18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 23 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Kelimeler yumruk ABD’de gösterime giren Tropik Fırtına isimli komedi filmi, zihinsel engelliler cephesinde gerçek bir “fırtına” kopardı. “Geri zekâlı” sözünün filmde en az 15 kez ve hatta tanıtımında da kullanılmasına tepki gösteren engelli örgütleri çok yaygın protestolar gerçekleştirdi ve filmin boykot edilmesi çağrısı yaptı. Ben Stiller’ın bir kaç haftadır ABD’de yoğun tanıtımları yapılan ve geçen Çarşamba (12 ağustos) gösterime giren “Tropic Thunder” (Tropik Fırtına) isimli komedi filmi zihinsel engelliler tarafından boykot çağrısıyla karşılandı. Yönetmen Stiller’ın yanısıra başrollerinde Jack Black ve Robert Downey Jr.’ın oynadığı film milyonlarca dolar bütçeli bir Hollywood projesi olarak görülüyor ve tüm dünyada büyük ilgi çekmesi bekleniyor. Kimilerine göre, büyük neden olan zihinsel özürlülerin boykotu da aslında filmin GAMZE tartışmalara tanıtımı için ek bir katkı anlamına geliyor. Nitekim boykota karşın film ERBİL ilk haftayı 26 milyon dolarlık hasılatla kapattı. Merhaba Afişteki sarışın, genç ve yakışıklı muslukçu ‘Ben Polonya’da yaşıyorum, siz de gelin’ diyor. Elindeki su boruları ve tesisat aletleriyle seksi bir poz vermiş... Yıl 2005. Polonya’nın Fransa’da kullandığı turizm afişi bu. Aslında Polonyalılar mizahi bir yaklaşımla hazırlamış bu afişleri. Mesele Fransa’da yapılan AB anayasası referandumundan ‘hayır’ oyu çıkması ve bundan da ‘Polonyalı muslukçular’ın sorumlu tutulması... (Fransa’da eski doğu bloku üyesi ülkelerinden gelen ucuz işgücünü temsilen ‘Polonyalı muslukçu’ yakıştırması kullanılıyor.) Polonyalılar bundan hayli rahatsız olmuş ve Fransa’dan böyle bir intikam almaya kalkmış. Çünkü ‘muslukçu’ Fransa’da bir başka anlamda daha kullanılıyor. Hani bizdeki ‘sütçü’, ‘tüpçü’ esprisinde olduğu gibi... Dolayısıyla afiş Fransa’da epey tepki topluyor. Sonuçta ne mi oluyor? O yıl Polonya turist sayısını hayli arttırıyor. Geçen yıla göre Fransa’dan yüzde 14, Avustralya’dan yüzde 54, Kanada’dan ise yüzde 62 oranında daha fazla turist çekiyor ülkesine... Malum bugünlerde İngiltere ile Türkiye arasında da benzer bir diyalog yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye bu konuda bir afiş hazırlamasa da İngiliz yayın organları ‘kendini çirkin hisseden kadınlara Türkiye’ye gidin’ diye çağrıda bulunuyor. Evet, Türkiye’nin turizm potansiyeli ‘seks’ yönüyle tanıtılıyor. Yıllardır tarihi, denizi, doğasıyla turizm cenneti olduğu iddiasını bir türlü tutturamayan, alternatif turizm arayışlarında da sınıfta kalan Türkiye, sonunda yeni bir alternatif alan yaratmış görünüyor kendisine... Nedense şimdiye dek gizliden gizliye yaşanan bu durum alenen ortaya çıkınca rahatsızlık yarattı Türkiye’de. Oysa Hakan Dirik’in bu hafta kaleme aldığı ‘Anadolu’nun Marko Poloları’ yazısında olduğu gibi herkes kendi açısından göz yumdu yaşananlara. Turizmciler gelen turist sayısı, basın ‘güzel turist kadın’ fotoğrafları ve yabancı gelin haberleri (hatırlayınız Musa ile Sarah’ın aşkı), işsiz genç Türk erkekleri de ‘köşeyi dönme’ hesaplarıyla yaklaştılar olaya... Şimdi İngiltere’nin kalkıpda Türkiye’yi Uzakdoğu ülkesi gibi göstermesine kızmamak gerek. Belli mi olur belki gelecek yıl turist sayımızı ikiye katlarız... İyi hafta sonları... gibi vurur Tartışmayı başlatan “R kelimesi” Film, çektiği savaş filminde rol alan üç yıldızın şımarıklıklarından bunalan yönetmenin oyuncuları gerçek bir savaşın içine atıp gitmesi üzerine kurulu. Hollywood’u ve aşırılıklarını alaya alan bir çerçevede, savaşa devam eden oyuncuların içine düştükleri gülünç durumlar ortaya konuyor. Filmin ilk gösterildiği gün, Los Angeles’taki Mann Village Theatre’ın önü de dahil tüm sinemalarda gerçekleşen protestoları ise, zihinsel özürlüleri temsil eden örgütler gerçekleştirdi. 22 engelli örgütün bir araya gelerek filmi boykot çağrısı yapmalarına neden olan şey, filmde “retard” (geri zekâlı) sözcüğünün kullanılması. Protestocular, tanıtımında da “Bir zamanlar bir geri zekâlı vardı” cümlesinin kullanıldığı filmin “zihinsel engellileri aşağıladığını” savunuyor. Bu kelime bu örgütler için son derece saldırgan bir kelime ve bir nefret ifadesi olarak görülüyor. “R kelimesi” olarak anılıyor. Protestolar yerel gazetelerde yayımlanan yazılar ve üzerinde “Kelimeler Yumruk Gibi Vurur” yazılı kartların dağıtımı gibi farklı faaliyetlerle devam ediyor. Gösterilerde “Tropic Thunder Colossal Blunder” (Tropik Fırtına, Büyük Gaf) ifadelerinin yer aldığı dövizler taşınıyor. Tüm medyada yaygın bir şekilde yer alan kampanya “Geri zekâlı Sözünün Yersiz ve Aşağılayıcı Kullanımına Son!” şeklinde ifade ediliyor. “Yoruma açık” Film şirketi Dreamworks engelli insanları “küçük düşürmek ya da incitmek” gibi bir niyetlerinin olmadığını açıklarken Special Olympics adlı engelli örgütünün başkanı Tim Shriver, filmde Ben Stiller’ın canlandırdığı Simple Jack karakterine atfen kullanılan “retard” sözünün protestocuları özellikle kızdırdığını söylüyor: “Film boyunca, zihinsel engelli insanların onuru yok sayılarak en az 15 kez ‘retard’ kelimesi kullanılıyor.” Shriver, artık Hollywood’un zihinsel engellileri alay konusu haline getiren esprilerin olduğu filmlere son vermesini istediklerini belirtiyor. Dreamworks sözcüsü Chip Sullivan ise, zihinsel engellilerin örgüt temsilcileriyle yararlı tartışmalar yaptıklarını ve gelecekte daha yakın çalışmayı düşündüklerini söyledi. Sullivan, filmde bir değişiklik ya da kesinti yapılmayacağını belirtti. Filmin oyuncularından Robert Downey Jr., bu tartışmanın “yoruma açık” olduğunu söylemekle birlikte insanların protesto hakkının olduğunu vurgulamayı tercih ediyor. Reklamın iyisi kötüsü.. Engelli örgütlerinin tepkisine ilişkin çok farklı tartışmalar sürüyor. Kimileri bu tepkiyi “abartılı” bulurken, kimileri de filmin bir komedi filmi olması nedeniyle bu konudaki tercihlerin kabul edilebilir olduğunu savunuyor. Diğer yandan, filme gerçekten tepki duyan bir başka kesim de engellilerin tepkisinin ters sonuç verebileceği uyarısı yapıyor. Buna göre, filmle ilgili gereğinden fazla gürültü kopartıldığı için aslında izlemeyecek olanlar da merak edip izleyecekler. Hollywood tarihinde daha önce de böyle şeyler olduğuna dikkat çeken bu kesim, aslında engellilerin protestolarının filmin reklamı olarak kullanılacağına inanıyor. Filmin ilk hafta Batman’ın devamı Kara Şovalye’yi tahtından indirerek 26 milyon dolar hasılat yapmasını bazı çevreler bununla ilişkilendiriyor. Flamenko ile oryantal birleşirse... 6. Bodrum Uluslararası Bale Festivali, doğu ile batıyı birleştiren bir gösteriye ev sahipliği yapacak. Yetenekli İspanyol dansçı Antonio Najarro ve topluluğu “Compania de Danza Antonio Najarro” (Antonio Najarro Dans Grubu) 26 Ağustos Salı akşamı yeni projeleri “Flamenko Oriental” ile Bodrum Kalesi’nde izleyicinin karşısına çıkacak. Daha önce ‘Tango Flamenco’ ŞİRİN gösterisiyle dünyayı dolaşırken İstanbul, GÜVEN Ankara, İzmir, Mersin, Bodrum, Bursa ve Kıbrıs’a da gelen topluluğun kurucusu Antonio Najarro ile yeni gösterileri ve dans tutkusu hakkında söyleştik. Ve öğrendik ki, Najarro için dans etmek günlük hayatın bir parçasıymış. Çocukluğunun geçtiği İspanya’nın güneyinde flamenko; sokaklardan eğlencelere ve çocukların oyunlarına kadar her yerde varmış. Hatta öyle ki, Najorra büyüyünce herkesin dansçı olacağına inanırmış. Herkes dansçı olmasa da, o bugün dünyanın en iyi dansçılarından biri. O, flamenko sahnesinin en önemli isimlerinden Aida Gomez ve “Salome”, “Tango” ve “Carmen” gibi filmleriyle tüm dünyada büyük yankı uyandırmış Carlos Saura ile birlikte çalıştıktan sonra kendi dans topluluğunu kurmuş ve birbiri ardına büyük yankı uyandıran gösteriler hazırlamış. Son gösterisi “Flamenko Oriental”in fikri de İstanbul’da çıkmış. Mistik havasına ve oryantal özelliklerine hayran olduğu İstanbul’da... Henüz 8 yaşınızdayken dans etmeye başlamışsınız. Dans etmeye ve dansçı olmaya nasıl karar verdiniz? “Güneyli bir ailenin çocuğuyum ve İspanya’nın güneyinde flamenko günlük hayatın bir parçası. Öyle ki, sokaklarda, eğlencelerde, çocukların oyunlarında bile flamenko var... Küçük bir çocukken herkes büyüyünce dansçı olur gibi geliyordu bana. Yani bir dansçı olmak benim için çok doğaldı ve 8 yaşıma geldiğimde de konservatuvara yazıldım. Tabii ailemin de, bu heyecanımı eğitime yönlendirmesi benim şansım oldu.” Kariyerinizin ilk önemli işi Carmen’deki rolünüzdü. Henüz 15 yaşınızdaydınız. Nasıl oldu kabul edilmeniz? “İspanyol Ulusal Balesine girdiğim sene Aida Gomez direktör olmuştu. Beni fark eden, destekleyen ve hazırlayan Aida Gomez oldu. Carmen’deki Don Jose rolü benim bir dansçı olarak profesyonel anlamda keşfedilmemi sağladı. Carlos Saura tarafından yönetilen ‘Salome’ balesinde ‘San Juan Bautista’ rolünü canlandırdınız. Saura ile birlikte çalışmak size neler kattı? “Carlos Saura’nın sadece flamenkocular için değil modern dansçılar için de çok önemli bir yeri var. Zaten modern dansta Patrick de Bana ile birlikte çıkardığı işleri tüm Avrupa hayranlıkla izliyor. Aida Gomez’le de dans adına sinemada olağanüstü bir işbirliği yaptı Saura. Gerçekten hayranlık duygduğum bir yönetmen ve bu konuda yalnız olduğumu sanmıyorum...” CAZ VE FLAMENKO Bale ve modern dans eğitimi aldınız ama koreografisini yaptığınız ilk gösterinin adı Tango Flamenko’ydu. Tango ve flamenko gösterisi yapmaya nasıl karar verdiniz? “Klasik bale, modern danslar eğitimi almış bir flamenko dansçısı olarak kendimi büyük bir yaratıcılıkla ortaya koymak arzusundaydım. Özellikle sadece füzyon diyerek herkesin burun kıvıracağı bir iş yapmak yerine, her türlü dansta eğitim almış dansçıların her dansı bilerek yaptığı bir sentezin çok daha büyük saygı göreceğine inanıyordum. Bu yüzden Tango Flamenco projesiyle ortaya çıktık ve inanılmaz bir ilgiyle karşılandık.” Yeni gösterinizin adı da Flamenco Oriental. Flamenko ile doğunun oryantalini bir araya getirmeniz nasıl oldu? “Tango Flamenco projesiyle tüm dünyayı gezerken Türkiye’ye de gelip gidiyorduk. Orada Pasion Turca ekibiyle tanıştık. İstanbul’daki oryantal etkiler ve mistik hava bende hayranlık bıraktı. Bir gün Pasion Turca’dan Sinan Nergis ile İstanbul üzerine konuşurken, bana ‘Tango ile flamenko gibi neden oryantal ve flamenkoyu da bir araya getirmiyoruz’ diye sordu. Büyük bir heyecan duydum ve hemen bu proje için kolları sıvadık.” Sizce dans birleştirici bir unsur mu? “Elbette. İnsanlar birbirlerini anlamaya çalışırken, dilin yetersiz kaldığı noktada dansı kullanmışlar çoğu kez. Dans, tıpkı müzik gibi, dünyanın en önemli ortak dili...” Sırada yeni projeler var mı? “Şimdilerde çok sıkı hazırlandığımız ve tarihi kesinleşmiş ‘Jazzin Flamenco’ diye bir gösterimiz var. Bu kez caz ve flamenkoyu bir araya getireceğiz. Gösterinin prömiyerini 15 Kasım’da Madrid’de yapacağız.” Antonio Najarro “Dans ederken duygularınızı daha büyük bir coşkuyla anlatabiliyorsunuz. Kimi zaman kelimeler herhangi bir coşkuyu, duygusal yoğunluğu anlatmakta yetersiz kalıyor” diyor. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle