22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ 3 Anadolu’nun Marco Polo’ları ‘turizm elçisi’ oldu Yıllardır “turizmi çeşitlendireceğiz” diye nutuk atan sahil beldelerindeki yöneticilerin söylemi, nihayet ete kemiğe büründü! Müjdeler olsun, Türk turizmi uzunca süredir uğraş verdiği biçimde “denizkumgüneş” üçgenini yenmeyi başardı! Ancak üçgene eklenen yeni turizmcileri sevindirecek cinsten değil. HAKAN ayak Çünkü onlar için bunu kayıt altına alıp üzerinden nemalanmak neredeyse imkânsız. DİRİK Çünkü bunun adı “seks turizmi.” Klasik üçgenin çoktandır “payandası” olan, ancak İngiliz magazin dergilerinin manşetlerini süsleyince Türk basınının da farkına vardığı seks turizmi, şimdi sektörün ameliyat masasında. Oysa bu kavram, daha çok Uzakdoğu ülkeleriyle birlikte anılıyor. Oralarda, neredeyse çocuk yaştaki kızların, ülkelerine gelen turistlere pazarlandığı biliniyor. Ancak Türkiye için tefrika edilen seks turizmi biraz farklı. Zaten Türkiye’de durum çok farklı... Öyle olmasa geçtiğimiz aylarda Ukraynalı kadınlar, “Ukrayna genelev değil” diye, üstelik Türkçe olarak pankart açar mıydı?.. Ya da “Nataşa”, yalnızca bir kadın ismi olmaktan çıkıp Haydar Dümen’in tavsiyeleriyle yetişmiş bir nesil için çok başka anlamlar ifade eden bir sıfata dönüşür müydü? Türkiye’nin geleceği üzerine çok soru soruldu. Rejim kaygısı sarsıcı biçimde kendini gösterdiğinde, önce “Türkiye Cezayir olur mu?” sorusu gündeme geldi. İlk varta atlatıldıktan sonra, “ılımlı İslam” söylemini dillendirenlerin etkisiyle “Türkiye Malezya olur mu?” diye soruldu. İngiliz “Take a Break” dergisinin ülkesinin kadınlarına Türkiye’yi “seks turizmi” için tavsiye etmesinden sonra yeni soru: “Türkiye Tayland olur mu?” Şehevi topraklarda Aslında bizim basın, sahillerdeki durumu biraz geç fark etti. Oysa gazetemizin çarşamba günleri yayınlanan “Dört Mevsim Gezi” ekinde bu tespitler defalarca dile getirilmişti. Örneğin, iki yıl önce Bodrum’u okuyuculara anlatmaya çalışırken “Şehevi Topraklar” diye bir ara başlık açtığımı anısmıyorum: “Saatler gece yarısına yaklaştığında eğlenceye odaklanmış bedenler, bunu çok da belli etmeden, son zamanlarda dillere yerleşen deyimle ‘cool’ biçimde içeri doluşuyor. Dakikalar geçtikte, alkolün de damarlarda dolaşmaya başlamasıyla eğlence boyut değiştiriyor. Danslarda cinsellik ön plana çıkıyor. Zaten cinsellik dürtüsünün insanları buraya sürüklemede önde gelen motivasyonlardan biri olduğu anlaşılıyor. Karşı kıyılardan Kazancakis’in ‘İyonya’da ışık şehevidir’ deyişinin boşuna olmadığı tüm çıplaklığıyla görülüyor.” Bodrum öyle de, başka kıyılar farklı mı?.. Hepsinde bir “şehevi durum” söz konusu... Ancak Take a Break’in iddiası daha farklı. Dergi, “180 kilo da olsanız durum değişmez” diyor. O zaman Didim’i anlatmaya çalıştığım “Gezi” dergimizin 24 Mayıs 2006 tarihli 31. sayısında yazdıklarıma bakalım: “Buraya kadar saydıklarımın tümü Didim konuklarının keşfini bekliyor. Ama Anadolu’nun Marco Polo’ları bir başka biçimde keşfetmiş Didim’i. Tarih, kültürel değerler onlar için hak getire! ‘Made in Anadolu’ yurttaşlarla, İngilizlerin yaşı geçkin ‘leydileri’ arasında gizli bir mutabakat var sanki. Taraflar burada buluşuyor ve çıkar birlikteliği başlıyor. Orada ‘sınıfta kalan’ hanımefendilere Türkiye’de sınıf atlama ve yatırım, kara yağız Anadolu delikanlılarına da Avrupa kapısı açılıyor! Sonrası malum...” RAMBO’YLA TANGO... Yine de ironi bir biçimde işliyor... Türkiye’de bir kısım erkek “Nataşa peşinde koşarken”, İngiliz “Take a Break” dergisinin haberine göre, Avrupalı yaşlışişman (hiçbir kadın bu nitelemeyi hak etmez ama...) çirkin kadınlar Türkiye’de aradığını bulabiliyormuş! Söz konusu dergi, dört hafta üst üste Türkiye’nin erkeklerini övmekle bitiremedi. “Bizim” basında yer alan haberlere göre “Rambo’yla tangoyu yaşayın”, “Aşkın ve seksin erkekleri Bodrum’da” gibi manşetlerle İngilizlerin “kendini çirkin hisseden” kadınlarına “Türkiye’ye gidin” tavsiyesinde bulundu: “Türkiye’ye gidin, orada kendinize göre birini mutlaka bulursunuz!” Bunun için fiyat da biçmiş Take a Break. 18 Pound ile 40 Pound arasında bir marj belirlemiş kara yağız Türk delikanlıları için. Gecelik fiyat ise 250 Pound’a kadar yükseliyormuş. Nedense “matbuatta” biraz garipsendi bu durum. Oysa Take Break’in yaptığı, “Helga Türk erkeklerini çok sevdi” yaklaşımıyla yayınlanan Türk gazetelerini yalanlamıyor! NEOTURİZM... Şimdilerde “seks turizmiyle” yaftalanmaya çalışılan sektörün başına gelenleri “turizm” kelimesi altında ele almak pek doğru değil. Belki de bu olgulara “neoturizm” demek daha doğru! 1980’lerde Türk turizmine, doğayı katletme adına yeni bir pencere açan Turgut Özal’ın gösterdiği yolu izleyip kısa sürede ceplerini dolduran girişimcilerden bazıları, şimdilerde müşterilerine neyi sunacaklarını şaşırmış durumda. Bu neoturizmciler, sırf otelleri dolsun diye, Anadolu’nun bağrından kopup gelen delikanlıların yaptıklarına uzun süredir sesini çıkarmıyor, hatta düşük ücret verdikleri için, onların maaşlarının geri kalanını bu şekilde çıkarmalarına göz yumuyor. Bu noktada muzır bir soru sormak gerek: “Türkiye Tayland olur mu?” Çünkü, Türkiye’nin geleceği üzerine çok soru soruldu. Rejim kaygısı sarsıcı biçimde kendini gösterdiğinde, önce “Türkiye Cezayir olur mu?” sorusu gündeme geldi. İlk varta atlatıldıktan sonra, “ılımlı İslam” söylemini dillendirenlerin etkisiyle “Türkiye Malezya olur mu?” diye soruldu. İngiliz Take a Break dergisinin ülkesinin kadınlarına Türkiye’yi “seks turizmi” için tavsiye etmesinden sonra aslında yeni sorunun gündeme gelmesi gerekiyor. Ancak, olmaz! Çünkü burada meta kadınlar değil erkekler! İşin kötüsü, bu aralar, turizmde “postmodernizm” rüzgârları esiyor! Şaşırtıcı ama, bu yeni “izm”, esinlendiği rüzgârın “anything goes” (herşey uyar/gider) sloganında olduğu gibi yan yana düşünülemeyecek ne kadar öge varsa onları bir arada barındırıyor. Postmodern turizm de, Take a Break’in vurguladığı “Rambo turizmini” kendi felsefesi içinde mantığa bürüyor, tıpkı postmodernistlerin “türban” yaklaşımında olduğu gibi! Aslında o konu da Suudi ailesinin Bodrum tatilinde çarşaflarını atıp mayolarıyla “jetski”ye binmeleriyle epeyce örselendi ya neyse... HELGA TİRAJI Yıllarca “Helga” haberleriyle tiraj aldı Türk gazeteleri, ama nedense Take a Break’in haberine refleks göstererek, Türkiye’de durumun hiç de böyle olmadığını anlatmaya çalıştı geçtiğimiz hafta. Oysa durum, İngiliz dergisinin anlattığından da ötede... Turistik bölgelerde, yaz başında inşaat yasağı başladığında, işsiz kalan Anadolu yağızları sezonu boşa geçirmek istemiyor. Sonuçta, ortaya “fiili” bir durum çıkıyor. Ticaretle uğraşanlar, bu duruma “Alan memnun, satan memnun” diyor! Üstelik, “fiili durum” yalnızca İngiliz basınına yansıdığı gibi değil. Nedense bu “gerçek” bizim boyalı basının hoşuna gitmiyor. Yalnızca Türk kültüründe değil, dünya geneline yansıyan bir durumdur; Erkeğin çapkınlığı gurur konusu olur da, ailenin kızının kaçamakları, ona sevimsiz bir sıfat olarak yaftalanmaya çalışılır. Tüm bu olanlara, “Türk erkeği yapar” gözüyle bakanlara son bir not... Birkaç sene önce yapılan Marmaris Denizcilik Festivali için dünyanın dört bir yanından gemiler, bu ilçeye yanaşmıştı ve Türkiye’nin dört bir yanından buraya gelen kadınları saymak için “abaküs” yetmiyordu!.. hakandirik@gmail.com Turistik bölgelerde inşaat yasağı başladığında işşiz kalan Anadolu yağızları sezonu boşa geçirmek istemiyor... Şişmanken de sağlıklı olunabilir Yeni araştırmalar, şişmanlığın kalp ve damar hastalıklarıyla doğrudan ilişkisi olmadığını ortaya koyuyor Yanlış bildiklerimiz listesine bir yeni bilgi daha eklendi ve aynı zamanda hem şişman hem de sağlıklı olunabileceği ortaya çıktı. Araştırmacıların geçtiğimiz günlerde açıkladığı sonuçlara göre, aşırı kilolu yetişkinlerin en az yarısı, obez kadın ve erkeklerin üçte bire yakını tansiyon, kolestrol ve kalp sağlığının diğer verileri söz konusu olduğunda normal değerlere sahip. Aynı şekilde zayıf olmanın da özel bir koruma sağlamadığı ortaya çıktı. Bir araştırmaya göre, normal kilolu yetişkin ABD’lilerin dörtte bire yakını kalp hastalığı ve diyabet riski taşıyor. New York’taki Albert Einstein Tıp Koleji’nden Judith WylieRosett, araştırma sonuçlarına ilişkin olarak “Obezite hakkında sandığımız kadar fazla şey bilmiyoruz” diyor. WylieRosett ve Rachel Wildman, Archives of Internal Medicine dergisinde yazdıkları makalede, “Kayda değer sayıda obez ve aşırı kilolu ABD’li yetişkin sağlıklı bir metabolizmaya sahip. Bunun yanında normal kilolu yetişkinlerin de önemlice bir bölümü kalp ve dolaşım sorunlarını dile getiriyorlar” ifadesini kullandılar. WylieRosett ekibi, 19992004 tarihleri arasında Ulusal Sağlık ve Beslenme Sorgulama Araştırmaları kapsamında bir dizi soruyu yanıtlayan 5440 kadın ve erkek deneğin verilerini incelemişler. Ve aşırı kilolu olanların yüzde 51’den fazlasının ve obez olanların da yüzde 31,7’sinin kolestrol, kan şekeri, tansiyon ve kalp hastalıkları ile ilgili diğer göstergelerinin sağlıklı olduğunu saptamışlar. Bu ölçütler başka pekçok çalışmada kalp krizi, inme, şeker ve diğer kalp hastalıklarına ilişkin teşhisler için kullanılırken bu çalışmada insanlar bu başlıklarda değerlendirilmemiş. WylieRosett, “Araştırmamız, obez olsanız da sağlıklı olabileceğinizi gösteriyor” diyor. Diğer yandan, Beden Kitle Endeksi’ne göre sağlıklı bir kiloya sahip olan kişilerin yüzde 23’ten fazlasının en az iki sağlıksız göstergeye sahip olduğu ortaya çıktı. İkili, insanların yeme alışkanlıklarını incelememişler ancak vücut yağlarının miktarı kadar nerede bulunduklarının da önemli olduğuna inanıyorlar. Çok sayıda araştırma iç organların çevresinde ve içinde bulunan yağların kalça ya da kollarda bulunan yağlardan daha tehlikeli oludğunu gösteriyor. Ekip, iç yağlanmanın miktarını tahmin etmenin genelde kullanılan bir yolu olarak bel ölçümlerini yaptıklarında obez kişilerin (normalde tehlikeli büyüklükte bel genişliğine sahip olan kişiler) yüzde 36’dan fazlasının sağlıklı kan testi sonuçlarına sahip olduklarını gördüler. ANAHTAR ORGAN KARACİĞER Bir diğer araştırma anahtar organın karaciğer olabileceğini ortaya koyuyor. Almanya’daki Tubingen Üniversitesi’nden Dr. Norbert Stefan ve meslektaşları yağların miktarını ve nerede yer aldığını daha kesin olarak belirlemek için manyetik rezonans görüntüleme yöntemlerini kullanarak 314 kişiyi yakından incelediler. Obez kadın ve erkeklerin sağlıklı kalp ve atardamarlara sahip olduklarını ancak yağların karaciğer çevresinde birikmesinin durumu farklılaştırdığını saptadılar. Archives of Internal Medicine dergisi için yazdıkları makalede “Çalışma grubunun yüzde 10’u ve obez deneklerin yüzde 25’inde yüksek insülin hassasiyeti fenotipi ya da metabolizma ile uyumlu obezite bulunuyordu” ifadesini kullandılar ve “Verilerimiz karaciğerde normal olmayan yağ birikiminin uyumlu obezite gibi türlerin belirlenmesinde iç organlardaki yağlardan daha önemli olabileceğini ortaya koydu” dediler. WylieRosett de, karaciğer konusuna ilişkin olarak “Bu bölge bizim de ilgilendiğimiz bir bölge” diyor. Şişmanlık her zaman antipatiyle karşılanmıyor. Şişman modellere talep çok. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle