Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 9 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Teoman yeni albümünü Ekim ayında çıkarmayı düşünüyor. (Fotoğraf: MEHMET TURGUT) Rockçı Teoman ‘Paramparça Senfoni’de Teoman şimdiye kadar pek çok farklı işle çıktı karşımıza. Müziğin ne kadar çeşitli ve renkli olabileceğini gösteren, farklı tarzların mükemmel uyumunu hissettiren işlerle... ‘Paramparça’ şarkısını arabesk müziğin önde gelen isimlerinden ‘Müslüm Baba’ ile birlikte seslendirdi mesela. Ve rock, arabeskle buluştu. Sonra Bülent Ortaçgil’le birlikte birbirlerinin ŞİRİN şarkılarını söyledikleri bir projeye imza attılar. Teoman, ‘Benimle Oynar ‘Sensiz Olmaz’ ve ‘Olmalı mı Olmamalı mı’ gibi Ortaçgil GÜVEN mısın’, parçalarına yeni bir soluk getirirken; Ortaçgil de, ‘rockçı’ Teoman’ın ‘Paramparça’, ‘Zamparanın Ölümü’ ve ‘Rüzgar Gülü’ gibi bilindik şarkılarını seslendirdi. ‘Söz Müzik Teoman’ isimli projede ise, Sezen Aksu, Yalın, Candan Erçetin, Yaşar, Nil Karaibrahimgil, Emre Aydın, İzel, Mirkelam, İrem Candaş, Yavuz Bingöl, Kreş, Harun Tekin, Rashit ve Hayko Cepkin gibi birbirinden oldukça farklı tarzlarda müzik yapan isimler Teoman’ın parçalarını kendilerine göre yorumladı. Teoman şimdi de yepyeni bir şeyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor: ‘Paramparça Senfoni’. Halen TRT Caz Orkestrası’ndaki görevini sürdüren Kamil Özler tarafından Teoman’ın parçaları senfonik aranjmanlara dönüştürüldü. Teoman, klasik hale dönüşmüş parçalarını 13 Ağustos Çarşamba akşamı İstanbul Senfoni Orkestrası ve Borusan Filarmoni Orkestrasından oluşan 50 kişilik bir klasik müzik topluluğuyla seslendirecek. Sahnede aklına her geleni yapan, hoplayıp zıplayan ‘yaramaz’ çocuk uslanacak ve solist kimliğiyle orkestranın bir parçası olacak. Kendi deyimiyle burnunun dikine gitmeyecek, daha terbiyeli ve düzgün durmaya gayret edecek... Nasıl çıktı bu proje ortaya? “Bu proje yaklaşık 8 sene evvel ortaya çıktı. Çok uzun süren bir ön hazırlık oldu. Sonuçta kalabalık bir ekibin çalıştığı bir proje bu. Dönem dönem bu işten soğudum da tabii. Çok meşakatli geliyordu, başka işler de vardı... Açıkcası korktum da... Ben klasik müzisyenlerle çalışmaya alışık değilim. Daha önce böyle bir şey yapmadığım için elim de gitmiyordu. Biraz sallama niyetindeydim ki, menejerim beni kandırdı. İyi ki de kandırmış... Çünkü şimdi tekrardan hevesli bir dönemimdeyim.” Geçtiğimiz Cumartesi günü Fransa’nın en saygıdeğer gündelik yayın organı Le Monde’un kültür sayfalarında “Atina’da YunanTürk Uyumu” başlıklı tam sayfa bir yazı görünce heyecanladım. AtinaEpidavros Festivali çerçevesinde 90 Türk ve UĞUR Yunan genci birlikte bir Klasik Batı HÜKÜM Müziği konseri veriyordu. Yazıyı okuduktan hemen sonra ve takip eden günlerde Türkçeİngilizce basını taradım. Bir TürkYunan internet sitesi dışında ‘olay’ hakkında hiç bir yerde haber veya yorum yoktu. Halbuki olayın kaynağını oluşturan TürkYunan Gençlik Orkestrası’nın (TYGO) Ankara ve İstanbul’da verdiği konserler epeyce ilgi çekmiş, ama anlaşılan ‘gençler’ yurtdışına çıkınca ‘Sayın Medyamız’ açısından itibarlarını yitirmişlerdi. Evet, iki halkın her ortak ‘girişimi’ başlıbaşına bir ‘Olay’dı... Üstelik ortada Türkiye’ye ‘Fransız’ kaldığından yakındığımız Fransız basının en prestijli gazetesinin gösterdiği bu ilgi gibi bir kanıt da vardı. Bir gün önce, bir başka gazete, Libération olayı kısaca da geçmiş olsa, başlıktan duyurmuştu. Dilerim ki biz yanılalım, gözümüzden kaçmış olsun veya ‘Türklük’ söz konusu oldu mu, mangalda kül bırakmayan, kuş uçurmayan ‘zengin’ ve ‘binbir çeşit’ Türk televizyonu (biz izleyemiyoruz) bu önemli olayı yakalamış, Türk kamuoyuna duyurmuş olsun. Zira Yunanlıların konsere, genç sanatçılara, ‘olay’a gösterdikleri yakınlık ve sevgi, en azından iki halkın yakınlaşmasını, kardeşliğini samimiyetle isteyenler için yüreklendirici bir haberdi. Suyun öte yakasındaki heyecanı da yansıtmak kaydıyla, hele hele gerçekleşen Konialidis’in, bir Konyalı’nın rüyası olursa… Atina’da büyük bir uyum YÜKSEK SANATLAR FESTİVALİ Baştan belirtelim Yunanca bilmediğimiz için bulabildiğimiz bilgiler İngilizce ve Fransızca kaynaklarla sınırlı. Önce özetle festivalin hikâyesine göz atalım. 1938’de Klasik Yunan Tiyatrosu, Tragedya geleneğini sürdürmek idealiyle yola çıkan Epidavros Tiyatro Festivali inişli çıkışlı yaşamında sıkça yok olma noktasına gelmiş. Taaa ki yolu 2006 yılında Yorgos Loukos (d. 1950 – Atina) ile çakışana kadar, aynen Atina Festivali gibi. 1955’de General Alexander Papagos (18831955 Atina) başbakanlığı döneminde Atina’da bir “Yüksek Sanatlar Festivali” oluşturma kararı alınır. Tiyatro ve müzik gösterileri içerecek festivalin ilki Dimitris Piyanist Gülsin Onay, kişiliği, güzelliği ve usta Mitropoulos yönetimindeki New York Filarmonik yorumlarıyla en müşkülpesent seyirciyi bile büyülüyor. Orkestrası konseriyle açılır. Hem de Akropol eteklerinde uzanan Herodes Atticus Odeon’un da ‘Maestro’ Ashkenazy yönetiminde verilen konser programında yani 53 yıl sonra bizim gençlerin çıkacağı sahnede. Bu sahne Yunan besteci Nikos Skalkotas’ın “Yunan Dansları’ndan ne Callas’lar, Pavarotti’ler, Rostropovich’ler hatta Pekin Seçmeler”i yer alırken konuk sanatçı, solist piyanist Vassilis Operası, Theodorakis, Hadjidakis, Pina Bausch, Marta Tsabropoulos olur. Sıra Yunanistan’a geldiğinde konser Graham, Rudolf Nureyev’ler görmüş olsa da zamanla repertuarı bir kez daha girişime egemen olan tanışma, dostluk bakımsız, terk edilmiş bahçelere döner. İki yıl önce ve yakınlaşma yaklaşımıyla hazırlanır. YunanTürk Gençlik sorumluluk, neredeyse 40 yıldır Fransa’da yaşayan Atinalı Orkestrası, 29 Temmuz gecesi AtinaEpidavros Festivali çocuk Yorgos Loukos’a devredilince Atina ve Epidavros çerçevesinde Herodus Atticus Odeon sahnesi ve 30 Festivalleri’nin kaderi değişir, birleşir. 2008’de 3 yaşına basan Temmuz’da da Uluslararası Patras Şenliği kapsamında Roma Atina Epidavros Festivali 3 aylık (HaziranTemmuzAğustos) Odeonu’nda verdiği konser programının şeref köşesine bu defa zengin, eklektik ve dinamik programıyla derhal Avrupa’nın en Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe”sini koymuştur. Orkestranın cazip şenliklerinden birine dönüşür. piyanist solistiyse kişiliği ve güzelliğinden öteye usta yorumlarıyla en müşkülpesent seyirci ve eleştirmeni dahi ANADOLU’YA BİR SELAM büyüleyen Gülsin Onay’dır. Le Monde eleştirmeni MarieKendisi de büyük bir dansçı olan Yorgos Loukos Maurice Aude Roux Atina konserini, “Keşfedilmesi gereken Béjart, Roland Petit, New York Metropolitan Operası, vb ile sanatçılardan Gülsin çalıştıktan sonra 1992’de Onay açık havadaki Uluslararası Cannes Dans tiyatroda yitirilen Festivali, paralel olarak Vladimir Ashkenazy. akustiğe rağmen, da 1997’de Lyon Ulusal icraatındaki çoşkun Opera Balesi’nin enerji, lirizm, muhteşem yönetimini devralır. Her ve son derece zarif iki faaliyette kendi renkliliğiyle mükemmel alanlarında dünyanın bir gece yaşattı”, sayılıları arasına girer. sözleriyle özetliyordu. 45 Sıra gelmiştir çocukluk Türk, 45 Yunan toplam 90 rüyalarını genç müzisyenden oluşan gerçekleştirmek üzere orkestranın konserleri döndüğü Atina’ya. Orada beklenenin, umulanın başka rüyalarla buluşur. üstünde dostluk ve sevgi Efsanevi armatör gösterisiyle noktalanıyordu. Aristotle Onasis’i Suyun iki yanını gençliğinde destekleyen yakınlaştırma düşlerinde yakın akrabaları, yine arpa boyu ama somut bir ticaret ve armatörlük adım daha atılmıştı. yapan Konialidis Ancak Yorgos Loukos’un ailesinin kamuya yüzü insanları, sanatçıları, nadir dönük simalarından kültürleri, karşı yakaları Leni Konialidis’in de bir buluşturma, bitiştirme rüyası vardır. Atalarının çabası TYGO ile bitmemişti. Kültür insanı 30 Haziran’da geldiği Anadolu topraklarında yaşayanlarla, bugün Selanik Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde Atina’da ilk kez, Yunanistan’da yaşayanların güzergâhlarını bir biçimde benzersiz piyanistimiz Fazıl Say’ı ağırlıyordu. O gece çitiştirmek. Bu eşsiz sanat ve kültür hamisi kadın, Leni müzikseverlere Odeon sahnesinde bir George Gershwin ve tasarısını Yunanistan’ın eski Ankara Büyükelçileri’nden Hector Berlioz ziyafeti çeken Say, ertesi akşam Atina Benaki birinin eşi, Athena Kritikoui (*) aracılığıyla Bilkent Müzesi konser salonunda Yunan dostlarına bir başka büyük Üniversitesi ile temasa geçer. Görüşmeler olumlu sonuçlanır. sürpriz hazırlamıştı. 1 Temmuz gecesi vurmalılar ustası, Önlerinde Daniel Barenboim (1942 Buenos Aires, tanınmış darbuka virtüözü Burhan Öçal ile sahneye çıkan Say, J. Yahudi piyanistorkestra şefi) ve Edward Said’in (1935 Haydn ve W. A. Mozart’tan hareketle jazzklasik Kudüs2003 New York, Filistinli yazardüşünür) 1999’da doğaçlamalarıyla, sanırız seyircilere unutulmaz anlar Filistinli ve Arap, İsrailli ve Yahudi müzisyenlerden yaşatmışlardır. Dileğimiz SayÖçal ikilisinin bu çalışmalarının oluşturularak kurduğu, sonra da 2004’te bir Gençlik ürünlerini yakında bizlerle, dünyayla paylaşmaları. Müzik ve Orkestrası’nı kapsamına katan Doğu Batı Divanı Orkestrası sanat gerçekten her zaman olduğu gibi yaratıcılığın da verdiği örneği de vardır. Dünyaca ünlü bir müzisyen, bu kez Rus ayrıcalıkla insanlar, toplumlar arası yakınlaşmada kutsal bir Yahudisi (d. 1937 – Gorky) piyanist, orkestra şefi, İsviçregörev üstleniyor. Işın Metin’in dört dörtlük belirttiği gibi: İzlanda kimlikli yani bir anlamda tam bir dünya vatandaşı “Geçmişte olduğu gibi biz sanatçılardan ideal toplumun Vladimir Ashkenazy süpervizörlüğünde çalışmalar iki merkezli biçimde başlar. Bir yanda Bilkent Üniversitesi Müzik oluşturulmasına rehberlik etmemiz beklenir. İdealist hayalperestler olarak belki önerilerimiz genellikle naif ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekanı Işın Metin’in bulunuyor ama şu anda tam olarak yaptığımız öncülüğünde H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın da önerdiğimiz uygulamak... Müziğin birleştirici doğası bu katılımıyla, öte yanda Yunan şef Anastasios Symenoidis’in yaz, Ege’nin bir yakasından diğerine parıldayan güneşin hazırladığı gençler çok kısa sürede rüyayı kuvveden fiile güzelim ışınlarının yolunu takip edecek. Erişebildiği her dönüştürürler. yeri aydınlatacak... Şairin son derece yerinde söyleyişle, GÜLSİN ONAY BÜYÜLEDİ ‘bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...” İlki 24 Temmuz’da Ankara Bilkent Konser Salonu’nda, (*) Kübra Kangüleç – 26 Haziran 2008, Turkish Daily News ikincisi 26 Temmuz İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Festivalle ilgili daha fazla bilgi için: www.greekfestival.gr Sarayı’nda, girişimin onursal başkanlığını da üstlenen İLK OLMAK İSTEMİYORUM Diğer rock şarkıcıların yaptığından ne gibi bir farkı var Paramparça Senfoni’nin? “Başka rock sanatçıların yaptığı, şimdiye kadar gördüğünüz flarmonik konserlerden biraz daha farklı bu çünkü her parçaya özel aranjman yapıldı. Yani biz bir grupla çalıyoruz da flarmoni bize ekleniyor değil. Bu konserde sadece orkestra olacak, hatta kendi grubumdan kimse olmayacak. Kaldı ki, ben ‘ilk’ yapmak istemiyorum hiçbir şeyi. Bir şeyi ‘ilk’ ben yapacağım diye bir duygum yok. Zaten daha önce dünyada yapılmış işler bunlar. Türkiye’de insanlar bir şey yapınca, ‘ilk’ diye ortaya çıkmak istiyor. Ama ben öyle bir şey istemiyorum, o havada değilim. Bence ‘ilk’ olmaktansa, güzel bir şey yapmak daha önemli.” Kamil Özler senfonik aranjmanlar yaparken birlikte çalıştınız mı? “Hayır. Çok fikrim de yok zaten. İhtisasa da değer veriyorum. Daha önceden bu tip aranjmanlar yapmış biri Kamil Özler. ‘Abi al, parçalar senindir’ dedim. Ortaçgil’le yaptığımız işlerde de müziklere pek karışmamıştım. Burnumun dikine gitmemiştim, burada da öyle yapıyorum. Olayın bir parçası oluyorum sadece. ” Sahneye çıkıp dilediğinizi yapmaya alışıksınız. Oysa şimdi bir şef olacak. “Klasik müziğe aşina olmadığım için anlayan arkadaşlarıma soruyorum. Şefimiz İbrahim Yazıcı için de çok güzel şeyler söylediler. Ben hep şefleri büyük büyük adamlar diye görürüm ama meğer Yazıcı benden iki yaş ufakmış. Ama Türkiye’nin en yetenekli şeflerinden biriymiş. Çok heyecanlıyım ve büyük bir zevk alıyorum.” TERBİYELİ VE DÜZGÜN DURACAĞIM İnsanların aklında Teoman’ın sahnedeki ‘rockçı’ duruşu var. Klasik müzikle nasıl olacak? İzleyiciler nası bir şey görecek? “Ben de bilmiyorum. Hatta klasik bir solist nasıl durur onu bile bilmiyorum. Herhalde ikisinin ortası bir şey olacak. Daha terbiyeli ve düzgün durmaya gayret edeceğim. Şimdiye kadar sahnede hiçbir şey düşünmemiştim. 20 senedir sahnenin yolunu bilir ve yürürüm. Ama klasik bir konserde daha durgun durmam gerekecek.” Daha önce de değişik şeyler yapmıştınız. Müzikte alternatif şeyler denemeyi, çeşitliliği seviyor musunuz? “Öbür türlü olunca insan tek bir yolda oluyor ve oldukça da sıkıcı oluyor. Mümkün olduğunca fazla şey yapmayı istiyorum. Aslında benim için bir grup kurup, hayatım boyunca aynı grupla hiç değişiklik yapmadan, 50, 60 şarkımı döndüre döndüre çalmak kolay olurdu. Ama ben onu seçmiyorum. Bu arada aslında ben sık şarkı, albüm yapan biriyim. Hatta şu an tekrar albüm sürecindeyim, yeni şarkılar yapıyorum. Mümkün olduğunca fazla alana atlıyorum. Kimi zaman müzik de fazlasıyla rayında gittiği zaman, sinemaya geçiyorum. Ya da 8 yıl önce gazetelere yazmıştım mesela. Oyunculuk da yapıyorum, gerçi kendimi o alanda pek başarılı bulmuyorum ama... Sonuçta birçok şey yaptım. Daha da yaparım aklıma bir şey gelirse ama beni çok çeken pek bir şey kalmadı sanırım. Bir film çekeceğim şimdi yine Mart ayı gibi mesela.” C MY B C MY B