlış yaptıklarını fark İNSANA YATIRIM “Profesyonel lig de hedefleriniz arasında var mı?” sorusuna biraz çekingen yaklaşıyorlar. Çünkü hem önlerinde bu tip engeller hem de maddi imkansızlıklar var. Kemal Gültekin, öncelikli hedeflerinin çocukları ve semtteki diğer gençler için spor yapabilecekleri bir ortam oluşturmak olduğunu söylüyor. Ancak ilerleyen yıllarda oluşabilecek büyük potansiyel arkadan yükseliş için ittirirse ne olacak? Lafı Bülent Merey alıyor: “Farklı özellikler demiştik ya, işte yarışmacılık ruhu da Meskenliler’in içinde yatan birşeydir. Ana hedefimiz, tesis, altyapı ve insana yatırım. Ancak yaratacağımız değerler büyük bir potansiyel yaratırsa buna kim dur diyebilir ki.” Bu bansedilen potansiyel, sırf semtle sınırlı değil. İnternet üzerinden de yayılan “Dinamo Mesken” efsanesini duyanlar kulübün yeniden açılacağını öğrenince, sanal ortam üzerinden bağlantı kurma çabası içine girmişler. “meskenliyiz.biz” sitesinin yöneticisi ve aynı zamanda kulübün yönetim kurulu üyesi olan Mehmet Şahin‘e Tokat’ın bir köyünden ulaşıp atkı isteyenler bile olmuş. Şahin, “Böylesine bir ilgi çok hoş ama biz kalıcı birşeyler yapmak isteyen insanlar olarak ayaklarımızı yere sağlam basmak zorundayız” diyor. Hem internet hem de çevreden gelen bir başka istek ise göz ardı edilebilecek gibi değil. Kulübün ismi “Dinamo Mesken” olsun istiyor herkes. Hasan Hürses de bu isteğe yakından şahit olmuş. İş için katıldığı toplantılarda bile “Ertuğrulgazi’yi yeniden canlandırdık” dediğinde, aldığı cevap “Vay Dinamo Mesken geri döndü demek” oluyormuş. Ancak bu ismi alma düşüncesi yönetim kurulunda hiç gündeme gelmemiş. Vedat Vermez, bu konuda mahalle büyüklerine danışıldığını ama “Geçmişte Mesken halkı çok acılar çekti, o yüzden acele etmeyin” görüşünün ağırlık kazandığını söylüyor. Sloganlar Can’dan Kulübün hikayesinin bugün kadar gelmesinde ve yeniden hayat bulmasında önemli rol oynayan isimlerden biri de sanatçı Erkan Can. Dinamo lakabını kulübe kazandırması dışında maçlarda amigoluk da yapan Can, anlatılana göre çok ateşli ve kendine has bir kitleye önderlik etmektedir. Bu kitlenin yine kendine has marşları vardır. İşte bir kaçı: “Dinamo’nun gençleri, bir elinde şişe, saatlerce neşe! Dinamo’nun gençleri birçok menekşe!!!” “Nona nonanda fişka, fişkamini solamini ovakka vakamini fişkamini solamini ovakka vak!!!” (Erkan Can’ın izcilik döneminde öğrendiği bir marş) ‘Tuval delilik yapmak için müsait bir yer’ Cerrah ressamlar Tıp Bayramı’nı sergi açarak kutluyor. Dokuz cerrah ressamın eserlerini 10 Nisan’a kadar görebilirsiniz. Neredeyse hiçbir doktor yok ki bir sanat dalıyla ilgilenmesin. Kimi fotoğraf çekiyor, kimi bir müzik aleti çalıyor, kimi kendini resim sanatına vermiş durumda. Bu da yetmezmiş gibi (!) bir de eserlerini sergiliyorlar. Üstelik de Tıp Bayramı’nda. Yani bugün. Prof. Dr. Süleyman Ataus ve Prof. Dr. Bülent Alıcı dostlukları sayesinde kurdukları ve devam ettirdikleri Forte Üroloji Merkezi’nin iki doktoru. Bugün farklı bir heyecan yaşıyorlar. Dokuz arkadaşıyla birlikte “Bir Soluk” adını verdikleri resim sergisine imza atıyorlar. Ataus ve Alıcı’yı bulmuşken sanat ve doktorluk nasıl gidiyor bir soralım dedik... Bu 20 yıllık iki dost aynı zamanda resme Alıcı düşkün. Kendilerini amatör olarak addetseler de çizimlerinin sahip olduğu detaylar aynı şeyi söylemiyor. Asistanlık dönemlerinden beri dost olan iki doktor, kariyerleri ilerledikçe egoların arkadaşlığın önüne geçtiğini vurguluyor. Değme ressamların elinden çıkmış gibi görünen resimler yapan Alıcı ve Ataus SİNEM DÖNMEZ Ataus’la resim meraklarını ve mesleklerine etkilerini konuştuk. Birikimimizi ortaya koyuyoruz Farklı zamanlarda başlamış Ataus ve Alıcı’nın resimle ilgisi, ancak son 5 yıldır birlikte resim yapıyorlar. Alıcı, Balkan Naci İslimyeli’nin bir kursuyla başlamış resme. Orada her çalışma grubunda farklı bir materyal kullanarak kendini keşfettiğini, hangi renkleri, materyalleri sevdiğini öğrendiğini söylüyor. Ataus ise Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanat Bölümü’nde başladığı eğitimini öncelikle rahatlamanın en iyi yollarından biri olarak tanımlıyor. Alıcı Ataus’un ardından girmiş atölyeye. Çok beğendikleri, yapmayı çok istedikleri resimleri yaparak başlamışlar işe. Sıkıştıkları yerde yardım alarak geliştirmişler kendilerini. Ancak resim yapmak için ne yazık ki ikisi de çok fazla zamanları olmadığını dile getiriyor. “Bir an önce üretip bir şey ortaya çıkarmak istiyorsunuz. Uzun eğitimlere tahammülümüz olmuyor bu kadar yoğun olunca” diyor. Ameliyat bitirmek ve tablo bitirmek İlerde kişisel sergiler açmayı düşünüyorlar mı diye merak ettiğimiz Ataus ve Alıcı, Bu iş çok emek istiyor. Düzenli olarak çalışmamız lazım. Kendi hayalimizden bir kompozisyon yaratmak, bunları bir sergi açacak kadar geliştirmek için... Onu da biz yapamayız” diyor ikisi de. Resim yapmakla mesleklerinin arasındaki ilişkiyi sorduğumuzda verdikleri yanıtlar gerçekten dikkat çekici. Ataus resim yaparken ilk başta çok tutuk, korkak davrandıklarını bu durumun ise cerrahiden kaynaklandığını dile getiriyor: “Cerrahide bir kerede doğru hareketi yapmak zorundasınız, hatasız çalışmak zorundasınız. Başlangıçtaki o ince çizgiler, tutukluk meslekten geliyordu.” Alıcı ise tuvalle ameliyat masasının farkını ve bunun Ataus’un yapıtı Resim bilgimiz komprime sayılır Resim konusunda, pozitif bilimlerle uğraşmanın bir getirisi olarak formüle yakın bilgiler istediklerini belirtiyor Aracı. “Dışarıdan bu işe koyulan insanlar olarak bu şöyle yapılır bu da böyle gibi matematiksel bir şey istiyoruz. Pozitif bilimle uğraşmanın getirisi. Yaprağın yeşili bu renklerle yapılır, böyle de fırça vurulur gibi bir yardım bekliyorsunuz. Ama böyle değil tabii ki” diyor. Resim eğitimlerinin kalıplaşmış bilgilerden oluştuğunu söyleyen Ataus, “Cerrah olmanın getirdiği bir detaycılık var bizde. Kaba şeyler çizmek ya da soyut resimler yapmak bize göre değil pek. Daha gerçekçi yaklaşıyoruz ve resimler de öyle çıkıyor. Tam bir ince işçilik. Bizdeki sabra çok hayret ettiler. İkimize de ‘Neredeyse tek bir kılla resim yapacaksınız’ diyorlar” diye anlatıyor. C MY B C MY B kendilerine etkisini şöyle anlatıyor: “Rahat fırça darbeleriyle de resim yapabileceğini görmek iç dünyayı rahatlatıyor. Bir delilik yapmak için müsait bir yer tuval. Ameliyat masasında hataya yer yok ama tuval büyük bir özgürlük alanı. Birinde alabildiğine rahatsınız, birinde olamıyorsunuz.” Ataus, doktorların sanatla ilişkisinin normal olduğunu, hekimlerin pek çoğunun resmi sevdiğini çünkü sanatla yaratıcılığın arasında kopmaz bir bağ olduğunu söylüyor. Yaptıkları ameliyatların da her birinin ne kadar mekanik görünseler de sanat olduğunu vurgularken, çok iyi yapılan bir ameliyatı izlemenin, çok güzel bir resme bakmanın, bir ameliyatı da bir tabloyu da başarıyla bitirmenin aynı hazzı verdiğini belirtiyor. Alıcı ve Ataus bugün kutlanan Tıp Bayramı’nda Forte Üroloji Merkezi’nde eserlerini sergiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle