18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Aynalar (Mirrors) Alexandra Aja’nın yönettiği filmde Kiefer Sutherland, Amy Smart, Paula Patton ile Cameron Boyce rol alıyor. Filmde, aynalara dair kolektif mitolojinin en karanlık noktaları 21.yy’a uyarlanmış haliyle yansıtılıyor. Eski polis Ben Carson, bir süpermarkette gece bekçiliği yapmaya başlar. Bir zamanlar yangın geçirmiş mağazada devriye gezen Ben, duvarlardaki aynalarda bir gariplik sezer. Aynalar üzerinde korkunç görüntüler oluşmaktadır. Aniden ortalıktan kaybolan bir görevlinin izlerini sürmeye başlayan Carson, şeytani bir gücün ailesini tehdit etmek üzere aynaları bir yol olarak kullandığını fark eder. ? Kediler Şehri (Macskafogo 2: A Satan Macskaja) Bela Ternovszky’nin yönettiği animasyon film Kediler Şehri’ni Erkan Taşdöğen, Erol Eren, Erhan Abir ile Tugay Erverdi seslendiriyor. Kedi Catcher ve diğer sivil kedilerin tamamı 1986 yapımı ilk filmin sonunda robot köpek tarafından pasifize edilmişlerdi. Bunun sonucu olarak tüm kedi ve fareler uzun bir zaman birlikte barış içinde yaşamayı başardılar. Pafrika Ormanlarında bir grup etkisiz hale getirilememiş kedi yaşamaya devam etmektedir. Olan bitenlerden haberdar olmayan kediler Stanley adında gazeteci bir fare tarafından yapılan araştırmalar sırasında ortaya çıkarılırlar. Stanley ormanda yaşayan avcı kediler tarafından yakalanır. Orman kedileri başlarında şef Moloch tarafından yönetilen bir ordu ile dünyayı eski düzenine kavuşturmaya karar verirler. ? Ca$h (Cash) Eric Besnard’ın yönettiği filmde Jean Dujardin, Jean Reno, Valeria Golino ile Alice Taglioni rol alıyor. Paris’in en seçkin dolandırıcılarından Cash’in en büyük hayali Fransız Riviera’sında çok büyük bir elmas soygunu gerçekleştirmektir. Ancak operasyonunun üzerine efsanevi düzenbaz Maxime’in gölgesi düşer; birbirinden güzel ve tehlikeli kadınlar paylarını isterler. Oyunun adı vefasızlık, döneklik, sahtekarlık ve ihanettir. Kesin olan tek bir şey vardır. Hesaplar görülecek, bir arkadaşın ve kardeşin ölümünün intikamı alınacaktır. Robotlardan insanlık dersleri İnsanlar yerküreden kirlilikten, havanın yetersizliği yüzünden kaçarak bir uzay gemisine sığınmışlardır. Dünyada çöpleri temizlemesi için arkalarında bıraktıkları robot WALL.E’nin çalışma düzeneğini ise kapatmayı unutmuşlardır. İnsanların gitmesinden 700 yıl sonra bile WALL.E hâlâ çöplerle uğraşmaktadır. WALL.E yani Waste Allocation Load Lifter Earth Class (Çöp Toplama Kaldırma ASLI GörevlisiDünya Sınıfı) olağanüstü bir robottur, yedi yüz yıldır bir SELÇUK mutsuz başınadır, her gün sürekli çöp toplamaktadır. Bu ondaki değersizlik duygusunun son doruk noktasıdır. WALL.E geleneksel anlamda konuşmaz, sözcükler yerine mekanik sesler çıkartır. Charles Chaplin’le Buster Keaton’ın bir tür karışımıdır: Yüzü Keaton’ınki gibi anlamsız donuk olsa da tümüyle Şarlo’nun yüreğine sahiptir. (Üçüncü Boyutla Karşılaşmalar/1977), Alien (Yaratık/1979), Blade Runner (Bıçak Sırtı/1982) tüm bu filmler bana olağanüstü bir evrenin kapılarını açtılar. WALL.E’iyle günümüz çocuklarına 80’lerin sonunda yitirilen bu hayranlık duyumunu geçirmeye çalışıyorum” diyen Stanton günümüz toplumunun doymaz, obur bir tüketim içinde savrulduğunu da vurguluyor: “1970’lerde ben çocukken bize çöplere karşı duyarlı olmamız söylenirdi. Ailemin beni bunu, şunu oraya buraya atma diye uyardığını çok iyi anımsıyorum.” İNSAN OLMAK Andrew Stanton, günümüz çocuklarına büyüleyici bir masal anlatmak istediğini buna karşın bir çöpçü robotun aşk öyküsünü sıfır diyalogla kitlelere ulaştırmanın öncülüğüne de değiniyor: “Amerikalı çocukların önlenemez aşırı hareketliliğini bastırmaya çalışan bir çağda yaşadığımızı düşünürsek filmde konuşma olmayışı kanımca başlı başına bir meydan okuma.” Amacının ahlak dersi vermek olmadığını, fotogerçekçilik peşinden koşmadığını, özgünlüğe değer verdiğini belirten Stanton, WALL.E’de Chaplin, Keaton, Kubrick, John Lasseter (Luxo JR/1986) ve Gene Kelly’den (Hello, Dolly/1969) etkilendiğini de saklamıyor. WALL.E, Pixar Stüdoyoları’nın bugüne dek gerçekleştirdiği en sinemasal çalışma. Yönetmen, animasyonuna gerçek bir film kamerasıyla çekilmiş duygusunu yansıtmış. Bunun için de bir görüntü yönetmeniyle WALL.E ve Eve’in küçük modellerini değişik açılardan çekmiş. WALL.E’nin ses çalışması Yıldız Savaşları’ndaki ünlü robot R2D2 ve Chewbacca’yı 1000 ses yaratarak seslendiren Ben Burtt’e ait. WALL.E, EVE ve onların robot arkadaşları için Burtt, 2600 yeni ses geliştirmiş. 2005’te Lucas Film’den ayrılıp Pixar’da çalışmaya başlayan Burtt, WALL.E ve EVE’in duygularını endüstriyel, elektronik, makine ve insan seslerini karıştırarak oluşturmuş. Yaratık’ta yük subayı Ripley’i canlandıran Sigourney Weaver filmde uzay istasyonundaki elektronik beyni seslendiriyor. Burada Stanton 2001: Uzay Yolu Macerası’ndaki elektronik beyin HAL’a gönderme yapıyor. 26 Eylül’de sinemalarımızda gösterime girecek WALL.E’de (VOL.İ) tümüyle kendine dönük, çökmüş, iletişim kuramayan insan topluluğuna bir robot yeniden insanlaşmayı, insan olmayı öğretiyor. Sessiz sinemadan bilimkurguya, müzikal komediye dek sinema sanatına saygıda bulunan “Yerküreyi koruyalım” iletisini veren akıllı masal WALL.E’yi kaçırmayın. ROBOTLAR AŞIK OLUYOR WALL.E bir gün görevlendirildiği iş gereği dünyaya uğrayan EVE’le yani ExtraTerrestrial Vegetation Evaluator’la (Bitki Değerlendirme Robotu) karşılaşır. İki robot birbirlerinden çok hoşlanırlar. EVE’in tasarımı ünlü bilgisayar şirketi Apple’ın tasarımlarını çağrıştırır. EVE, WALL.E’nin 360 derece karşıtıdır, WALL.E eski model bir traktörse EVE gözalıcı bir Porsche’dir. Bu büyük ayrıma karşın birbirlerine sırılsıklam aşık olurlar, mekanik bip sesleriyle iletişim kurarlar. İki makinenin aşık olması ilk bakışta mantıksız gelebilir ama Andrew Stanton’ın (Sevimli Canavarlar, Kayıp Balık Nemo) son animasyonu WALL.E’de (VOL. İ/2008) bu gerçektir. Aralarındaki aşk o denli güçlüdür ki WALL.E dünyadaki görevini bırakıp EVE’in peşinden uzaya gider. WALL.E’de iki robotun yürek burkan, olanaksız aşklarını izleriz. Büyüleyici görüntüleri, etkileyici aşk öyküsü, politik yergisi ve felsefi iletisiyle WALL.E gezegenimizi koruma uyarısında bulunan hümanist çekici bir masal. Stanton 1992’den beri bu projeyi tasarlıyor. On sekiz yıldır Toy Story (Oyuncak Hikayesi/1995), A Bug’s Life (Bir Böceğin Yaşamı/1998), Monsters and Cie (Sevimli Canavarlar/2002), Finding Nemo (Kayıp Balık Nemo/2003), The Incredibles (İnanılmaz Aile/2004), Cars(Arabalar/2006), Ratatouille (2007) gibi başarılı animasyonların yapımcısı, Oscar ödüllü Pixar Animasyon Stüdyoları’nda çalışan Stanton, WALL.E’yi yaratırken 70’li ve 80’li yılların bilimkurgularından etkilenmiş: “Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey’i (2001:Uzay Yolu Macerası/1968) o denli temiz ve sterildi ki bende, dünyayı kipkirli, çöplerle kaplı yansıtma isteğini körükledi. Star Wars (Yıldız Savaşları/1977), Close Encounters of the Third Kind ‘İnsan da bir üründür’ 9,90 YTL (99 Francs), cebimizdeki paraya göz koyan ve alacak durumumuz olmasa da bize bir şeyler pazarlamaya çalışan reklam endüstrisini eleştirip pek de güzel hicveden inanılmaz bir film. Tadıyla tuzuyla özgün ve orijinal… Umulmadık ölçüde yaratıcı ve hareketli bu yapım, suya sabuna çok dokunmasa da ALPER kendi cephesinden sisteme TURGUT meydan okumaya çabalıyor. Kaçırmayın. alperturgut.blogcu.com 9,90 YTL, hepimizi kesemizden yakalayıp ite kaka tüketim çılgınlığına sürükleyen devasa reklam sektörünü yerden yere vuran çoksatan bir romandan uyarlandı. Kitabın yazarı ise dünyanın en ünlü reklam yazarlarından biriyken işinden olan ve hayli tazminat kazanan Frédéric Beigbeder (filmin ardından kokain kullanmaktan tutuklandı)… 9,90 YTL, yapımcı Alain Goldman‘ın 7 yıl emek harcadığı, ince eleyip sık dokuduğu bir projeyle hayata geçirildi. Filmin yönetmeni “Dobermann” ve “Blueberry” ile hatırda kalan Hollandalı Jan Kounen… Senaryo ve diyaloglar, ünlü Fransız komedi yazarları Nicolas & Bruno’ya ait. Başrollerde; harika bir oyunculuk gösterisine imza atan Jean Dujardin ile Jocelyn Quivrin, Patrick Mille, Vahina Giocante ve Elisa Tovati var. 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin “Dünya Festivallerinden” kuşağında gösterilen 9,90 YTL önümüzdeki Cuma günü vizyona girecek. en iyilerinden “Aşk Zamanı”nın müziği eşliğindeki Çin lokantasındaki ilginç hediye verme merasimi gibi hafızalara kazınacak müthiş sahnelerle desteklenen enerjik, sipsivri, abartılı, aykırı ve kışkırtıcı bir seyirlik. Tümden delifişek… Reklamcı zekâsı tabiatıyla filme de damgasını vurmuş. Bu nedenle ihtiyacımıza göre seçeceğimiz iki ayrı final bizleri bekliyor. 500 MİLYAR DOLARLIK BİR PAZAR Dünyanın en büyük reklam ajansı La Ross’da (Ross & Witchcraft) çalışan kreatif direktör Octave Parango, kariyerinin zirvesindedir ve ne yazık ki hepimizin yarınları hakkında söz sahibidir. Görevi beyinlerimize girmek ve tüm arzularımızı ele geçirmektir. Satın almak hayatımızın yegane amacı olursa ve reklamverenler dışında reklamcılar da dünyayı yönetirse Octave ve benzeri tipler de rüyalarımızın efendisi haline gelir. Bu kaçınılmaz son, aslında onun da sonunu hazırlayacaktır. Kendinden ölesiye emin bir adamın yaptığı iş, ilk kez patronlar tarafından beğenilmez ve gayet eğlenceli ve muzip hikâyemiz başlar. Octave, haklılığından gayet emindir ve yeni yoğurt markası Madone’nin kampanyasını sabote etmeye karar vermiştir. Grup seks seansları, bitmeyen partiler, çarçur edilen paralar… Uyuşturucudan beyni sulanan ve Paris’te yerleşik, ajansın en güzel kızı olan Sophie ile büyük bir aşk yaşayan Octave Parango’nun özel hayatı da altüsttür. Üstüne Sophie’nin hamileliği de eklenince Octave, dehalıktan vazgeçer ve deliliğe seğirtir. Kendisini var eden sistemin düşmanı haline dönüşen ve onu yıkmaya teşebbüs eden Octave, planlarını yapar ve uygulamaya koyulur. O kötü bir adamdır ve isyanı da menfaatleri üzerinedir. Önce Madone’nin reklamında oynayacak ismi belirler, bu hayat kadını Tamara’dır ardından da filmi çekecek yönetmeni kafaya alır. Reklâm filmi, ABD’nin sahilleriyle meşhur kenti Miami ve Paris’in en eski yerleşim yeri SaintGermaindesPrès’de çekilir. Ve Octave dünyaya kendi mesajını verir. Ancak onun için artık çok geçtir. Pis ve kirli elleriyle her dokunduğu şeye belayı ve ölümü bulaştıran, yaşamın en güçlü duygusu aşka dahi sırt çevirebilen Octave, kendi ipini de çekecektir. Reklam sektörünün sıkı durun 500 milyar dolar gibi akıllara zarar bir hacmi var ve bu paranın yalnızca yüzde 10’u bir deri bir kemik karnı şiş çocuklarla belleklerimize kaydettiğimiz Afrika’da açlığı ortadan kaldırabiliyor. Ötesini siz düşünün artık. BİR FİLM İKİ FİNAL Filmimizin mesajı şu: “İnsan bir üründür, tıpkı diğer ürünler gibi.” Ve devamında zengin, dahi, bencil ve küstah antikahramanımızın hiç de haksız sayılmayacağı sayıklamaları geliyor: “Her şey satın alınabilir. Aşk, sanat, yeryüzü… Sen ve ben… Özellikle ben.” Ego denizinde yüzüp kendini tanrı gören, burnu kaf dağında bir adam… Reklam metinleri yazarı Octave Parango’nun iç sesi, tükenmişliğin ve onunla at başı yürüyen kirlenmişliğin son çığlıdır aslında… En pembe düşlerimize hitap eden fotoşoplu kusursuz mutlulukların bir parçasıyken son kullanma tarihi gelen bir ürüne dönüşmek. Onu intihara götüren yol, vicdan ve insanlığın, kapitalizme başkaldırısı gibidir. 9,90 YTL, sayısız göndermelerle (Bir Zamanlar Batıda, Dövüş Kulübü, 2001: Bir Uzay Destanı gibi) dolu ve her an sürprizlere gebe bir film. Aynı zamanda bol uyuşturuculu ve animasyonlu arabalı kaçış bölümü, ultrasondaki cenin görüntüsü önünde dans eden annebaba adayı ve romantik filmlerin C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle