22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Tom Shankland’ın yönettiği WAZ’da Stellan Skarsgard, Melissa George, Selma Blair ile Ashley Walters rol alıyor. Şehrin karanlık sokaklarında, dirilen bedenler kol gezmektedir; kimileri paramparça, kimileri derilerinde WAZ kazınmış bedenler. Dedektif Argo ve iş arkadaşı, bu dövmede yazan denklemi çözmeye kararlıdırlar ve fark ederler ki kurbanların hepsine korkunç bir seçim önerilmektedir: Sevdiğin birini öldür ya da ölmeyi göze al! WAZ denklemini çözmeye girişen Eddie ve Helen, katilin bir aşk testi uygulamakta olduğunu fark ederler. Bu test, akla gelebilecek her tür işkenceden daha ağırdır. ? WAZ Erden Kıral’ın, 19781979 yılları arasında çekimini tamamladığı ve sıkıyönetim tarafından yasaklanan, daha sonra ise kimliği belirsiz kişilerce çalınan filmi ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, bu hafta izleyiciyle buluşuyor. Tuncel Kurtiz, Erkan Yücel, Nur Sürer ile Osman Alyanak’ın oynadığı filmde köyden üç arkadaş; Köse Hasan, Pehlivan Ali ve Yusuf, iş bulup çalışmak için Çukurova’ya gelirler. Önce bir fabrikada, ardından bir inşaatta, sonra da çeltik tarlalarında çok ağır koşullarda işçilik yapmaya başlayan arkadaşların her biri için kader farklı bir yol çizmiştir. Ve ne yazık ki bu yollar, hiçbiri için hayırlı olmayacaktır. ? Bereketli Topraklar Üzerinde (Trapa De Elite) Jose Padilha’nın yönettiği ve Wagner Moura, Caio Junqueira, Andre Ramiro ile Milhem Cortaz’ın oynadığı filmde sosyolog Luiz Eduardo Soares ile Andre Batista ve Rodrigo Pimentel adlı iki BOPE polisinin birlikte yazdığı ‘Elite da Tropa’ adlı kitap temel alınmış. Çocuğunun doğumunun yaklaşması üzerine Özel Polis Operasyonları Timi’nden ayrılmaya karar veren Nascimento, yerini alacak bir aday bulmak zorundadır. Öte yandan polis okulu mezunu Matias ve Neto adlı iki arkadaş çevrelerindeki yozlaşmadan rahatsızdırlar. Zamanla bu ikilinin yolu Nascimento ile kesişecektir. Özel tim mensupları, sokaklardaki savaşın acımasız yüzüyle karşı karşıyadırlar. ? Özel Tim Demir değil İroni Man… Bir filmde izleyicinin rolü nedir? Amerikan filmlerinin yüzde 90’ının şiddeti tüketilebilir bir olgu nesnesine dönüştürmeye çalıştıklarını, şiddeti gerçeklikten soyutlayıp kabul edilebilir kılıp bayağılaştırdıklarını irdeleyen Haneke bunun çok tehlikeli bir durum olduğunun altını çiziyor: “Medya kanı, şiddeti günlük yaşantımızın içine soktu, oysa ki insanların büyük çoğunluğunun gündelik yaşamı şiddet içermiyor. Ölümcül Oyunlar şu soruyu direterek soruyor: Bu filmi niçin izliyorsunuz? Bu izlediğiniz oyundaki rolünüz ne? Beni bir vicdan duygusu uyandırabilmek ilgilendiriyor.” Yapımcısına başrolde Naomi Watts olursa Amerikan versiyonunu çekebileceğini söyleyen Haneke, Watts’ın aynı anda sempati ve yaralanabilirlik olgularını taşıdığını belirtiyor: “Bu iki temel kavramla izleyici onun acısını paylaşıyor. Ayrıca Watts karmaşık duyguları yansıtmakta çok başarılı.” Koca rolü için Amerikan sinemasının en büyük aktörü olarak nitelediği Sean Penn’i düşünen yönetmen, Penn Into the Wild’ı çektiği için Tim Roth’a yönelmiş: “Tim’i hep kötü karakterlerde izledik. Onu bir kurbana dönüştürmek bana ilginç geldi” diyor. Naomi Watts yoğun şiddeti yansıtan bu bıçak sırtı dramatik gerilimde oynama kararı verirken çok zorlanmış: “Bugüne dek aldığım en zorlu karardı. Kışkırtıcı, düşündürücü, ağır bir deneyimdi. En az rol yaptığım filmdi. Bağlandığım, soyunduğum sahnelerde çok zorlandım. Michael bana ‘Unutma aile trajedinin, psikopatlarsa komedinin tam içindeler’ deyince herşeyi kavradım. Onun sinemasında çekicilik, tiksinti, iğrenme iç içe.” Michael Haneke, şiddeti taşkın, ölçüsüz, biçemsel bir eğlence olarak yansıtan, düşük bütçeli, gişe getirisi yüksek, gore türünün antitezi olan Ölümcül Oyunlar, ABD’de gerçekle kurgu arasındaki bıçak sırtı sınırı yeniden tartışıyor. Ona göre medyadaki gibi, sinemada kanlı sahnelerin, acımasızlığın, kötülüğün erişilebilir, çekici, eğlenceli yansımaları izleyiciyi adamakıllı duyarsızlaştırdı. Haneke bu duyarsızlaştırmanın sonuçlarını mesafeli güdümlemesiyle izleyicinin yüzüne hızla çarpıyor, onun ucuz beklentilerinin sorumluluğunu algılamasını istiyor. O, izleyicide isteyerek tiksinti, iğrenme, isyan uyandırıyor, acının bir gerçek olduğunu anımsatıyor, yineliyor. Karşınızda akan, yaşamda da olan “kötülüğü, işkenceyi, sadizmi izliyor, hiçbir şey yapmıyor, yapamıyorsunuz, düşünün öyleyse” diyor. Naomi Watts, Tim Roth, Michael Pitt, Brady Corbet, Devon Gearhart’ın oynadığı Funny Games U.S. (Ölümcül Oyunlar ABD/2007), 30 Mayıs’ta sinemalarımızda gösterimde. Iron Man, olağanüstü efektlerle desteklenen, aksiyon ve macera yüklü bir çizgi roman uyarlaması… Bu öykü, dünyanın en büyük silah tüccarıyken savaş karşıtı süper bir kahramana dönüşen Tony Stark’a dair… Heyecan kasırgası Iron Man, sizlere eğlence ve keyifle geçireceğiniz iki saat vaat ediyor. Dünyanın sayılı çizgi roman şirketlerinden biri Süpermen ile Batman’ı da bünyesinde barındıran DC Comics ise diğeri de hiş kuşkusuz Marvel Comics’dir. ABD’nin 60 yıllık çizgi roman devi Marvel, gerçeküstü kahramanları sayesinde uzun bir süredir beyazperdenin de tozunu atıyor. Bir örnek vermek gerekirse; Marvel’in, Örümcek Adam (Spider Man), Hulk ve XMen serileri, son 10 yılda 5 milyar dolarlık bir hasılata ulaştı. Demek ki, süper kahramanlar, süper para kaldırmayı da becerebiliyorlarmış. Bugün 86 yaşında ve prodüksiyon amiri sıfatıyla hâlâ faal görevde olan Stan Lee’nin yarattığı Iron Man (Demir Adam), ilk kez 45 yıl önce yayımlandı. Teneke yığını deyip geçmeyin, bugüne dek günışığına çıkan 5 bin Marvel karakteri arasında kadınlar en çok onu beğendi. Tabii ki bunun nedeni; üst seviye ukala, espri makinesi, her dem gamsız ve hızlı çapkın Tony Stark idi… O, aynı zamanda deha seviyesinde bir bilim adamı, hayallerini hayata geçirmeye muktedir bir mucit ve milyarder bir silah tüccarıydı. Biraz kaderin cilvesi biraz da kendi marifetiyle Demir Adam’a dönüşen Tony’nin esin kaynağı ise Stan Lee’nin tabiriyle “maceraperest, deli dahi ve tam bir kaçık” olan işadamı Howard Hughes’tan (1905– 1976) başkası değildir. Sözün özü; dünya üzerinde gerçekten sıkı fanatikleri bulunan Iron Man, en nihayetinde 186 milyon dolarlık dev bir bütçesiyle kâğıttan beyazperdeye terfi etti. Iron Man’in yönetmeni aynı zamanda aktör de olan Jon Favreau… Hatırı sayılır bir ünü bulunmayan Favreau daha önce Elf, Made ve Zathura’yı çekmişti. Senaryo ekibi; Mark Fergus, Hawk Ostby, Art Marcum ve Matt Holloway’dan oluşuyor. Görsel bir mucizeye denk gelen filmin görüntü yönetmenliğini Matthew Libatique üstlenmiş. Özgün müzikler ise Ramin Djawadi’ye ait. Başrollerde yetenekli asi ve tam tekmil serseri Robert Downey Jr, son yılların parıldayan ismi Terrence Howard, Oscar’lı güzel Gwyneth Paltrow ve hep Büyük Lebowski’deki “Dude” karakteriyle hatırlamak istediğimiz Jeff Bridges var. Paramount Pictures ve Marvel Entertainment ortak ürünü, Iron Man dün tüm dünyada gösterime girdi. Kafa dağıtmak, hoşça vakit geçirmek istiyorsanız, şimdi ALPER TURGUT 1997’de Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’ye aday olan Michael Haneke’nin Funny Games’i (Ölümcül Oyunlar/1997) jüriyi tam anlamıyla ikiye bölmüştü. Yarısı filmi klinik acımasızlıkla niteledi öteki yarısı da izlenmesi gerçekten güç bir başyapıt dedi. Avrupalı izleyici Ölümcül Oyunlar’a olağanüstü ilgi gösterdi, ABD’de ise görmezlikten gelindi. On yıl aradan sonra Amerikalı izleyici için Haneke’ye filmin yeniden çevrimi önerisi yapıldı. ASLI Ölümcül Oyunlar’ın yeniden bire bir SELÇUK gerçekleştirmenin özgün yapımın mükemmeliği anlamına gelmediğini belirten yönetmen geriye baktığında filmlerinde her zaman düzeltilebilecek bir şeyler olduğunu vurguladı. Buna karşın ilk çevriminde filminin anlatmak istediği herşeyi yansıttığını açıkladı: “Bu bence çok karmaşık bir alıştırma. Dünyada aynı şeyi iki kez üretmekten zor bir şey yoktur. İşin elle üretilen, hoşuma giden, yeniden ele alınan zanaatçı bir yanı var. Doğrusu kendime meydan okumaktan mutluyum” diyen Haneke Ölümcül Oyunlar’ın dışında sinemada bire bir çekilen ikinci filmin Alfred Hitchcock’ın Psycho’su (Sapık/1960) olduğunu, Gus Van Sant’ın yeniden çevrimini (1998) verimsiz, başarısız bulduğunu da belirtiyor: “Ölümcül Oyunlar’ın tıpkı yapımını ancak benim gerçekleştirebileceğim gibi Sapık’ın ikiz versiyonunu da ancak Hitchcock çekebilirdi. Eğer bir yönetmen bir yeniden yapıma girişmek istiyorsa filmin A’dan Z’ye tümüne, olanca ayrıntısına sahip çıkabilmeli. Yoksa sonuç başarısız olur.” Ölümcül Oyunlar’ın konusu şöyledir: Avusturya’nın dingin taşrasında Georg (Ulrich Mühe), Anna (Susanne Lothar), oğulları Schorschi (Stefan Clapczinski) ve köpekleriyle birlikte göl kenarındaki yazlık lüks evlerine hafta sonunu geçirmeye gelirler. Tanımadıkları beyaz giyimli, beyaz eldivenli nazik görünümlü iki genç (Arno Frisch, Frank Giering) onları ziyarete gelirler. Bu gençler aile bireylerini ürkütücü bir acımasızlıkla oyunlarına araç edeceklerdir. İşkence, sadizm içeren haz duydukları oyunlarının ardından aileyi yoketmeye başlarlar. Çok tartışmalı yapım gözlem durumlarında kurguyla gerçek arasındaki çizgiyi adamakıllı bulanıklaştırır. Haneke “Kötülüğü, işkenceyi, sadizmi izliyorsunuz, hiçbir şey yapmıyor, yapamıyorsunuz” der. Funny Games U.S.’te (Ölümcül Oyunlar ABD/2007) kamera açılarını, objektif seçimlerini aynen uygulayan, özgün çalışmasını bire bir çeken Haneke, Avusturya taşrasını Amerikan taşrasına taşır. Bu kez uluslararası bir oyuncu kadrosu kurar: Avustralyalı Naomi Watts, İngiliz Tim Roth, Amerikalı Michael Pitt. Amerikan pazarı için çektiği her anlamda tek yumurta ikizi filminde daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşacaktır. sinemaya demir atma zamanıdır. Kartvizitinde beceri timsali ve karşı konulmaz yazan Tony Stark (Robert Downey Jr), gösteriş meraklısı, güzel kadın avcısı, kumarhane düşkünü ve israf şampiyonu olarak gününü gün etmektedir. Onun babası, ne yazık ki insanlığa nükleer silah ve atom bombası hediye eden Manhattan Projesi’yle ünlenmiştir. Tony’nin de mirasını devraldığı babasından pek bir farkı yoktur. Stark Endüstri’nin herşeyi konumundaki Tony, yerküreyi kana bulayan teknoloji harikası silahları parayı bastırana satmaktadır. Aslında güzel asistanı Pepper Potts (Gwyneth Paltrow) dışında Tony, yalnız ve hassas bir adamdır. Afganistan’a en yeni oyuncağını (Jericho füzesi) bir tatbikatla tanıtmak için giden Tony Stark’ın konvoyu, dönüş yolunda teröristlerin saldırısına uğrar. Koruma görevindeki ABD’li askerler ölürken o, ağır yaralı kurtulur. Bayılmadan önce kendi icadı silahlarla vurulduklarını anlamıştır. (işte bu ironidir saçma sapan bir heriften kahraman yaratan – ona artık ironi man mı desek) Tony Stark’ı esir eden terör şebekesinin gözü kara lideri Raza’nın (Faran Tahir) masum insanları toptan ortadan kaldırmakla özetleyebileceğimiz büyük bir planı vardır. Kan içici Raza, ailesini katlettirip tutsak aldığı Doktor Yinsen’e (Shaun Toub) Tony’i hayata döndürmesi emrini verir. İlkel koşullarda gerçekleşen ameliyat kısmen başarılı geçer, karanlık bir mağarada gözlerini açan Tony Stark, bedeninin bir aküye bağlı olduğunu görür. Çünkü şarapnel parçalarının kalbe doğru ilerlemesini engellemenin başka da bir yolu yoktur. Raza, Stark’tan Jericho füzesini yapmasını ister, alışılageldiği üzere silah zoruyla… Yaşamın kıyısında önayak olduğu cehennemin farkına varan Stark, iyilik meleği Yinsen’in fedakârlığıyla insanlığına kavuşur. Hünerli elleri ve üstün zekâsı, füze değil, mağaradan kaçışını kolaylaştıracak zırhı üretir. Demir Adam kılığına bürünen Tony Stark, yakıp yıkarak kendini kaçıranlara hadlerini bildirir. İlk Demir Adam deneyimi, zırhın parçalanmasıyla son bulur, Mecnun gibi çöllerde bir başına kalan kahramanımızın imdadına ise canciğer arkadaşı Yarbay James “Rhodey” Rhodes (Terrence Howard) yetişir. ABD’ye dönen Stark, silah üretimine son vereceğini açıklar, başta babasının arkadaşı ve şirketinin iki numaralı ismi tilki kılıklı Obadiah Stane (Jeff Bridges) bu karara karşı çıkar. Savaştan barışa giden yol tahmin ettiğinden de zorludur. Hak, hukuk ve adalet için (yahu bütün kahramanlar zırvalamak zorunda mıdır?) kırmızı ve altın rengiyle bezediği nihai zırhını kuşanmanın vakti gelmiştir. Not; Demir Adam, üç bölüm daha çekileceği için bu öykü burada bitmez. http://alperturgut.blogcu.com ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? İkiye Bölünen Kız (La Fille Coupee en Deux) Yönetmenliğini Claude Chabrol’un yaptığı filmde Ludivine Sagnier, Benoît Magimel, François Berléand ile Mathilda May rol alıyor. Yirmi beş yaşındaki Gabrielle iki erkek arasında kalmıştır: Seçkin yazar Charles ile aile servetinin mirasçısı Paul. Kız onu tersleyince, Paul rakibine karşı çılgınca bir nefret duymaya başlar. Gabrielle adamlardan birinin metresi ve diğerinin karısı olacaktır. Chabrol’un 50 yıllık kariyerindeki bu son filmi burjuvazi, ve televizyon kültürüyle zekice dalga geçiyor. (Fool’s Gold) Andy Tennant’ın yönettiği filmin başrollerini Matthew McConaughey, Kate Hudson, Donald Sutherland ile Alexis Dziena paylaşıyor. Sörfçülükten hazine avcılığına geçiş yapan Ben Finnegan, 18. yüzyıldan kalma, hazinelerle dolu kırk sandık içeren efsanevi Queen’s Dowry hazinesini takıntı haline getirmiştir. Hazine arayışı sırasında, evliliği ve her şeyini yitirmiştir. Nerede olduğuna dair çok önemli bir ipucu keşfedince hazinenin peşine düşer. Finn’in baş düşmanı olan Moe Fitch de hazinenin peşindedir. ? Altın Şans D V D D D V D V DVD D DVD DVD (The Hottie and the Nottie) Tom Putnam’ın yönettiği ve Paris Hilton, Joel Moore, Christine Lakin ile Adam Kulbersh’in oynadığı Seksi ve Çılgın romantik komedi türünde bir film. İlkokul yıllarından beri Cristabel’in sevgilisi olma isteğiyle yanıp tutuşan talihsiz Nate Cooper’ın hayallerinin gerçek olmasının tek bir yolu vardır. Erkeklerin kendisinden bucak bucak kaçtığı June’a acele bir erkek arkadaş bulmalıdır. Bunu başaramadığı takdirde hayallerinin kızını elde etme şansı sıfırlanacaktır. C MY B C MY B ? Seksi ve Çılgın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle