19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dinleyin 4 14 MART 2009 CUMARTESİ Gossip Girl Parti Bugün The Hall’da, umutlu, neşeli, hayat dolu ve modayı takip eden partilerin vazgeçilmeyen şehirli kızları ve erkekleri için son derece trendy bir parti düzenleniyor: Gossip Girl Parti. 2008’e damgasını vuran gençlik draması Gossip Girl, Manhattan’ın en zengin gençleri, özenilerek izlenen sıradışı hayatları, dramatik aşk ilişkileri ve sorunlarını anlatıyor. Pek çok yaş grubundan izleyicinin müptelası olduğu dizinin ilk sezon sonrası yakaladığı neşeli rüzgar, eğlenceli partiyle kutlanıyor. Ayrıca gecenin en iyi giyinen kişisine de bol bol hediye verilecek. (Biletler Biletix’te, 25 TL) Jackson hayranlarına Casalini Eskişehir’de Michael Jackson’ın Türkiye’deki hayranları, Jackson’a destek vermek ve her zaman yanında olduklarını belirtmek için bugün ve yarın Airport Outlet Center’da Michael Jackson Dans Gösterileri ve Michael Jackson Koleksiyonunu” sergileyecek. “Forever Michael Jackson Günleri”nde Michael hayranları efsane sanatçıya ve Jackson kardeşlere ait plaklar, kasetler, CD, DVD, posterler, dergiler, gazete haberleri gibi birçok koleksiyon parçasını bir araya getirerek sergiliyor. Katılım ücretsiz. Zeynep Casalini, 2009’da gerçekleştirmeyi düşündüğü Türkiye turnesi öncesinde Eskişehirli hayranlarıyla 222 Park’ta buluşuyor. 2004 yılında çıkardığı “Nihayet” adlı ilk albümüyle büyük başarı yakalayan Casalini, daha sonra çıkardığı “Dokunma Bana” ve “Nilüfer” isimli singlelarıyla da kendinden söz ettirdi. Konser 19 Mart’ta. The Dynamics Babylon’da 2003 sonlarında reggae dünyasına bir bomba gibi düşen The Dynamics, soul müziğin Jamaika geleneksel müziğine çarpıcı yansımasını hayranlarına sunuyor. Topluluk, soul, reggae, dub ve oldschool tarzlarının izinden giderek modern prodüksiyon teknikleriyle müzikseverleri coşturmaya devam ediyor. The Dynamics, disco, rock, pop ve soul dünyasının en sevilen hitlerini aynı zamanda dinamik sahne şovuyla Babylon sahnesinde olacak. (Biletler, 30 TL, 20 TL, Tel: 0 212 245 38 00) Beirut, bu kez Meksika’da 2006 yazından itibaren müzik dünyasında Beirut adını sık duymaya kzulal?yahoo.com başladık. Üstelik adını Ortadoğu’nun bu sorunlu bölgesinden alan projenin sahibi Amerikalı bir müzisyendi. New Mexico eyaletinin Santa Fe kentinde doğup büyüyen Zach Condon’ın, Balkan folkunu Batı’nın indie pop sounduyla birleştiren müziği bir anda herkesin ilgisini çekmişti. 23 yaşındaki genç müziyen bu defa, iki CD’lik üçüncü albümü “March of the Zapotec and Realpeople Holland” ile yine kendinden söz ettiriyor. 2007 yılında Radar Live festivalinde İstanbul’da da bir konser vermişti Beirut. O sırada Zach Condon ile yaptığım röportajda, Balkan müziklerine olan ilgisinin nedenini sormuştum. “Duygu yüklü bir müzik olduğu için... Bunu Batı müziğinde bulmak zor. Açıklaması zor, ama içerdiği coşku ve enstrümantasyon çok etkileyici” diye yanıt vermişti. Zach’in bu genç yaşına karşın, şimdiden kendisine saygın bir yer edinmesine neden olan en önemli etken, müziğe yaklaşımı. Ticari kaygıları ön plana almadan hareket ediyor ve hissettiklerini içtenlikle aktarıyor. Müzik çalışmalarını özgürce sürdürebilmesi için bağımsız kalmasının önemini bilen Zach, bu nedenle kısa bir süre önce kendi plak şirketi Pompeii Recordings’i kurdu. Yeni albüm, bu şirketin ilk yayını... ZÜLAL KALKANDELEN Perküsyon’un nabzı Hindistan, İran, İsrail, Lübnan, Makedonya, ABD, Küba ve Türk perküsyoncular, 17 Mart’ta İş Sanat Sahnesi’nde unutulmayacak bir performans için bir araya geliyor. Engin Gürkey Perküsyon Grubu ile farklı coğrafyalardan gelen Nabız projesi sanatçıları, dünyanın ritmini tek bir nabızda buluşturacak. Bu müzikal şölene Utku Bal ve Deniz Çiçek de danslarıyla renk katacak. Balkan kökenli bir aileden gelen Engin Gürkey, “Nabız” projesinde, kıvrak ritmler üzerine tuba, trompet, trombon, saksafon, klarnet, keyboard, keman ve vokal ile zenginleştirilmiş, neşeli sahne performansıyla tamamlıyor. Her biri ülkelerinin önde gelen perküsyon sanatçılarından oluşan bu çokkültürlü topluluk, İş Sanat konserlerinde, dünya ritimlerini sergiledikleri solo performanslarını sunacak. (Biletler 20 TL, 15 TL, Tel: 0 212 316 10 83) orkestranın çalabilmesi için, her şeyin önceden notaya dökülüp grup elemanlarına verilmesi zorunluluğu ortaya çıkmış. Sonunda zorlukları aşıp kayıtları tamamladıktan sonra, Fas’a gitmiş Zach... (Bu arada, Fas’ın son yıllarda müzisyenler üzerindeki etkisinin artışına dikkat çekmek gerek. U2 da son albümünün bir bölümünü bu ülkede kaydetmeyi tercih etti. Belki de, bir tür Doğu’ya açılım kapısı gibi görülüyor bu kent...) Orada 45’lik plaklar satan bir dükkana rastlamış ve bulduğu plakları alıp New York’a dönmüş. Bütün bu farklı ilhamları bir araya getirdiğinde ise, ortaya “March of the Zapotec” çıkmış. Zach’in kendine özgü duygusal vokaliyle eşlik ettiği şarkıların en önemli özelliği, eğlence ile dozu iyi ayarlanmış melankoliyi buluşturması. Kanımca, işin püf noktası da burada... AKUSTİK İLE ELEKTRONİK BİR ARADA Albümün ikinci CD’si “Holland”da ise, ilk CD’deki akustik parçalardan farklı olarak elektronik çalışmalar toplanmış. Zach Condon, ilk olarak bunları Beirut’tan önceki projesi Realpeople adı altında yayımlamayı düşünmüş. Fakat sonra, aradaki farkın da ilginç olabileceğine karar vermiş. İyi ki de öyle yapmış. Bir müzisyenin akustikten hoşlanması, neden elektronik müzikle ilgilenmemesini gerektirsin ki? İnsan farklı yöntemlerle elde edilen iki ayrı müzik türünü de sevemez mi? Zach Condon’ın yaratıcılığının en önemli göstergesi, kendini sınırlamayıp müzikle ilgili gelişmelere karşı heyecan duyması. Değişimlere açık, sınırları olmayan bir müzisyen olduğu için de, farklı sesler elde ediyor. Düşünsenize; kaç müzisyen sürekli kendi sesini duymaktan bıktığını söyleyip, enstrümantal çalışmalara yönelir ve kilometrelerce yol gidip yerel müzisyenlere ulaşmaya çalışır? “Holland”da yer alan parçalar, özellikle synth pop tarzını sevenler için ilginç olabilir. Önce cenazelerde çalan Meksika orkestrası eşliğinde Zach Condon’ın yumuşak sesinden baladlar dinleyip, sonra synth pop’la dans etmek isterseniz, bu albümü kaçırmayın. Albüm hakkında ön fikir edinmek için, “My Night with the Prostitute From Marseille” ve “The Akara”yı dinlemenizi öneririm. www.zulalkalkandelen.com Rock’n Dark Express yoluna devam ediyor Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarışması’nın son elemesi İzmir’de, Opus Barda gerçekleşti. Heyecanlı geçen eleme gecesinin sonunda, kazanan Mute grubu oldu, yani Mayıs ayında İstanbul’da yapılacak finale Mute da katılacak. Rock’n Dark Express Sirkeci’den yola çıkmış, ilk elemesini de Ankara’da gerçekleştirmişti. Ankara, Eskişehir, Trabzon ve İzmir’de yapılan elemelerin bir sonraki durağı İstanbul. 4 Nisan’da gerçekleşecek İstanbul elemesinin ardından son eleme 18 Nisan cumartesi günü Adana’da yapılacak. Yarışmanın finali ise 9 Mayıs cumartesi günü, yine İstanbul’da olacak... Efes Dark tarafından düzenlenen yarışma 1829 yaş arası gençlerin oluşturduğu tüm amatör rock gruplarına yeteneklerini gösterme fırsatı sunuyor. Yarışma sonunda, birinci olan grup dijital single ve klip yapma hakkı kazanacak, tüm bunların yanı sıra, hazırlanacak klibi MTV’de yayınlama imkanı da bulacak. İkinci olan gruba enstrüman seti verilecek, üçüncü olan gruba ise katıldığı şehirde bir sene ücretsiz stüdyo kullanım imkanı sağlanacak. Bu yüzden yarışma çok talep görüyor. Rock’n Dark Express 2009’un bugüne kadar ziyaret ettiği duraklarda yapılan elemeler sonucu, birinci bölge Ankara’da “Sondört” , ikinci bölge Trabzon’da “Paranoya”, üçüncü bölge Çanakkale’de “PickUp” , dördüncü bölge Eskişehir’de “Aradrama” grubu birinci oldu. Hercules And Love Affair Ottosantral’de Disko ateşinin yeraltından çıkıp küresel bir pop fenomenine dönüştüğü 70’li yılların sonlarına doğru yeniden şekillenen elektronik dans müziğinin temsilcisi olarak kısa zamanda günümüzün en nitelikli proje gruplarından biri haline gelen Hercules And Love Affair, bugün efsane haline gelen New York tarzı disco ve house’u yeniden ele alan nadir DJ setiyle Otto Santral dinleyicileriyle buluşuyor. Gecenin bir diğer sürprizi ise Horse Meat Disco’dan tanıdığımız James Hillard. Kapıların 23.00’de açılacağı gecenin biletleri Biletix’te. (Biletler 40 TL, Tel: 0212 427 18 89) HEYECAN DOLU Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarışması’nın Jürisini MySpace’ten A. Kaan Volkan, MTV’den Hakan Aldemir, Efes Dark’tan Tolga Yavuz, Karolin Koryan, Billboard’tan Ömer Acar, Menajer Necdet Dikici, PMD’den Selim Serezli, müzisyen aynı zamanda da program yapımcısı Umut Kuzey ve Hayko Cepkin oluşturuyor. Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarışması kapsamında genç müzisyenlerin heyecan dolu mücadelesi Seksendört, Gece Yolcuları, Yüksek Sadakat, Hayko Cepkin gibi rock müzisyenlerinin ve gruplarının verdikleri konserler ile de renkleniyor. Rock’n Dark Express’te bugüne kadar 33 ünlü, 26 yarışmacı grup sahne aldı… Rock’n Dark Express yedi bin km yol yaptı… Tren yolculuklarına 400 kişi katıldı, gerçekleşen konserleri ise beş bin 900 kişi izledi… CENAZE ORKESTRASI İLE KAYIT Zach Condon, bu yeni albümü için de yine yollara düşmüş ve sonunda Meksika’nın Oaxaca kentinin dışında küçük bir kasabada bulmuş kendisini. Tanıdıkları aracılığıyla 17 kişilik bir cenaze orkestrası ile buluşmuş. Pirinç nefesli çalgılardan oluşan The Jimenez Band’in yaptığı müziğe hayran kalınca da, hemen birlikte kayıtlara başlamışlar. İngilizce bilmeyen müzisyenlerle anlaşmak için bir tercüman bulunmuş ama kayıtlar sırasında bir başka zorluk daha yaşanmış. Çünkü doğaçlama yöntemine alışkın olmayan sirin.guven?gmail.com BİRİLERİ ‘Dünyada ürün olmaktansa Türkiye’de müzik yaparım’ Bora Uzer, yurtdışında isminin değiştirilmesine bir türlü alışamamış ve ülkesine dönmüş. Bora Uzer geçtiğimiz günlerde ilk solo albümünü yayınladı. Ama biz onu uzun zamandır tanıyoruz. Roterdam’da okuduğu konservatuvarın ardından Türkiye’de Can Çankaya, Alp Ersönmez ve Mert Önal’ın da katılımıyla kurduğu Kangroove isimli gruptan dolayı. Yıllardır pek çok yerde konserler veren cover grubu Kangroove’un solisti Uzer’i Bodrum Mavi ya da Hayal Kahvesi gibi pek çok yerde dinlemişsinizdir. Kulağınıza bir cover grubundan beklenmeyecek kadar Stevie Wonder, Jamiroquai ve Justin Timberlake benzeri, oldukça güzel bir ses geldiyse bilin ki o Bora Uzer’di. Şimdiyse durum farklı. Uzer, kendi hikayesini anlatmak, kendi tınılarını dinletmek ve hayata bakışını yansıtmak için yola çıkmış ve biraz ‘soul’, biraz da ‘underground’ albüm B1’i tamamlamış. Aslında o uzun yıllardır bunun için çalışıyordu. Yani bir yandan Kangroove ile olan çalışmalarına devam ederken, diğer yandan kendi şarkılarını yapıyordu. “Müzik benim için her şeyden önemli. Yemekten, içmekten ya da uyumaktan çok daha önemli” diyerek çıktığı yolda ilerleyebilmek için vaktinin çoğunu yurt dışında geçirmeye başlamış. ‘Her şeyim’ dediği müzik için, hayallerinin peşinden dünyanın pek çok köşesine gitmiş, yaklaşık 15 yıl boyunca çalışmalar yapmış. Dünyada kendi adıyla bir Türk olarak tanınmak istemiş ancak işler tam onun umduğu gibi ilerlememiş. Abüm için anlaştığı müzik firması Safety Records, onu dünyaya Bora adıyla değil de, onlara göre daha evrensel gördükleri başka bir isimle tanıtmak istemiş. Başka bir ismi taşımak istemediğini söylese bile ona “Türk olabilirsin ama Avrupa’da, dünyada bir şey yapıyorsan bu isim geçerliliği olan bir isim değil. İsmin değişmeli. Üstelik Borat’ı hatırlatıyor ve Borat ciddiye alınmayan bir simge, komik bir isim. Herkes seni Borat diye çağırır” demişler. O, Borat olarak algılanmaktan sıkıntı duymadığını söylese bile durum değişmemiş. Kendine ait olmayan bir şeyi taşıyamayacağını düşünerek ilk ismi Celalettin’i önermiş. Şirket ise, Celal tınısına uygun olan ama daha Avrupai duran ‘JayLal’i bulmuş. Bu isim daha çok ‘ürün’ olarak duruyor diye... Uzer, iki şarkı yayınladı yurt dışında ancak bir süre sonra daha fazla o ‘ürün’ olmak istemediğine karar verip Türkiye’ye döndü. Oradaki müzik endüstrisinin onu yabancılaştırmaya çalışmasından çok rahatsız olmuş. Zaten uzun yıllardır yurt dışında bir şeyler yapmaya çalıştığı için ülkesini ve ailesini de fazlasıyla özlemiş. Artık üniversiteye başlayacak olan kardeşi, ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirebilmek adına Türkiye’de. Bir noktadan sonra başarmanın ‘milyonlarca insanın seni Michael Jackson kadar sevmesinin demek’ olmadığını farketmiş. Kendi kendine “Üstelik ben çok şey yaptım ama sadece bunlar Türkiye’de duyulmadı. Beverley Knight’la turneye çıktım, bir caz kafede Jocelyn Brown’la çaldım. Beni seven ve yaptıklarımı takip eden bir kitle oldu. Aslında bu da bir başarı ve bu başarı bana yetiyor. Ailemi, kardeşimi, Türkiye’yi ve oradaki insanları çok özledim” demiş ve dönmüş anayurduna. Şimdi çok mutlu Uzer. Ailesiyle, kendi ülkesinde. Hayalini kurduğu B1 çıkmış. Kangroove olarak da çalışmalarına devam ediyorlar. Hatta önümüzdeki zamanlar da onlar da bir albüm çıkaracak. Ve hala dünyada başarılı olabilmek için ismini değiştirmesi, tüketilmeye hazır bir ‘ürün’ olarak gösterilmesi gerektiğine inanmıyor. Haksız da sayılmaz, Ahmet Ertegün ve Arif Mardin’i kim tanımaz ki? ŞİRİN GÜVEN RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle