19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık bilimleri ve bilgi paylaşımı CEM SUNGUR İnsanoğlunun yazı yazmayı öğrenmesi; duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesini, dolayısıyla düşünce ufkunun gelişmesini sağlamıştır. Daha da önemlisi bütün bu düşüncelerin ve duyguların, çok uzaklarda veya farklı zamanlarda yaşayan insanlarla paylaşılmasına olanak tanımıştır. Bu köşede yer alan bilgilerin içeriğini de bu kapsamda değerlendirebilirsiniz. Sağlık bilimlerinin gelişmesi ve bugünkü düzeyine ulaşması, yazılı belgelerde yer alan bilgilerin yaygın bir şekilde okunması sayesinde gerçekleşmiştir. Başka bir deyişle insanlar yazı yazmasaydı, sadece sağlık bilimleri değil hiçbir bilim dalı gelişemezdi. Sözel ve görsel iletişim yöntemleri ile bilimi sürdürmek mümkün olamazdı. Çünkü bilimi bilim yapan özellikler; topluma mal olmuş, tarafsız, tekrarlanabilir, öngörü sağlayan, birikerek artış gösteren ve belirli bir sistematiğe dayalı olmasıdır. Bütün bilim dallarında belirli bir konuda yazı yazmak demek, aynı zamanda bir araştırmanın sonuçlarını açıklamak demektir. Araştırma yayınlanır yayınlanmaz, içeriği yıllar bazen de yüzyıllar süren tartışmalara açılmış demektir. Bu tartışmaların odağında araştırmada kullanılan yöntemler yer alır. Eski Mısır’da Tanrı Tot, hem yazının gizemli mucidi hem de bütün hekimlerin başkanı olarak kabul edilmiştir. Bugün sağlık konusunda hepimizin adlarını hemen anımsayıverdiğimiz kişiler ve yapıtlar yazılı eserlerle özdeşlemişlerdir. M.Ö. 900’de Ayurveda Hindistan’da kaleme alınmıştır. Hipokrat M.Ö. 460’da tıp konusunda 70 tane kitap yazmıştır. Galen ise 170’de 500 kitapla sağlık bilimlerine katkıda bulunmuş, İbni Sina ünlü Kanun’unu 1020’de yazmıştır. Sadece sağlık bilimleriyle ilgili olarak yayımlanan ilk dergi 1697 yılında basılmıştır. Bilimsel makalelerin ayrılmaz özelliği olan yöntemlerin açıklanması geleneği ise, başta kuduz aşısı omak üzere mikrobiyoloji konusunda bir çok gelişmeye imzasını atan Louis Pasteur tarafından başlatılmıştır. Bu tarihi gelişim süreci içinde bilimsel araştırmaların etik kurallarıyla ilgili belgeler de oluşmuştur. Günümüzde sağlık bilimlerinde bir araştırmayı tasarlamak, yürütmek ve sonuçlarını paylaşmak çok daha karmaşık ve zordur. Öte yandan bilginin, yöntemlerin ve araştırmaların paylaşılması her zamankinden daha kolay hale gelmiştir. Dünya, sağlık bilimlerinin sonuçlarını eş zamanlı olarak, ayrıntılarıyla ve anında yaşamaktadır. Bu yoğun bilgi akışının yorumlanması ve günlük hayata geçirilmesi konusunda değişik toplumlar farklı özellikler göstermektedir. Aynı haber, uzun süredir bilimle iç içe yaşamış ve yöntemlerini özümsemiş, konuşma diline yerleştirmiş toplumlarda farklı, bilimle yeni tanışmış, eğitim sistemini henüz istenilen düzeye ulaştıramamış toplumlarda farklı çağrışımlar ve tepkiler yaratmaktadır. George Bernard Shaw sorunu “Bilgisizlik felsefeyi budalalığa, bilimi hurafelere ve sanatı bilgiçlik taslamaya dönüştürür. İşte bu yüzden üniversite çok önemlidir” sözleriyle özetlemiştir. Bilim dünyasının aksine, siyaset, ağırlıklı olarak sözel iletişime dayanmaktadır. Söylenenlerin kayda geçirilmesi bir çeşit yazılı belge niteliğini taşısa da, ifadelerin tartışılma süresi daha kısadır ve sistematik bir bilgi birikimi sağlamadığından hafızalarımızdan çabucak silinip gitmektedir. Albert Einstein bu farklılığı tanımlarken “Zamanımızı, denklemler ve politika olarak ikiye ayırmak zorundayız. Benim için denklemler daha önemlidir, çünkü politika anlık kaygılara dayalıdır. Matematik denklemleri sonsuza kadar varlığını sürdürür” demiştir. [email protected] 5 ARALIK 2009 CUMARTESİ 5 Zekâsı belgelenmese de Çocuğunuza zekâ testi yaptırmak istiyorsanız bunun nedenini düşünün. Çocuğunuzun çok zeki olduğunu düşünüyorsanız ve okulda, çevrede uyum problemleri yaşamıyorsa böyle bir teste hiç gerek olmayacaktır. Sadece çocuğun ne kadar zeki olduğunu belgelemek için test uygulanması çocuğa zarar verebilir. olur Annebabalara öneriler ? Çocuğunuz okulda bazı sorunlar yaşıyorsa; (arkadaşlarıyla uyumsuzluk, dersi takip etmekte güçlük, okul başarısızlığı vb gibi) bir uzmandan yardım isteyin. Böyle bir durumda çocuğunuza zekâ testi uygulanabilir ve buradaki amaç genellikle çocuğunuzun toplam zekasını belirlemek değil, zekâsını oluşturan yeteneklerin tek tek araştırılmasıdır. Bu yeteneklerin fazla gelişmiş olması, yetersiz gelişmiş olması veya aralarındaki dengesizlik çocuğunuzun sorunlarının kaynağı olabilir. ? Test sonuçlarını çocuğunuzun bundan sonraki okul hayatı için yararlı olabilecek ipuçlarını elde etmek için not edin. Her çocuğun farklı bir zihin yapısı ve öğrenme biçimi vardır. Çocuğunuzun zihinsel özelliklerine uygun aktiviteler ve hedefler belirleyin. ? Yapılan değerlendirmeler sonucunda çocuğunuza test yapılması gerekli görüldüyse bu testi uygulayacak profesyonellerin testler konusunda yeterli olduklarından emin olun. Aksi halde testin güvenirliği azalacaktır. ? Çocuğunuzun uyum problemi varsa hemen ilk seansta çocukla iyi iletişim kurulamayabilir. Bu durumda ilk seansın çocukla tanışma ve ısınma seansı olarak sürdürülmesi zekâ testinin bir sonraki seansta verilmesi gerekmektedir. ? Bazı çocukların özellikle ergenlik dönemindeki çocukların teste dirençleri olabilir. Çocuğunuzu test seansına götürürken onu kaygılandıracak şeyler söylemeyin. Minikler yeteneklerini sergiledi İstanbul Anadolu Yakası Lions Kulüpleri tarafından düzenlenen Mini Star Çocuk Şenliği’nde, 27 yaş arası çocuklar, yeteneklerini sergilediler. Bostancı Green Park Hotel’de yapılan Mini Star Yetenek Yarışması’nda birinciliği Rüzgâr Sarıbudak, ikinciliği Sağanak Sarıbudak, üçüncülüğü ise Mehmet Eren Aslan kazandılar. Küçük yarışmacılar sanatsal, sportif ve zihinsel yetenek alanlarında becerilerini sergileyerek jüri üyelerini ve izleyenleri şaşırttılar. Organizasyonun tüm geliri ise korunmaya muhtaç çocuklara ev ortamında bir yaşam fırsatı sunan Bolluca Çocuk Köyü’ne ve çocuklara eğitim bursları sağlayan LİAY Vakfı’na aktarıldı. Hemen her annebabaya göre çocuğu çok zekidir, üstün yeteneklidir. Kimi annebabalar, FİGEN çocuklarının ne ATALAY kadar zeki olduğunun belgelenmesini de isterler. Ancak uzmanlar, sadece merak nedeniyle yapılan zeka testlerinin, çocuklara zarar verebileceğini vurguluyorlar. Uzman pedagog Belgin Temur, bu testlerde annebabaların, genellikle çocuklarından yüksek performans beklediklerini, eğer sonuç istedikleri gibi çıkmazsa bu durumun annebabada hayal kırıklığı yaratabildiğini belirtiyor. Tabii bu da çocuklarıyla ilişkilerini olumsuz etkileyebiliyor. Pedagog Temur, bu testlerin çocukları ve annebabaları nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor: “Çocuk bir andan annebabanın gözünde değer kaybedebilir ve bu hiç istenmeyen bir sonuçtur. Testten elde edilen puanın yüksek olması da başka sıkıntılara neden olabilir. Bu durumda da annebaba çocuğun çok yüksek bir zeka bölümüne sahip olduğunu bilir, çocuğa bunu bildirir ve çocuktan beklentileri de çok artar. Böyle bir çocuğun okulda veya başka sosyal ortamlarda karşılaşabileceği uyumsuzluk veya başarısızlık problemi annebabanın aşırı tepki göstermesine neden olabilir. Çocuk üzerindeki baskı artabilir. Kendisinden sürekli yüksek başarı beklenen bir çocuk, küçük bir başarısızlıkta hayal kırıklığı yaşar ve bekleneni verememiş olma duygusuyla güvensizlik ve yetersizlik duyguları yaşayabilir. Bu nedenle çocukların zekâ testlerinin sonuçları annebabalarla paylaşılırken testle ölçülen yetenekler tek tek incelenir. Çocuğun hangi yeteneğinin yaşından beklenilen düzeyde gelişmiş olduğu, hangi yeteneğinin yaşının üzerinde geliştiği, hangi yeteneğinin yaşından beklenilen düzeyde gelişmediği açıklanır. Bu yeteneklerin özgüven, başarı ve öğrenmesini nasıl etkileyeceği üzerinde durulur. Annebabanın bu veriler ışığında çocuklarına nasıl bir program hazırlamaları gerektiği konusunda rehberlik edilir.” Acaba uyuşturucu kullanıyor mu? Hangi gençlerin uyuşturucu bağımlısı olma riski daha yüksek? Bir gencin bağımlı olduğu nasıl anlaşılır? Çocuğunun uyuşturucu kullandığını hisseden aile ne yapmalı? ESRA Uyuşturucu bağımlılığı nasıl tedavi AÇIKGÖZ edilir? En çok hangi uyuşturucular kullanılıyor? İş Bankası Kültür Yayınları’nın “99 sayfada” serisi bunları yanıtlıyor. “Uyuşturucu ve Gençlik” kitabında gazeteci, yazar Nur Onur‘un sorularını, uzun yıllar Alkol Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi (AMATEM) ile Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Araştırma ve Tedavi Merkezi’nde (ÇEMATEM) görev yapan, halen Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Kültegin Ögel yanıtlıyor. Uyuşturucu nedir, sorusuna verilen yanıtla başlıyor kitap. Ögel, bu maddeleri yedi başlık altında topluyor: Morfin, eroin, kodein, metadon gibi “opiyatlar”; ampetamin, ecstasy, kokain, kafein gibi “uyarıcılar”, barbitüratlar, benzodiazepinler, akineton gibi “merkezi sinir sistemini baskılayanlar”, LSD, meskalin, mantar gibi “halüsinojenler”, tiner, benzin, yapıştırıcılar gibi “uçucu maddeler”, esrar ve “Ben bağımlı olmam”. Herkes bağımlı olabilir. Madde benzerleri ile fensiklidin. Ergenleri bu maddeleri kullanmaya kullanımı bedende zamanla biyolojik değişiklere yol açar. yönlendiren nedenler değişiyor. Ancak bunların başında “Bir kere kullanmaktan bir şey çıkmaz”. Eroin gibi bazı merakın geldiği kesin. Onu, arkadaş baskısı izliyor. maddeler ilk kullanımından sonra bile bağımlılık oluşturabilir. Ebeveynlerinden bağımsız bir kimlik oluşturma çabası; “Ara sıra kullanmakla bir şey olmaz”. Ara sıra kullanılsa bile alternatif tutumlar, yaşam tarzları ve davranışlar deneme isteği bunlar zararlarını gösterir. Aralıklı uzun süre kullanım da de ergenleri uyuşturucuya yönelten nedenler arasında. Neden ya bireyde ruhsal ve kimyasal değişikliklere neden olur. da madde ne olursa olsun sonucun bağımlılık olması yüksek. “Ben kendimi kontrol edebilirim”. Halbuki seçilecek en Üstelik araştırmalar uyuşturucu madde kullanım yaşının 1213’e güvenli yol bu ortamdan kaçmaktır. Birçok kişi hala kontrol düştüğünü gösteriyor. İşte kitaptan sizin için derlediklerimiz... edebileceği inancını taşırken bağımlı hale gelmiştir. Uyuşturucu madde kullanan ergenlerin genel özelliklerini şöyle özetliyor Ögel: ? Kendi durumunun gerçekliğini göremez. “Ben neyim” ile “Ben ne yapıyorum” arasında ayrım yapamaz. Kullandığı uyuşturucu maddeyi içselleştirir; uyuşturucu madde için “benim” der. ? Kendi duyguları yüzünden diğerlerini suçlar. Endişelerine rağmen, ebeveynlerin bilmesi ve öğrenmesi gerekenlere Kendini bir “kullanıcı” olarak tanımlar; kullandığı gelince... uyuşturucu maddeye ve uyuşturucu madde kullanma ? Alkol/uyuşturucu madde kullanan gencin bütün davranış ve faaliyetlerine takıntılıdır. tutumlarını kontrol edemeyeceklerini, ? Sosyal olarak kendini geri çekmiştir. ? Olabilecek kötü şeylerin hepsini engelleyemeyeceklerini, ? Uyuşturucu madde kullanımına bağlı olarak ruhsal ? Hâlâ geçmişte yapılan hatalar ve başarısızlıkların üstünde durumu aşırı uçlarda değişkenlik gösterebilir. durmamaları gerektiğini, Kafasında kendi değeriyle abartılı bir imaj vardır. ? Zayıf karar alma yetenekleri ve kötü davranışları yüzünden başını ? Eleştiriler karşısında umursamaz görünür. belaya sokan genci her seferinde kendilerinin kurtaramayacaklarını, ? Otoriteyle tartışır ve karşı gelir. ? Her yaptığı hatadan genci kurtaramayacaklarını çünkü bunun onu ? Önceki değerlerini, daha önce kabul ettiği sorumsuzluğa ve isyana ittiğini, otoriteyi ve aile otoritesini reddeder. İşine gelen tüm ? Çocuklarını abartılı şekilde azarlamayacaklarını, dövmemeleri ve bilgileri hatırlar. tehdit etmemeleri gerektiğini bilmeliler. “Benim iradem güçlüdür”. Bağımlılığın irade güçlüğü ya da zayıflığı ile mutlak bir ilişkisi yoktur. “Herkes kullanıyor ve bir şey olmuyor”. Bu düşünce kişinin kendisine yandaş arama çabasından kaynak alır. İnsanların ve gençliğin büyük çoğunluğu madde kullanmamaktadır. “Uyuşturucu bağımlıları tedavi edilemez”. Uyuşturucu kullanımı bağımlılık düzeyine geldikten sonra tedavi oldukça zahmetli bir iştir. Ancak uyuşturucu bağımlıları tedavi edilemez anlamına gelmemektedir. Kişi tedavi olmaya ve tamamen bırakmaya istekli ise, o zaman başarı oranı çok yüksektir. Ögel’in deneyimlerinden Bakın, Doç. Dr. Kültegil Ögel deneyimlerini nasıl anlatıyor: “...’yı ilk gördüğünde 22’sindeydi. Kokain kullanıyordu. Sekiz kere hastaneye yatmıştı, ama bırakmamıştı. Bu sefer “ben istedim” dedi. Sıkı bir tedaviye başladık. Ailesiyle sürekli sorunları vardı. Tedavide bütün ağırlığımızı bu konuya verdik. Bıraktı. İki yıl kadar tedaviye ayakta devam etti. Sonra kayboldu. Bir gün bir üniversitede karşılaştık. Okumuş, yüksek lisans yapıyordu. Çok iyiydi. Aradan altı ay geçti, beni aradı. Tekrar kullanmaya başlamıştı. Hemen görüştük, tekrar bıraktı. ABD’de çok önemli bir okula doktora yapmaya gitti. Doktorasını bitirdi, geri döndü, Türkiye’de istediği gibi bir iş bulamadı. Bir iki kez daha kullandı. Şimdi üst düzey bir görevli olarak uluslararası bir firmada çalışıyor”. “... geldiğinde lise 2. sınıftaydı. Esrar ve hap kullanıyordu. “Uyuşturucuları çok seviyorum” diye söze başladı. “Bırakma o zaman” dedim. Bir ay sonra geldiğinde bırakmıştı. Sonra depresyona girdi. Tekrar başladı, bıraktı... Üniversiteyi bitirdi. Uyuşturucu kullanan birisine aşık oldu. O da kullanmaya başladı. Sevgilisini de uyuşturucuyu da bıraktı. Şimdi “basit” yaşamayı öğrendiğini söylüyor!” “...’in ikinci evliliğiydi. İlk evliliğinden bir oğlu vardı. Damar yoluyla eroin kullanıyordu. Eşi de bağımlıydı. Eşine eroini o sağlıyordu. Önce bıraktı. Ama eşi bırakmadığı için üç ay sonra tekrar başladı. Aynı zamanda hamile olduğunu öğrendi. Bebek, o eroin kullanırken doğdu. Krize girdi bebek ama kurtuldu. Bıraktı. Dört ay sonra tekrar başladı, eşi kullanmaya zaten devam ediyordu. Bir gün bebek ölü bulundu. Nedeni anlaşılamadı. Eroini bıraktı. Eşi yüksek dozdan öldü. O ise okulunu bitirdi. Avukat oldu. Mesleğinde ödüller kazandı. Oğlunun uyuşturucu denediğini hemen anladı. İyi bir yaklaşımla sorunu çözdü. Yeniden evlendi. Halen depresyonlarını tedavi ediyorum”. Doğru bilinen yanlışlar Aileye düşen görev C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle