22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 MAYIS 2008 CUMARTESİ 7 Hasankeyf’in gerçek sahipleri evsiz kalacak 1950 yılından beri yapılması planlanan Ilısu Barajı, sadece tarihi onbinlerce yıl öncesine dayanan Hasankeyf’î değil, pek çok canlı türünü de sular altında bırakacak. Doğa Derneği, Türkiye’nin kaybedeceği biyolojik çeşitlilik üzerinden argümanlarını güçlendirirken, ‘Hasankeyf Yok Olmasın!’ diyor. Canlılar barınabildiği ve beslenebildiği yerlerde hayatını idame ettirebilir ancak. Ne bir kuş, ne bir bitki ne de insan aç kaldığı, güvende olmadığı bir yerde yaşamını sürdüremez. İçgüdülerimiz daha ilk çağlardan bu yana bizi bu şekilde yönlendirir. İşte Anadolu’yu verimli, medeniyetlerin beşiği yapan özellik bu. Eğer Anadolu tarıma, hayvancılığa elverişli olmasa, binlerce yılda oluşan kayalıklar, nehirler, denizler olmasa, bu kadar medeniyetin buluştuğu bir yer olamazdı. Ancak ne yazık ki ne bu kültürel mirası ne de nadir bulunan ekosistemimizi koruyabiliyoruz. Barajlar bize çocukluğumuzdan beri SİNEM hep ülke ekonomisini kalkındıracak bir DÖNMEZ teknoloji olarak öğretildi. Ne yazık ki baraj yapımına harcanan maddi kaynaklarla barajdan gelen elektrikten elde edilen gelir birbirine denk dahi değil. Üstüne üstlük pek çok verimli toprağı, ormanı sular altında bıraktık elektrik için. 1950 yılından beri yapılması planlanan Ilısu Barajı yine pek çok nadir türü yok edecek olan barajlardan en bilineni. Ilısu Barajı‘nın tarihine bakıldığında 1950 yılına ulaşıyoruz. 2 Milyar Euro’ya malolacak ve yılda 3800 GWh elektrik üretecek olan barajın ürettiği elektrik, Türkiye’nin enerji ihtiyacının sadece yüzde 2’sini oluşturuyor. Ancak bu barajdan Dicle Nehri’nin 400 km’lik yatağı etkilenecek. Bir de bölgede “Bana bu topraklar babamdan dedemden kaldı, ben buradan şehre gidersem ne yaparım, böyle toprağı bir daha nerede bulabilirim ki?” diyen köylüler de cabası. Hasankeyf, verim elde edilemeyecek elektrik için feda edilemeyecek miraslarımızdan bir tanesi. Ilısu Barajı’yla sular altında kalacak bölge, binlerce yıldır çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış, nadir canlıların yuvası olmuş. Doğa Derneği de başlatıığı ‘Hasankeyf Yok Olmasın’ kampanyasıyla sadece kültürel mirasa değil, yok olacak türlere de dikkat çekiyor. Bu kapsamda Hasankeyf’te ofis açan dernek, yerel halkla ve bölgeyle daha yakın temas halinde olmayı ve daha fazla kişi ve kuruluşa ön ayak olmayı planlıyor. Türlerin sonu geliyor Dicle Vadisi’nde bu iklime özgü pek çok tür yaşamını sürdürüyor. Barajın yapılması durumunda tarihe karışacaklar. Bu türlerden öncelikle alaca yalıçapkını, büyük kız kuşu, yumuşak kabuklu su kaplumbağası ve endemik bitki türleri etkilenecek. Birdlife International 2004 verilerine göre son 15 yılda alaca yalıçapkınlarının Türkiye’deki nüfusunun yüzde 80’inden fazlası yok oldu. Alaca yalıçapkınlarının Fırat nehri boyunca yaşayan nüfusu büyük baraj inşaatlarından dolayı ciddi anlamda tükenmiş durumda. Dicle nehri bu türün Türkiye ve Avrupa’daki sayısı az temel üreme alanlarından biri ve türün Avrupa’da kalan nüfusunun yüzde 20’si Dicle Nehri boyunca yaşıyor. Baraj projesi hayata geçerse, alaca yalıçapkınlarının Türkiye ve Avrupa’daki son temel üreme alanı da sonsuza dek yitirilmiş olacak. Birdlife International 2004 verilerinde, büyük kız kuşlarının nüfus yoğunluğunda baraj inşaatlarının neden olduğu yaşam alanı kayıplarından dolayı yakın gelecekte ciddi bir azalma öngörüyor. Eğer baraj projesi hayata geçerse, bu kuşların tüm Türkiye ve Avrupa’daki varlıkları sonsuza kadar yok olacak. Sadece Türkiye, Iran, Irak ve Suriye’de var olan Yumuşak Kabuklu Fırat Kaplumbağası hem suda hem karada yaşayabilen endemik bir su kaplumbağası. 1996’da IUCN’in (International Union for Conservation of Nature Uluslar arası Doğa Koruma Birliği) tehdit altındaki türler kırmızı listesine alındı. Su ısısındaki düşüşler türün yaşam fonksiyonlarını ciddi biçimde etkilediği için, kaplumbağanın yaşam alanlarında inşa edilecek bir baraj, bu endemik türün habitatına ciddi zararlar verecek ve de türün devamlılığını daha büyük tehlikeye sokacak. AB’NİN ÇİFTE STANDARDI Türkiye Avrupa Birliği geçiş sürecindeyken çevre düzenlemelerini de Avrupa standartlarına getirmek için çalışan bir ülke. Ancak bu standardizasyonu sağlamasını bekleyen AB, kendi üye ülkelerinde sonuna kadar koruyacağı bir kültürel mirasın yok edilmesine göz yumuyor. Avusturya’nın liderlik yaptığı konsorsiyumda Alman ve İsviçreli kredi şirketleri ihaleyi finanse ediyor. 2002 yılına kadar İngiltere de bu kredi şirketlerindenmiş ancak çevre etki değerlendirme raporu düzenlenmediği için çekilmiş. Ilısu Barajı sadece Hasankeyf’i yok etmiyor. Kampanyanın genel koordinatörü Erkut Ertürk, projedeki eksikliklere dikkat çekerken Ilısu Barajı’nın çevre etki değerlendirme raporu olmadığını yani Hasankeyf’de ne tarih ne de doğa açısından neler kaybedildiğine dair bir araştırma yapılmadığını belirtiyor. “Kendi ülkelerinde masaya bile koymayacakları bir projeyi finanse ediyorlar, ‘Bu barajı Türkiye çok istiyor, biz ne yapabiliriz ki?’ diyorlar. Bir tarafta AB Hasankeyf’i Unesco listesine kaydedin diyor bir taraftan da finanse ediyor” diyerek projedeki çarpıklığın da altını çiziyor. Ilısu Barajı 50 yılda çevresinde bir lobi oluşturdu doğal olarak. Hükümet değil devlet politikası olduğu için baraj projesini kimin engelleyeceği, ya da engellemeyi isteyip istemediği de doğal olarak merak konusu. Şu an projedeki bir diğer çarpıklık da, ihale sahibi olan Devlet Su İşleri’nin projeyi denetlemesi gereken Çevre Bakanlığı’nın himayesi altına girmesi. Yani şu an aslında halk ve sivil toplum kuruluşları dışında bu projeyi engelleyecek bir merci yok. şekilde planlar yapılmasına ön ayak olmak” diyor. GÜNEYDOĞU’NUN ŞAHDAMARI Son yıllarda suyun önemini iyiden iyiye kavramaya başladık. Su kenarları, akarsular, göller, denizler, yağmur her birine muhtaç olduğumuzu, doğaya zarar verdikçe insanın da zarar göreceğini anladık. Peki, ne yapıyoruz? Doğa Derneği genel müdürü Güven Eken, akarsuların önemini açıklarken, İç Anadolu’da bugün yaşanan kuraklığın barajlara bağlı olduğunun altını çiziyor. Bir akarsunun yeniden doğabilmesi için akarsuyu besleyen pınarların akarsuyun deltasına yani denize ya da göle ulaşması gerekiyor. Çünkü su orada buharlaşıp yağmura ya da kara dönüşüyor yağıp yeniden akarsuya dönüyor. Barajla akarsuyun akışını durdurduğumuzda suyun döngüsüne de ket vurmuş oluyoruz bu da uzun vadede kuraklık anlamına geliyor. Eken, “Akarsuya boşa akan su gözüyle bakıldığı için akarsuları katlediyorlar. Bu, dünyada çok iyi anlaşıldı. ABD’de birer ikişer barajlar yıkılıyor. Akarsu dinamiği zamanla tabii ki döner, ama hiçbir zaman canlıları akarsuyun içinde oluşmuş binlerce yılda oraya özgü canlı ve bitki türlerini tarihi eserleri geri getirmeniz mümkün değil” diyor. Dicle Güneydoğu bölgesinin şah damarı. Yağışın az olduğu, yazın çok sıcak olduğu bölgede su sadece nehirler ve kollarında var. Nehirler ve kolları daha büyük su kütlesiyle dolduruldugunda geçmişte oluşan yaşamın tamamını ve yaşamı suya bağlı olan bütün bitki ve canlı türlerini yok olmuş olacak. Eken, “Akarsuların önünü kesmekle yaşamın anayayasasını yok etmiş oluyoruz. Çünkü burada yaşamın temeli nehir. Şehirler burada kurulmuş, tarım burada yapılıyor. Siz bunu yok ettiğinizde aslında yaşamın kökünü kazımış oluyorsunuz. Biz her yasanın üstündeki doğa yasalarını insanlara hatırlatmak için çalışıyoruz” diyor. BARAJ PROJESİ SORUNLU 1993 yılında yayınlanan çevre etki değerlendirme mevzuatına göre her projenin çevreye zararının olup olmadığının hesaplanması gerekiyor. Ancak mevzuattan 1993 yılından önceki projeler etkilenmiyor. Yani Ilısu Barajı‘nın yapımı şu an gündeme gelseydi böyle bir projenin yapılamayacağı anlaşılacaktı. Çünkü sadece kültürel mirasla, yeniden yerleşim kanunlarıyla, istimlaklarla ilgili değil teknik olarak da sorunlu bir proje. Ertürk, “Hasankeyf’i oluşturan kayalıklar eriyik taştan. Bunların su tutmayacağına dair pek çok rapor var. Rapor gösteriyor ki 1015 yıl içinde eriyecek. Ayrıca barajın kurulduğu yer Ilısu’da sıcak sular var, volkanik bir bölge, yani fay hattı” diyerek tüm bunlardan dolayı olsa dahi barajın yapılmasının sakınca oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bundan iki yıl önce Hasankeyf’le ilgili aktif çalışmalarına başlayan Doğa Derneği bölgedeki biyolojik çeşitlilik üzerinden çalışmalarını yürütüyor. 2005 yılında dünyadaki önemli doğa alanlarına dahil edilen Dicle Vadisi, Bismil Ovası ve Küpeli Dağı gibi önemli doğa alanları barajın yapılması durumunda sular altında kalacak. Dicle Vadisi, kültürel mirasın doğayla buluştuğu nadir yerlerden. Burada ekoturizm, kültürel turizm yatırımlarının yapılmasını sağlamak gerekiyor. Ertürk, “Dünya kültür miras alanlarını tamamen kapatıp müze yapmak gerekmiyor ama yıkıp üzerine baraj da yapmak gerekmiyor. Doğa Derneği olarak taleplerimiz ilk etapta AB kredisinin çekilmesi ve Ilısu barajının iptal edildikten sonra buranın kültürel turizme açılacak Ekoköy’de ilk pazar yarın açılıyor Yaşam, kendinde olmayana özlemle akıp gidiyor nedense, sahip olunanın değerini bilmek yerine. Hayatından hoşnut olanların, en azından yaşadığı yeri sahiplenenlerin sayısı öylesine az ki... Söz gelimi, küçüklüklerinde ebeveynleri apartman dairesinde oturmak için yanıp tutuşanlar, şimdi doğal yaşamın peşinde koşuyor. Onların imrendiği köy hayatının içine doğanlarsa, kitle iletişim araçlarının yıkıcı etkisinden olsa gerek, kapağı kente atmaya bakıyor. Kuşadası‘nın Kirazlı Köyü’nde yaşayanlar, bu garip dengenin ya da dengesizliğin şifresini çözmüş olmalılar ki, kentlilere “köylerini” sunuyor. Bunu da “ekolojik köy” projesiyle gerçekleştirmeye çalışıyor. Kirazlı, yapılaşması büyük şehirleri aratmayan, dört tarafı betona kesmiş Kuşadası‘na yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta. Ada’dan yola çıktığınızda, denizden yavaş yavaş uzaklaşırken, “çiftlikler vadisi” başlıyor. Medya patronundan eski başbakana dek pek çok ünlünün “kapattığı” araziler, vadi boyunca sıralanıyor. Bu çiftlikler, Kirazlı‘nın HAKAN DİRİK kapısına kadar dayanmış durumda. Ancak köylüler, varsılların daha fazla yol almasını engellemekte kararlı görünüyor. Çoğunluğu “satılık toprağımız yok” diye diretiyor. Ancak bunu başarmak için bir “çıkış yolu” gerekli. İşte bu noktada ekolojik köy projesi devreye giriyor. Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı Nihat Fırat, girişimin öncülerinden. “Kirazlı Köy Sofrası”nda köye gelen konukları ağırlayan Fırat, “Deterjanın giremediği bir köy hayal ediyoruz” diyor. Köyde yaklaşık 300 hane var. 60’ı şimdiden ekolojik tarıma geçmiş durumda. Projeye üç yıl önce başladıklarını kaydeden ve “artık geri dönüş yok” diyen Fırat, ekolojik ürünlerin yarattığı katma değerin farkına varılmasından sonra köyün tamamının projeye dahil olacağından emin. Kirazlı‘nın verimli topraklarındaki lokomotif ürünler üzüm, kiraz ve zeytin. Köy pazarında bunları en doğal halleriyle ve mevsiminde bulmak şimdiden mümkün. Köy Muhtarı Hüseyin Fırat ürün yelpazesini daha geniş tutuyor: “Karnıkara börülce, oturak fasulye, beyaz bamya, yerli pembe domates, bük nohut, kuru kiraz, osmancık üzümünün sirkesi, kurusu ve pekmezi gibi tamamen köyümüze ait ürünler, bu pazarda bulunacak. Pazarımız ayrıca kadınlarımızın, ürettikleri el emeklerini satarak ev ekonomilerine katkı sağlayacakları bir yer olacak.” Muhtar Fırat, “İnsanlar nasıl üretildiğini bilmedikleri ürünleri tüketmekten tedirgin. Bu durum, bizi üretici ile tüketiciyi buluşturacak bir sistemi kurmaya yöneltti. Bu çerçevede ekolojik üretici köy pazarını kurmaya karar verdik. Böylece üreticilerimiz köyümüzde kuracağımız pazaryerinde tüketiciyle aracısız buluşacak. Tüketici, geleneksel üretim köy ürünlerini daha ucuza alabilecek” diyor. Ekolojik köy projesi, aynı zamanda bir turizm çeşidi olarak görülüyor. Üçüncü adım ise ürünlerin markaya dönüşmesi. Köyün ilk adı “Küplüce” herkesin uzlaştığı ortak marka. Bölgedeki bağlardan elde edilen organik şaraplar, taş baskıyla elde edilecek zeytinyağı ve benzeri ürünler bu markayla satışa sunulacak. Kirazlı, şimdiden ilgi çekmeyi başarmış durumda. Meraklıları, özellikle hafta sonlarında buraya akın ediyor. Dört bir yan betona kesip, tükettiğimiz gıdalardaki katkı maddelerinin sayısı arttıkça, doğal yaşam, giderek daha da “yükselen değer” olacak gibi görünüyor. Ekoköy’de ilk pazar, bu pazar kuruluyor. Öyleyse bu hafta sonu rotayı Kirazlı‘ya çevirmenin tam zamanı. hakandirik@gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle