22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 3 MAYIS 2008 CUMARTESİ ESRA ALİÇAVUŞOĞLU esraali?yahoo.com İstanbul’da sergi mevsiminin hız kesmesine az bir zaman kaldı. Galeri ve müzeler mayıs, haziran aylarında yeni sezondan önce açacakları son sergileri ağırlıyor şu günlerde. Bir kaç yıl öncesine kadar yaz ayları daha bir suskunluk içinde geçerdi, kabul edelim... Bu yaz için galerilerin neler yapmayı planladığını henüz bilmiyoruz ama müzeler uzun süreleri içine alan geçici sergileri ile hem koridorlarinı boş bırakmak istemiyorlar, hem de yeni sezona güçlü sergiler ile girmek için biraz dinlenmeyi tercih ediyorlar. Aslında yaz ayları yerel izleyiciyi hedefleyen kurumlar için “durgunluk” demek olsa da uluslararası izleyicinin en yoğun olduğu dönemin yazın olduğunu da unutmamak gerekiyor... Yaza yaklaşırken sergi mekanlarını bir an için unutup, kapanmasına daha doğrusu kaldırılmasına çok az bir zaman kalan İhap Hulusi Görey sergisine dikkat çekmek istiyoruz bu kez. İstanbul Denizotobüsleri (IDO) Türkiye’nin ilk grafik sanatçılarından İhap Hulusi’nin yapıtlarını Beşiktaş Kadıköy hattında sefer yapan Ahmet Hulusi Yıldırım şehirhatları gemisinde sergiliyor şu günlerde. İhap Hulusi’in grafik tasarımları için bir sergi mekanı yerine kamuya açık bir alan seçilmiş olması gerçekten çok doğru bir tercih olmuş. İhap Hulusi’nin grafikleri pek çoğumuz için bir tasarımdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Kişisel tarihimizdeki pek çok dönemin onun yapıtları ile görselleştiğini düşünürsek, sadece seyahat etmek için yola çıkmış bir kişinin dahi bu yapıtlara kayıtsız kalması mümkün değil sanırız. Öyle ki, yaşamımıza çeşitli şekillerde kimi zaman bir Sümerbank afişi, kimi zaman bir rakı şişesi, kimi zaman ise Milli Piyango bileti olarak girmiş bu büyük sanatçının aslında bir adı olduğu hatta hemen hepsini yapanın aynı kişi olduğu gerçeği ile karşı karşıya gelmek pek çok “yolcu” için unutulmayacak bir deneyim gibi görünüyor. IDO bu sergiyi sanatçının 110. doğum yılı nedeniyle hazırlıyor; grafik sanatlarının bu efsanevi isminin sergide yaklaşık 30 yapıtı bulunuyor. Görey’in 1920’li ve 1970’li yıllar arasında hazırladığı siyahbeyaz, renkli afiş ve ilan çalışmalarının yanı sıra, son dönemlerinde yaptığı suluboya ve hat çalışmalarına da yer veriliyor sergide. Yukarıda İhap Hulusi’nin kişisel tarihimizde çok önemli bir yeri olduğunu söyledik; aslında Türk kültür tarihinin en başta gelen görselleştiricisiydi İhap Hulusi. Sadece onun yapıtlarına bakarak bir dönemin tarihsel, kültürel, ekonomik analizini yapabilmek bile mümkün neredeyse. Yeni sezon öncesi Merhaba Emekçiye bayramında yine dayak vardı. Biliyorsunuz AKP iktidarı her fırsatta yüzde 47 oy oranıyla ne kadar güçlü olduğunu dile getirir, demokrasi havarisi kesilir. Peki, 1 Mayıs’ta işçilerin Taksim’e çıkmasından korkan AKP’ye sormak gerekmez mi “Madem o kadar güçlüsün kendi emekçinden neden bu kadar korkuyorsun?’. Polise verilen talimat kesindi: Dağıtın... Öyle ki Şişli’den Taksim’e uzanan caddeler, tüm ara sokaklarıyla ablukaya alınmıştı. Bir polis amiri, müdürüyle konuşmuş “dağıtın” talimatını duymuştu ama bir yandan da yakınıyordu: “Ellerinde pankart yok, slogan da atmıyorlar. Ne diyeceğim ben şimdi onlara?” Belli ki tarif edilemez bir kinle emekçileri, sokaktaki yurttaşı ve gazetecileri döven meslektaşlarının aksine onun bir parça ‘vicdanı‘ ve sorumluluk duygusu vardı... Halaskargazi, Ergenekon ve Abidei Hürriyet caddeleri tam bir iç savaş görüntüsünü yansıtıyordu. Gazeteden arkadaşlarımızla polis ablukasını yara yara Pangaltı‘daki Agos Gazetesi’nin önüne kadar ulaşabildik. Atılan sloganlar ve çalınan davul zurna bir parça bayram havası yaratmıştı ki polisin müdahalesi yeniden başladı. Yaşanan polis terörünü gazetelerde ve televizyonlarda izlemişsinizdir. Taksim’e uzanan bütün yollarda yürümek ‘yasadışı‘ ilan edilmişti. İstanbul Valisi Muammer Güler ‘ölçülü şiddet’ kullanılacağını açıklamıştı. Şiddetin ölçüsü olur mu? Gazdan bayılanlar, kusanlar, yediği cop ve tekmelerle yere yıkılanlar... Hiçbirşey emniyet güçlerinin öfkesini dindirmeye yetmedi. Kortej oluşmaması için her türlü müdahaleyi yapan polis küçük gruplar halinde sıkıştırdığı emekçileri Mecidiyeköy’e doğru kovaladı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ‘muzaffer komutan’ edasıyla Taksim’de dolaşıp esnafa ‘huzurunuz yerinde mi’ diye sorarken polis Cumhuriyet Gazetesi’nin bahçesine bile girerek hem arkadaşlarımızı hem de dayaktan kaçan emekçileri coplama pervasızlığını gerçekleştiriyordu. Pazar Dergi’den Ali Deniz Uslu’nun kolu kırıldı, Esra Açıkgöz ise kafasına cop darbesi yedi... Bu yaşananların hesabını kim verecek? Bu kez karşımızda bir muhatap bulabilecek miyiz?.. Birileri bu kinin, öfkenin, nefretin nedenini açıklayabilecek mi? Ya da güvenlik güçlerinin psikolojik tedaviye ihtiyacı olduğu gerçeğini dile getirebilecek mi? Emeğin bayramını bir kez daha kutladık!.. İyi hafta sonları... iki önemli sergi Sakıp Sabancı Müzesi’nde Şubat ayından bu yana açık olan Louvre Koleksiyonlarından Başyapıtlarla İslam Sanatının Üç Başkenti: İstanbul, İsfahan, Delhi başlığını taşıyor. Louvre Müzesi’nin İslam Eserleri Koleksiyonu’ndan Osmanlı, İranSafevi ve HintBaburi sanatından 218 yapıtı içeren sergi, İslam sanatının üç önemli başkentinin çeşitli dönemlerinde yapılmış olmaları ve birbirleri ile kurdukları iletişimi, etkileşimi gözlemlemek için iyi bir fırsat. Sabancı Müzesi’ndeki bu serginin konunun uzmanları ve İslam Sanatı ile ilgilenenler için daha büyük bir önem taşıdığını da vurgulamak gerekiyor. Daha önce Picasso, Rodin gibi görece daha popüler sergiler getiren müzenin bu sergi ile hedeflediği izleyici sayısına ulaşıp ulaşmadığını bilmiyoruz ama Eylül ayında müzede izleme olanağı bulacağımız Salvador Dali yapıtları ile en az Picasso ve Rodin kadar izleyici çekeceğini öngörmek için ise kahin olmaya gerek yok. Dali kuşkusuz hem dünyada hem de ülkemizde adı en çok bilinen sanatçıların başında geliyor. Gerçeküstücü akımın bu büyük ustasının sıradışı yapıtlarının ülkemiz izleyici için İslam eserlerinden daha çok ilgi çekeceği kesin. 19 Eylül’de açılacak olan Salvador Dali’nin bu retrospektif sergisinde yağlıboya tablolar, çizimler ve grafiklerden oluşan 270 yapıtın yanı sıra, el yazmaları, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar da yer alacak. İhap Hulusi’nin yapıtlarının sergilendiği vapurda bir dönemin ruhunu, onun ünlü üçgen imzasını ve canlı bir Türkiye Cumhuriyeti tarihi göreceksiniz... Sabancı Müzesi’nde ise İslam sanatının eşsiz örnekleri ile karşılacaksınız. Bu iki sergiyi de izlemenizi öneririz. ? İhap Hulusi Görey: 21 Nisan4 Mayıs 2008 Beşiktaş Kadıköy hattında sefer yapan Ahmet Hulusi Yıldırım Şehirhatları gemisinin sefer saatleri Kadıköy 07:15 08:15 09:15 Beşiktaş 07:45 08:45 seferleri Kadıköy 14.45 – 20.45 (çeyrek kala seferleri) Beşiktaş 14:15 – 21:15 arası (çeyrek geçe seferleri) ? “Louvre Koleksiyonlarından Başyapıtlarla İslam Sanatının Üç Başkenti: İstanbul, İsfahan, Delhi” Sakıp Sabancı Müzesi, 19 Şubat1 Haziran 2008 Sakıp Sabancı Cad. No:22 Emirgan 34467 İstanbul Tel: 0 212 277 22 00 Yağmur ve rüzgâr fırçayı eline alırsa.. Küresel ısınmanın ve su probleminin gündeme gelmesiyle çevre problemlerine duyarlılık son dönemlerde daha da arttı. Herkes kendince çevreyi korumak için bazı önlemler alıyor. Paul Jauregui da çevreye duyarlı Güney Amerikalı bir ressam. Jauregui yalnız çevresel felaketleri gösterip insanların kendisini kötü hissetmesini istemiyor. O, doğadaki güzelliklerin yarattığı farkındalığı yakalamamızın peşinde. Jauregui sadece doğanın kendisine fısıldadıklarını resmetmekle kalmayıp rüzgarın ve yağmurun yani doğanın izlerini de tuvallerine katıyor. Vahşi ormanlarda yaşayıp dünyanın yardım çağrısını işitiyor. En önemlisi ise gören insanların göremediklerini onlara gösterirken göremeyen insanlara ise hissettiklerini aktarıyor. Paul Jauregui ile 8 Mayıs’ta Otaköy Venue’de açılacak “Doğanın Reaksiyonu” sergisi öncesi hisleri, sergisi ve gelecek projesi hakkında konuştuk. “Doğanın Reaksiyonu”nda ne anlatıyorsunuz? Bu sergi aslında uyanmamız için bir çağrı. İnsanların kendilerini kötü hissetmeleri için değil ama bu sergiyle dünyadaki güzelliklerin farkına varılsın istiyorum. Dünyada hâlâ çok fazla güzellik var. Gezegenimiz yardım için bağırıyor ve bence hâlâ çok geç değil. Bir yanda volkanlar, seller, kasırgalar olurken BERİL ZAMAN SALVADOR DALİ GELİYOR Bu hafta sözünü edeceğimiz bir diğer sergi ise bir yanda da vahşi ormanlar, denizler, gökyüzü gibi güzellikler var. Biz içimizdeki enerjiyi dışa vurmalıyız artık. Bu enerji ile doğayı korumalı, doğal döngüsünü devam ettirmesini sağlamalıyız. Böylece bir sonraki nesle aktaracağımız bir şeyler olabilir. Yapacak çok şeyimiz olduğunu insanlara kendi tarzımla göstermek istiyorum. Çünkü sadece suya odaklanmış bir haldeyiz. Doğada tabii ki su çok önemli ama tek konu su olmamalı. Tüketime dayalı yaşamak belki de bizi bencilleştirdi; böylece doğa hep ikinci planda kaldı. Politik açıdan bakmamaya çalışıyorum bireysel gözlemler üzerinden konuşuyorum. Resim tekniğinizden biraz bahseder misiniz? Tuval üzerine akrilik boya kullanıyorum. Bazen yağmurda çiziyorum. 10 dakika kadar resmi bitirince yağmurda bırakıyorum. Kalbimden gelenlerin oluşturduğu resme yağmur yardımcı oluyor. Yağmurun çalışmalarımı şekillendirmesini seviyorum. Yaratıcılığımı sınırlandırmamaya çalışıyorum. Doğanın resmime müdahalesi ile ben farklı ve benzeri olmayan bir şey yarattığımı hissediyorum. Bazen ormanlarda çalışıyorum. Doğa ile hep iç içe çalışmak doğayı daha çok gözlemleme fırsatı sağlıyor. Bu sergimden örnek vereyim: ‘Despertar’ yani uyanış adlı yapıtımda hiç fırça kullanmadım. Sadece rüzgâr ve yağmurun çizdiği güçlü bir resim oldu. Biliyorum doğa her geçen gün daha dramatik bir hal alıyor. Bu nedenle de bizim çok büyük bir görevimiz var. Önceliklerimizi belirleme zamanımız bence geldi. Bu uyanış daha sonra nasıl devam edecek? Hayat dolu bir paket taşıyan başka bir proje ile devam edecek. Bilindiği gibi 2008 Kurbağa yılı. Kurbağalar kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Ayrıca kurbağalar ekosistemdeki ısı değişimini hissedebilen özel varlıklar. Benimde aklıma ‘Biz kurbağaları iyileştirirsek, kurbağalar da bizi iyileştirir’ temasından yola çıkarak “RANAS – SANAR” projesi geldi. Ranas kurbağa demek ve tersten okununca ise iyileştirme anlamına geliyor. Bu projede kurbağaları kişiselleştireceğim. Bu projeyi çocuklara adayacağım, çünkü çocuklar bu projenin bir kısmını oluşturmalı. Eğer bir projenin içinde fazla bilimsel detaylar olursa çocuklar sıkılıp hiçbir şey anlamak istemiyor. Ben daha eğlenceli bir proje ile çocukların doğayı ve hayvanları nasıl korumaları gerektiğini anlatacağım. Projede müzikli gösteri, kurbağa senfonisi, resimler, fotoğraflar, video gösterileri ve heykeller olacak. Bu proje bittikten sonra, proje kitap haline getirilecek. Sergi 24 Mayıs’a kadar Ortaköy Salihanesi Sokaktaki Venue’de. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle