Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kamilmasaraci?gmail.com 21 KASIM 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Kimsenin enayisi olmayız biz dudaklarınız ayrılana dek baktığınız, umutlu, geviş getiren inekler gibi. Yoldaşlar, uyanın yeni sanatlar verin bize ülkeyi çamurdan çıkarmak için! VLADİMİR MAYAKOVSKİ Sadi Bey’in yaşamı varsa yoksa sinema Sinemaseverlerin özellikle de gazetecilerin yakından bildiği bir site Sadibey.com. Sitenin yaratıcısı Sadi Çilingir, 10 yaşında izlediği ilk filmin ardından aşık olduğu sinemaya bugün bu site aracılığıyla büyük bir hizmet veriyor. Sadi Çilingir, henüz çocuk yaşlardayken beyazperdenin büyüsüne kapılan ve bu tutkuya resmen kendini adayan bir adam. “Bir film izledim, hayatım ALPER değişti” denir ya, Sadi Ağabey’in seyrettiği ilk filmin üzerinden TURGUT neredeyse yarım asır geçmiş ama o asla unutmamış. Sektöre girişi ise öyle hemen gerçekleşmemiş, harita teknisyenliğinden emekli olduktan sonra sevgili sinemasına tam manasıyla kavuşabilmiş. Sinema yazarlığı, film tanıtımları, yapım şirketlerinin basın sorumluluğu, jüri üyelikleri derken Sadi Çilingir’in düşleri, nihayet ete kemiğe bürünmüş. Onun kurduğu internet sitesi sadibey.com ise, gündüz ve gece demeden biz gazetecilerin imdadına koşuyor. Sizler de girip bir bakın, sinemaya dair ne arıyorsanız, eminim orada bulacaksınız. Sinema sizin için bir tutku mudur? Evet, aynen öyle... Babamın memuriyeti (polis) yüzünden kent kent dolaştık. Televizyon yoktu, sinema vardı. İlk filmimi, 10 yaşında izledim (Kendi Kendine Küçülen Adam / The Incredible Shrinking Man 1957) ve o günden beridir de beyazperdeden kopamadım. Kimi stadyuma gider kimi kahvehaneye, ben ise sinemaya aşığım. OLTUGEDIRSENTIR Off the record Motorlu araçlar dakikada iki insan öldürüyor.. Az.. Kulak mulak Dikkat.. dikkat.. kaptanınız 15 dakika “DİNLENME” molası vermiştir! Eleştirmen olmak zordur Peki, ya beyazperdeye dair yazılar? Sinematek Derneği’ne 40 yıl önce üye oldum. 1969’den 1989’a dek, bir sinema tutkunu olarak ne varsa biriktirdim. Sonra “Sinema Gazetesi” yayımlanmaya başladı ve ben de 1989 yılının Eylül ayında, ilk sinema yazımı yazdım. Aralık 1999’da ise Pinema Filmcilik tarafından çıkartılan “Cinemascope Dergisi”nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendim. Antrakt Aylık Sinema Dergisi’nde, Şamdan Plus Dergisi’nde yazdım. “Bu Hafta”, “Ekotimes”, “Metropol”, “Cosmolife” ve “Sole” gibi dergilerde ise sinema sayfaları hazırladım. Sonsuz Kare Dergisi’nde, Antalya Festivali Kitabı’nda yazılarım yayınlandı. Sinema Gazetesi’nde yayınlanan yazılarımdan seçmeler, “Varsa Yoksa Sinemalar” (1996) adlı kitapta toplandı. Ancak söylemek isterim ki; ben bir sinema yazarıyım, film eleştirmeni değilim. Film eleştirmeni olmak, çok ama çok zordur. Donanım ister, tecrübe ister... (Sadi Ağabey, bizim derneğin Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) – istisnasız en yardımsever üyesidir) Ancak sinema asıl işiniz değildi... Tam 25 yıl boyunca Türkiye Elektrik Kurumu’nda çalıştım. 1995 yılında da emekli oldum. Ya boş boş oturacak ya da şansımı sinemada deneyecektim. Pinema Film’in sahibi Pamir Demirtaş ile 1999 yılında “Salkım Hanımın Taneleri” filminin galasında tanıştım. Yazılarımı okuyormuş, birlikte çalışalım dedi. İşte öyle başladık. 2002–2007 yılları arasında ise Avşar Film’in Basın Koordinatörlüğü’nü üstlendim. 35 Milim Filmcilik ve Cine Group’un basın tanıtımları ile ilgilendim. Sinema sektörü vefalı mıdır? Vefasızdır. Tek vefalı, sinema yazarlarıdır. Kötü de olsa filmleri izler, çünkü onlar sinemaya tutkuyla bağlıdırlar ve devamlılık onlar için esastır. Ama ya diğerleri... Adam yapımcı olur, para kazanmak için iki film çeker, sonra bırakır. Oyuncu, üç filmde oynar, bakar ki dizilerde para var, hemen oraya geçer. Misal bir film şirketinde çalışan genç bir kadın, sizi arar ve bir film sorar. Siz de ona dersiniz ki; “o film, şirketinizden çıkmıştı, o film sizin filminiz”. Pet şop Sahibinin sesi İnsan gülünce, bu başkaları içindir; insan ağlayınca bu kendi hesabınadır. Üzüntüyü uyandırma, yalnız uyuyordur. Filmle ilgili ne bulursam okurum Sadibey.com nasıl doğdu? Eskiden basın tanıtımlarında gazetelere dia yollardık, zaman değişti ve fotoğrafları CD ile dağıtmaya başladık. Sonra internet iyiden iyiye hayatımıza giriverdi. Sinema dergisi çıkartırken birlikte çalıştığımız arkadaşların hepsi benden küçüktü. Bana “Sadi Bey” diye sesleniyorlardı. Sitenin adı, böyle doğdu. Oğlum Can Burak, Bilgi Üniversitesi’nde bilgisayar dersleri veriyordu. Öneri ondan geldi. Haziran 2005’de de sitemiz http://www.sadibey.com faaliyete geçti. (Buradan Sadi Ağabey’in en az kendisi kadar sinema tutkunu olan eşi Elif Abla’ya da saygı, sevgi ve selamlarımızı iletelim). Sinemaya bunca emeğiniz geçiyor, neden anlı sanlı şirketler, size maddi destek olmuyor? Bizi okuyanlar, genellikle sinemayla ilgili insanlar olduğu için, reklama da gerek yokmuş. Atıyorum gurme dergisi ya da değişik sektörlere hitap eden yayınlar ise potansiyel içeriyormuş. Neyse... Önemli değil... Bir kişi bile olsa sitemdeki yazılardan etkilenip sinemaya gitsin. Benim için asıl mutluluk budur. Eskiden daha fazla mı sinema salonu vardı? Geçmişte, nüfusumuz azdı ama çok daha fazla sinema salonu vardı. Yazlık sinemaların ise çoğu kapandı. Kimi otopark oldu, kiminin üstüne apartman dikildi. Üstelik şimdilerde bir sinemanın altı, yedi, sekiz salonu olabiliyor, eskiden sinemalar tek salonlu idi. Edirne’nin Uzunköprü ilçesine bağlı Balaban köyündenim, bizim köyde bile sinema vardı. Yerler saman kaplıydı ve biz oturmuş, “Çingene Güzeli” (1968) filmini izlemiştik. Hatta o yıllarda, tiyatrolar dahi sinema gibi çalışıyordu, her akşam gösterileri vardı. 1971 yılından bu yana her izlediğiniz filmle ilgili not tutuyormuşsunuz. Filmlerle ilgili ne bulursam en ince ayrıntısına dek okurum, künyesini bakarım. Yönetmenlerin, oyuncuların adını ezberlemeye çalışırım. Arnold Schwarzenegger’in soyadı biraz zorlasa da (gülüyor)... Sinemadaki her şey ilgimi çeker, yeri gelir, yangın söndürücünün son kullanma tarihine de bakarım, makine dairesine de... Bir gün bir baktım ki; Bilge Olgaç’ın “Kara Gün” filmi, adeta çöplüğe dönmüş odanın zemininde duruyor. Hemen müdahale ettim, bırak Bilge Olgaç’ı, “Parçala Behçet” filminin afişi dahi ayaklar altında olmamalı... Giriş kapısı şaşaalı, çıkış kapısı harabeye benzeyen sinemaları da uyarırım. Sinemaseveri, asla müşteri gibi görmeyeceksin. Dünyanın en büyük sinema sitesi imdb.com, Türkiye’ye gösterilen filmlerin vizyon tarihini benden alıyor. Bir de sinemada girdiği ad başka, DVD’ye basıldıktan sonraki adı başka ise, bunu da söylüyorum. Çünkü sinemasever, vakti zamanında seyrettiği filmi, başka bir yapım sanarak alabilir. Hem bir film, sinemada gösterildiği ismiyle hatırlanmalı... Misafir çizer: Akdağ Saydut Topus Umut eden, golsüz de maç kazanabilir. Maskeli balo Bana baktı.. Hayır.. bana baktı.. Rüya tabirleri Söylemesi ayıp rüyamda hep para görüyorum! Bundan sonra ancak rüyanda görürsün.. uyumaya devam et.. C MY B C MY B