22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 23 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Konser Alaçatı’da müzik keyfi Otto Alaçati organizasyonlari unutulmaz yaz sezonun son konuğunu ağırlıyor. Viyana sahnesinin en önemli isimlerinden Makossa & Megablast, bu akşam İzmir Alaçatı Otto sahnesinde sevenleriyle buluşacak. Daha çok dub, reggae ve hiphop ağırlıklı müzik yapan ikili 13 şarkılık albümünde elektronik notalarla, Afrika vokallerini ve perküsyonu buluşturarak ‘dubby groove’ bir müzik sunuyor. Sahne performansı ve şovlarıyla müzik camiasında beğeni toplayan Makossa & Megablast, müzikseverleri sabahın ilk ışıklarına kadar eğlendirecek. (0232 716 80 08, biletler 30 YTL) Yol arkadaşları ile Cem Karaca Cem Karaca’nın birlikte müzik yaptığı arkadaşları, sanatçının ardından kurdukları Yol Arkadaşları grubuyla Cem Karaca’nın unutulmaz şarkılarını söylüyorlar. Topluluk, 27 Ağustos Çarşamba akşamı saat 23.00’de Çubuklu Hayal Kahvesi’nde konser verecek. Bas gitarda Zafer Şanlı, klavyede Nevzat Yılmaz, davulda Aydın Şeref, elektro gitarda Bülent Ay ve vokalde Devrim Altanay’dan oluşan Yol Arkadaşları, onlara eşlik edecek sürpriz sanatçılarla birlikte unutulmaz bir gece yaşatacak. (0216 413 68 80, biletler 20 YTL) Brezilya ritimleri Geleneksel Brezilya ritimlerini elektronik müzik tarzıyla başarılı bir şekilde birleştiren Karina Zeviani, yine sıcak bir performans için bu akşam saat 23.45’te Babylon Alaçatı’da olacak. Enerjik dansları, hareketli sahnesi ve ülkesinin tatlı ritimleriyle kalpleri fetheden Karina, elektronika, dub ve downtempo’nun en güzel örneklerini seslendirecek. Şarkıcı gecenin ilerleyen vakitlerine kadar müzikseverleri coşturacak. (0216 556 98 00, biletler 28 ve 33.50 YTL) İki yıl sonra Kangroove Uzun zamandır sessiz kalan Kangroove, sessizliğini 29 Ağustos Cuma akşamı saat 22.30’da Ghetto’da vereceği konserle bozuyor. İki yıl sonra ilk kez original kadrosu Bora Uzer, Can Çankaya, Alp Ersönmez ve Mert Önal’la sahneye çıkacak topluluk, sevenleriyle hasret giderecek. Kangroove, soul, R&B, hip hop ve funk şarkılarla müzikseverleri coşturacak. (0216 556 98 00, biletler 23 YTL) SCORPIONS’IN GİTARİSTİ RUDOLF SCHENKER: ‘Boğaz Köprüsü gibiyiz!’ Dünyanın en başarılı hardrock gruplarından Scorpions, “Humanity Hour I” adlı son albümünün dünya turnesi kapsamında dün gece İstanbul Parkorman’da konser verdi. Biz de bu vesileyle, 15 yıl aradan sonra ülkemize ikinci kez gelen grubun kurucularından gitarist Rudolf Schenker’le konser öncesinde söyleşme olanağı ZÜLAL bulduk. KALKANDELEN Son albümünüz hayranlarınız ve kzulal?yahoo.com eleştirmenler tarafından oldukça iyi karşılandı. Siz bu albümü Scorpions’ın tarihinde nasıl bir yere koyuyorsunuz? Bu albüm bizi müzikal anlamda ilk çıkış yaptığımız yere, o bilinen heavy rock sounduna geri götürdü. Bu defa ünlü prodüktör Desmond Child ile çalıştık. Benim bu albümle ilgili duygularım çok olumlu. Yıllar önceki o enerjiyi yeniden hissettiriyor. var. Dinleyicilere bunlarla vermek istediğiniz asıl mesaj ne? İnsanların yalnızca para ve güç peşinde koşmayıp kalplerinin sesini daha çok dinlemesini ve sevgiye önem vermesini istiyorum. Albümde o bilinen “savaşma seviş” dileği yatıyor. Herkes çok güzel bir hayat istiyor. Ama bunun için asıl ihtiyacımız olan güç değil, zekâ ve sevgi. Örneğin şimdi Amerika’da başkan adayı Obama da barışçıl yöntemleri egemen kılmaya çalışıyor. Benim dileğim de, barış dolu bir dünyada yaşamak. Müzik bu dileği gerçekleştirmede bir araç olabilir. Çünkü çok farklı kuşaklara ve ülkelere ulaşmamızı sağlıyor. Scorpions, hiçbir zaman politik bir grup olmadı. Ama bu söyledikleriniz tam tersi... Politik değiliz ama insani konularla ilgiliyiz. Bu konuya yaklaşımınıza bağlı. İnsani mesajları politik olarak yorumlamak da olanaklı. Rusya’da “Still Loving You” ve “Wind of Change” adlı şarkıları söylediğimizde müthiş karşılandı. Bu sayede onlarla dostluk kurabildik. Müzik de, kültürler ve dinler arasında dostluğu sağlamak için kullanılabilir. Türkiye’ye ilk geldiğimizde, tekne ile bir plaja gitmiştik. Giderken de Avrupa ile Asya’yı birleştiren Boğaz Köprüsü’nün altından geçtik. Benim için büyüleyici bir şeydi bu. Scorpions da o köprü gibi farklı kültürleri müzikle birbirine bağlıyor! Sulukule yıkılmasın! Sulukule’nin yok olmasına karşı direnen mahallelilerden oluşan Sulukule Roman Orkestrası, kültürel miraslarını yaşatmak için seslerini duyurmaya ve bu kışkırtıcı müziği paylaşmaya devam ediyor. Vokalde Erdoğan Dalkıran, kemanda Arif Çalışır, kanunda Yücel Kokşa, klavyede Bülent Mintaş, klarnette Bahattin Lekesiz, ritimde Tamer Yolal ve Mehmet Çalışır’dan oluşan topluluk her cuma akşamı saat 22.00’de Beyoğlu Asmalımescit’teki Gemi’de konser veriyor. Onlar İstanbul’un neşesi kaçmasın diye çalmaya devam ediyor. (0212 245 97 68) SEVGİYLE YAKLAŞMAK Albümdeki şarkılardan birisinin adı “Love Will Keep Us Alive”, bir diğerininki ise “Love Is War”. Bu oldukça ironik değil mi? Evet, bence de öyle! Ama nasıl düşündüğünüze göre de değişir. Çekici duvara çivi çakmak için de kullanabilirsiniz, bir insanı öldürmek için de. En önemli nokta şu: Olumsuz bir şeyi olumluya çevirebilmek için ona karşıt yöntemle karşılık vermek. Bu, çok eski bir Doğu felsefesidir, Judo gibi. Size karşı güç kullanan birine aynı şekilde yanıt vermek yerine sevgiyle yaklaşırsanız, karşıdakinin gücü kırılır. Scorpions, 45 yıldır müzik dünyasında yer alan, uluslararası alanda ün kazanmış, çok başarılı bir grup, Tüm kariyerinizi düşününce sizi hâlâ heyecanlandıran en büyük olay neydi? Kremlin’e davet edilip konser veren ilk rock grubu olmak muhteşemdi. Üstelik o zaman Gorbaçov görevdeydi. Gerçekten inanılmazdı. Bizimle tam 45 dakika boyunca konuştu. Berlin’de duvar yıkıldığında gerçekleştirilen “The Wall” konserine katılıp Pink Floyd’dan Roger Waters ile çaldık. O da olağanüstüydü. Birçok unutulmaz olay var Scorpions’ın tarihinde. 1993’teki İstanbul konserimiz de bunlardan birisidir. Hatırlıyorum, o yıllarda Türkiye ile Almanya arasında bir gerginlik söz konusuydu. Almanlar’ın Türkler’in dostu olmadığına dair bir izlenim vardı. İstanbul’a geldiğimizde dost olduğumuzu gösterip, o izlenimi yok etmeye çalışmıştık. Ama Türkiye’de çok iyi karşılandık ve hep birlikte çok güzel bir gece yaşadık. www.zulalkalkandelen.com OLGUNLAŞTILAR Daha öncekilerden olarak, bu albümde “insanlık” etrafında dönen genel bir konsept var. Bunun nedeni ne? Bu fikir Desmond Child’a ait. Dünyanın içinde bulunduğu ortamda bir şeyler yapabileceğimizi, gençlerin söylediklerimizi dinlediğini söyledi. İnsanlar olarak doğaya ve birbirimize karşı yeterince özen göstermiyoruz. Biz de bu konuda bir uyarı yapmak istedik. Linkin Park da böyle bir albüm yaptı, arkasından başkaları da geldi. İnsanlar aynı dönemde bunları dinleyince, gelecekte bir felaketle karşılaşmama konusundaki duyarlılığa katkıda bulunulmuş oldu. Biz de, geçmişte kadınların peşindeki erkekler hakkında birçok güzel şarkı yaptıktan sonra, bu defa daha olgun bir albüm yapmak istedik. Albümde karanlık şarkıların yanı sıra umut dolu olanlar da Nilüfer ile Ajda Turkcell Kuruçeşme Arena birbiri ardına iki önemli konsere ev sahipliği yapacak. Nilüfer, 13 kişilik özel orkestrası ve dansçı Eylül’ün de içinde olduğu 6 kişilik dans grubuyla 27 Ağustos Çarşamba akşamı konser verecek. Nilüfer’e konserinin kimi bölümlerinde Zilli Perküsyon Grubu da eşlik edecek. Yeni albümü ‘Aynen Öyle’nin şarkılarını da seslendirecek Ajda Pekkan ise, 29 Ağustos Cuma akşamı Turkcell Kuruçeşme Arena’nın sahnesinde olacak. (0216 556 98 00, biletler 96, 81, 71, 66 ve 56 YTL) Bezgin adam 74 yıllık bir ömür, 40 yılı aşan bir müzikal kariyer 5 albümden oluşan bir kutu set (box set) ile karşımızda. “Leonard Cohen / The Collection” adıyla çıkan kutu set, çok özel bir hediye almışsınız gibisinden bir etki yapan kırmızı kutu tasarımı ve albüm seçimleriyle övgüye değer arşivlik bir çalışmayı ortaya koymuş. sirin.guven?gmail.com APTÜLKADİR ELÇİOĞLU Kaybetmenin Görkemi Bu kadar monoton ve bezgin bir sesin nasıl olup da insanı mest edebildiğine hayret etmişimdir. Zamanla onun edebiyatçı kişiliğini ve şarkı sözlerinin (onlara şiir demek daha doğru olsa gerek) Türkçe meallerini öğrenince bu çekiciliğin ipuçlarına da erişecektim. Sonbaharın yağmur ertesi görüntüsünde bir garda ya da sokakta yaşanan melankolik atmosferi ziyadesiyle hissettiren bir müzik ortaya koyan bu kişiyi üç gömlekle değerlendirebiliriz. Her ne kadar müzik birinci planda gibi gözükse de bunlardan asla koparılmayacak kadar önemli olan şair ve yazar yanı da vardır. Öyle ki 34 yaşında ilk albümünü yapan Cohen’in daha önceden 3 şiir, 2 de romanı kitap halinde çıkmıştı. Montreal’de 1934’de doğan Leonard Norman Cohen, ilk grubunu Kanada Mc Gill Üniversitesi’ne giderken kuracaktı. Buckskin Boys isimli bu grupla country, folk tarzı bir müzik yapan Cohen, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyordu. Müzik onun için şiirlerine eşlik eden bir uğraştı. İlk şiir kitabını 22 yaşında çıkartır. 1956’da çıkan “Let Us Compare Mythogies”yi 5 yıl sonra da “The Spice Box” takip edecekti. 1963 yılında Yunanistan’da bulunan Hydra adasına yerleşecek ve edebiyat alanındaki en verimli dönemini burada geçirecekti. Öyle ki burada ilk romanı olan “The Favorite Game”i yazacaktı. Yunan adalarında yazdığı diğer bir roman ise ona dünyaca ün kazandıran “Beautiful Losers” olacaktı. Yazarlığının zirvesine çıktığı bu roman ülkemizde de “Görkemli Kaybedenler” adıyla 1990’lı yıllar içinde yayınlanmıştı. çevirmesine neden olacaktı. Collins’in seslendirdiği “Suzanne” adlı parça Cohen’in karısına yazdığı şiiri bestelemesinden oluşmuştu. Bu parça çok tutunca Collins bir sonraki albümüne 3 Cohen bestesi daha katacaktı. Böylece 34 yaşındaki edebiyatçı ilk albüm teklifini de alacaktı. CBS firmasının temsilcisi John Hammond’un taarruzlarına yenik düşecek ve “The Song Of Leonard Cohen”i çıkartacaktı. Bunu iki yıl sonraki “Songs From A Room” takip edecekti. O günkü folk şarkıcılarından şair kişiliğiyle ayrılan Cohen, 1971’deki üçüncü albümü “Songs Of Love And Hate”la müzikal olarak da farklılaşacaktı. Bu albümle melankolik hava artarken onun alameti farikası olan sesindeki kasvetli hava da oturacaktı. Bir Playboy ya da yatak odası çetelesi tutacak bir imaj elbette ona atılacak en avanakça iftira olsa da kadınların başını döndüren bir çapkın olduğu hâlâ söylenegelmektedir. Her ne kadar o bunu reddetse de fırtınalı aşklar yaşadığı da şarkıları tarafından ihbar edilmektedir. Bu aşklarından biri de Janis Joplin’le yaşanacaktı. 1974’de çıkan “New Skin For The Old Ceremony”de yer alan “Chelsea Hotel” şarkısı da o aşka adanacaktı. Bu albüm için bir not daha düşmek gerekirse, sanatçının ilk defa bu kadar sıkı bir şekilde rock’la buluşmasıdır diyebiliriz. 40 yılın kutusu “Leonard Cohen / The Collection” adıyla çıkan kutu set sanatçının 1960’lı yıllardan bu yana dek gelen albümleri arasından 5’ini bizlere sunuyor. 1968 tarihli “Song Of Leonard Cohen” albümü ile sanatçının 1960’lı yıllardaki ilk dönem çalışmalarını bulabiliyoruz. Onu takiben gelen 1984 yılı albümü “Various Positions” ve 1988 “I’m Your Man” yılların içinden gelen müzikal yolculuğa adım atmamızı sağlıyor. 1992 yılı albümü “The Future” ise yeni bir yüzyıla adım atan dünyanın ezgileri gibi karşımıza çıkarken 2001’deki “The New Songs”da ise Sharon Robinson’la oluşturduğu şarkıları bulabiliyoruz. Bu sette yer alan 5 albüm hem müzikal nitelik Leonard Cohen bezgin bir sese sahip ama hem de sanatçının evrelerini görebilmemiz insanları mest etmeyi başarıyor. açısından da çok güzel kotarılmış. Edebiyattan müziğe Akademik kariyerini ilerletmek için ABD’deki Colombia Üniversitesi’ne geldiği 1966 yılında Judy Collins’in “In My Life” albümünde onun bir bestesini seslendirmesi yönünü müziğe RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle